28 Ocak 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

28 Ocak 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Sayfa —— © “Son Posta,, nın Hâ>r Adriyen'in Parise gitmeğe karar ver- mesi bütün köyün içine bir saatte yayı- Hvermişti. Çoğu, onun bu kararımı zen- gin olmak sevdasına hamlediyorlardı. Hattâ bunun için de aralarında: — Canım, Parise neye gidiyor? Ame- rikaya gitsin.. insan asıl orada zengin o- kur, diye söyleniyorlardı. Bazıları ise bunun sebebini, yaz tati- Hinde köye gelen meşhur tiyatre artis- Hinde buluyorlardı. Evet, hakikaten ge- pen yaz köye böyle Parisli ve şöhretli bir artist gelmişti. İşte onlar da, yani se- bebi bunda bulanlar da: — Sevda bul! diyorlardı. Zavalla deli- ktanlı, aklını aldırmış. Adriyen henüz on dokuzundaydı. Ha- yat hakkında hiçbir bilgisi yoktu. Civar- daki köylerden başka da hiçbir yere git- Mmiş değildi. Annesi çocuğun kararında sabit eldu- Üunu görünce çaresiz boyun eğdi; oğlunu yola çıkarırken: — Ne yapalım evlâdım, kader böyle imiş, dedi. Allah yardımcın olsun. Belki madmazel sana yardım eder ve kendini geçindirecek bir iş bulabilirsin. Annesi yanına bir sepet almıştı; bu se- peti de oğluna vererek: — Bunu da götürmeği unutma, diye hüve etti. Biliyorsun ya, tatilde hani bir lefa bizde yemek yemişti. O vakit kirazı he kadar sevdiğini gördün! Bu sepet ki- taz dolu. Onu alınca kim bilir ne çok memnun olur. Annesinin bu sözü üzerine, delikanlı düşündü; evet artist kız hakikaten ne büyük bir iştihayla kirazları atıştırmış- t Her bir tane yedikçe ellerini çırpıyor we — Oh! Oh! Ne güzel, ne lezzetli şeyler! diye söyleniyordu. * Adriyen, kiraz sepetini bir koluna ala- Pak Paris yolunu tuttu. İstasyondan in- diği ve kendini Pariste bulduğu — vakit şaşırdı. Kalabalık, hayhuy delikanlının beynini sersemletmişt Yollarda alık alık yürümeğe başladı. Hot tarafta çiçek ve çiçekçi dükkânları gözlerine ilişiyordu. O zaman kendı ken- dine — Şu kirazları nehre döküp sepeti çi- çekle doldursam daha iyi olmaz mı aca- ba? Kirazları Seine nehrinin balıkları yesin varsınlar.. Fakat nehrin kenarına yaklaştığı va- kit annesinin sözlerini hatırladı ve se- petin kapağını örterek yoluna devam etti. Adriyen artist Madmazel Alis'in bu- hunduğu yere iki defa gitti ise de madma. zelle görüşemedi. Birinci defa gidişinde saat sabahın sekizi idi; o saatte artist ya- takta olduğu için h zmetçi onuü İçeri al- mamıştı. İkinci defa gidişinde ise Mad- mazel Allş evinde yoktu. Kapıcı deli. kanlıya: cesi bir e teşlim — En iyisi gidip onu tiyatroda bul! dedi. * Adriyen, kiraz sepetini yanından ayır- maksızım tiyatroya girip arka sıraların | birinde oturdu. Herkes şaşkınlık ve hay- retle bacakları arasına kocaman bir se- pet yerleştirmiş olan bu delikanlıya ba- kıyordu. Adriyen aldırmıyarak seyre |mıştı. O akşam çok meşhur bir mü fin piyasl oynanıyordu. Temsilin ük ge- cesiydi. Delikanlımın bütün düşüncesi bir an evvel artistin yanına çıkıp hediyesini teslim etmekti. Birinci perde kapandığı vakit sepetini omuzlıyarak yerinden kalktı ve artistle. rin Jocalarına doğru yollandı. rmaka- rışıktı. Alık alık