* Mayus EDE x lerin hisle, o ince eserleri yazan Yazanı Baharda Nedim'in hayali Nedime acıyalım. Gazellerini, şarkılarını ne kadar seviyorsak, ayni şuh gazelinin hiç değilse bir mısraında gizlenmek istenen bir azabın İYAT — * * san'atkâra da acıyalım. Zira, en Şair Nedimin şiir dünyası bir konferanstı. Beğenenler - oldu. büu ceşaretle notlarımın bir kısmını Mmasamın üstüne seriyor ve bu sayfalardan yeni bir örgü örmek 18 inci asrmm büyük Divan şa- bayranlığın bu sönük tocrü- tek mazeretimdir. z f F ide b Y Gölin, sevgili okuyanlarım, bir an ha- kanatlarile ikl asır evvele doğ- ,':n:delhı. İşte Lâle Devrindeyir. dost- ! Karşımızda bir gölge beliriyor, ür- ğî'l’ Yükseliyor, hatları keskinleşiyor ve İnsan şekli alıyor. Bu, Nedim'dir. kın, şu köşeye oturdu. Pufla minde- " Her zamanki kıyafetile. Divanmdaki, mdi kendini tasvir eden kıyafetile: küsüste perakende küşe-i deslar Hayalinizi biraz dâha genişletin. İşte ö- heni Tahlesi ve k nda bu rahleye hu,üı yerleştirmediği «Divan» 1 var, Ba- bu anda üstünüzdeki ışıklar sararı- " Bir lâhza öyle tasavvur edin ve gene Wvur edin ki mor bir akşam bir bahar ?""l— Şu pek yakınınızdaki Halicin su- ıı:ı' iniyor. Mor salkımlar çaıdaklar- hı,u'"*”“' ve Nedim Ahmet efendi bu ,_h'du!u köşeden karşıdaki lâle bahçe- ."ınbı arasında canlı kaplumbağaların da yürüyen titrek ışıklı mumların SK v dalıyor. Bir rakıs da, ahü gözlü n tlkm Üryan rakkaselerin oyuna,.. Yelki Size, hayalen de olsa, iki asır ev- 'An&bîl' bahar gecesinin başlangıcı... .,,_Wî“ıiııün, şair Nedim efendi hiç bu Ür on baş sedire çağırılmaz mı? O se- Oh,'—m hakkı değil mi? Bilgi St <Tepeden tırnağa dek gül gibi *'hdıı Bibi. zakiyeler, mum ışıkları ve keler _Vırıluınri!e yanan rengürenk lâ- lm A*nde ona şarab sunuyorlar ve No- hmed efendi, kendinden — geçerek İtülâryor, , Beçi MüyçiYor: Suün ı:—u?. z-"ıu Peymaneyi sâki tamam ettin beni » Hoş mu?.. Beğendiniz mi?., Fa- $ize, dostlarım, acaba kayıd- e Nedim bu mudur?.. Bu sual- Sevabı v—. Müsaadenizle gene kendim şu &W o, ( EYim: İhtimal edebiyatla meş- de Sular, edebiyatı sevenler için yüz- Oksan Nedim budur. ı..._.h Yeniden diriltin. Bakın artık .hhu Yerlere dökülüyor, şişeler narin Nb:hhda kırılıyor, fakat Nedim e ki en Perişanlığa memnundur. O ka- —_. K $ok sevdiği dilberine yalvarır- Ayatın iykırıyor: ;n..,—.:.::'h: aman saltanım "lan -i rindan olgun Güç — Mrüyorum: Asıl Nedim bu mü- Ünet, ni karardı ="“1dıı e 3::::' sardı. Rakkaş B? Sluyor yoksa?. '—ıı._." halet senin oynunda mıdir Hy enbire mumlar söndü, lâle- hü gözlüler, simin bedenler Ve etrafı bir Bürbet, bir yetim- “'l"'ı boynunda — muüdir Sim-ten — lina şeb-i rüze gibi Pf dabak ” koymakde midir. Bitmiş, Nedim şimdi yalı m şimdi yalrızdır. h:ukuı. başka bir köşede, çoak ka- ç Yerde ağlıyor o. Geçen baha- h'hnuı-..vz"k Ve neş'eye, kocayan ömmre R'dıu. Yör, bu derdle Mliyor o... Bu Ve'm, Pasta bir Nedimdi: ir Nedimdir, melânkolik —.u::rib bir Nedim: Bi NY6 say bu hayatın baharını Haçarı tuk — İülezarını H B İşte, aziz dostlarım, bence asıl Nedim budur ve işte bu Nedim artık yanımızdan uzaklaşıp gitmiştir. Ancak ne saadet ki «Divan» ni yanımızda bıraktı giderken. | etm |Ne büyük hediye, ne tükenmez hazine! Hâsılı, ey Nedimi seven dostlarım, hâ- sılı ben, o büyük san'atkârı asıl bu ıztarab çerçevesi içinde gördüğümdendir. ki o- bun zevk, ihtiras, şiir ve sonunda ihtimal korku ve cinnet fırtınasile sarsılan haya- tından yıllarca evvel bir piyes çıkarmağı düşündüğüm gün bile ayni tez ve düşün- ce ile kaleme sarılmıştım. Nasıl ki bugün de hiç değişmiyen kanaatim bana gene ayni Nedimi karşınıza çıkartıyor. Çünkü © piyesin prologunda dediğim gibi: O, bir bülbül sesile dağdu Bermiezelden, Öttü, öttü, duyanlar mes'ut ötüyor sandı. Diyanını bir Tâühza bırakınız da elden, Bakm bir lâle gibi kalbi masıl al kandı. Nedim, ıztırabını neş'e tebessümü ile ört- mesini ve mısralarını ince bir tind eda- sile örmesini bilmiştir. Muhitini de öyle tasvir etmiştir. Çünkü san'atkâr dalma, etrafındaki tabiati süslemek ister, Lâle Devri bin çeşid lâle yetiştirdi ise Nedimin şöirlerinde yüz bin çeşid lâlenin kokusu var, bilhassa alev alev tutuşan kızıl lâ- Maamafih Nedim, bu kalbi alkan olan | c Yazan; A, R. Barbaros, kendisinden barut istiyen Fransız amiraline şu cevabı verdi: “Marsilyadan buraya gelirken, gemilerinize şarab fıçıları dolduracağınıza, biraz fazla barut ve gülle alsaydınız, çok daha iyi ederdiniz | ,, Demişler, karaya çıkmak istememiş- lerdi. Fakat, amiralin parlak vâdleri ve ölüm tehdidleri karşısında daha fazla mukavemet edemiyerek, karaya çık- mışlar, dış kaleyi işgal etmişlerdi. Halkın bir'kısmı, -hakikaten, Fransız gemicilerinin dedikleri gibi- iç ka'eye çekilmiş!er.. bir ferd kalmayıncaya ka- dar kalenin o kısmını müdafaaya ah- mişlerdi. k i işgal eden Fransızlar, iç e de hücum etmek istemişlerse de yukardan yağdırılan cehennemi atöşler karşısında derhal geri çekilmişler.. bü- yük Türk amiralinden imdad istemiş- lerdi. Barbaros, imdad için (Poyraz Ali)yi göndermişti. Bu cesur ve genç korsan reis, bir müfreze serdengeçti ile kara- |ya çıkmış, akıllara hayret veren bir İsür'at ve çeviklikle iç kaleye hücum 'Türk serdengeçtileri, burçlardan yağ- dırılan ateşleri, esatiri birer mahlük gibi çiğnemişler, kaleyi işgal etmişler dL Türk korsanlarını takib eden Fran- sızlar da, kalenin burcu üzerine, Fran- sız bayrağını çekmişlerdi. e Nis kalesi, bu suretle Fransızların eline geçmişti. Fransız amirali, tekrar Barbarosun huzuruna gelerek, göster- diği bu büyük ve emsalsiz yardımdan dolayı, Türk amiraline teşekkürler et- işti. 'Türk filosunun vazifesi, gimdilik hi- tama ermişti. Lâkin Fransız filosu, 0 a bulunan âsi birkaç kaley (Fransa kralı namına) itaate getirece ti. Ancak şu var ki; Fransız gemilerin- deki topların barut ve gülleler! hitama ermişti. Onun için amiral! (Dük d'An- gen) kendilerine barut ve gülle veril- mesini istemişti. de Bu taleb, Barbarosun boşuna gitme- mekle beraber; dost ve müttefik amira- lelerin kokusu... Büyük şair Lâle Dev-İlin ricasını reddetmemişti. Bir mikdar rinde köşkleri, çeşmeleri bile tastir eder-|barutla gülle vermişti. Fakat, pek ace- ken coşuyor, mübalâğalara varıyor, Ni-İ|mi olan Fransız topcuları; işlerini ta- çin? Çünkü, artistin ideali, etrafındaki|mamile bitirmeden, bunları da çarça- renk ve coşkunluk üstünde — uçacaktır. (buk izraf edivermişlerdi. Çünkü o, daha fazlasını görmek ve gös-| — Pransız amirali bu sefer de bir mek- teraneiğ irler.. Meliabir |:—!Eın karan-| tub göndererek, tekrar bir mikdar ba- lıklara boyayın, o gene Sâdübadı tutuş-| / p3 Gülle verilmesini Tica etmişti. |muş lâlelerle aydınlık görecektir. Bul g