Hikâye: SON POSTA Hırsız var!.. Bay Tomruk, derin uykuda — uyuyordu. Uyku arasında ku - lağına bir takım sce- ker geldi, ve birden uyandı. Etrafına ba- kındı. Kimseler yök- tu, dinledi. Alt kat tan sesler geliyordu Demek uykuda İken f rüya görmemiş, ha - kikaten ses duymuş- tu. ZZ. Acaba kim olabi -<— Hrdi? Bay Tomruk evinde tek başına otururdu. Hiç kimse- &i olmadığı gibi bizmelçisi de yoktu. Her hakle bu bir hırsız olacaktı. Bay Tomruk | korkak bir adamdı. Evde bir hırsızın bu- hunduğu aklına gelir gelmez korkusu arttı Ne yapacağını şaşırdı. Seslere ku- lak verdi. Evet bu muhakkak bir hırsız olmalıydı.. Ya şimdi odasına giriverirse, ne yapardı? Ya kendisini döver, bağlar, yahud da öldürürse. Bay Tomruğun korkusu gitgide daha <—— RKülçük —— Okuyucularımıza Geçen cumartesi günü çıka - cak olan çocuk sayfası, cumar- tes'nin bayram olması dolayısile bagüne kaldı. Bundan sonra çocuk sayfanı gene eskiden olduğu gibi her cumartesi günü muntazaman ga- zetemize konulacaktır. artıyordu. Yataktan çıktı. Şamdan elinde odanın kapısına doğru yürüdü. Fakat bu arada alt kattan daha fazla bir gürültü geldi. Şamdan Bay Tomruğun elinden düştü. Avazı çıktığı kadar: — Hırsız var! Diye bağırdı. O kadar hızlı bağırdı ki onun sesini mahallede duymıyan kalma- dı. Yataklarından fırlıyan konu komşu, köşe başında nöbet bekliyen polisle, hep birden koşuştular. Eve girdiler.. Ses evin altındaki bir bölmeden geliyordu. Polisler baltaları al- dılar. Kapıyı kırdılar ve içeri girdiler. Meraklı konu komşu da polislerin arkası sıra oraya girmekten kendilerini ala - |madılar. Bu kadar insandan cesaret alan Bay Tomruk da yanlarında idi. Ve evine giren hırsızın tutulduğunu görmek isti- Fakat hep birden şaşırdılar, birden kahkahalarla güldüler, Çünkü gördükleri bir hırsız değil, bir Ve hep | Büyük yazıcılarımız: T_'evfik F i_kret İstanbulda doğdu. İlk tahsiline Aksa- raydaki Valide rüşdiyesinde başladı. Ga- latasaray sultanisini birincilikle bitirdi. Hariciye istişare odasında vazife aldı. Bir taraftan da «Gedikpaşadaki» ticaret ©- kulunda «fransızca» dersi veriyordu. Mü- sabaka ile «Galatasaray sultanisizne türk- çe öğretmeni oldu. Asıl edebi şöhretini inançlayan — «Serveti Fünun» şimdiki, «Uyanış» dergisi olmuştur. En güzel ya- zılarını bu dergide çıkardı. İstibdadın en korkunç zamanlarında en kuvvetli şiir - lerini yazdı. Ahlâklı, bilgili, seciyesi sa lam bir artistimizdir. Doğruluktan — bir an ayrılmamıştır. O, yenilik bakımından memleketimize en büyük hizmeti yap - mıştir. «Aruz veznini» tamamen değ reken önemi vererek ilk çoc azü melerini yazan da «Tevfik Fikret» dir. Eserleri: Rübabı Şikeste, Rübabın Ce- vabı, Halükun Defteri, Şermin. eşekti. Bay To eşek almış, ve eşeği evinin altındaki böl- meye bağlamıştı. Bir eşek aldığımı ve ©- raya