yürüdü. Artistlerin bu- lunduğu yerde, dazlak kafalı iri boylu bir adam dolaşıyor ve herkese bir şeyler 5 ordu. Adriyen Madmazel Alis'in Jocasına yaklaştığı vakit o adam da oraya girmiş ve artiste: — Bu ne muvaffakiyet! Ne muvaffaki- yet! diyordu. Piyesin en güç yerini ne büyük bir kolaylıkla başardınız. Aman bu perdeye dikkat., bu da piyesin en mü- him yeri.. bu gece Sara Bernar kadar muvaflak oldunuz. Bundan sonra siz Sara Bernard'ın ben de Cornelille'ın ye- rini tutacağız. Adriyen kapının eşiğinde — müellifin nutkunu dinliyerek epey durdu. Sonra varlığının lüzumsuzluğunu hissederek ©- radan ayrılmak istedi. Sepeti usulle ka- pının arkasına birakarak sivışmağı ta- sarladı. Fakat tam bu sırada mücllif onu SON POSTA evvel artitin yanıma çıkıp hedtyesini etmekti kütür kirazlardan bir avuç alarak ağ- zına attı. Madmazel Alis kirazları görün- ce arkasına döndü ve Adriyen'le karşı- laşınca bir kahkaha koyuverdi. Kendini tutamıyarak gülüyor ve ağzı- nı kirazla dolduruyordu. Zil çaldı. Sahneye çıktığı vakit madmazelin du- daklarında hâlâ bir tebessüm vardı. O- |Jyun başlamıştı. En ciddi, en ağır bir yers de madmazel kocaman kirar sepetile driyen'") hatırladı. Asabı müdhiş bozul- muştu. Ne kadar kendini tuttu ise ol- madı; nihayet makaraları koyuverdi ve yüksek bir sesle gülmeğe başladı. Bunu görünce meşhur müellif beynin- den vurulmuşa döndü. Eyvah! — Bütün emekleri boşa gitmişil. Corneille'lik fi- lân hepsi kaybolmuştu.. müdhiş bir in. kisara düştü. O gece piyesinin kepazeli- ği çıkmıştı ve perdeyi kapamak mecbu- riyetinde kalımmıştı. Perde inince mu- harririn de yüreğine inmiş, kendisinden geçmişti. * Bu vak'anım üzerinden on yıl geçti. Bu on yıl zarfında her şey değişti ve Adri. yen meşhur müellifin yerini tuttu. Genç Adriyen büyük bir eser yazmış- tı; bu gece bu eserin ilk temsili verile- cekti. Bir yerden öbür yere koşuyor ve on sene evvelki selefi gibi artistlerk u- zun uzun talimat veriyor, Gdikkatlerini rica ediyordu. En son Alis'in yanına yaklaştı: — Unutma ki bu göce Sara Bernar. sın.. ve en büyük muvaffakiyet senin! dedi. Alis onun sözünü keserek: — Sen de asrın Corneille'sin! Bu söz üzerine Adriyen on sene evvel- görmüş, yaklaşmış ve sepeti tutmuştu. Merakla kapağını açtı ve taze k l ki hâdiseleri hatırladı. Gülümsedi veç; — Asrın Corneille'i şu şartla olabile- *Son Posta , nn edebi romanı: 49 )Bir Genç — Kendimden on beş, on altı yaş küçük bir kızı seviyorum ve o benden nefret ediyor, beni dünyada en büyük ,düşmanı biliyor, benim ismimi bile ağ- zına almaktan iğreniyor. _Kızın Romanı | Muazzez Tahsin Berkand artan bir ateş ve iştiyakla Selmaya yazdığı mektubları göndermekte de- vam etti: « Sevgili küçük kuşum; « Yazılarımı okumakta devam edi- Bu hissin getirdiği üzüntülerle bir| yor musun? Bana gönderdiğin mavi, bafta kadar «İspinoza» bile yazmaktan | pembe, eflâtun, beyaz kâğıdlar, soğuk çekindi. Büyük bir günahın cezasını| ve kara kış günlerinden sonra güneşle | çekmek için kendisine işkence eden|beraber geleri kelebekler gibi içime bir bir papaz gibi kalbini ezdi, hırpa-|bahar güzelliği getiriyor. Fakat bu ke- hadı. Fakat