g İ Ş j 3 KDD KDA C D AAA 710 L0 AAA AOA D AAA fi Şimdi size anlatacağım vak'a bir ha- kikattir. Astrahan şehrinde cereyan et- miş.. bunu bana bir amatör aktör anlattı.. #iz de dinleyin: «Vatandaşlar, bana aktörlük yapıp yapmadığımı soruyorsunuz?. Evet, aktör- lük yaptım., bir müddet de tiyatroda bu- lundum.. bu san'atle benim de ilişiğim oldu..oldu.. fakat doğrusunu isterseniz ben bu mesleği fazla enteresan bulma- dım.. «Hiç olmazsa bir san'at olmak itibarile | aktörlüğün de hoş tarafları vardır. Meselâ sahneyoe çıktığın zaman bütün gözler se- Din Üzerindedir. Seni seyredenlerin ara- sında bildikler, akrabalar da bulunabilir. bunlarla gözgöze gel zaman, sana | hani kma, sıkılma, le oyna gibilerden.. tabil sen de 2 arasında bunlara cevab verirsin: — Hiç meraklanmayın, dersin, biz işimi- zin ehliyiz!. | Fakat ne olursa olsun, ciddi düşünü-| lecek olursa bu san'atte, ber hangi bir fevkalâdelik olmadığı anlaşılır.. insanı si- nirlendirmek için birebir.. neyse hikâye- mize gelelim.. *Bir dofasında Astrahanda «Kabahat Kimde?., piyesini oynuyorduk.. piyeste yak'a, çarlık zamanında cereyan ederdi. Şaka, maka fakat kuvvetli bir piyesti bu.. bilmem kaçıncı perdede eşkıyalar tücca- rın birini -halkın gözü Öönünde- soyarlar.. oyunun bu kısmı çok tabif cereyan eder.. tüccar bağırır çağırır; ellerile ayaklarile kendini korumağa çalışır.. fakal haydud- lar buna boş verirler.. herifi bağırta ça-| yılır. hem bu, bir kültür işidir. aman Bırta soyarlar, soğana çevirirler.. piyesin | gözünü seveyim, bizi mahvetme!. er burası çok korkunçtur.. «Neyse, bizim amatör tiyatromuz işte bu piyesi oynuyordu.. «Çar nâçar razı olduk.. sahneye çıktık., «Oyun icabı sahneye kendi kıyafetimle çıktım.. yani Üzerimde kendi ceket ve «Tüccar rolünü oynıyacak olan amatör | pantalonum, fakat başkasının sakalı var- artist de oyundan az önce adamakıllı ka- | dı.. işte bu vaziyette sahneye çıktım.. a- fayı çekmiş.. herif o kadar içmiş ki tüc-| hali enayi olmasına rağmen beni derhal Carın rolünü yapabilecek halde değil..| tanıdı.. ben 6 zamanlar bir hayli gençtim.. Sahneye çıkar çıkmaz, âdeta mahsus ya-| seyirciler arasındaki birçok delikanlılar pıyormuş gibi doğru yerde, kenarlardaki | arkadaşımdı.. beni görür görmez bağır- Baaaesasaamsez — — S Z elektrik ampullerinin üzerine basmağa başladı Rejisörün dehşetli canı sıkıldı.. dönerek «— İkinci perdede bunu sahmeye çı- bana mağa başladılar: «— Yahu şu tüccar rolüne-çıkan bizim | Vasya değil mi?. Vallahi o.. hey Vasya, | korkma!, Dayan.. «Ben de durur muyum?. Hemen onlara karmamak lâzım, dedi.. it, fitil gibi.. bü-| cevabı yapıştırdım: tün lâmbaları kıracak., şunun yerine sen çıksan çok iyi olur.. halk enayidir.. çak- maz bile. «— Aman İvan Palıç, dedim, nasıl o-| yor. Sahneye çıkacak bir halde değil.. o- | Arkadaşlar, dedim, evvel Allah yü- oldu.. herif tavus kuyruğu çıkarıp duru- lur?. Ben