Kamara ı Yazan: Muhittin Birgen s nadet vapurile Bandırmıya gidi - yordum. Rahat uyuyabilmek için bir lira zam vererek tek yataklı bir ka » İmara almıştım: 14 numaralı kamara. Va- İpurda beni tanırlar; biletimi görünce: — Eyvah! Dediler. Bu <eyvah!» 1 işittiğim zeaman İkorktum; bu kamarayı daha evvel başkası İlçgal etmiş zannettim. Meğerse öyle de - ğilmiş, bu kamarada yatılamazmış. — Sebeb? — Çok sıcak cehennem gibi olur! Önce bir türlü aklım ermedi; fakat, anra gördüm ki tam cehennem gibi ol - ması için bir Gayya kuyusunun meşhur mlevleri eksik! Vapurun nazik süvarisi İher ihtimamı gösterdi; etrafın bütün pen- cerelerini açtırdı; birkaç saat sonrü ka - ra biraz serinledi; yattım. Bir pencere çık, bir kapı açık, buna rağmen buram buram ter döküyordum. Biraz uyuyabil- mek için diş sıkmak lâzım, diye düşün - idüm, Dişimi değil, bütün dişlerimi sik- lam; üç saat kadar uyku ile, terle, üstüm- den geçen hava cereyanı ile mücadele- (den sonra, uyku kısmet değilmiş, diyerek giyindim, terimi kurutmak üzere ken - dime kuytu bir yer aradım. Okuyucuları- imı temin ederim ki kurunabilmek - için İde tam üç saat lâzım geldi! PN Bu esnada bu kamarânın hikâyesini de öğrendim. Meraklı bir hikâye; okuyu - cularıma anlatmıya lâyıktır. Bu Saadet vapuru, elli küsur yaşında | bir gemidir; son tamirini müteakib mem- leketimizin fen mütehassısları buna on sene daha ömür biçmişler. On sene daha çalışacak! Vaktile bu geminin adı «Rumeli> imiş. Tesadüfen geminin — ilk sahibi de vapurun yolcuları arasında idi. Birkaç sahib değiştiren bu vapurun son sahiblerinden biri vapuru «lüks» haline koydurmak için bazı tadilât — yaptırmış, ona bugünkü şeklini vermiş. Tadilât yap- tarirken, vapur sahibi Avrupalıların ga- yet abdal adamlar olduğunu anlamak ve- silesini bulmuş; yani kazan dairesinin ö- nünde, vapur mutfağının tam ortasında | bir dümen makine dairesi olduğunu görmüş; bu dairenin yerine bir kamara yaptıracak olursa bundan bir hayli para kazanılacağını anlamış; Avrupalıların bu Bibi işleri düşünemeyişlerine hayret ede- rek dümen dairesini başka bir yere nak- ledip buraya mükemmel bir lüks kamara yaptırmış. Ben bu kamarada evvelee kış mevsminde iki defa yatmış, onu çok ha- vasız ve fena kokulu bulmuştum. Meğer, genenin sekiz ayında bu kamarada uyu- mak kabil olmazmış: O kadar sıcak, © kadar bunaltıcı bir kamara! Mutfaktan gelen sıcak, karcaranm 1emînğni örten muşambayı ısıtıyor, ondan garib bir koku çıkıyor ve yatağın altından gelen sıcak bir hava vücudü mütemadiyen kızdırıp terletiyor! Vapür, Denizyolları ida1esinin cline geçtiği zaman eski müdür, Bay Saded - din, bu işin farkına varmış. Son tamir es- pasında bu kamaranın kaldırılmasını ve bu sayede salonun biraz genişletilmesini emretmiş. Fakat, bu işleri idare eden mühendis, bunun masraflı olacağını dü- şünerek bu emri icraya lüzum görmemiş. Bay Sadeddinin bu itaatsizliğe karşı ne yaptığını bilmiyorum; fakat, ben 0 mü- hendisi yakalasam bir haziran gecesinde kendisini bu kamarada yatmıya mahküm ederdim! * Pekâlâ, mühendis kamarayı kaldır - madı. Bu kamara vapura bir dolab va - zilesini göremez miydi? Mühendis ka - Marayı kaldırmadı diye, onun mutlaka yolcuya satılması mı lâzım gelirdi? Mü - hendis bu kamarayı kaldırmadı, yâhud