bir gece, Lusinin yanında |lebeklerin getirdiği meş'enin ömrü ne geçen soğuk, tatsız, biraz da hırçın ve|az! kavgalı saatlerden sonra yalnız kaldığı| — «Senden gelen küçük zarfı elime al- vakit gene kalemi eline aldı: Na ve benim de amcasının oğlu Fuad içinde senin bir sıcak sözünü bulaca- olduğumu bilmiyecek olduktan sonra | ğim sanıyorum; fakat küçük sevgilimin içimin ateşini ona niçin söylüyeyim? | kalbi, bana verdiği sevinci arttırmak İlk zamanlar avutucu olan bu satırları | istemiyor ve ben yalnız eİspinozs keli- yazmak bügün benim için yuttuğum |Mesine uzun uzun dalarak seni düşü- hava, içtiğim su gibi mübrem bir fhti-| düyor, senin hasretini çekiyorum yac... Bunu yapmazsam irademi kay-| «Acaba sana kendimi tanıtmak cesa- bedeceğim, çalışma kudret ve kabiliye-|retini göstersem, gözlerinde büyük bir timi kaybedeceğim; onu görmek cesa-|nefretle beni kovar, beni bir daha yü- retini kaybedeceğim. zünü görmekten meneder misin? Ve Fuad bilerek, ve bergün| — *Bu korkum olmasa, son oy- tiyerel dığım vakit kalbimin heyceanı beni B — O kendisine yazanın kim olduğu- boğacak kadar artıyor. Her defasında | | aama Haa rmre a nıyan bir kumarbaz gibi, sana «kendi- mi tanıtayım mı?» diye soracağım. Fa- kat korkuyorum ateş parmaklı sevgi- lim; senden, senin gözlerinden korku- yorum. Bana biraz cesaret vermez mi- sin?» Bu mektubu gönderdikten sonra Fu- ad için büyük bir intizar ve heyecan devresi başlamıştı. O kadar ki, mühim davaları için gittiği Ankarada bir gü den fazla kalamıyarak İstanbula dönü- yor, her saat, her saniye ondan gele- cek haberi bekliyordu. Bu müddet içinde, esasen son aylar- |Ga metresile aralarına giren soğukluk artmış ve Lusi Fuadın kayıdsızlıkların- dan şikâyet ederek birkaç ay için Vi- yanaya, ailesi yanına gideceğin! söyle- yip onu tehdid etmeğe başlamıştı. Genç avukat bu tehdidleri ve kavga- ları mühimseyebilecek halde değildi. is © Lusi giderse daha serbest ka- I ni kendi kendisine tekrar edip duruyordu ;fakat iki sene beraber yaşa- e aşka yakın bir ateş ve alâka ile |sevdiği bu kadımı trene yerleştirip dön« düğü vakit hayatında ilk defa büyük bir böşlük içinde kalmiş gibi müvaze- nesini kaybetti. Çocukluğundanberi bir çelik sertliğile kendisini yürüten iradesi sarsılmıştı. İradesinin bu yumuşaklığı, görünen bir tarafında kirli bir yara açılmış gibi yadı ufandırıyar.ve Üzüyamlik HASAN tt ve ALLIKLİ Kadınların güzelliğini ve cazibelerini xiyadeleştirir. Paris " ĞŞ fyarında olduğunu bütün güzeller tasdik ediyor. » Mandarin, oranj, kler, movayen ve zengin çeşidleri 30, Hiks Allıklar Mandarin, brün, blondinet HASAN TI Türkiyenin en mükemmel cilâlarıdır. Sedef ve şaheserdir. 1, 2, 3, 4, 5, renkte ve mandarin nev'i Küçük 10 kuruş, büyük 20 ııvüdph—lı.” RNAK GILÂS fırçasile # karaff her yerde Hasan ismini ve markasını isteyiniz . e ee ee ee a ce , İstanbul Gümrükleri Başmüdürlüğünden ? 