bu role hiç çalışmadım.. sonra | nun yerine ben çıkıyorum., sahırı çıkacâk halde değilim.. az önce koskocaman-iki karpuz yemiş bulundum.. karnımda acaib bir gurultu var.. «Rejisör İvan Palıç ısrar etti: «Oyun başladı.. «Ben rolümü oynamağa başladım.. eş- kıyalar bana hücum edince ben ellerimle, ayaklarımla kendimi müdafaaya koyul- «— Aman kardeş, dedi, bizi fena vazi- | dum.. avazım çıktığı kadar bağırıyordum.. yetten kurtari, Ocağına düştük.. hiç ol-|fakat bu patırdı arasında amatör ııluyı-:h. göz demiyor önüme gelene yapıştırı- mazsa yalnız ikin: oğlusu da belki üçüncü perdeye kadar a- dana-el attığını hissettim., *Son Posta» nın edebi romanı: 1 _,J' İN , İki gündenberi çiftlikteyim, yeni bir dünyaya gelmiş gibiyim. İlk geca yorgun'lukla uyumuşum. Fakat dün ge- ce yerimi yadırgadım. Küâhya Hasan dayı ile karısının bazırladıkları odam gerçi pek temiz. Fakat pencereleri ak- gşama kadar açık kâldığı halde bir tür- İğ kaybolmıyan iti bir is kokusu var. Öyle sinmiş bir is kokusu ki duvarlara serptiğim leylâk losyonları bile bastı- ramadı, Biraz hafifler gibi oluyor. Fa- kat pencereler kapanınca yavaş yavaş O iti koku gene bastiriyor. Hasan dayıya sordum: Kışın burada yatan oldu mu? Başını salladı: Rahmetli amcanızdan sonra bu 0- Gaya kimseyi yatırmadık Amcam öleli beş yıl oluyor. Av me- raklısı bir adamdı. Kışın en civcivli za- manlarında çiftliğe gelir, haftalarca kal ürd, ayı, domüz avları yapardı. Her halde o müdhiş kış geceleri kö- Şedeki saç sobayı-epey tüttürmüşler, Geceyi uykusuz geçirmemin acısını gündüz çıkardım. Çiftlik binasının Ö- bündeki kalın gövdeli çınarlar altında bir iki saat kestirdim. narları vaktile büyük babam çocukluğumda ara sıra çift- ÜD ALTIR T a lakile n BELili |liğe geldiğim zamanlar bu çınarlara sahncak kurardım. O zaman da böyle anaç şeylerdi. Bugün üç adam elele ver- f»elır gövdelerini kucaklıyamıyacak ka- |dar genişlemişler. Ben uyurken bile ya- İnımdan pek uzaklaşmıyan Hasan dayı geçen kış bu çınarlardan birine yıldı- ram vurduğunu söyledi. Koca çınarın ortası burgu ile delinmiş gibi. Ona rağ- men yemyeşil. Yanyana sıralanan bu beş çınar çiftliğin bulunduğu tepenin tam yamaç başında.. bu tepeden geniş ve yemyeşil bir ova ve uzaklarda tek- rar başlıyan sıra sıra dağlar görünü- yor. Çınarların altında hiç rüzgâr ek- sik değil.. ovayı saran yonca ve poruk- ların iç giciklayıcı kokuları rüzgâra ka- rışıyor . Hasan dayının getirdiği kilimi bir ta- rafa atarak çimenlerin üzerine uzan- miştim.. ne zamandır hasret çektiğim gevşek, istekli, çarpıntısız bir uykuya dalıp gitmişim. Gözlerimi açtığım za- man biraz göevşediğimi hissettim, Sert hafif bir sızı var, Fakat başım ve içim ©o kadar rahat ki! neme buz gibi bir ayran dayadı: — Şifadır beyim. Âfiyetle üzü karartmam.. bu rolün artisti zom | ayeamin” “Son Posta,, nin Hikâyesi eeti aniaaaaı 'a nnni MÜKEMMEL BİR AKTÖR Çeviren; H. Alaz — nni e LAİ SON POSTA Bir defasında Astrahanda «Kabahat kimde» piyesini oynuyorduk, vak'a Çarlık |*ebrimizde bulunan 'Türkofls asbaşkanı Celâl Rusya zamanında geçiyordu «İş, benim için, ciddileşmişti.. hemen eeketimin önünü ilikliyerek kendimi da- ha kuvvetle müdafaaya başladım.. sağı solu gözetmeden alabildiğine yumruk sal- liyordum: «— Ulan it oğlu itler, diye bağırıyor- dum, yaklaşmayın!. Canınızı yakarım.. «Herifler rol icabı gittikce üstüme çul- Tanıyorlardı.. tabli onlar birkaç kişi idi- ler.. bütün gayretlerime rağmen cüzdanı- mı cebimden çıkardılar.. cüzdanımın için- de yüz seksen ruble para vardı. Az göonra sastime de el attıklarını hissettim. «Avazım çıktığı kadar haykırmağa baş- ladım: «— Vatandaşlar imdad! ,..Hoerifler cid- di olarak beni soyuyorlar.. «Benim böyle candan haykırışlarım ge- yircilerin üzerinde müdhiş bir tesir ya- pıyor, tiyatro alkıştan yıkılıyordu.. her yandan teşvik edici sesler yükseliyordu: «— Dayan Vasya, dayan., vur itoğlu it- lere!'.. Aslan Vasya!, Yaşa!. «Ben de onlara doğru bağırıyorum: «— Vuruyorum, vuruyorum, fakat itoğ- lu itler bana mısın demiyorlar!. «Ben hem bunları söylüyor, hem de ka- perdeye çık.. o köpek | lardan birinin eiddi olarak cebimdeki cüz. | yordum. «Eşkıyalardan bir tanesinin kan revan nin canı, ciğeri ayrandır. İçtikce keyif- lenir, Kendimi tabiate bıraktım artık., dok- torların baha tavsiyeleri de bu., mut- lak bir sükünet ve tabii hayat! Şehirde geçen uzun zevk ve sefi yılların« dan sonta yakalandığım sinir hastalı- ği ancak böyle sükün ve inziva ile ge- çebilecek... Çültlik de olmasaydı mu- hakkak bir köye çekilecektim. İyi ki bu baba ocağını da elden çıkarmamışım. Şehirdeki eğlence hayatı devam etsey- di burası da çoktan gitmişli ya! Kim derdi ki Beyoğlunun meşhur çapkımı günün birinde çifiliğe çekilecek, viski yerine ayran içecek, çınar altlarında uyku kestirecek, Daldığımı gören Hasan dayı dedi ki: — Bir iki gün daha dinlen de şöyle etrafta kolaçan edelim. Bizim su de- ğirmeni tarafında Filiboz çiftliği var- dır. Şimdi çok iyi bir sahibi var. Av meraklısı.. geçen hafta Bend deresinde rastlamıştım. Geleceğini söyledim. Çok sevindi: — Gelir gelmez bana atlı çıkar! Dedi. Dün sevinçten unuttum, gitti. Bu sabah haber saldım. Her halde nor- de ise gelir. Göreceksin bak. Çok baba adamdır. Yeni usulde kovanları var. hat toprağı yadırgıyan kemiklerimde de|Epey de bal alıyor, — Evli mi? Hasan ağa yüztime baktı. Ona göre Uyanmamı kolleyan Hasan dayı çe-|bu sual her halde saçma olacaktı. Bu-|suyu donmuştu. İyi hatırlıyorum. Ço- nu ne maksadla sorduğumu kendince iç. Çiftol-|hissetmiş gibir | Yakında müddeti bitecek olan Türk - Al- man Hcaret anlaşması yerine bir yenisinin akid ve imza edilmesi tekarrür etmiştir. Şim- di mer't alan anlaşma müzaekereleri Berlin- de yapıldığma göre bu seferki müzakerele- rin teamül icabı olarak memleketimizde