Tavilzadeler bu kamarayı yaptırdılar, di- şe bu vapuru muayene edenler, bu ka - maranın orada instan yatmıya mahsus ©ir yer olmasına nasıl müsaade ettiler? Bu kamarayı para mukabilinde * ve bil- üassa yüzde yirmi daha fazla ücretle! - #nsanlara satmanın münasebetsizl Şaydi ne Tavilzadeler, ne de onların mü- gendisleri anlamamış olsunlar. Ya Bay Sadeddinin emri? Ya bu emri dinlememiş ilan mühendis? Ve bütün bunlara rağ- fnen, bu kabineyi bu mevsimde insanlara yatacak yer diye satmakta devam eden Hhniyet? Bütün bunların ne derece acık- a şeyler olduğunu izaha Fizum yoktur. Her gün geçtiğiniz sokakta pencerele!: kırılmış bir ev, üç taşı fırlamış bir parke, bir bahçenin de- mir parmaklığından dışarıya sarkmış vardır. Her gün bu sokaklardan sizin gibi yüzlerce yolcu geçer, fakat geçtikleri yolun hususiyetlerini görebilenlerin sayısı yüzde onu bulmaz. Çünkü cemiyet ekseriyetle görmeden bakanlardan mürekkebdir. rinden birinin camı bir hanımeli dalı Muhitinizde yaşıyanlardan beş ön tanesini ayni manza- ranın önüne koyduktan sonra ne gördüklerini alacağınız cevabların birbirine uymadığını göreceksiniz. sorunuz, 'Tabiat isanlara «dikkat etme hâssasını» ayni nisbette ver- yolunu bulmak ta Fakat buna mukabil herkesin kendinde mevcud arttırmak elindedir ve her hâdiseden bir istifade bu hassanın fazlalığına mütevakkıltır, Dikkat hâssanızı arttırınız. istilade edersiniz. SÖOÖZ ARASINDA Erkekler, kadınlar Gibi el çantası Taşıyacakların Amerikada mo- da müessesesi er- kekler kısmı mü« dürü Russell Nev- yorkta şerefine verilen bir ziyas fette şöyle demiş. tir: — Bizler bun- dan sonra, örami. za, buramıza öte- beri — tıkıştırmak- tan, elbiselerimizi seyyar — yazıhane- ye benzetmekten vazgeçmeliyiz. Mu hakkak surette Ö- teberi taşımak lü- zım ise, kadınlar gibi çanta kullanmalı- yız!, Hatib nutkunun başka bir yerinde de şunları söylemiştir: — Şık, kibar bir erkeğin en aşağı on kat elbisesi, (yazın daha fazla) ve sekiz çift ayakkabısı olmalıdır. Bilhassa, bu zihniyet! O akşam hem buram buram terlecim, hem de düşündüm: Demek oluyor ki bi- zim memlekette bir gemiyi işletirken in- sanım istirahati hiç bahis mevzuu değil- dir; biz şu kamaradan altı lira alıyor mu- yuz? Kâfidir. Varsın bu kamarada yatan adam sonradan bize küfretsin. Bundan ne çıkar? Demek, bu asırda biz vapüur iİş- letmeyi böyle anlıyoruz, Tavilzade olsun, tasfiye edilen şirket olsun, mühendis ol- sun, acenta olsun, vapurları muayene eden fen heyetleri olsun. Geceyi bu kamarada geçirdiğimden dolayı bir gün sonra hasta oldum. Mah - kemeye müracaat etsem, mahkeme işi ehli hibreye ve sıhhiye heyetine havale ve alacağı rapor üzerine de vapur sahibi- ni tazminata mahküm ederdi. Fakat, bu işin beni bir kere daha terletmesi ihti - malini düşünerek vazgeçtim ve vaziyeti bu suretle herkese ilân etmeğe karar ver- dim. Ümid ediyorum ki bundan böyle kamara ya fiilen, yahud hükmen orta - dan kalkacaktır. Eğer kalkmıyacak 0 - lursa, elimdeki bilet tarihi ve doktor ra- poru ile mahkemeye müracaat hakkımı muhafaza ediyorum. « Yölcu vapur için değil, vapur yolcu içindir! Muhittin Birgen , EST.ER İ Adı arasıra gazetelere geçen bir zat ya gitmişti. Gazetelerden biri bu haberi verirken seyahatin sebebini de yazmıya lüzum gürerek: — Tedkikat yapmak üzere, kelimelerini ilâve etti. Belki öyledir, belki değildir, bilmiyoruz. Bilmediğimiz için de İSTER İNANMAI! İSTER ( Hergün bir fıkra Mark Twain'in bir karie yazdığı mektub Meşhur Amerikalı mizahçı Mark Twain gençliğinde Missuri eyaletle- rinden birinde çıkan ve sütişı gayet az olan <Garb bayrağı» isimli bir ga- zeteyi idare ediyordu. Bir gün kari lerden birinden bir mektub aldı. Bu mektubda kari, gazetenin iki yaprağı ; araşına bir örümcek girmiş olduğunu ? bunun uğura ma, yoksa ıığur:uzluğaî mi delâlet ettiğini soruyordu: Mark Twain karie şu cevabı veri «Örümceğin bizim gazetenin yap- rakları arasına girmiş olması ne u - ğura, ne de uğursuzluğa delâlet eder. : Örümcek gazetemize ilân veren m esseselerden birinin adresini öğreıı-ğ mek için girmiştir. Adresi öğrenmek ? istemesinin sebebi de, oraya gidecek ; kapısına ağını kuracak, ve kimse ta- yafından wahatsız edilmiyeceğinden “x emin bir halde ağı içinde güzel güzel İ yaşıyacaktır.. ; sereceseeeeerLALELEASRE AAA RERAEEELALESCEREEEEE AAA AAA 91 yaşındaki Tacir haftada 6 gün çalışıyor İngilterenin tanınmış meyva tacirlej |rinden Baker 91 yaşına varmıştır. Bu a- dam iki karısını mezara göndermiştir. Yirmi çocuğu olmuştur. Sağ kalan 11 ço- cuğundan en yaşlısı 68 yaşındadır. To- runlarının torunu vardır. Bu yaşta ol- masma rağmen, gözlük kullanmaz. Ku- lakları çok iyi işidir ve haftanın 6 günü e Büyük İngiliz edibi Bernar Şov İhtilâttan memnu! Doktorlar Ber- nard Şova bir ay kadar mutlak — bir istirahat — tavsiye- sinde — bulunmuş- lardır. Büyük edibin ©- turduğu evde aşa- Bğıdaki tedbirler a- hınmıştır: 1 — Şov, kimse ile hiçbir şey ko- nuşmıyacak. 2 — Leh ve aleyhindeki yazıları oku- mıyacak. 3 — Telefonlara cevab vermiyecek. 4 — Makaleler yazmıyacaktır. Edib hasta değildir, yorulmuştur. Bey- nini dinlendirecektir ve bu tedbirlerin a- lınmasına da bilhassa karısı saik olmuş- tur. Büyük hicivcinin, Kkılıbık olduğuna bundan daha iyi bir misal olur mu?.. Bir düzineye yakın insan zehirleyen kadın Bugünlerde Yugoslavya korkunç bir einayetin dedikodusu ile çalkanıyor. Hâ- disenin kahramanı Vava Sonka isminde bir büyücü kadındır. Cenubi Yugoslav- Ya köylerinden Krepolide bir düzineye yakın insanin zehirlenmelerini temin et- mesi suçile tevkif edilmiş ve evinde bu zehirleri imal etmek için kullandığı mü- kemmel ve fenni bir lâboratuar maydana çıkarılmıştır. Vavo Sanka miraslarına konmak hülyasile zengin akrabasının ö- lümünü düşünen 60 a yakın köylüye ze- çalışır. Son günlerde 65 lik bir ihtişar| pi satmıştır. Bunlar da bu zehirleri muh- kadın kendisile evlenmeğe talib olmuşsa da, gönjü taze ihtiyar bunu reddetmiştir. Garib bir izdivaç hikâyesi Fransada ayni fabrikada çalışan iki delikanlı, gene o fabrika işcilerinden iki genç kızla sevişmişler ve nihayet evlen- mişler. Fabrika da çifte düğün şerefine onlara izin vermiş. Düğün olmuş, bitmiş, yeni evliler balayı seyahatine çıkmışlar. Ayni kasabadaki bir otele inmişler. Ara- dan bir müddet geçmiş, bunlardan biri- nin kocası, öbürünün karısı ötele, «<Biz| bu evlenmekten memnun değiliz» diye kâğıd bırakarak başlarını alıp gitmişler. Aldatılan diğer gelin ile güvey de; «Madem ki onlar gittiler, biz de evleni- riz> diyerek evlenmişlerdir. NAN, İSTER İ geçenlerde Avruüpa- telif vasıtalarla hayatına kasdettikleri a- damlara vermişler, böylece tedrici bir şekilde hepsini öldürmüşlerdir. Büyücü kadınla beraber 60 köylü de yakalanmış- tır, Şirley Amerika Cumhurreisini ziyaret etti Çocuk sinema yıldızı Şirley Tempel, Amerikan Cumhurreisini ziyaret etmiş- tir, Yıldız beyaz saraya girince, daktilo- lar, işlerinden başlarını kaldırmışlar, ki- lidli kapılar ardında çalışan memurlar, kapıları aralıyarak, onu seyretmişlerdir. Yıldız doğru Ruzveltin odasına girmiştir. Ruzvelt, yıldızın defterine: «Şirleye en eski dostu Franklen, D. Ruzvelt tarafından» cümlesini yazmıştır. NANMA! arkadaşımızın aldığı rr.ı)ümıh hakikat olarak kabul edi- yoruz. Fakat şimdiye kadar Avrupaya gitmiş olan bütün ftanınmış simalar hakkında güya Avrupaya gitmek bir suç imiş gibi hep bu tabirin kullanılmış olmasına bakarak oku- İNAN, yucuların bu sebebi kabul edeceklerine inanmıyoruz. kat ey okuyucu sen: Fa- **k Yasağı ilân ettiler. «Seyyar satıcılar sabahları saat sekiz den evvel bağırmıyacaklar.» İlk gün sabah saat sekizdi. Seyyar s& tıcı sokağa tam sekizde çıktı. Ertesi gün: Saat sekize on vardı. Seyyar satıcı so. koğa çıktı. Avaz avaz bağırarak malın) satmıya başladı. Daha ertesi gün: Seyyar satıcı yedi buçukta işe başladı Daha ertesi gün yedi id. Kapımın » nünden geçen seyyar satıcıların seelerini duydum: — Bayrampaşanın! — Sütçü süt! — Taze simid Şimdi: Herhangi saatte olursa olsun seyyar sa: tıcı avazı çıktığı kadar bağırıyor. * Yasağı ilân ettiler: «Eğlence yerleri on birde kapanacak- tır.» Bütün eğlence yerleri o gün saat ©oN birde paydos edildi. Ertesi gün: Bazı eğlence yerleri on biri on geçe paydos olmuştu. Daha ertesi gün: Eğlence yerleri on birde paydos ol- dular. Daha ertesi gün: On iki olmuştu, eğlence yerleri henüz paydos edilmemişlerdi. Şimdi: Bütün eğlence yerleri istedikleri saate kadar açık kalıyorlar. * Yasağı ilân ettiler: «Köprü üstüne ve Karaköye çivili ge- çid yerleri yapılmıştır. Halk bu geçidler haricinden karşıdan karşıya — geçmiye- ceklerdir. Nakil vasıtaları da bu geçidle. re geldikleri zaman yavaşlıyacaklar, ve eğer geçenler varsa duracaklardır.» Yasağın ilân edildiği gün halk ve na: kil vasıtaları yasağın hükümlerine uy- gün hareket ettiler. Birkaç yaya, çivili geçidler haricinden| karşıdan karşıya geçtiler ve bu iki naki) vasıtası çivili geçide geldikleri halde ne yavaşladılar, ne de geçenlere yol vermeki için durdular. Daha ertesi gün: Çivili kaldırıma gelen nakil vası! Şimdi: Çivili kaldırım var mı, yok mu, hiçi kimse bunun farkında değil', * — Niçin bu yasakları tatbik edemiyo ruz.. neyimiz noksan, diyeceksiniz, boeli diye zabıtamız mı, mahkemelerimiz mifj Cevab vereyim: Noksan olan bunlardan daha - çol mühim bir şey.. bizde efikri takib> yok! ti *ok * Trakyada gülcülük Çorlu (Hususi) — Kazamız köylerindd gül fidanlıklarına dikilen yabani gülle: aşılamak için gönderilen gül kalemleri| gül fidanlığı olan her köyde dikilecektir, Şimdiye kadar köylerimizde 16,000 yı bani gül fidanı dikilmiştir. Bu fidan çeşid renkte aşı yapmak için ayrıca vi lâyet ziraat idaresi tarafından gönderilen aşı kalemleri de köylere dağıtılacaktır. Çok yakın bir zaman içerisinde köyleri mizin her biri gül bahçeleri ile süslene