rbaros, fena halde öfkelenmişti. A- 'yalnız Nedimde değil, bütün dünya ede- biyatının yetiştirdiği güzide nasirlerde de böyledir. Hepsi tabiatin üstünde güzellik yaratmak istiyorlar. Meselâ Fransada daha romantik devirler- de bu böyle idi. Fakat romantizmin ba- bası Viktor Hügo'ya (Victor Hugo) ka- dar el uzatmağa ne hacelt! Ekzotik ve ro- mantik edebiyatlın piri addedebileceğimiz Şâtobriyan'ın (Chateaubriand) daha çok eskiden bir seyahat mektubu bile bunu bunda yazıyor: «Gökte bir ufacık tefecik hilâl vardı. |* Bu kadarı beni yalan söylemekten koru- du. Çünkü hissediyorum ki bu ay olma- saydı, ben gene onu mektubuma koya- caktım.» İşte Nedim de böyle kendi devrinin hi- lâllerini kendi şiirlerine sıkıştırdı ve e- Ger etrafındaki halk kütlelerinin ıztıra- bını göremedi ise, karanlıkları deşemiyen gözlerine niçin hep o hilâlleri ve hilâl kaşlıları aksetlirdi diye şaire acımaktan ve kızmaktan ziyade devrinin başka tür- |lü san'atkâr yetiştiremiyecek olan zevk ve tarab ruhuna köpürelim. Sonra gene de Nedime acıyalım. Ga- zellerini, şarkılarını ne kadar seviyorsak, ayni derin hisle, o ince eserleri yazan İsan'atkâra da acıyalım. Zira en şuh gaze- linin hiç değilse bir mısramda, gizlen- mek istenen bir azabın gölgesi vardır. O meşt, o sarhoş nağmenin ruhundan bir rik geçmektedir. Şu beyti sanki bü- n hayatının ve san'alının remzidir: Düşürme kendini girdab-ı inkılâha Nedim Zaman olur sana da bir kenar olur peyda Halid Fahri Ozansoy — Nedim hakkındaki ikinel ve son makale gelecek haftaya — mirale sert bir lisanla yazdığı mektub- şairlerde, da «Marsilyadan buraya gelirken, ge- milerinize şarab fıçıları dolduracağını- za, biraz fazla barut ve gülle alsaydı- nız, daha iyi olurdu...r diye cevab çer- b 'ansa amirali, bü doğru sözü, hir hazmedememişti. Daha dün, Bar- ürlü İbarosun önünde eğilerek ona minnet ve anlarını arzederken; şimdi de Kral arılatabilir, “Chatsaubriand':bu: mekto ;lirinei Yransuvaya derhal bir mektub yazarak: «Türkler, bizi tahkir ediyorlar. Ba- rut ve gülle istediğimiz zaman, bize hakaretle mukabele gösteriyorlar.» Diye, Barbarosu şikâyet etmişti. Barbaros, bu şikâyeti haber almıştı. Derhal adamlarından birini amirale göndererek: — Ben; İstanbul gibi uzak bir yer- den, ancak kendi donanmam için ge- tinrdiğim barut ve gülleyi, burada size peşkeş çekmiye mecbur değildim. Şim- diye kadar verdiklerimi de; Türklerin ne kadar cömend, ve dosilarına ne de- recde yardımı sever olduklarını isbat etmek için verdim. Bundan sonra; bir avuç barut, bir tek taş gülle bile ver- miyeceğim, Hangi taş katı iS$e, başını- zı oraya vurun. Diye haber yollamıştı. Barbaros, bununla da öfkesini nla- mamıştı. Birinci Fransuvaya bir mek- tub göndermiş; bu mektubda vaz'yet- ten sikâyet ederek: eMuharebe, nice zamandanberi de- vam eder. Bu müddet zarfında, donan- mamın hiçbir ihtiyacı için tarafınızdan hiçbir nesne gönderilmemiştir. Gerek Antuvan hayretle sordu: «Ki minle düelle ettiniz şövalyem?» erzak ve gerek saire cihetinden, bir hayli müzayaka çekilmektedir. Sizlerin nam ve hesabına harbedi'di- Bi için, bunları düşünmek; ası! sizlere |gerektir. Donanmamın jhtiyacına kâfi derece- de erzak, ve efradıma da verilmek üze- re aylık gönderilmez ise; hemen gemi- lerimizin demirlerini alıp, ver elin! İs- tanbul deyip, geri dönmemiz mukar- redir.» demişti. Birinci