bağladığını da tamamile unutmuştu. Duyduğu sesler eşeğin ayağını yere vu- rarak çıkardığı sesten başka bir şey de- Bildi. * * Tuzağa tutulan tavşan Üç arkadaş bir gün kırda geziyorlar- dı. Turzağa tutulmuş bir tavşan gör - düler, Her üçü de tavşana sahib ol « İkinci: — Ben de, dedi, gök yüzündeki yıl- dızların pırlanta olmalarını ve enların hepsinin sahibi olmamı isterim. Aralarında şu suretle anlaştılar: Hangimiz aza kanast etmezsek tavşan onun olsun! — Ben de, dedi, sizin istediklerinizi elde etmenizi beklerim, çünkü ©o za - aman onları sizden alacak, elmaslara ve Biri: — Ben, dedi, denizlerdeki bütün kumların altın olmasını ve onların sa- hibi de ben olmamı isterim, Bahsi kazanmıştı. 'Pavşan onun hak- kıydı. Tavşanı aklı ve Bevine savine e. vine götürd Kazmbur terzi çok fekirdi. Bir kaç para kazanabil - mek için, gece gündüz hiç duürmadan — çalışırdı. Bir gece gene çalışmış, m- marlanan bir elbiseyi geç vakit bitirebilmişti. — Benden ne istersin? Terzi içini çekti. İhtiyar bu Iç çekişteki mânayı an- Jamıştı. Terzi sırtımdaki! kamburu hatırlamıştı. D ZS SAZ Tei Hai / A Ertesi gün terziyi, komşu- su ayakkabıcı gördü ve şa- şirdi — Kamburun ne oldu? Dedi. 'Terzi olan biteni an- Tattı. Ayakkabıcı sevindi, Ben de, dedi, sana bir hediye vermek isterim, Ayakkabıcı sevindi.. İhti- yar sözüne devim eti — Dün bir terzi elbise ver- mişti. Onun kamburunu sırtından almıştım, Bana hediyem olsun. KUŞ ZER neri yola çıktığı zaman üşüyordu. Yolda ihtiyar bir dilenciye rastgeldi. Di- lencinin elbiseleri yırtık- tı, soğuk vücudüne işliyor, adam tir tir titriyordu. NG Ona datma ıztırap veren, enu Üüzen aırlındaki kam- burdu. Ah bir kurtulabil- fakat kendine elbise ç7 Kendi kendine; — Şimdi bir çift ayakka- bi alır gidertm; terzinin elbise verdiği ihtiyarı bu- har, ona ayakkabları veri- rim, Ve bol bol para iste- ryim. Kamburu yok eden imsan parayı da icad eder. Bana istediğim parayı ve- O anda ayakkabıcının sir- fında bir kambur hasil ol- muştu. Ve ihtiyar da ar - tik görünmüyordu. Ayak- kabıcı şaşırmış bir. halde bağıra — bağıra — koşmiya buşladı. EŞEZ %—îğ TU di Bu Günlerce, £t0 gp diktiği sından çıkardi lenciye giydi tü yüzü gülmüş YA v ueımw / şeyi — yapmıyt // bir Insanmifi i fok bir deın::,;,ı terzinin kamit 0 « gi zımca — kambiff / a kayboluyerdi. dümdüz bir np | yarı buldu. uzattı: — Bunları “:9 için yaptırı, Dedi. İhtiyat giydi. Fakat nın ne haris Dİf dığı balığı kaybetmiştir. Arıyor, bulamıyor. “Siz ona yardım l"::/ edin ve bize _ı/),) AN'd ( Köprünün üzerindeki balıkçı gayet büyük bir balık yakatlamı$: " vf Bulursanız resmi kesin, balığın olduğu yeri işaret diğer yüs KiFİ” kişiye bir futbol topü, bir kişiye bir kilo çikolâta, pırlantalara ben sahib olacağım! «San Posta» yazılı kıymetli bediyelerden vereceğiz.