19 Mart 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

19 Mart 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Krawford, (S. H.) dan o akşam kalka- gak vapura iİlk binen yolcuydu. Küpeşte- ye dayanmış, kendinden sonra gelenleri Beyrediyordu. En son dakikaya — kadar yolcu sayısı ancak yediyi - bulabilmişti: Çam yarması gibi iri bir adam, iki züppe Benç erkek, sarışın bir delikanlı, şişman bir karı koca... Kumral, çok güzel bir genç kız... İnsandan ziyade yük taşıyan bu küçük gemide zaten hiç bir vakit bun. dan fazla yolcu bulunmazdı. Akşam yemeği küçük salonda kaptan Ve süvarilerle birlikte çok tatlı geçti. Yolculuğa Mahsus o güzel dostluk havası otrafı sarmış gibiydi. Herkes güle söyliye yataklarına çekildiler. Ertesi gün çam yarması gibi adam, kumral genç kızın bi- tişiğindeki kamarada boğazı bıçakla kesili olarak bulundu. Bu bir intihar değildi. Öyle olsa bıçağın, kilidli kamaranın için- de olması lâzım gelirdi. Yolcu veya tay - fadan bici onu öldürmüştü. Ama kim? Bu sual herkesi derin bir endişe halinde sardı. Yapılan gcaştırmalardan hiç bir gey anlaşılamadı. Yalrız Krawfori, Bü- Zzel genç kizın herkesten fazla ve her « kesten derin bir endişe geçirdiğini sezer gibi aldu. Acaba neden? Böyle melek gi- bi bir insahın katil olması mümkün de « Bildi. Öyle ise neye herkesten fazla te - lüş etmişti? Şüphesinin sebebini kendi köndine bile izah edemediği için deli - kanlı ondan kimseye bahis açmadı. * O akşam yemek tadsız geçti. Herkes birbirine şüphe ile bakıyordu. Vapurun iki kadın yolcusundan - şişmar. madam« la güzel kızdan - başka başbaşa verip de konuşmak istiyen kimse yoktu. Kaptan telsizle gemi sahiblerine cinayeti haber verdi. İlk uğrıyacağı iskelede meşhur bir polis hafiyesinin derhal gemiye çıkarı lacağını haber aldı. O gelinciye kadar da kimsenin karaya çıkmasına müsaade et. miyecekti. Buna rağmen ertesi gün tay- falardan biri ortalarda "ıünmedi. Pek âyi bir adam olan bu zava'lı genci de ge- celeyin her halde denize atmış olacak - lardı. Öldürülen iki erkek birbirinin ta- mamile yabancısıydı. Yoksa, bu işleri bir katil değil de maksadsız cinayet işliyen korkunç bir deli mi yapıyordu? Yarın da bir başka masuma mı kıyacaktı. Yolcular arasında korku son baddini bulmuştu. Hele güzel kızda çök garib bir Bal vardı. Krawford bir kaç kereler o- 1nun bu halini anlamıya çabaladı, bir şey #ğrenemedi. Yalnız ikinci cinayetin er - tesi gün güvertede gezinirken genç kız kendiliğinden delikanlının yanına gel « di. — Mösyö Krawford, dedi, korkuyorum, gök korkuyorum... — Bu kadar sinirlenmeyiniz Mis So - Hia... Ben katilin bir deli olduğuna kani İf değilim. Her halde bir maksada hizmet tediyor. Sizin gibi bir genç kızla ne alış werişi olabilir ki korkuyorsunuz, B Mh, Şi Yazan: Nezihe Muhittin £ Fakat Münir meme kokusunu alınca |yınca memeyi hızla çekerek solgun ğ demin müdhiş bir eziyet gören keyifsiz Ve küçük göğsünün derin bir hıçkırı- öğile bu kara et parçasını soluk ve tit- tek dudaklarının arasına yaşamak insi- yakının bütün hırsile alarak gözlerini Bonsuz bir zevkle kaydırdı. Sarsılan küçücük hasta vücudüne şifa, masum ğ keder ve iztirablarına en tabli bir