630 sayılı arttırma kâğıdındaki 3247 kilo kanun! saf ağırlığı! kuruş değerinde C P F markalı muhtelif No, lı şal taklidi pamuk örtüsü 81/1/938 günü saat 13 buçukta V nn Üa sindif e e: Sirkecide Reşadiye caddı M rük satış salonunda 2490 sayılı kanun hükümleri dairesinde pazart” . caktır. İsteklilerden 96 7 buçuk pey akçesi makbuzile Ticaret Odasi nır, pey akçesi saat 12 ye kadar vezneye K yatırılmış bulunmalıdır. Türk Hava Kurumu Satınalma İ(omisyon“"yf 25. ci tertib Piyango biletleri için 140 ile 10.000 duvar plânı ve 10.000 resimli günü saat 15 de münakasası yapılacağın mek üzere Piyango Direktörlüğü muha 000 'Türkçe ve 10.000 Fransif afiş bastırılacaktır. 31/1/4$6 # dan istekli olanların .m-ul;ı_ sebesine müracaatları. n Baş, diş, nezle, grip, romatizma ve bütün ağrıları!ıll' keser, icabında günde üç kaşe alınabili ceğim: Eğer araya bir kiraz sepeti gir- mezse,, dedi. Sonra kapıcıya doğru yürüyerek bü- yük bir namkörlükle: — Bana bak! diye tembih etti. Eğer kolunda bir sepetle birisi buraya yakla- — Ayıb sana Fuad, on iki yaşından- beri kendini en büyük ve korkunç teh: likelerden uzak tutabildiğin, gençliği- nin çÇılgın senelerinde bile kuvvet ve azmini kaybetmeden her türlü hırslara karşı kendini koruduğun halde bugün evlâdın yerinde bir kızın karşısında | mağlâüb olmak üzeresin. Niçin? Bu kız şimdiye kadar tantı daha mı güzel? Daha mı akıllı? Daha| mı okumuş? Hayır, değil mi? O halde| senden çok küçük olan ve sen «Fuad» olduğun için seni sevmesine imkân ol- mıyan buü küçük kızı kendi haline bı- rakarak çekil git, Ankarada işine gü- cüne bak. Onu bir müddet görmezsen unutur ve eski rahatını bulursun. Yirmi yaşında bir mektebli gibi ona imzasız mektublar yazmak sana yakı- şır mı? Yaşından, mevkiinden utanmı- yor musun? Handiyse ona şiirler, be- yitler göndereceksi Bununla ne ka- dar gülünç bir vaziyete düştüğünü an- İlamıyor musun? Bir de utanmadan ona |kendini tanıtmak hevesine de düştün. Yirmi yaşında bir kız, kendisine imza- sız aşk mektubları gönderen adamın yaşlı bir avukat olduğunu görünce kah- kaha ile gülerek senden uzaklaşmıya- | şırsa sakın sokma! Hemen O0 rı et.. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Sakalı firavun Ze j Yazan: Kld", Kendi kendisini itham şeri bir ihtiyaçla kabahali , istüne yüklemek, bu — VE'İ gi A başkasını mes'ul tutmak G4 “ ji — Hep kabahat halamdâ” denberi iki amca çocuğ“ı'u' yabancılık komedisi koylll:.ı' zandı? Halbuki o zaman ç mi yapmış olsaydı, Sel;"” karşı olan ufak bir kayıdö” Ç ki de tahkiri hemen affi bir ağabey gibi görmeğt meseleyi büyüterek dâ ! manasız bir şey! Ben dek::w' kendimi bu oyuna bıral # * cak mı? Yoksa sen abdallaştın mı Fu- ad? Onun gözlerinde sana bakarken kı- vılcımlanan aydınlığı sana karşı bir yakınlık duygusu zannedecek kadar şu- Hrunu kaybettin mi? yük acemilik etmişim! Şimdi de bu garib vııly*":'/ E! facia beni hırpalıyor, * p Halam Trabzondaki küşcî*U’T:.ı. sigarasını içerek keyif ge“ ) da güzelliğinin, npnçliği""""ıı kabiliyetinin etrafında .Vâ. bif ranlar grupununs ortasın' # guürürile hükümet sür'ü!"?rı'” leniyor, seviliyor v İ*YP“,/ Onun birisini sevdiğin? n F mek Fuadın düşünceleri! değiştirivermişti: — BSelma ni bi öksüz büyümüş Ve $8 big mış olan bir kızın kalbini ? lan sevgi ne kadar ku mal! Aşk onun güzel bilir nasıl bir alev

Bu sayıdan diğer sayfalar: