Bay Litvinofun İdealist hareketi Yazan: Muhittin Birgen usya hariciye kamiseri Litvinof, Moskovada — gazete- eilere mühim beyanatta bulundu. Bunda, şu bitip tükenmek bilmiyen emri vaki- lere ve tecavüzlere bir nihayet verilmek için, ister Milletler Cemiyeti çerçevesi içinde, ister bunun haricinde umumi bir karar verilmek üzere tedbirler alınması lüzumundan bahsetti. Hattâ, bu lüzum üzerinde Bay Litvinol o kadar ısrar edi- yor ki eğer böyle bir şey yapılmıyacak olursa Rusyanın yalnız ba kalmayı tercih edeceğini şimdiden haber verme- ğe lüzum görüyor. Demek oluyor ki Rus- ya, son hafta vukuatından sonra, artık Avrupanın kat'i bir karar vermesi lâzım geldiğine kanaat getirmiştir. Derhal söylemeliyiz ki Bay Litvinofun sözleri, yüksek bir idealizm duygusunun eseridir; emri vaki, kuvvet, cebir politi- kası fena bir şeydir. İnsanlık, kuvvetin ücize karşı gastgele tatbik edebileceği bir tecavüz hukukiyatı üzerine oturtulamaz. Buna karşı tedbir almak lâzımdır; bütün insanlığı bir terrör rejimi altında tutan bu kuvvet, cebir ve tecavüz siyasetine karşı bütün Insanlığın isyanı İâğzımdır ve Rusyanın bariciye komiseri de, idealist bir memleketin idealist bir — inkılâbosı gsıfatile Avrupa mülletlerini böyle biy harekete davet etmekte haklıdır. * Fakat, ne çare ki, dünyada herkes ayni şeyi söylüyor ve herkes söylediğinin ter- sini yapmakla meşguldür. Rusyanın bu- gün kendilerini yüksek bir Insanlık hu- kukiyatının esaslarını koymaya davet ettiği milletler bu güzel sözleri ondan, evvel kaç yüz defa söylemişler ve - Bay Litvinof ta bilir ki - daima tersini yap- mışlardır. Hattâ, Rusya hariciye komise- rinin şikâyet ettiği tecavüz ve emri vaki politikasının «bugünkü» yapıcıları — bile kendilerinin hak ve adalet namına hare- ket ettikleri iddiasındadırlar. «Biz çiğ- nenen haklarımızı müdafan ediyoruz!'. diyorlar. Fakat mesele, kimin haklı, kimin hak- sız olduğu münakaşasında değil, belki de ortada mevcud fena bir vaziyetin ısla- hındadır. Bay Litvinof ta bu maksadla &Öz almıştır. Gene derhal söyliyelim ki, Bay Litvi. nofun yükselttiği sesi, bugünkü dünya- nın her kafadan bir ses çıkaran hay ve huyu ve keşmekeşi içinde dağılıp gitme- ğe, berhava olmaya mahkümdur. Çünkü hitab ettiği âlemde ne bu yüksek sesi dinliyecek kulak, ne de yüksek insanlık duygularını derin duyacak kalb vardır. İşin fenası da şuradadır ki bizzat Rusya, yüksek insanlık duygularının nâşirliği vazifesini ele almış olan bu büyük inkı- 1âb memleketi, bu insani fikirleri müda- faa için, - onun dilile konuşalım - kapila- list ve müstemlekeci burjuva dünyasına Müracaat mecburiyetiride bulunuyor. Bu dünyada ise herkes kendi borusunu öt- türmeğe çalışmakla meşguldür. * Komünist bir cemiyet — mefküresinin, peşinde beyhüde koşulan bir hayal oldu- Buna inanmamız, Sovyetler — inkılâbının bu dünyanın gözlerinin önüne büyük i- dealler koymuş bulunduğunu inkâr et- memize şebeb teşkil edemez. Komşusu olduğumuz ve kendisile iyi komşu ve iyi dost olarak yaşamaya karar verdiğimiz Rusyada, kamünizm inkılâbı, çok büyük ideallerle ayaklandı. Politika dünyası, :u.