Fransuva, Barbarosun bu mektubunu alır almaz, fena halde bo- zulmuşlu. Kendi şahsına ve hüküme ne bunca fedakârlıklar yapan Türk do- nanmasına karşı gösterilmiş olan ka- yıdsızlıktan, acı bir hicab ve nedamet duymuştu. Hele Barbarosun, darılarak donanmaya avdet emrini vermesi ihti- malinden, son derccede korkmuştu. Şöyle böyle, yaz geçiyor, artık kış geliyordu. Halbuki Birinci Fransuv Türk donanmasını, büyük ve ezeli dü manı İmparator Şarlken aleyhine kul- lanmak istiyordu. Z Eğer Barbaros darılıp da çıkar gi - derse; gene yalnız başına kalacaktı. Ve ilkbaharda, Şarlken ile müttefiki olan İtalyanlar hiç şüphesiz ki harekete ge- çocekler; kendisinden çok feci bir inti- kam alacaklardı. Birinci Fransuva, bu karkunç ihti- ımal karşısında titremişti. Kendisini tehdid eden bu tehlikenin önüne geç - mek için derhal Barbarosa haber gön- dermiş; — Bütün tekliflerini kabul ediyo - rum, Hattâ, iki ay sonra bastıracak o- lan kışta, Türk donanmasının kışlama- sı için, Tulon limanını da, kendi emrine veriyorum. Ancak, benim de kendisin- den iki ricam var. Bunun birincisi, Türk donanmasına verilecek erzak be- de'lerini, sonra bize versin. İkincisi de, ilkbaharda, Şarlkenin donanması şa - yed bize hücum ederse, o zaman bize yardım etsin, demişti. Barbaros; bu sözleri hayretle dinle- mişti. Ve dinledikten sonra da sakalı- Dı elüine alarak başını iki tarafa salla - miş: —Allah, ANlaaah... Davet edilen mi- safirlere yedirilen, içirilen şeylerin pa- resını almak, haaa.. tuhaf şey.. demek burada, âdet böyle imiş... Pekâlâ, biz başladığımız işi, merdeesine sonuna ka- dar yaparız, diye cevab vermişti. e 'Tulon Itmanında bir kaynaşma baş- göstermişti. Kralın emrile, koca şehir baştanbaşa tahliye edilmiş, boşaltılan binalara, Türk gemicileri yerleştiri! - mişti. (Arkası var) Tünel şirketi Ve talebe pasoları Okuyucularımızdan biri yazıyor: e— Iİstanbul tramvay şirketi talebole- rin sinlerini nazarı dikkate almıyarak kü- yıdsız ve şartsız bir paso usulü tatbik (*- mektedir. Bu usul bütün talebelerin, bin- netice talebe babalarının memnuniyelic- ları spikerlerinin sesleri hiç de müsatd şe- kilde çıkmıyor. Ağır söylendiği için mi, yoksa konuşanların Tadyoya uyar sese malik olmamaları yüzünden midir, nedir hiçbir şey anlıyamıyoruz. Sonra konuşur- ken dinleyiciye verilen ehemmiyet kısmı da az oluyor. Binsenaleyh gerek spiker- lerin, gerek konferans verenlerin sesle- rinin ölçülü bir tarıda kullanılmasının te- mini için alâkadarların nazarı dikkatini celbederim.. Okuyucularımızın sorgularına cevablarımız Turgudluda (müdavim okuyucu) maza: — Bugünkü veziyette liseyi, nihayet or- tamektebi bllirmemiş bir gencin sizin bahsettiğiniz müesseselerde iş bulmasına imkân yoktur. Ancak sanayi mücssesele- Tine başvurmanız ;nm gelmektedir. Adapazarı okuyucularımızdan A. Veci- —'Ar-—nhııınıdı yerine ge- tirmeğe çalışacağız, teveccühünüze teşek- edilir. Birkaç ay sonra guzetemizde kabul şartlarını akuyabilirsiniz. Daha evvel öğ- renmek isterseniz mekteb idaresine yuzı- — Mevxuubahsettiğiniz. - Btradivaryüs nlarının satışı Londrada yapılır. Bu kemanların sahteleri çok mebzul olduğu için Londrada böyle bir iddia ile ileri sü- Tülen kemanlar çok uzun — tedkiklerden geçirilir. Binaenaleyh Londradaki muslki müecsseselerinden birile muhabera lemin etmeğe çalışınız.