ya- püması Jâzım gelmektedir. Bunun için de, yakında memleketimize bir murahhas bheyeti gelecek, derhal müzakerelere başlanacaktır. Pamuk ipliği buhranının sebebleri Piyasada bir müddettenberi pamuk ipliği darlığı hissedilmektedir. Bu darlık bilhassa merserize ipliklerile ince numara Ipliklerde- dir ve bunlar da harleden idhal edilmekte- dir, Yerli iplik #lihsalâtı mensucat fabrika- Jarınım ihtiyacını karşılıyamadığı için bauna zaruret vardır. yapılan gıdâ maddelerinin daha ucuza temin ve tedariki, dahilde istihlâkin artırılması, ih- racat yapılmasının temini gibi bazı mokta- OZiN Bulunan eve baş ve diş ağrısı Halbuki sön neşredilen kararnameye göre pamuk ipliği idhali ancak pamuk ihracına Mmukabil! yaptlabilecektir. Pamuk ihracatcıla- rı kendilerine idhal hakkını veren vesikaları yüzde 20-30 nisbetinde bir kârla pamuk Jdhal eden sanaylellere cira ettikleri için flatlarda yükseliş kaydedilmiştir. Diğer taraftan gümrüklerde ihtiyacı kar- gtlayacak pamuk ipliği stoku vardır. Yalnız ( bu mallar gürarüğe kararnamenin naşrinden Nİ aN T Onun gibi yapmayın, başımız sonra geldiği için mukabilinde pamuk ihrac edilmediğinden alınamamaktadırlar. Alâka- z M RelER n ve dişiniz ağrımağa başladı cu hemen bir kaşe darlar kararnamenin neşti tarihine kadar NEVROZİiN gümrüklere gelmiş veya yola çıkarılmış o- lan ipliklerin de evvelki mevzuata göre ldhali alınız bir şeyiniz kalmaz için alâkadar makamlara müracaat etmiş- İcabında günde 3 kaşe alına- lerdir. Ökrendiğimize güre üç dört göündenbderi bilir. İsmine dikkat. Taklidle- rinden sakınınız bu iş hakkında tedkikatla bulunmaktadır. Konserveciler toplantısı Konserve fabrikatörleri dün toplanarak konserveciliğin inkişafı için alınmazı icab e- den tedbirleri görüşmüslerdir. Bu tedbirler, sebze, meyva, et, bulik vesalre gibi konserve ——T içinde yere yuvarlandığını gördüm.. fa- | piyesle hiçbir alâkası olmadığını anladı- kat diğerleri yılmadan hücumlarına de- | lar.. Allah razı olsun süflör de deliğinden vam ediyorlardı.. çıktı: «Ben, alabildiğine bağırıyordum: «— Vatandaşlar, diye müdahale etti. — e— Kardeşler, diyordum, bütün bu ezi-| galiba tüccarın cüzdanını eiddi olarak 8- yetlere, zahmetlere ne diye katlanıyo- | şırdılar.. rum?. Bu kadarı da fazladır.. «Perde indirildi.. bir bardağın içinde su — «Sevinçten gözleri pırıl pırıl yanan re- | getirdiler.. suyu bana içirdiler.. jisör kulis arasından şöyle bağırıyordu: . «— Kardeşler, dedim; rejisör İvan Pa- «— Alerin Vasya! Rolünü mükemmel | lıç, dedim. Bu düpedüz kepazeliktir. Eş- — yapıyorsun!. Aman, hep böyle devam eti.| kıyalardan biri ciddi olarak cüzdanımı x- «Bağırıp çağırmanın hiçbir faydası do- | şırdı.. kunmadığına kanaat getirdim.. çünkü ne| — <Amatör eşkıyalar arasında bir arama söylesem ne bağırsam, hepsini rol icabı yapıldı., para bulunmadı. Boş cüzdanı ku- yapılması gereken bir hareket olarak ka- | lis arasına atmışlardı.. bul ediyorlar, ve ben bağırdıkca mütema- | — «Paralar sırra kadem basmıştı.. diyen beni alkışlıyorlardı.. «Siz tiyatro için, aktörlük için «san'at- | «Nihayet diz üstü yere düştüm.. tırl» diyorsunuz!, Evet biz bunun 08 | <— Kardeşler; diye yalvarmağa başla- | San'atı olduğunu biliyoruz!.» | dım, rejisör İvan Palıç, artık bende ta- hammül kalmadı.. perdeyi indiriniz!. Bu eşkıya olacak itoğlu itler varımı, yoğumu aşırdılar.. «İş bu raddeye dökülünce, tiyatro mü- tehassıslarından birçoğu bu sözlerimin YARINKİ NÜSHAMIZDA: Fatmanın sırrı Yazan: Muazzez Tahsin Berkand — Evli, dedi. Çoluk çocuk sahibi! suya battı. Çabuk yelişmeselerdi boğu- Bana haber vermeden kendi kendine |lacaktım. Şimdi akşam güneşi altında ;.m.ge misafir davet edişini anlatmak |ne uslu ,ne berrak görünüyor. için dedim ki O kış avlarına ald körkunç hatırala- — Buraya başımı dinlemek için gel-|rım pek çok. Hasan dayı hayvanları ge“ ğ Jdim. Şununla, bununla tanışmak niye- | tirdi. | 'tnde değilim. Yumuşak başlı kır at açık havaya çıke — Ve onu büshütün utandırmamak için | maktan gelen bir ıevinç.lîı:ıq’eüynqç.:' İ ilâve ettim: li kişniyor. Biniciliğim pek yok. Bir şer — — Madem ki aranızda böyle bir 1â-|hir uşağı ne kadar süvari olur. Bunun- B kırdı geçti. Artık geldiği zaman haber | la beraber gelirken pek acemilik etme- verirsin de görüşürüz. Şu beni istas-| dim, İ yondan getiren kır at hazır mı? Hayvanı yıldırım vunmuş çınarıf ! — Hazır beyim. gövdesine çeken Hasan dayı ağacın ba” — Biraz dolaşalım. samak gibi görünen ayağını işaret ettli — Hasan ağa fırladı. İlerde su başında| —. Bundan Alâ binek taşı olmarz, atla — süt gerdellerini yıkayan yanaşmaya beyim. $ seslendi: Yanaşmanın yanında büsbütün aceml — Aliço, Bırak onları da gel arkam | görünmemek için fırladım. Bereket SıTa, hayvan dik baş değil! Bazı huysuz at” İkindi sonu ovaya erimiş altın gibi |Jar gibi biner binmez tozu dumana kât- sarı bir güneş serildi. Hendesi hatlarla İsa kendimi yerde bulacağıma şübht çizilmiş gibi görünen ekin tarlaları Ü- | yok. zerlerini yalıyan rüzgürla dalgalanıyor. | İntiyarlığına rağmen hayvanına pirt Uzak dağ tepeleri mor bir sise gömü- | gibi sıçrıyan Hasan dayı sordu: lür gibi yavaş yavaş şekillerin! kaybe-| — Ne tarafa bey? diyorlar. Şimdi daha kuvvetli bir ça-| — Bilmem, neresi olursa? yır kokusu var. — Dere boyu inelim... İstersen dü” Ovanın yanıbaşında bir ince dere var, | Şirmene kadar uzanırız. İki yanını saran böğürtlenler, pırnallar | — Olur. arasında büküle büküle akıyor. Am-| Hasan dayının bu İstikameti Iıyiıı!" S cam kış avları için çiftliğe geldiği bir |mesindeki sebebi anlamıştım, Bahsetti sırada beni de getirmişti. Bu derenin | ği çiftlik komşusu o tarafta idi. Onull köylü zekâsına bu kadarcık hileyi çot cukluk işte, üstünde patinaj yaparken | görmedim. ğ çatladı. Bir bacağım buzlar birdenbire (Arkası var)