—l:rkmmhr «Kapitalizm — âlemi! Ç devlet!» diye “reddetmiş olduğu devlet sistemlerile anlaşmalar yapmaya sevketmiş bulunmasına rağ- men, hiç gübhe yok, bugün gene Avrupa- nın en idealist memleketidir. Bunun için, Bay Litvinofun heyecanını tabil ve ha- reketini de bu idealizmden ilham almış bir hareket olarak telâkki etmek lâzım- dır. Yegâne kusuru hitab ettiği âlemi iyi mtihab etmiş olmamasıdır. Onun gözle- rini ötekiler anlamazlar; anlamaz değil, hattâ dinlemezler bile! İşlere filozofça bakarsak, dünya hep o dünyadır: Cebir, kuvvet, büyük balık, küçük balık dünyası! Her kimin eline fır- sat geçerse ayni şeyi yapıyor ve ayni şeyi yapacak. Bunun için, ne Almanya haklı veya haksız, ne İngiltere haklı veya hak- sız, ne de Rusya veym Japoönya! Mesele, Bay Resimli Makale: 15 inci yaştan sonra çocukluk, 40 ıncı yaştan sonra gençlik, 60 ncı yaştan sonra hayat mimarlığı yoktur ve hayatta iki defa çalmıyacak olan yegâne saat yaş saatidir. SON POSTA V€ Hayatın saati bir defa çalar.. 36 manında yapınız. Çocukluğunu yapmamış, gençliğini anlamamış, ihtiyarlı- ğmı da gençliğinde hazırlamış olan #nsan yaşamamış demek- tir, nefsinizi hiçbir şeyden mahrum etmeyiniz ve her şeyi za- SÖZ ARASINDA Ağaç sevgisinin Garib bir örneği ü İngilterenin bir gehrinde bir opera bi- nası yapılması kararlaştırılır. Tam bina.- nn yemek salonunun ortasına isabet e- den yende yıllar görmüş eski bir çınar a- ğacı varmış. Bunu kesmeğe gönülleri ra- zı olmıyan belediye erkânı, binanım bu kısmını, gördüğünüz şe'cilde inşa ettir- mişlerdir. Nihayet kokuların da ağırlığı ölçüldü Çiçeklerden intişar eden kokuların gü- nün birinde tartılabileceğini kim umar- dı? Nihayet bugün bazı çiçeklerin rayi- halarını tartmak imkânı elde edilmiştir. Yapılan tedkikat neticesinde gülün yirmi dört saatte ve yaprak başına sık- letinden birkaç miligram kaybettiği tes- bit edilmiştir. Yasemin ise yaprağı başına 10 mili- gram rayiha bırakıyormuş. dünyaya yeni bir hak ideali vermek, dün- ya işlerini hakikaten hak ve adalet mef- humları üzerine oturtulmuş yeni bir ni- zam üzerine baştan tanziım etmek mese- lesidir. Görünürde bu işin önüne düş- mek için en çok salâhiyeti - ve bu arada iddiası da « bulunan memlekel Rusyadır. Rusya, böyle bir dünya için önayak ol- mak vazifesini görebilir mi? Yirmi sene- den sonra, hâlâ bu kadar idealizmi var madır? Ortaya, Rusu da, Altmanı da, İn- gilizi de, Türkü de, Arabı da, Hindistanı ve Kambocu da ve hattâ Habeşi de, Ho- tantoyu da derece derece hakikaten mem- nun edebilecek yeni bir hak ve adalet tikri ve bir beynelmilel münasebat niza- mı atabilir mi? Eğer bu suallere müsbet bir cevab vermeğe imkân varsa Üümid wardır; yoksa, gemisini kurtaran kıpun-l dır, kuvvetlenmeğe bakmalı! Muhittin Birgen ye geldi, söndürdü. Bu yangın hâdisesi İSTER İSTER İNAN, Dün Üniversite kimya fakültesinde yangın çıktı ve itfsi- HERGÜN BİR FIKRA Kıl çıktı Adamın biri: — Yüz Hra verirseniz ben bir ta. bak dolusu gübre yerim! Demiş, aklı kıt, parası çok biri de: — Hayhay, cevabımı vermiş, sen ye, yüz lirayı vereceğim! Adam gübreyi yemeye I. Bbaşlamış, tabak yarılandığı zaman bağırmış: — Bu ne