mes- İf ken olan memeyi olanca kuvvetile eme- gek belki tatlı ve rahat bir uykuya da- dacaktı; fakat küçüğün bu masum ih- tirası Acar Fatmayı yeniden küplere bindirdi: — Şu gönülsüz yumurcağa bakın he: ğ e! - diye hay! onuru var mı hiç! Boslan süpürgesinin yumurcağından ne İf beklenir?. İf Sanra küçük bulağından çekerek: — Anlasana, sana söylüyorum aç sü- lük! Çıkar memcyi toprak dolası ağ- bakayım!. Acar Fatma kücrük Müniri azarla- İN maktan bir fayda göremiyeceğini anla- Son Posta'nın edebi romanı: (4 SONİANIN SIRRI İngilizceden çeviren Neyyir Sotya yatağına baygın uzatılmıştı, şeyler Şey... BSize bir şey söy- — Evet ama... lemek.., Sözünü tamamlıyamadı. Bu sefer bi bağazlanmıştı. dığını öğrendi. Yolcular 6 geceyi —bu diler, bir halde buldu. dan önce buraya çıktığınızı biliyorum da.. — Bir şey mi istediniz Mis?.. ledi: yanamıyorum artık... Size her şeyi... rum... Azab içindeyim... Bana acıyınız... ford onu bir kanapeye oturttu: — Buyurun Mis Sobia., sizi dinliyo - rTüm. Bu cinayetlerin niçin işlendiğini bili - yor musunuz? Delikanlı şaşırdı: — Hayır... Siz... — Üç erkek de benim yüzümden öldü- rüldü? Anlıyor musunuz, benim yüzüm- den. — Sizin... yüzünüzden mi? — Evet,.. Durun anlatayım: Ben Lon- dranın en zengin elmas tacirinin sekrete- riyim. Bu adam bir zaman evvel Hind ra- calarından birinin kıymet biçilmez elmâ- sını aldı. Ve buna arjantinde yağlı bir müşteri buldu. Elması oraya kadar çal » dırmadan yollıyabilmek çok zordu. Pos- 3T 3T AAAt T Hayat! yanağına bir tokat indirdi. İşte o za- man müdhiş bir facla oldu. Öksüz yav- runun göğsünden mor bir kan dalga- lana dalgalana hücum etti. Şakakları şişti. Gözleri dışarı fırladı. Minicik el- leri ve ayakları acaib hareketlerle kıv- ranmağa ve çırpınmağa başladı.” Bu küçücük eziyet ve zulüm kurba- nmın başındaki üç mücrim kadın san- ki başlarına bir yıldırım duşmuş gibi bir dakika birbirlerinin e baka- kaldılar.. çocuk bırakılmış olduğu mut- fak taşları üzerinde hâlâ çırpınıyor, es- ki evin loş havasında sessiz bir facla dolaşıyordu! Birden aralık sokak kapı- sından mutfağa doğru gelen ayak ses- leri, işledikleri müdhiş cinayete, kin- le alevlenen, korku ile sönen sessiz bir vahşetle bakanları şaşırttı. Kapının ö- nüne kadar gelen Murtaza efendi idi! — Bu ne?.. Çocuğa ne yaptınız? -di- ye tok bir sesle bağırarak hâlâ mosmor de ikinci süvarinin kamarası önünde bir çığ- lik kopmuştu. O zavallı da ilk kurban gi- * Bu ikinci cinayet üstüne kaptan kara « dan imdad istedi. İçinde bir polis hafiye. sile birlikte bir mühribin yola çıkarıl « ümidle ve hiç kurban vermedea geçir » Ertesi sabah Krawford güverteye çı - kar çıkmaz Soniayı yapayalnız ve perişan — Siz misiniz Mösyö Krawford... De « mindenberi sizi bekliyorum. Kahvaltı » Sonia büyük bir heyecan içinde keke- — Evet, hem de... Mühim bir şey... Da- anlatacağım. Korkuyo - Sesi, bütün vücudü titriyordu. Kraw- şişman madam üstüne eğilmiş bir arıyordu tanın soyulmasından korkuyordu. Oraya veremedi. İki kere hususi adamlarile yol- lamıya teşebbüs etti. İlkin de götüren a - damı öldürdüler, Fakat elması çalamadı- lar. Çünkü: Gizlendiği yeri yalnız sahibi biliyordu. İkincisinde götürenler gene hücuma uğradılar, Polis vaktinde yetiş « ti. Elmas gene sahibine döndü. Bu sefer bu kurnaz adam güya elması bir transat- lâritik yolcusile yolladığı haberini ortaya attı. Halbuki onu bana verdi. Va şüphe uyandırmamak İçin beni bu küçük gemi- ye bindirdi, Öldürülen o üç adamı da bana muhafız olarak tuttu. Azılı hirsiz çetesi ondan daha kurnaz çıkmış olacak- lar ki üçünü de öldürdüler, Şimdi sıra be- nim,.. Beni koruyunuz Mösyö Krawford.. Bu sırrı kaptana bile açamadıra, İhtimal © da hırsızlara satılmış bir adamdır. Hi- mayeye muhtacım... Korkuyorum. — Ben sağ kaldıkça size kimse ilişe »« mez Mis Sonla. Sözüme inanınız. Kah- valtı vakti geldi. Gelin sizi aşağı indire - yim. Yemek salonunda toplanan — yolcular onları manalı manalı süzdüler. Delikanlı içinden: «Budalalar, dedi, flört yapıyo « ruz sanıyorlar.» * Krawford yolcular arasında en fazla o sarışın delikanlı ile ahbab olmuştu. O ge- €e onun bir türlü kamarasına çekilmek istemediğini gördü, — Nen var? Yoksa senin de mı âsabın bozuldu? diye sordu. — Hem de nasıl... Mümkün olsa bu ge- ce senden hiç ayrılmıyacağım. — İmkânı yok, Çünkü: Ben bu gece gözcülük edeceğim, yatmıyacağım. — Öyleyse kamaranı bana ver. Benim- kinin yakininde o cinayet işlendi de uy- kum kaçıyor, — Hay... Hay... * Yazık ki ertesi gün o zavallıyı da ayni rasına a!dı- Mürvet birdenbire Korkunç birf çığlık ve içinde suçunu bastırmak istediği sahte bir sinir buhran'le kendi- ni yere attı. Bu hal keramet gibi Acar Fatmanın imdadına yetişmişti. Derhal saçlarını yolarak yaygarayı bastı: lünüz mü a dostlar! Gül gibi evlâdıma olanlar olduuu!. Murtaza efendi bir bu sahneye, bir de ellerinin arasında mor bir kan dal- gasile boğulan küçük yavruya bakarak bağırdı: — Gürültüyü kesin de söyleyin ba- na,, çocuğa ne oldu?! Acar Fatma kekeliyor ve yalandan Jıyordu: — Bilir miyim ben, çocuğa ne oldu- ğunu?.. Aslan gibi evlâdım yerlere se- rili dururken yumruk kadar çocuk s0- rulur mu hiç?. Belki nazar değmiştir!. Bu sözler Murtaza efendiyi tatmin e- demiyecekti. Araya hemen Hafız Bed- riye girdi: — Birdenbire çocuk bayılınca hepi- mizin başına kaynar sular döküldü.. e- fendicağızıma söyliyeyim.. öyle ya, bel- ki de nazardır.. nazarın hak ölduğuna hepimiz inanırız.. Mürtaza efendi çırpınan çocuğa bak- tıkca sararıyor ve alıklaşıyordu. Acıklı bir sesle: — Ne yapalım acaba? - diye kekele- çırpınan Münirciğe koşup ellerinin 8- İdi - Hafız Bedriye: ZK Bu yıl tütün satışları çok hararetli oluyor Bu yıla kadar az satılan Trabzon tütünleri Mısır tarafından çekiliyor. Avrupîı_yîı sevkiyat başladı Merâleketin tütün yetiştirilen mantakala- | Tütün Ihracatcıları ellerindeki ham tü - rında tütün satışları hararetli — bir ııkudo tünleri işliyerek yaz mevslminden evvol sev- devam etmektedir. İnhisarlar “Umüum dürlüğüne gelen malümatla nazaran llî N - yasasındaki tütünler tamamen satılmıştır. Köylünün elinde âdi neviden kalmış olan Bz mikdarda tötün de küçük alıcılar tara - fından satın alınmaktadır. Bu yıl 38 milyon kilo gibi şimdiye kadar yetiştiremediği bü - yük bir rekolte hnzırlıyan Ege tütüncüleri bu vüziyetten çok memnundurlar. Karadeniz