Lal <A Te s1 ağzını s0l ta- Şarpılmış bulunuyordu. Bu kalın kemik yüzün z # tini de bi Miyoz, — Baş Eiörden başımı mek i ktığım ada rip baktığ Klein > Paltosunun yakasında ucü Mağara, 2 büyücek bir iğne takib sim de, Eererek ürperdim, bu meçhul bir m: mein yet bu adam Tm? Biz ay- itmemiştik. Tferif bizden ev- birinde yere pe İrene binmiş olabilirdi. dökgr SÜRÜNCE sırtımda soğuk iyı Jmeğe başladı. Gözüm gayri İR imâsd işaretine gitti Olandanıy, a - na basarak ©- tereddüd kte bir ma- biç im. kald karşısında kalsak uda- gelebilir miyim, diye olabileceğimi n ok hayli yaşlı idi. Bunu dü- me biraz emniyet geldi. X İtarruza karşı tetik bir ». trenin indad çanını çe Eği gırtlağına bülün kuv- olursa olsun boğuşma- VetMiştim. Bu Partımanın köşesinde benim Iğımı, #önkten renge gir- li gir Te ırsuz bir halde Camları, t mda yavaş yavaş orla- binen kadar ikimiz de o vaziyet- o : landa Bözlerini açtığı zaman Bizleri, Şaşkın şaşkın o bakındı. oyku sersemi sordu: Taki Fay inle köşedeki adamı İni gi, ; Akat robus katlanmış m, >. Üzere le benim işaretimi gö- yla a bükar bakmaz sanki büyg vela vuruldu. Gözleri ri i kekeledi, boşlukta iniş i. hmak istedi, ve boğuzi” b yi, > tkânarak, bir anda büy, “imiş benzile yere yu- Ata. İseyi <6 a g Yi gören adam birdenbi- ag; ayakta kalakalmıştı. Ayı kucaklayıp koridora Maçağı 2E9i Açtım, çantasında 1 tahmin ediyordum. Açınca eter Şişesini bul- büt, âtmağa başladım. Biri seri Yaparken gözü- vi, AYakty miye ayırmamıştım, Dan, dk ağzı büsbütün Bi iŞ bir tebessümle, pita e mm AŞMA m e YUMAN MANA AMMA MM m bak, Huk kanlılık 'a benim ne la be Yordu. Sada, mn ? Eeçen bir tren memu- kün, hstsizlandığını, — biz reyi Tt, WE Sureti, bu ; > açmasını söyl N çi Vel di hırsattan istifade e- İN Yanından uzaklaş» EİE, sü iğ kireç gibi olmuş yü- arketmiyormuş gib., son | “ifşa eden idam olunur;, Harb“sanayi casusları arasındaki mücade artıman açtı. disine ge kirarak ağlamağa başlamıştı. ” Olandanın çantasını karıştırırken kü- ım, fakat bir vasının geçmi binin yatişmasını bekledim. saçlarını arkaya atarak bitab gözlerile yüzüme bakıyordu. O vakit sordum: — Herifi tanıdın mı, Olanda?. Olanda keke Ne müdhiş... Ne müdhiş... Birden- bire... birdenbişme... karşımda görünce pek fena oldum... — Tanıdım, odur değil mi? Olandanın tekrar gözlerinden yaşlar boşandı. Bir hortlak görmüş gibi deh- şetle: — Babam! Babam!.. dedi. Tıpkı ba- bam, Babamı karşımda gördüm. Zavalı; babacığım. Hayretle sordum: — Baban mı, Olanda? ki ROMATİZMA Milyiz7 ele AĞRILARI TESKİN EDER Olanda da zaten gözlerini açmış, ken- : ti, Fakat benzi hâlâ kil gi-İ masum hayatına avdet edip şimdi biydi, Şiddetli bir asab sademesile hıç-| mektebi! kız çocuğu gibi biçare bir hal NEOKALMINA Grip, Baş ve Diş Ağrıları, Nevralji, . Artritizm, Romatizma komzartimandaki yabancı adamı görür görmez yıldırımla vurulmuş gibi Gözleri dehşetle büyüdü, ellerini | .