19 Mart MİZAH Gece nasıl geçti Yazan: İsmet Hulüsi Sayfa 9 Milyonlara malolan bir film İngilizler kralı'ç_:â Vikto;'ya filmini vücude getirmek için hayret edilecek fedakârlıklarda bulundular Büyük İngiliz kra- liçesi — Viktoryanın hayatını sahnede ve ginemada temsil et » mek İngiltere hükü. meti tarafından vak » tile şiddetli bir su - rette menedilmişti. 21 haziran 1937 ta- rihinde Lord Cham- berlain bu memnul - yetin kaldırılmış ol - duğunu resmen bil » dirmiştir. Bu karen öğrenir — öğrenmez meşhur İngiliz rej: - sörü Herbert Vilcox Kraliçe Viktorya fik mini çevirmeğe ka « Yar vermiştir. Şimdiye kadar çev. rilmiş olan — tarihi filmler — içinde bu film kadar hakikate tam manasile uyan bir film vücude ge - tirilmemiştir. Evvel emirde ıcab eden ve- sikalar toplandı. Bu vesikaların - teplan « ması tam allı ay sür- müştür. Kitabçı mağazaları âdeta yağmıma edilmiştir. İngilteredeki bütün tarihi ga« leriler, müzeler adım adım gezilmiştir. Bunlardan maksad filmin hakikate uy- ması idi. Zamanın gazetelerinden, mec - mualarından büyük istifadeler temin e- dilmiştir. Bu suretle filmin her vak'ası bir tari- hi vesikaya istinad ettirilmiştir. Taç giş me merasiminden sonra kraliçe Viktor - yanın maiyeti erkânını yalnız bırakarak hemen köpeğinin günlük banyosunu yap- tırdığı bile te: edilmiş ve filme çekil- Miştir. Tarihi vesaiki ayırmakla beraber, di ğer taraftan da dekorların ihzarına uğ- raşılıyordu... Filmin dahili ve harici man zaraları mü m bir yekün tutuyordu. İngiliz hükümetinin göstermiş olduğu pek büyük kolaylıklar sayesinde — dahili ve harici dekorların pek büyük bir kıs- me) temin edilmişti. Fotoğraflar çekilerek, ağrandismanlar yapılarak dekorlar ha - gırlanmıştır. Westminster sarayının kraliçe Viktore yanın te Buckingham sarayı da o zamandan ücü günü arzettiği manza »' ri bir hayli değişmiştir. Filmde Buck rayı aynen canlandırmak müşkül olmuş-|ham sarayı balkonundan Arche de Mar- | arabasına — binmiştir. tur, Tablolardan istifade edilmesi düşü -| bre» in manzarası çekl Kraliçe Viktorya Tolünde Anna Neagle ve Prens Alber rölünde Adolf Volbrük yanyana Filmden başka bir sahne: Kraliçe Viktorya taç giyiyor, tevvüç merasimini canlandırmakta idi. |yayı büyük bir muvaffakiyetle temsil et- olan sinema yıldızı Anna Neagle kra- üçe Viktoryanın müzede bulunan saray Bu araba Laord Chamberlain'in müsaadesi iİle Royal Mu- Dülmüştür. Fakat bu tabloların hiç biri-'bu Arche de Marbre'in ortadan kalktığı|seum tarafından stüdyonun emrine va- yin diğerine uymaması üzerine iş müşkül bir hayli olmuştur. Bbir vaziyete girmiştir. Stüdyo memurla-| rından birinin sahib bulunduğu ve aile-| canlandırmak bir mesele halini al, sinden intikal eden bir mendil meseleyi| Bereket versin bir müze hakiki bir | Şimendifer ile yapılan İlk seyahati de imm Makyaj servisi dahi bir hayli çalışmış: den fazla sözlü rol var » dır. Bunların çoğu tarihi eşhastır. Bina- halletmştir. Bu mendil «Viktor yanın te-| motif ile asırlık vagonları stüdyonun em - | enaleyh san'atkârların sırasile dük dö Ve ftevvücü yadigârıs olarak 6 zaman halka | rine müh dağıtılmıştı. İpekten olan bu mendil te- yya kılmıştır. Kraliçe Viktorya filminden gayanı dikkat diğer bir sahne «Elmas jübilesi» için kraliçe Viktor »|tone'a benzemeleri icab ediy Hngton, Dizraeli'ye, Palmerston'a, Glads- Tdu. . Prens Albert rolünü büyük Alman san'atkârı Adolf Volbruck fevkalâde mü. vaffakiyetle başarmıştır. Bu büyük san'a kâr mükemmel surette ingilizceye vökif olduğu gibi hakikaten Prens Alberte dc çok benzemektedir. Anna Neağle'in makyajı biraz müşkü- lât arzetmiştir. Çünkü kraliçeyi 18 ya - şından 80 yaşına kadar temsil edecekti Soan temsil olan (Elmas jübilesi) makyaj üç saatte yapılmıştır. için Stüdyo tarafından satın alınan tarihi eşyanın bedeli 50,000 İngiliz lirasını ge - çiyordu. Şamdanların fiatı 5000 İngiliz lirası idi. Kraliçe için 40 rob hazırlan -« mıştır. Adolf Volbruck zamanm göre on beş kosi tabloların: m değiştirmiştir Kraliçe Viktorya filmi için sti yo ta rafından sarfedilen para 600,000 İngili Brasını, yani aşağı yukarı: 3,600,000 Tür) irasını bulmuştur, 0.T. Sabah, saat yedi buçuktu. Mahalle bak- kalı sokağın köşesini döndü, Ağır ağır yü- rüdü, Dükkânın kepenklerini - kaldırdı.. Raflara baktı: — Eh dün