mıntakasında, Rafra, — Sinop, Alaçam, Samsun, Trabzon ve Tokatta da sa- tışlar yaüisald — fiatlarla devam — et - mektedir. Geçen seneye kadar müşterisi az olan Trabron tütünleri bu yıl iyi flatlarla Mısıra sevkedilmektedir. Marmara mıctakasında, Bursa ve Koca. &i taraflarında da tütün piyasaları açıl - miştir. Bursada on beşden farla yerli ve ya- bancı firma tütün almaktadır. Geçen yil Bursada tütünlerin vasatl — flatı 40 kuruşu geçmediği halde bü yil 65 - 70 kuruşa kadar satılmaktadır. Bu yıl rekoltesinden satın alınan tütün « letin işleme faaliyeti başlamıştır. Bvyelki yılki reköltenin manlpülasyonu kısmen devam ederken yeni rekoltenin de lmalâtına başlanması tütün mintakalarında faalişetin hayli artmasına sebeb olmuştur. Bon bir ay içinde yalnız şehrimizde in - hisar idareslle tücear depolarında tütün ma- nipülasyon İşlerinde yirmi bla İşel çalış - maktadır. şekilde ölü Şaille ÖlK buldülür . Müz EraTİNFE 1Di bağe aNi Gürlea ni doi 1 - | kedeceklerdir. Çekoslorakya retisine satılan 1,250000 ve Alman fabrikalarının aldığı 7 milyon kilo tü tünün parti partl sevkine başlanmıştır. Hayatı ucuzlatma mütehassısının tedkikleri İktısadi Vekâloti tarafından hayatı ucuz- latma teşebbüsleri etrafında todkiklerde bu- Tunmak üzere İsviçreden celbedilen Profe - sör Loron şehrimisde bulunmaktadır. Pro « fesör, evvelki gün, Ticaret Odasına giderek alâkadarlarla — temas etmiş, bazı malümat almıştır. Profesör tedkiklerine ve alâkadar €iğer zevatla temaslarına devam etmekte « dir. Profesörün bir iki gün daha şehrimizde kaldıklan -sonra İzmire, orada da tedkiklerde Bulunduktan sonra Adanaya gideceği anla- şılmaktadır. Tiftik istihsalâtımız Yapılan hesablara göre, memleketimizlâ yıllık UYK İstihsali 65 « T0 bin balya dere « cesindedir. Beher balya da 85 - 90 kilodur, Yuda Ankara vilâyeti istihsali 15,000, Bs- kişehir 15,/060, Kastamonu 0,000, Konya 7000, Bolu 8000, Amasya, Sitas, Mardin, Kayseri ve Diyarbakır mallarile deri ve debağhane malları da 16.000 bılyı tutmaktadır. bıçak karşı duvara saplanmış duruyor « Krawford, burun tarafında yalnız kü-|du. peşteye dayanmış düşünüyordu. Birden- bire ayaklarının yerden kesildiğini duy- du, tutunmak istedi. Elleri kaydı, bağır- miıya vakit bulamadan dışarı yuvarlan - dı."Fakat denize düşmedi. O, bu baskını evvelden düşünmüş, hattâ kendi elile ha- zırlamıştı. Durduğu yere gündüzden bir halat bağlamışlı. Düşüyormuş gibi ya » parken ona tutundu. Karanlıkta bir müd. det dışarıda sallandı. Güvertede şimdi yeni bir telâş başlamıştı. — Krawford, Mösyö Krawford! — Gördünüz mü, © da meydanda yok... — Dokunmayın kızcağız bayıldı. — Kamarasına indiriverelim zavallıyı.. Krawford ipe tutuna tutuna aşağı kata indi. Ayaklarının ucuna basarak doğru Sonanın kamarasına gitti. İçeriden anla- şılamıyacak kadar hafif konuşmala: du - yuluyordu. Tokmağı çevirdi. Kapı açıl - madı. Var kuvvetile omuzladı. Fakat k» rılan kapıdan içeri girmedi, bilâkis geri sıçradı. Kamaranın içi karanlıktı. Bir « denbire kulağının dibinden bir şey vız « hyarak geçti. Krawford el yordamile e- lektrik düğmesini bulup çevirdi. Işıkta gördüğü manzaradan tüyleri ürperdi. So- niâ yatağına baygın uzatılmıştı. Göğsü