DüreR aN c Romada binicilerimizin Kazandıkları Zaferin manası Yazan: Muhittin Birgen u satırları, dünyanın en kuv- vetli askerliklerini temsil eden birkaç millet arasında Türkiyeye birin- ciliği kazandıran zabitlerimize teşekklir etmek için yazıyorum. Kazandıkları za- fer, büyük bir meydarı muharebesi ka- zanmaktan çok mühimdir. Bir meydan muharebesi kazanmak, bir düşmanla çar- pışmak ve bir askeri muzafferiyet elde etmek demektir. Halbuki Roma zaferi, bir düşmana karşı doğil, dünyanın en bü- Yyük askerliklerine karşı dostca yapılan bir rekabetin mahsulüdür; manevi bir zafer, bir liy feri, bir ruh Ve ter« biye faikiyeti, bir mesleki yükseklik Ha- de eder. Bir meydan muharebesi feri insan kadar ve belki'de - bilhassa za- manımızda - insandan daha ziyade tek-| nik te kazanır. Roma birbirlerile mücadele edenle larmın terbiyesi ve kalblerin duygusu ile dövüştüler. Dünyan: yük askerf zaferi, nihayet, insanım eseri olduğu kadar fabrikanın da eseridir. Hal- buki bu zafer, yalnız ruhun ve azmin za- feridir. Bu zaferde kazananları - zabitler ve at- lar - şöyle tahayyül ediyorum: Türk kalb. lerinin bütün coşkunluğu ile atlarının üstüne yerleşmiş olan 'Türk çocukları, mutlaka muzaffer olmak islemişler; bu duygularını altlarındaki hayvanlara an- latacak derecede sıcak bir titreyişle ileri atılmışlar; önlerine mâni çıktıkça, onla- rın kalbleri titremiş; Türk ekmeği ile ya- şıyan atlar da bu titriyen kalbi duymuş- Jar ve anlamışlar. O titremiş ve sürmüş, öteki de duymuş ve şevke gelmiş, niha- yet, bütün manlalar birer birer aşılarak, 'Türk bayrağı direk üstünde yükselmiş! * Bu yarış, bu netice, bu zafer, biraz da Türkiyenin bütün tarihi ve bilhassa son yükseliş devrinin timsali demek - değil midir? Türk tarihi, bütün hayatında ne kadar mania gördü, ne kadar derin uçurumla- Tın üstünden aştı, ne kadar çetin ve sarp dağlara trmandı! Bütün Türk tarihini bir tarafa bırakalım ve yalnız yaşadığı- mız tarihi gözönünden geçirelim. Türk milletinin karşısına şu son çeyrek asır içinde çıkmadık manla mı kalmıştır? Bu tarih ve hayat yarışında karşımıza- gâh tekniğin noksanı çıktı, atladık; gâh açlı- ğın dikenli tellerile kurulmuş manialara | Tastgeldik, onları da aştık; gâh, bütün Manasile yoksulluğun - silâhın paranın we hattâ, meşhur hikâyede olduğu gibi barutun yoksulluğu! - uçurumlarını gör- dük; Türk kalbinin o yılmaz azmi, o de- Yin cesareti ve tükenmez fedakirlığı ile bu uçurumları da altımıza aldık. mıza gâh şu düşman, gâh ö çıktı; gâh büyük bir düşmanın cebheden taarruzunu gördük; gâh küçük ve mis- kin bir düşmanm arkadan sapladığı han- çerin ciğerlerimize kadar işlediğini duy duk. Türk milleti ne © manialardan yıldı, ne de bu irili ufaklı taarruzlarla yıkıldı; sonuna kadar, muzaffer alı ya kadı A yaptık: Va manla atladık | bir şeydir. Her güzel şey, her kalbde mut- hep ayni şeyi yaptık: Ya mania atladı yâ vuruştuk. Bugün, yaralı, fakat mes'ud, kendi evimizde kendi kendimizin sahibi olarak yaşıyorsak, bu, işte 6 müşkül za- ferin eseridir, Evet, hiç gübhe yok, Roma muzafferi- yeti, Türkün tarihte oynadığı rolün tim- salidir; Roma galibleri, Türk tarihinin dikî:ımsz manialarla dolu hayat şında kazandığı zafer için, bütün dünya- nn gözleri önünde bir timsal yarattılar! Bu zaferin manası bence budur. * Harb sonu dünyasına büyük iddialarla çıkmış bir milletin şövalye ruhlu şefi, kendi ismini taşıyan zafer kupasını, ken- di elile Türkiyenin mümessill, verirken, bu kupayı İtalyan binicilerinin kazanmamış olmasından dolayı elbet te- essüf etmiş olsa gerektir. Bu, pek tabil olan bir milli duygudur; fakat, ayni za- manda eminiz ki bizzat bir tarih ve dün- ya adamı olan Bay Mussolini, kupanın lâyık ellere geçmiş olduğunu görmekle de memnuniyet duymuştur. Türk sipahi- sinin tarihte bıraktığı ismi, herkes gibi, Bâay Müussolini de lanır ve o tarihe hür- met eder, Bugünkü Türk binicilerinin Ders senesinin son haftalarındayız, biri için son imtihan değildir. İngiliz kralı Kızlarile geziyor yarı- öne bizzat | mesi üzerine kızlarile birlikte at gezinti- leri yapmağa başlamıştır. Yukarıdaki re- sim, bu gezintilerden birini göstermek- 'tedir. Çingene Kralı kendini diktatör ilân etti Polonyanın 30 bin çingenesine krallık eden Canus Kuvik 12 kişiden mürekkeb ihtiyarlar meclisini feshederek kendisi- ni diktatör ilân etmiştir. Kabinenin bü- tün vazifelerini şahsında toplamış - olan çingeneler kralı, bundan böyle tebaası- .|nm gelirlerinden yüzde on vermelerini mecburi kılmıştır. Bunun Üüzerine çingeneler kendisine şöyle bir ültimatom göndermişlerdir: «Beş gün zarfında krallıktan istifa et- mezsen, baş kaldıracağız.. dünkü Türk sipahilerinin çocukları ol- duğunu isbat eden bir .zafer, elbet güzel lak bir akis bulur; Bay Müusgolininin kal- binde de bu aksin titremiş olduğu mu- aktır. Bu.satırları, bize bu zaferi kazandıran 'Türk çocuklarmma teşekkür için yazdığımı söylemiştim. Sade onlara değil, Türk ço- cuklarının kalblerinde titriyen Türklük aşkını iyi duyan ve onların kazanmak is- tedikleri zafere doğru bütün kuvvetle- rile koşan atlara da teşekkür edelim ve hepsinin de gözlerinden öpelim... İSTER İ Belediye Florya plâjında 5 tane di bu dükkânları da yaz mevsimine münh ile kiraya verdi. Dükkânların beheri kira getireceği tahmin ediliyordu, fakı ya talib çıktı, kira mukaveleleri de bu mikdar üÜze- rinden yapıldı. Halbuki geçenlerde İstanbul ile İskenderiye arasında işleyen bir ecnebi vapurunun kahve lecekti. Kumpanyanın merkezi bu yer için sefer başına İSTER başlıyacak, her genç kendisine bir yıl içinde öğretilenleri öğrenip öğrenmediğinin hesabını verecektir. Bu imtihan | çocuklardan bazıları için ilk imtihan olabilir. Fakat hiç- - karşı karşıya değil - yanyana koşarak | SON POSTA — İlk imtihan, son imtihan — yakında imtihan m görrerneeneseneeseneenenne a Hergün bir fıkra İskoşyalıların hasisliği İskoçyalılar, hasislikleri ile meçş hurdurlar, İşte size onlara atjedilen bir fikra.. İskoçyalılara küçüklüklerindendi biülhassa hiçbir şey ziyan etmemeleri telkin edilir. Bir İskoçyalı yolda gi derken yerde tentürdiyota bulanmı, bir pamuk görür. Pamuğu yerden a- lır, bakar ki tentürdiyot henüz kuru- mamış. Kendi kendine: $ — — Yazık tentürdiyota ziyan olacak. diye mırıldanır. Fakat birdenbire aklına bir şey ge lir, yüzü parlar ve cebinden çakışını çıkararak parmağında derin bir çizik vücude getirir. Sonra tentürdiyodu bol bol sürerek yoluna