-lukta sallıyarak ve boğuk bir çığlık kopararak yüzü bembeyaz bir halde yere yuvarlandı Hemen Olandayı kucaklayıp koridora çıkardım. ricamı kabul etti, bize hususi bir korm-J görünce çıldırmış gibi oldum. Oh, bu ! müildhiş bir şey!.. O, babamdır. Kim bilir mazideki ne kadar saf ve| bir almış olan Olandayı hayretle dinliyor dum, acaba iblis herif kasden babasınrı | çük, pırıl pırıl bir rovolver görerek e in mi girmişti? Yoksa bu cana. müddet | var adam Olandanın babasını da dirit- asa- | miş olabilir miydi? da ni| hayet derin bir #efes alıp sustu. Dağınık | yetle sordum: Fevkalâde hâdiselere alışmış bir gafi- — Olanda? Baban da kanserden mi ölmüştü? — Evet! — Çok garib şey!.. Kaç sene oluyor? — Umumi harbde.. tam 12 sene evvel! — Evet.. — Cebhede mi öldü? — Evet. — Hangi cebhede?... — Rus cebhesinde!.. Birdenbire: — Tamam!... Diye bağırdım, tüylerim diken diken ölmüştü, Dolçiyef iblisi de Rus cebhe- sinde çalışmıştı, Acaba bu korkunç he- — Babam! Aynen, o kadar benziyor|rif böyle bir mucizeyi de yapmış olabilir 7 “hami birdenbire karşımda! miydi? — Arkası var — İönce bununla mücadele etmek lâzim - Hayat pahalılığı ile (Baştarafı 1 inci sayfada) şorablar da, fabrika fiatlarile birinci ve ikinci ellerdeki satış fiatları arasımdeki büyük farkı ve bu farkın nasıl h geldiğini dünkü nüshamızda anlam tık. Birinci ve ikinci eller yün da ve çorablarda bu yüksekliğin fabrika sahiblerinin iddia ettikleri kadar çok ol madığım, hele yüzde yüz farkın kat'iy yen mevcud bulunmadığını ileri sürü - yorlar. Bunlara göre fark çok büyük de- ğildir. Bu da, mağaza kiralarının yük - sekliğinden, vergilerden ve tesisat ile müstehdemin maaşlarının fazlalığından ileri gelmektedir. Kadın çorabı satanlar ise çorapların çürük çıktığını, ine çorabın yarısını bile satamadıklarını, bunları elden çıkarmak için daha ucuza satarak böylece aradaki farkı kapattık - larını söylemektedirler. Buna mukabil çorab fabrikaları, bozuk çıkan çorablar hakkında satış mukavele- sine kayıd konduğu takdirde bunları geri aldıklarını ve binaenaleyh bu iddianm doğru olmadığını ileri sürmektedirler, Bü bu iddialardan çıkan netice, ge- yiyecek ve gerek giyecek maddele - rinde, mal müstahsilden çıktıktan sonra dehşetli bir fiat yükselişi baş gösterdi - ğinin muhakkak olmasıdır ve asıl hayat pahalılığını da bu doğurmaktadır. Bi - naenaleyh hayat ucuzluğunu temin “için dır. Bu mesele üzerinde bir muh imiz Ticaret ve Sanayi odası umumi kâtibi Ce- vad Nizami le görüşmüş, alınması lâzım gelen tedbirleri sormuştur. Cevad Nizami hülâsalen demiştir ki: | — Toptan Gatlarla perakende fiatlar arasındaki farkın büyüklüğü ve bu för- kın şehrimizin muhtelif semtlerine gö - re mühim nisbetletde değişmesi, İstan - bulda perakende satış işinin anarş'k ve iptidai bir vaziyette olduğunu intibamı vermektedir. Mutavassıtlar çok mudur? vardır. Vâkıâ ilk nazarda her hangi bir “Son Posta,, nın i kumaşlar-) 7 Sayfa * mücadele mevzuda rekabet ne kadar çok olursa fiatların da müşteri ve müstehlik lehine © derece Güşmesi icab eder zannedilirm de bu nazaridir. Piiliyatta bir çok yer - lerde yapılan müşühede ve tedkikler mü- tevassıtların rögişellerinin ve kârları - id eden ve yükselten bis rer unsur olduğu sabit olmuştur. Fakat her hangi bir sahada bilhassa perakende ticarette mü rın makul haddini tayin koi Birliklerle mürakabe usulü Muhtelif memleketlerde iktisadi fan- liyet ve rekabeti tanzim içi ünülmüş ve tatbik edilezelmekte olan tedi il başında her saha ve mevzuun tanzimi, 8 Jâkadarlara bırakılması prensibi tatbik €- dilmektedir, Bu da «birlikler» vasıtasile yapılmaktadır. Bazı mez etler bu bir« liklere tak ; stlarile, hattâ ri ve sahalari dahilinde bir şrii salâhiyet bile ver. ete tatbik edilmekte ise an perakende ticaret için de az çok istifade mümkündür. Meselâ bu sahada her hangi bir ticareğ * bilfarz: tuhafiyeciler bir «birlike ek kendi mevzuiarı üzerinde bu cepheden mürakabe rolünü yapmalis dırlar. Bu sâyede belediyenin veya her hangi bir hükümet teşkilâtının münfe - riden perskendecilerle temas müşküldtr ortadan Kalkar. Bu temaslar, birliklerle olup merkezileştirilmiş ve kolsylaştırıl « mış olur. Pazarlık kaldırılmalıdır Halkı aldanmaktan korumak ve ticari ahlâkı takviye etmek için de pazarlık u- sul ve zihniyetine karşı da esaslı ve de- vamlı bir mücadele açmak lâzımdır. Bu, bir günde olacak bir şey değildir. Fakat küçük semerelerden meyus olmıyan, bun- lârın her gün artacağına imanı olan pros pağanda ve telkin teşkilâtile bu işe ha « raretle sarılmalıdır. Bu teş 1, basit mevzulardan ve mağ delerden başlıy 'dvaş yâvaş ve tec rübelerden elde edilecek neticelere göre daha mühim mevzulara teşmil etmek mümkün olur. Mısır mektubları (Baştarafı 1 inci sayfada) Vefd'in değil, Sarayın istediği oldu. Fakat, her şey olup bitmiş değildir. Düğün şenliklerini mütcakib keskin bir mücadele başlıyacaktır, Mücade - le, Sarayla millet ve halk arasında ol- masa bile, Sarayla Vefd arasında cere- yan edecektir. Nahas paşa ve taraftarları düğün esna - sında Kahirede bulunmadılar, Şenliğin ken- disini kuvvetle hissettiremediği yerlerde, vi- lâyet'erde dolaştılar ve halk arasında şid - detlii bir propagandaya giriştiler. * Böylemeğe hacet yoktur ki gürültü Saray etrafında cereyan etmektedir. Bahsettiğim sadakat yemini meselesi, bir takım hâdise - ler silsilesi arasında bir hâdiseden başka bir şey değildir. Vefd ile Saray arâsindaki mü- cadele, Vefdin kurulduğu tarih kadar eski- air. Zoman zaman Vefdi hükümetten andh, « da arkasına topladığı kütlenin kuvvetÜe, mücadele ede ede, tekrar iktidâr yaevkline geldi, Bu defa Sırayla Vefd arasmdaki ihti - Iâfın sebebi bir vesileden başka bir şey de - İkilair Werd ve Baray —şimdi İngiltere ikin- cl plâna çekilmiş olduğu İçin — artık karyı- ya gelmişlerdir. Düğünü mütcakib mücade- le bütün şiddetile başlıyacaktır. * Meclis Relsi Ahmed Mahir paşa da zalen işi açıkça söylüyor. Nahas paşa ile kendisi