akşam bizim mahalle epey neş'eliydi. Rakı şişelerini saydı: — Altmış şişe vardı, otuz şişe kalmış. Eskici dükkânın önünden geçiyordu: — Sabahın hayıt olsun bakkalbaşı! — Eyvallah eskici, ne var, ne yok. — 'Ne olacak, bir dolaşalım, belki bir iş çıkar dedik. Nasıl dün dediğim gibi ol- du değil mi, sarı apartımanın ikinci ka - tındakilerden, biliğikten, ayakkabıcının yanındaki evden epey para almışsındır? — Allah bin bereket versin.. Otüz şişe rakı gitti. — Ben sana söylemedim mi idi, dün bana epey eski satmışlardı. Böyle olaca- ğını derhal anlamıştım. Bakalım bugün nasıl geçecek? Eskici yürüdü, tabakçı göründü: — Merhaba bakkali! — Merhaba! — Dün beyaz eve kaç şişe sattın? — İki şişe- — Şunu üçe, dörde çıkarsaydın, çok iyi idi ama.. — Neye? — Benden şimdi altı tane tabâak, dört şılan karı koca karşı karşıya kafayı çektiler.. Der» ken aralarında gürültü geçen tabak çanağı birbirlerinin başla - tına atıp kırdılar. Ne yapalım, biz de bu sayede yaşıyacağız. Berber elinde çantasile geçiyordu: — Sabah sabah nereye? — Dükkâna dönüyorum. — Sabahleyin bir eve, traşa mı gittin? Necati Beyler çağırtmışlardı? Necati Bey artık kendini kurtardı. kurtardı mı, bir felâkete mi * Uğrayordu da söz mü.. Ben onu be- kârken tanırım. Hep bizde traş olurdu. Evlendiğinin haftasında karı ile kavga ettiler, — Sen karı ile kavga ettiklerini nere- den biliyorsun, kendi mi söyledi? — Hiç kendi söyler mi?.. Ben anla » mıştım. Gene bize traşa gelmişli. Yüzün- Je tırnak yarası vardı. Eh bu hal o gün- denbert çok kere tekrarlandı. Hep de Ne- cati Bey dayak yiyordu. Uysal insandı. Bir kere bile mukabele etmedi, — Onü da nereden biliyorsun? — Nasıl bilmem.. Mukabele etmiş olsa karısının saçları, her zaman yeni maşa - tan çıkmış kadar muntazam ondüleli ka- lar mıydı? Ama dündenberi iş değişti. — Dündenberi nasıl? — Dün gece gene kavga olmuş. Her talde kıskançlık kavgası otacak. Dün ök- şam evlerinde epey misafir vardı. — Sahi.. Hem yemekte idiler. Benden de yiyecek aldılar, içki de vardı. — Ha şöyle tam kafayı tütsüledikleri taman her halde bir şey oldu. Ayakkabı boyacısı durmuş onları din- iyordu, söze karıştı: — Misafir erkeklerden biri yemekte kide bir Necati Beyin karısının aya; >asıyordu. Kadın da bundan memnundu, iyağını çekmiyordu. Kadının ayakkabı « ını şimdi boyadım da anladım. Üzerin - ie erkek ayakkabısının izleri vardı. Peki ama, kadının bundan memnun lduğunu nereden anladın? Anlamaz olur muyum. Ben tam on allık boyacıyım.. Böyle Te pek aklım rer. Eğer kadın memnun olmasaydı ağını çekerdi. O zaman da âyakkabı « un yüzünde iz yerine çizgiler hâsıl olur» lu. İşte bundan anlarım. Berber güldü: - iktı. Ellerine Ş İlaktan kapıyı anahtarla | yanıp — Gayet iyi keşfetmişsin.. Kıskançlıl kavgasi.. Esasen erkekler böyle kavga « larda üstün çıkârlar, Karıyı gık dedirt « meden saçlarından yakalamış, didik didik etmiş.. Sabahleyin erkenden çağrılma « mın sebebi Kadının saçlarmı yeniden öndüle yaptım. Amaâ da yolmuş ha!.. Dün tarağı vurduğum zaman saçy ların sıklığından az kaldı tarağı kıra « taktim. Bügün öyle mi?. Tarak saçlarıs arasından yağdan kıl çıkar gib! Kayıp çı kayordu. Necati Bey kazaklığı &le aldı bundan böyle rahat eder. Artık çok kör tükkâna döneyimi Çöpçl arabasile öründü — Büyük apartımanın alt katında otu. ranlar gene dün gece evlerinde değil « lermiş. Bakkal cevab verdi: — Onlar öyledi — Yemek pişiriyorlar ama yiyen yok, Her sabah kedilere dökülüyor. Bu sabah da öyle.. Sokak gezmek yüzünden o ca « nim yemekleri kokutuyorlar. Çilingir geçiyordu, durdu: — Büyük apartımanın ali katındakiler dün gece eve geldikleri zaman tam zevks. mişler, Çöpçü cevab verdi Biz de on — Şimdi beni kilidini yapacağım ) ya rı konuşuyorduk. r.. — Kapının an. sarhoş « Dak çağır'ım " An smadılar. > girdiler. geve böy kırdılar ve içeri öy Bakkal dun şimdi işimize bakahm. — Evet, cevet, şim Bakkal hesab defte ya başladı. Çöpçü çeke yürüdü. Boyacı Reçti, mize bakalım asırın atını çeke Boyıyalım! Diye bağırd rin kapıları açıl lerde oturanlar, h Ve apartımanların, evle« artımanlarda, ev « si hayatlafına kıtna senin vâkıf olmadığından emin tavırları la yürüyorlardı. İsmet Hulüsi — Bu benim yirmi yaşımda çektirdi. gim fotoğrafım! — Şimdiki sakalını1 0 zaman olarak mı kullanıyordunuz? saç