devam eder. ee rasesAaAAAAAA,. İngiliz kralı altıncı Jorj, baharın' gel- | * Amerikada yapılan Garib bir anket Bir Amerikan gazetesi okuyucularına şöyle bir sual sormuştur: «Dün akşam ne yaptınız?, Bu garib sorguya karşı a! aşağıdaki neticeyi vermişt ren kadınlardan 9 S0 si erkeklerden, *6 13 ü kahvehaneye, erkeklerden “» 15, kadınlardan 9 12 si Jokantaya gittikle- rini, kadınlardan © 26 gı gazete, 96 46 sı da roman okuduklarını bildirmişlerdir. Gene erkeklerden $e 35 i, ka b 45 1 radyo dinlemişlerdir. E: den $6 10 u briç oynamışlar ve ©6 15 i de 1 Cevablar : Cevab ve- İlunmuşlardır. Sinemaya gidenler erkek- İlerden 96 6, kadınlardan Y6 12 dir. Erke yapmağı düşünmüşlerdir. Boston limanında bir vapur | ikiye bölündü İngiliz gazetelerinin verdikleri haber- lere göre Salisburg ismindeki vapur Bos- ton Himanı ağzında ikiye bölünerek — bir parçası batmıştır. Kaza dakikasından ili- baren vapurun tayfası batmıyan parça - sındaki hamuleyi boşaltmağa çalışmak - tadır, Vapurda muhtelif Amerikan mü - zeleri için getirilmekte olan maymunlar, kuşlar ve saire canlı hayvan- yılanlar, NAN lükkâ en bir kira r kumpan muay ak şartı için ayda yüz lira at müzayedede 500 vermiş deme! ocağı kiraya veri- İNAN, İSTER tahsillerini arttırmak için tedkikatta bu-| n ke. l ve kadınlardan yalnız 96 3 ü bir |r.'!ı!zıl.nW Mekteb insana lâzım olan bilgilerin nazari kısmını öğ- ryetir, ameli kısmımı öğretecek olan bizzat hayatın ken- disidir. Bunun içindir ki mektebi bitiren bir genç ken- disini bekliyen imtihanların sonunu almış olmaz, Haya- tının her müşkül safbasında yeni bir imtihan ile karşılaş- onun da cevabını vermiye mecburdur. İngiliz Harbiye Nazırınun seyahati C e aa İngiliz harbiye nazırı Hor Belişa tay- yare ile Paris ve Romaya gittikten sonra Laondraya döndü. Yukarıdaki resim, ken- disinin Paris hava meydanında karşılan- masını göstermektedir. Fırtına yüzünden vukua gelen müdhiş bir kaza Seylonda saatte 100 kilometre sür'atle giden bir tren fırtına yüzünden büyük bir kakao ağacına çarpmış ve hemen ikiye bölünmüştür. Trenin 300 yoleusuna bir şey olmamış ise de, ağacın havada şiddet- le savrulan parçaları 10 metre - ilerde bulunan birkaç kişiye isabet ederek a- ı | Bırca yaralanmalarına sebebiyet — ver- :| miştir. Bir İngiliz kadın tayyarecinin cür'eti İngilizlerin meşhur kadın tayyarecile- rinden Betli Grin, erkek tayyareci Skot Lile birlikte şimdiye kadar hiçbir İngiliz cisinin cesaret etmediği bir uçu- ırlandıklarını; bu uçuşun — günde |20 saat seyirden ve beş günlük bir teerü- |beden ibaret olacağını söylemiştir. Film kumpanyalarında senaryo buhranı Amerikan film kumpanyaları, çevire- cekleri filmler için mevzu bulmakta güç- lük çekmektedirler. Ellerinde 20 bine ya: kın senaryo bulunmasına rağmen, içlerin- jdpn işlerine yarıyacak S0 tanesini seçe- | memektedirler, İSTER İNANMA! tesbit etmişti, Müzayede esnasında bu nın tesbit ettiği rakamdan 7 defa faz- laya çıkınca acenta merkezden talimat almak zaruretin- de kaldı. Oradan gelen cevabda şu deniliyordu: — Az kira veren satacağı maldan az kfr almıya karar tir, müşteriyi memnun edecek olan odur, bizim tahmin ettiğimiz mikdara en yakın teklif yapanlar arasında en dürüstünü tercih ediniz. İNANMA! Sözün Kısası Saat Ve kadın E. Talu erhangi bir sebeble, bir kadıne — la sözleştiğinizde, birçok beklediğiniz halde, onun muays — yen vakit ve saatte geldiğini görmemiş- Dünyanın her taralında karikatür mevzuu olan, kadınların, bu söz verdike leri kimseleri bekletmek itiyadını, bir çoklarımız, cinsi lâtifin zulme karşı fıtrl temayülü ile izah ederdik. Meğer, işin içyüzü sadece böyle değil- miş. Erkekleri sinirlendiren bu halin iza- hını, küçücük bir gazete havadisi banâ veriverdi.. İsviçtede, saat endüstrisi ile meşhuf minimini bir kasaba vardır: La So dâ Fon.. eminim kâ zemberekleri kokulara karşi fevkalüde |hassas olurlarmış! Yapılan tecrübe, bir gül demetinin ya- nında bulundurulan bir saatin zemberelt mihverinde sürtünme nisbetinin yüzde elli derecesinde arttığını göstermiş. Eh! Bundan sonra, beklediğim kadına: «Niçin geç geldin?» diye artık sitem et- miyeceğim. İncecik, muattar bir bileğe takıli minle mini saatin kendini niçin kaybettiğini, neden adamakıllı işlemediğini, ne sebeb- den şaşkına döndüğünü şimdi biliyoru$ ve mazur göreceğiz. Hafif kokulu bir gül destesinden bu de“ rece müteessir olan saat, kadının kendi tabif ıtra ile mezcolmuş, ağır bir Lanveti — lâvantasına hiç tahammül edemiyeceği aşiküârdır, Güzel kokulu incecik bir kadın bileği* nin, en ağır başlı bir insanı bile baştan Ç* karacağını düşünerek, sahibesini yolune dan ve sözünden alıkoyan ufacık saat- lerde asla kabahat bulamamalıyız! ada Odun ve enkaz Depoları hakkında Yeni şartlar Belediye bir taraftan imar işleri uğraşırken diğer yandan da şehrin gü" zelliğini bozan bir takım tesisata izill vermiyecek, bunları tanzime çalışâ* caktır. Şehir içinde dağınık bir hald€ bulunan odun, kömür ve enkaz depolas rı bulundukları yerlerde çirkin man” zara arzetmektedir. Odun, kömür v€ mkaz depolarının şekilleri ve buluna: cakları yerler hakkında belediye bif talimatname hazırlamıştır. Bu talimat” nameye göre açık yerlerdeki odun, KÖ* mür ve enkaz depolarının sınırları b€* lediyece gösterilecek ve bu sınırlarifi dışıne enkaz ve odun yığılamıyacaktıf: Odun ve enkaz depolarının sınırlarım” dan itibaren her tarafında en az on b€f metrelik boş bir yer bulunacaktır. D& po ittihaz edilecek yerler şehrin dış da ve mahallelerden uzak yerler lunacaktı K Köt depolarının yerleri fenni V€ sıhhi şartlar bakımından alâkadar VE mütehassıs dairelerin mütaleaları 8 hnmak süretile belediye daimi encü” meninin müsaadesile tesbit edilecek” tir. Kömür depoları kângir olacak ve ser ) faiye tesisatı bulunacaktır. Yakındt yeni talimatname mer'iyete girecek, O” dun, enkaz ve kömür depoları lerinin bu şartlara uymaları icab ede” cektir. İ Yünlü mensucat sanayii zarar mı ediyor ? Gümrük imtiyazlarile eeneti memlekti” lJerden gelmiş olan stok yünlü kum: ğ yerli sanayli mutazarrırı ettiği yolundaki İ Alalar üzerine, tedkikat yapmak için İztutü Vekâleti müşaviri Fon der Posten'in tinde bir heyet Bursadan İstanbula gelmli” tir. Heyetin yapacağı tedkikler neticesindi yerli yünlü sanaylin zarara uğradığı ..ı.:: Ç kuk ederse, bu sanayli himaye için teab ) tedbirler alınacaktır. fdk Heyet, birkaç gün daha burada kalf' tedkiklerine devam edecektir. Ş le bi