pisliktir, bu tabağı doldu. rürken hiç te dikkat etmediniz. mi? — Ne oldu? — Daha ne olacak, tabaktan bir kıl Çüktr, Dünyanın en akıllı Maymunu Londra tiyatrolarından birisinde bir müddettenberi meşhur dansöz Keti Mara bir maymun ile birlikte oynamaktadır. Keti maymunu bazan kucağında, bazan da omuzunda tutmakta ve bununla muh- telif cambazlıklar — yapmaktadır. Bu hayvanın maymunların en zekisi oldu - Bunu bütün Londra gazeteler; yazmakta- dir. Bir teşrih mütehassısı Mmaymunun vücudünü bütün teferrüatile tedkik et- miş, bayvanın uzviyetlerinden 45 gşinin tıpkı insanınki gibi olduğunu ve 25 uzvi- yetin de farklı bulunduğunu tesbit et . miştir. Maymunun hafızası pek mükem- meldir ve fakat maymun pek ender ola- rak hafızasından istifade etmeği düşün - mektedir. Kapılamından ikisi kilidli ve birisi açık üç kapılı bir odaya kapalıl - dıkta açık kapıdan çıkmağı düşünme - mekte ise de, hiç bir vekit kilidli kapıları açmağa çalışlığı görülmemiştir. Macaristanda kadınlara zevcelik öğretmek - için bir akademi açıldı Macaristanın Keskemet gehrinde - son zamanlarda kadınlara zevcelik - terbiye we tahsilini öğretecek bür <akademi> te- sis edilmiştir. Bu cinsten dünyanın ye - gâne akademisi bulunan bu müessesede genç kızlara aşk hakkında, ev işlerine ve saireye dair aleni konferanslâr verilmek- tedir. Bu konferansların mevzuları baş - hca şumlardan ibarettir: Kızların rüyaları izdivaçla tahakkuk edebilir mi? Kocanın masrafları nasıl paylaşılmalıdır? Çocukların odaları me- selesi? Evlilik hayatının ahengi? Zevce para kazanmalı mıdır? İyi kadın nümu- nesi hangisidir? Ailece milletin müdafan- sı nelere mütevakkıftır. İşte bu yeni a - kademide bu gibi konferanslar verilmek- te ve münakaşalar yapılmaktadır. filk defa vukubulan İNAN, İSTER .I Los Ancelosta Sürrealistler balosu Las Ancelosta tertib edilen bir maske- H sürrealistler balosunda yukarıdaki kı- yafet çok büyük bir muvaffakiyet ka- zanmıştır. Bu kıyafet, cennet kapısının anahtar deliğinden bakan ve hazreti Havvanın hazreti Âdeme bir elma hedi- ye etmesini gözetliyen ve sözlerini du- yan bir kadını ifade ediyormuş, Hind İıa;;fsîı;ınelerinde fare bolluğu Hindistan hapishanelerinde yatan mah- kümların hayatlarını bir çok senelerden- beri tedkik etmekte olan bir İngiliz, Lon- da mahpusların ceza müddetlerini azalt- mak için fareleri arttırdıklarını yazıyor. Hindistan hapishaneleri farelerle ağız ağza dolu bulunmaktadır. Hapishane mü- düriyeti mahpuslardan beç fare yakalı- yana cezasından bir gününün tenzil edi- leceğini ilân etmişti. Bu usul üç seneden- Sözün Kısası Ağaçla evlenen Kızlar B izim Son Posta'nın «Söz Ara« sında» başlığı altında intişar eden fıkraları okuyor musunuz? Bun « ların içerisinde insana ibret veya hay“ ret verecek, bazan güldürecek, bazan da derin düşündürecek olanları peli çoktur: Ben, kendim, bunların bir ta« nesini kaçırmam. Bu fıkraların üze « rinde durmak, günün bin türlü kor « kunç, acı şuunları ile, samyeli gibi ru- hu yakan, kavuran hâdisat çölünün or- tasında bir an dinlenip, serinlemeğe yarayan bir küçücük vahada mola ver- mek gibidir. Dün, gene bunları