SON POSTA l Garib ve ınlanılmıyacak şeyler | Klaratı mak suretile y Eyat 6 Şubat 1847 bir. hastanede İcra edilmiştir. Bu emeliyatı yapan Celestin Öpitz adında bir Avus- turyalı Viyanada Bir kudın ölüm yatağında iksa, ko- sasına ; « Tarlalardan bazılarını — fakirlere Bağışla ! » dedi. Kocamı: « Senin yürüye- Bileceğin kader areziyi onlara — veririm « diye cevab verdi. Kadın ölüm yatağından göçlükle kalktı, fakat 28 dönümlük araziyi sürüse #ürüne kat'etti ve sonra öldü İasan zayiatı mikdarıı a Yedi sane barbi : SGNOlĞ. YA Fraan ihtilâl muharebeleri * 1.400.000 Napolyonun barbleri ; 1.702.000 - Kınm muharebesi : 725000 Amerikanın istiklâl muharebesi : 700 000 Rus Japen barbi - 624.000 Balkan harbi : 108000 Umumi karb : 10 000.000 Nişancılar yıldızı Edna Alee, sağ elile tersine tuttuğu tabancasile, bir aynadan hedefe ba- 21 metre mesa ede yanlamasına konan ve hareket halinde bulunan bir kartı ikiye böler de toplanan tozlara 42 bin İira kıymet biçildi. Bir zamamlar 1Binci Lui'nin tacını sözliyen bu taş, şümdi Pariste Fransanın garb sahillerindeki Re ada- sında eşeklere pantalon giydirilir 1. : 3 4 5 6 ” 8- Son Posta'nın zabıta hikâyeleri Sarı Pardesülü Adam İngilizceden çeviren: İbrahim Hoyi Bürosu pek de öyle hücra yerde değil yoldan birisi geldi ve merdivenlere da« Muavini ile kâtibi de oracıkta bulu- Büyorlardı. Ayni anda 2 bin kişi de gayet anlı bir film seyretmekte idiler, Bu- BA Tağmen, ikincikânunun 20 sinde bü- Siİnemasının yazıhanesinde Ernest kım:u"" öldüren tabanca sesini hiç 5€ duymamıştı. Hattâ vak'a ne zaman ı'"üıtu, Onu bile bilmiyorlardı. Daktilo * Mütadı üzere, son talimatı almak - Patronunun odasına gitmişti, Patran 'uu.ın başında sağ eli masanın Üze- ©, sol eli yanına sarkık oturmuş bir ;“lele biraz öne doğru eğilmiş duru- Otdu. Adeta hafif bir şekerleme yaplığı lırdı. Fakat genç kız, — patronunim, 3hunun — sağ — tarafında yakalığı- İekeliyerek sicim gibi akan kanı NCe, bir çığlık kopardı ve soluğu mu- Tarına Odasında aldı. Ö da saat 10.33 su- tda vak'ayı polise haber verdi AZihaneler sahnenin arkasında bulu- Yordu. Bürolara ancak perdenin önüne $iler, Ve sahneye çıkan merdivenden ge- €k varılabilirdi. Bunun için de bü- ch:hmu katetmek lâzımdı. Yetin işlendiği yer de komiseri e- Sehmoller'in masasının ba idi. Binaenaleyh ortalıkta bir , ik kasdi yoktu. Masada daha yeni '"% Muhakkak olan ve komiserin l"lıu türlü llş!edem:dığx ince bir çizik bu- .ıh“n_“"’::r Muavin İle daktiloyu epeyce Hw tey işitmediğinizi söylüyor- Z. değil mi? dedi, yır, duymadık. v 'Nvıııımu. imkân yok. .“ı «Hayır işitmedik» diye ısrar hx da ağlıyarak, delikanlıyı “."H.L etti" Komiser, işinin ehli bir “wbu noktayı İhmal etmedi. ıı_ kız ile muavini göz hapsine aldır- '::h kendisine de: tinin . “İhayette her halde içerden biri- var, diye düşündü. e« nî;:um biri on geçe, cinayet musası şe- €T Vak'a yerine geldi. Komisere: — Her d & Mi #eyİ olduğu gibi bıraktınız, de- E sordu. Pa EYE, yalnız iptidaf işlere baktık. Bitişip < Zlerini aldık. Hâdise esnasında, k dıkıu.,,ı.:'d'" birinde bulunan kâtib- sorguya çektik. Hiçbir. şey ,,,;"“*Wınm iddia ediyorlar, (Bunu Manalı bir tavır almıştı). Ta- .h_hud“ymıyış.n tuhaf. üy: Sara seslerini demek iİstiyorsu- lser.. x“";*-—x hayretle: dedi, Mmıer - Öyle mi ::u Müdür 4 gelen ki — Ya bu Skat, yalnız bir kurgun atılmış... Mi?, dedi ve zan altına alınmış Muavininin masasının karşi- apının üst pervazını gösterdi: ne? Patron âadetâ tfak bir şekerleme Kapınin sağ tarafında bir delik görü- nüyordu. Komiser, mırıldandı — Bunu nasıl görmedim, hayretteyim, Ayrı bir istikametten atılmışa benziyor. © halde silâhını evvelâ müdür kullandı demek. Şimdi bunları dür muavinile bir görüşelim, Bakalım neler söyliyecek? İçeriye getirilen şof. müdür — muavinine, — Hiçbir şey duymadığınızı söylemiş- siniz. Bu nasıl olabilir?. dedi. — Vallahi, nasıl süyliyeyim, ki.., Duymadım. -- Sağır değilsiniz, değil burası da sessiz bir yer... Lilmem mi?.. — Hayır, sağır olmasına sağır değilim. | Ama bildiğiniz gibi burası pek sessiz yer de değildir. Muavin sustu, ve birden yüzü değişti. Sesine bir titreme, heyecan gelmişti 'TÜÜM!, önceden hatırlamadım bunu. Patl banca seslerinden bir şey duya üller, yavaşca sordu: 'Tabanca seslerinden mi? Filmi kastediyorum. — Filmimiz bir macera, gangster filmidir ve perde ta- banca sesşlerile açılır. — Delikanlı, eğer dediklerin doğru ise, 'an ta- zdık ki., düşünmeyiniz. Mü-| 5 | Sonra, Allah belâsını versin. Neden | yapıyormuş gibi masaya eğilmişti. Boynu mühim bir ipucu elde ettik demektir. Za- ten ben de senin bir ğey duymamış olmi Pna şaşıyordum, hani, Filmin o kısmı sa- at kaçta gösteriliyordu?.. — Saât onu ön iki dakika geçe... — Silâh atma sahnesi ne kadar sürer?.. — İki buçuk dakika.., Müller, acaba diye düşündü, delikanh, bu malümatı toplamıya neden ihtiyaç görmüş. Yoksa hakikf kurşunun atıldığı saati tesbit ile, cinayeti ört bas mı etmek istiyor?, Ve manalı manalı: — Ne kadar da inceden inceye hesabla- mışsınız.. dedi, Delikanlı şefin bu imasını cevabsız bi- rakmadı: — Mecburum, Çünkü, bu!... Müller, gayet itidalli veyahud da ma- sum bir maznun ile uğraşacağını düşüne- | rek: — Âlâ, dedi. Bununla beraber söyledik- lerin bize cinayetin işlendiği saati öğret- miş oldu. Ve komisere dönerek: — Şimdi de, sinema salonunda çalışan- ları çağırsınlar... diye 'emir verdi. e İçlerinden biriszi gayet mühim çeyler söyledi. Oyun başladıktan biraz sonra, müşteriden biri, oturduğu yerden kalka- vazifem, işim | ndan şicim gibi bir kan sızıyordu. rak, orla yoldan perde istikametine doğ- ru yürümüştü. Şet: — Ne zamandı bu, hatırlıyabilir misin? diye sordu. — Hayır, fakat her halde anu geçmiş- ti — Acaba müdürün odasına gitmiş ol- masın? — Dikkat etmedim. Her bangi bir se- beble yerini değiştirmek isteyen bir müşteridir sandım. — ' Hiç olmazsa yüzünü de tarif ede- mez misin?. — Yüzünü iyi görmedim ama, sarı bir pardesüsü vardı. Sarı bir pardesü mü? Eh, bu da bir işe yarıyabilirdi. | Bunları düşünürken, Müller'in gözü piyanoya kaydı. Şöyle dikkatle baktı FPiyanonun yanından yazıhanelere giden merdivenin aşağısındaki kapı görülebili- yordu. Piyanonun saat on sularında, fil- min başlamasından evvel bir takım par- çalar çalmakta olduğunu esasen biliyor- du. Hemen kendisini çağırarak sordu: — Saat onda, piyanonuzun başında mı idiniz? — Evot! — Müdürün odasına doğru birisinm gittiğini farkettiniz mi? — Evet, saat onu an geçiyordu ki, orta yanan kapıya doğru yollandı. Müdür mu« avinine benziyordu, zannederim.. — Nasıl? Sözünüze dikkat ediniz! — Hayır, hilâfım yok. Zira müdür avini arada sırada gider ve bir kah tikten sonra, © Hem, bu gör dür muavinini: kurşunf bir pard — Kurşuni par — Eminim! döner, a, müs ziyen n? Karakolda yapılan incele lan kurşunların 0.25 Colt tabancü. | sından çıkma olduğu anlaşıldı, Ve şef, ci« nayeti iki kişinin işlediğine, garı pardesü- lünün tabancayı kurşun! — pardesü verdiğine hükmetti. Zira, program dâ tanlardan biri, sarı pardesülüyü, piy İcu da kurşunt pardesülüyü görmüşle | Müdür muavinini de gizliden giz takib ettiler ama bir netice çıkmadı. A- damcağız, anlaşılan üzerinde toplanan Şübheleri gidermek için, polise elinden geldiği kadar kul köle olmıya çırpınıyor« du. Kanaatince, bu cinayeti, seyyar tiyat. roculardan biri işlemişti. Çünkü bu yar kumpanyalardan birçoğu sinem temsiller vermiş ve aktörlerden bi da, yazıhanelere 'nereden gidildiğini bili- yorlardı. Muavin patronunu öldüren kı şunun, Amerika kurşunu oldı nince de, defterleri karıştırmış, ve bir se« ne evvel sinemada temsiller veren Nelson trupunun, konturatla Amerikaya gitmiş olduğunu, gşimdi de Berlinde bulunduğu« nu meydana çıkarmıştı. Müdür muavini, hiç şübhe yok ki zeki bir adamdı. Müller, adamın böyle piz aş- kına çalışmasının altında bir katakulli olup olmıyacağını bir kete daha aklından geçirdi. Tahkikat neticesinde, zengin bit adam olduğu söylenilen ve seyyar tiyat. ro kumpanyalarına paraca yardımda bu«s lunan Urban isminde bir cambazın da hakkında incelemeler yapılması icab et- t. Urban paralı bir adama hiç de lâyıli olmıyan bir otelin kötü odalarından birin-, de oturuyordu. Müller yeni bir koku dâ- ha aldı. Garbi Amerikasının bir köyüne çektiği bir telgrafın cevabını sabırsızlıkla bekledi. Üstelik, Urbanın ziyadesile alâ- kadar olduğu bir kızla da uzun uzun ko« puştu. Kız: —- Şaştım vallahi.. Urban ile geçenlere de telefonla konuştum. Hayretler içinde kaldı. Bana 20 ikincikânun gecesini bir- likte geçirdiğimizi israrla söyliyerek beni kandırmıya çalıştı. Evet bir gece berabes kalmıştık ama, ayın 20 sinde değil, 21 f ge idi o.. onun için. Urban'dan şübhe yorum.. dedi. Bunun üzerine Urbanla gayri resmi bir suürette konuştu. Urban, şefi: Odamın vaziyetinden dolayı özür lerim Herr komiser, Fakat elime g |parayı kumpanyaya yatırıyorum. Ne İsiniz... diye karşıladı. | Müller, başını salladı ve odaya bir göa (Devamı 13 üncü sayfada) ni di