a- rasında cereyan eden ve hiç durup dinlen meyen nutuk düelloları arasında, geçen gür Ahmed Mahir paşa, Nahas paşayı hfnedar makamından «düşürmek» iddiası belki fazla- dir. Fakat, onun elinden bütün hâkimiyet kudretlerini almak fikrinde bulunduğu mu- hakkardı. Bunun içindir ki düğün esnasın - ân Nabas paşa ve olaraftarları oOKahireyi «tahliye. ettiler ve vilâyet şehirlerinde içü- malar akdile meşgul oldular, Şimdilik henüz düğün günlerinde sayih- rız. Fokat, pek yakında, Şubalın ilk günle- rinde, daha Kral iki baflalık bal ayından avdet etmeden mücadele bütün şiddetile baş İamiş olacaktır. ö * Bu düğün merasimine verilmiş olan tan- tana da beyhude zannedilmemelidir. Düğün münasebetile yedirllip içilen, bedava gazino. lara ve konserlere çağırılan halk arasmda Saraya karşı sempatiyi artırmak ve bu e5- nada Vefdi parçalamak gayesini takiv eden riyasi faaliyete muvaffakiyet imkânları ha- kadar meb'us Nahas paşa Vefdinden ayrı « hp Sa'd Zaglirür prensiplerine daha sadığ bir şekli almak İddlasında bulunan ve Ah- med'paşanm etrafında toplanacak olan Vef Gi Sa'di'ye girmişlerdir. Bununla meclisde ekseriyet teşkli edilemez. Çünkü Mehmed paşa Mahmudun kabinesini teşkil ederi fır- kaların varlıkları hiç denecek kadar fayıf « tır. * Düğün şenlikleri arasında Vefd fırkans pi parçalamaya muvaffak olacağını zanne- den Mehmed paşa Mahmud hükümeti fle onunla illifak etmiş olan Vefdi parçalama- ya çalışan Ahmed Mahir paşa ve arkadaş- ları şimdilik muvaffak olamamış vaziyet - tedirler. Bunun için, Şubalın üçünde top - lecek, yahud dağıtılacaktır. lanacak olan meclis ya yeniden tehir edi - * Görülüyor ki hükümdarın hazinesine pek büyük masraflara mal olmuş bulunan bu #üğünün parlak şewlikleri arkasından mü - him siyast müşküler geliyor ve 19 yasında» kl genç hükümdar, çok açık söylenmese bi- le gene kendisine teveccüh eden bir siyasi mücadele İle karşı karşıya gelmiş bulunu * yar. Süphesiz Oki onun mevkii, merhum Melik Fuad'n .rmevkiinden daha kuv- vetiidir. Fakat, © zaman O mücadelenin yükünü İngiltere sırtlanıyordu. o Bugün, o, ikine! plânda kalmışlır. Vefd de o zamana nisbetle zayıf bir mevkidedir. Paknt, ne de olsa, görülüyor ki o kadar Fuvvetsiz değildir. Bir kısım halkı arkasın - dan sürükliyebilecektir. Mısırda mühim vukuatın cereyan etme- si bekleniyor. Genç Hükümdar, bu mücade- jeye ne di ğüs verebil eye kadar muvaffâkiyelle gö - Mesele buradadır. Türk talebeleri Atinada Atina 27 (A.A.) — Atina ajansı bildi- riyor: Türk talebeleri dün meçhul asker me- zarına çelenk koymuşlar ve sonra muha- cir mahallelerini ziyaret etmişlerdi. Ak- şamüstü, Türk talebe, Atina üniversite talebesi klübünde verilen süvarede ha - zir bulunmuşlardır. Bu münasebetle 'Türk talebe milli marşlar söylemişler ve iki memleket talebeleri arasında muhte. lif kardeşlik tezahüratı vuku bulmuştur. Türk talebeleri bugün öğle vakti İs - ianbula hareket etmiş ve Yunanh erka- ar Ayran hararetle ey,