gözden geçiri « yorken, Hindisltanda her yıl 7000 ta « ne, çiçeği burnunda genç kızın ağaç - larla nasıl — evlendirildiklerini oku * duüm. Bu,garib âdetin içyüzü, sebeb ve saiklerini kısaca anlatan fıkra muhare riri, bu tuhaf izdivacın, küçük kız karı deşleri kendilerinden önce gerdeğe gir dikleri halde kendi kısmetleri çıkmı « yan kızlara mahsus olduğunu söylü « 'yor. Ve sonra, her ağacın da kendine göre hususiyetlerini zikrediyor. Mese- lâ bazı ağaçlar varmış ki evlenmeğe salâhiyetleri yokmuş.. Tıpkı Aynaro « zun meşhur keşişleri veyahud ki bi « zim eski bektaşi tarikatinin tek kulak- ları küpeli mücerredleri gibi.. Ve gene meselâ Çınar ağacı, Kaza « ğın biri imiş. Ona bir kere yanılıp da varacak olan, ölüm Allahım emri, bir daha ayrılamazmış. Cefanın, — zulmün her türlüsüne, dayan, işin yoksa! Hurma, bilâkis, kılıbık imiş. Nis * beten geri ve mütaassıp memleketle « rin malı olduğu halde, çok asri zihni « yette bir koca imiş. Kendisile evlenme şartları kolay olduğu gibi, ayni kolay « hkla da kendisinden Aayrılmırmış. Ve bü yüzden, Hindli kızlar, ekseriya, ka- €a alarak hurma ağacını seçerlermiş. ©, bu cahilâne âdetle- re kurban edi nç kızlara acıyacak, onların nasibine veyahud nasibsizliği * ne esef ederek, yaş dökecek olanlar belki de vardır. Halbuki ben, Hurma gibi, anlayışlı, zamanın icablarını takdir eder, zulüm- den çekinir, eşini hoş tutar, ağaç ol makla beraber «efendiden» — bir kocs bulabilen bu tazelere hiç acımadım. Benim, her zaman, içim yana yan? acıdığım — zavallılar, böyle Hurmaya Çınara, akasyaya filân değil de, halis meşe odununun hem de canlısına dü « şüp ömürlerinin sonuna kadar azab ve iztırap içerisinde helâk olan, bir çoğu” E. Talu İnu tanıdığım, biçare bizim kendi kız : dra gazetelerine gönderdiği bir mektub- | larımızdır! Z İmar faaliyeti haziranda başlıyor İstanbulda 1938 yılında yapılacak beri tatbik edildiği halde farelerin azala-|imar faaliyetine Hazirandan itibaren cak yerde gitgide daha ziyade çoğalmak- | başlanacaktır: İmar faaliyetine hükü - ta olduğu nazarı dikkati celbetmiş ve ya- |et büdcesinden de yardım edilecek - pılan tedkikatta mahpusların bir çok ko- | tir. Bu hususta belediye imar şubesi İSTER İNANMA! bir hâdise değildir. Ayni fakültede her ay denecek kadar sık yangın çıkar, itfaiye gelir ve söndürür. İNANMA! Buşlarda fareler yetiştlirmekte ve iste - dikleri vakit bu Zazeleri yakalıyarak cezalarını azaltınakta oldukları anlaşıl - mıştır. Hattâ bazı demirbaş mahpusların besledikleri fareleri satmak — suretile hapishanede bir hayli para kazandıkları da tesbit edilmiştir. Bir Afrika kabilesinde garib bir âdet Afrikanın şarkında yaşamakta olan Bareas ve Bogos kabilelerinde bir kadın kocasının ismini kat'iyen zikredemez. Kocasının ismini zikreden kadın kocası- na ihanet etmiş sayılır ve çok daha bü- yük bir cürüm işlemiş addedilir. bir proje hazırlamaktadır. Hazirandam itibaren mevzil projelerin tatbikine ge çilecektir. İlk önce tatbik edilecek pro- jeler, Gazi köprüsüne inen yollara, Tak sim meydanına, kanservatuar binası “ na ve daha bazı imar işlerine aid olan- lardır. TAKViM