bağrı açıktı. Şişman madam üstüne eğil. miş bir şeyler araştırıyordu. Her halde elması... Kocasının az evvel fırlattığı iri — Ver hele bana çocuğu - diye elle- rini uzattı - Çöcüğu aldı. Ağzımın içinde bir şey- ler mirıldanarak Münirin morarmış yüzüne küvvetlice üfürdü. Yavru bu kirli ve sıcak nefesin yapışkan rütube- tini teneffüs edince boğuk bir hırıltı çıkardı. Hafız Bedriye, Acar Fatmaya belli belirsiz bir işaretle: — Anladım! - dedi - Hım.. şimdi ka- fama dank etti! Çocuk karnında iken anası mutlaka çirkefli bir yere abdest bozmuş olacak!.. Hâşâ huzurdan... Murtaza efendi lâhavle der gibi ba- şım iki yana sallıyarak gözlerini çevi- rirken mırıldandı: — Rahmetli Naciye temiz kadındı! Çirkefli suyun bizim evde damlası yoök- tu.. başka sebet arayın!.. Bu tezkiye üç kadını birden şuursuz- ca harekete getirdi. Mürvet bir çığlık daha kopardı. Hafız Bedriye: — Ben kırk yıllık hafızım.. bu işleri su gibi bilirim - dive protesto etti - Acar Fatma çürük dişli ağzını açtı: — Kırk yıllık hâfıza, hocaya akıl mı öğreteceksin ayol! - diye ilk defa da- madına çıkıştı - beni söyletme!, Kaç defa şu gözceğizlerimle gördüm; bah- çede çamaşır yıkarken kuru incirin al- tındaki çukura küçük abdestini bozar- — Alçaklar!.. Caniler!.. Krawfordun sesine ilk yetişen geml « nin kaptanı oldu. Onun arkasından baş - kaları ulaştılar. Katiller nihayet ele ge- çirilmişti. * Elmasa gelince o gene Sonlada idi. Are jantine kadar gölürülmesinde artık bir tehlike de kalmamıştı. Krawford her ih« timale karşı genç kıza oraya kadar arka- daşlık etti, ayrılacakları gün: — Mis Sonia... dedi, yol ayrımına gel dik. Nereye gitmek niyetindesiniz öğre- nebilir miyim? — Londraya, şefimin yanına dönece » ğim. — Yani hayatınızı bir elmas parçası uğ. runa tehlikeye koyan adamın yuanına öye le mi? Yağma yok.. O hayatı ben kurtar. dıti. İznim olmadan şuradan şuraya a » dım attırmam. İki ay sonra genç karı koca Londraya balayı seyahatinden dönüyorlardı. YARINKİI NUSHAMIZDA: Üğre'men “ Korjik ,, in ısuralıal saalleri Yazan: Maksim Gorki Rusçadan çeviren: H, Alaz dı ©... Abdesili ağzımla yalan mı söy- liyeceğim?.. Kadynlar münakaşa ederken yürek paralayıcı çÇırpınışlarla tükenen küçük öksüzünden başka bir şey görüp işite- miyen baba tekrar sordu: — Ne yapalım, acaba ne yapalım? Hafız Bedriye cevab verdi: — Nefesi keskin birine okutmalı! — Öyleyse okuyuver hafız hanım.. nezri neyse veririm. Hafız Bedriye tok gözlülük taslamak istedi; — Ben nazarla, hafakana okurum.. şeyhimden bana izin bu kâdar.. sen bu- nu Virane sokağındaki eHacı hocaya götür, Nefesi birebirdir. Murtaza derhal çocuğu aldı ve sokak kapısına doğru koşarken Acar Fatma çıldırmış bir hiddetle yaygaraya başla- de — Ya benim aslanlar gibi evlâdımı kimlere okutayım a dostlar?!.. Gül gibi Mürvetim yetlerde yatıyor.. ağlarsa a- nan ağlar, kaları yalan ağlar... Hafız Bedriye cevab veriyordu: — Kendine ge! hatun!, Üstüne ese- Tâmin kavlen» ler gelecek.. nezri bü- yüktür ama tazeyo de ben okurum... Kadınların bu yaygarasına - şiddetle vurulup örtülen sokak kapısının gicir- tılı gürültüsü cevab verdi. — Arkası var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: