| Ou,:;%" * Son » N —A N Ğ , ü wl St otur ÇN n: endişe etme! kendi kendine söylenir d Vare Bize ile İS8, diyordu., şimdiye SĞ,L Yelişmiş olması lazımdı. Ga- ':;İ'n. M" kolunu ışığa tütarak Haşa ” ÖR bip *an yi N7 buçuk., 5w, Etin Yak 2 yetişmeliyiz!.. Ta le arabayı 80 kilo- Ti y ilo- .:"kl lüştikleri otomo- Tİnde czırdayarak kar ı " “m_n:'h:— gibi dikkat kesil- Tdüm Bi H bir motör sesi ııeııh_"“: BAYri ihtiyari yavaş- Ü üüm, — Türmüştüm. İşte o var bir Tövolver bile almamış- t l:""" VE KABUSLAR TRENİ. Çtük den beş altı dakika evvel gitatte :"'“h. Olanda çok sevinmiş- a :ıq.,,_ hnşük istasyonda yolcu 0- ç ’ü"h. Şarki Prusya köy ıg,mmdlwünden anlaşılan üç | h'üıh. âAn Ve bir iki memur- Bileti Yoktu. Olanda yataklı Menuy K Betedi, B Y.,_:;vmk F T YA Sevabi. verdi: bi Alaklı vagon yok.. bu n Mema YOT musunuz? K petakü Ç Ha Sena halde canı sikil- Tün akşama kadar geçir- ları Pinzen hı.::“m*nı öt düre, G elaş Mdiseleri . Zannederim, lamak için al- bitab düşür- M u"ü.,î,“"'ulı.r.nr_hm Kirer girmez, %"'üyu l;iım Yanmış — olduğunu H'"H: Ne Memnuniyetle: Ze bura: Y “tüm, Bi €endimi çok yorgun &8 de Ça ” Uyuklarsam göçer, ' Tahatçı kestirebi- İ!':;â';i Elimdeki Perdesümü diz- Ş &n N, L Höra Bünra tren b & hareket etmişti. ş“’ b&h:. h'y'hdı tre salıntı- N:îbl Sallanan OL k h Olandanın Ml“.'î“'_wıbüğ:üm bakan yarı OrTltay K Yyumuldu. Yü 2 =,.,?;=:Ww. Olanda!.. h ve müdhiş bir bu Şok acı bir mer- Benim uyumama H Böl Hnüyordum. Zira sinir- ı___:n!mi;ıı. Arkamızdan ©tmiş olan Dolçiyet f # a © ftayyarı üN ne olduğu, ne Te fe hareket ettiği ediyordu. Bu lı_yy.""" ile arkamıza ":ııörünmm'şn_ Ne Yoktur, Umuz Üzerinde ol- KUS, Göe Yü GST Gürtç LAŞ (Ğ 73 F A İ €vvel mi yetiş- de bir suikasd ya- Miydıi? Pakat O- bir tasrruz olür- AAi e| Si Birer birer sıra- Ve buhranhı dü- Strada — derir Uyordu.Ellerini kavu » hin macera romanı: 13 ifşa eden idam olunur!,, Harb”'sanayi Tasusları”arasındaki mücedele düşüncelerimden — sıyrılarak | şübhe ve heyecanla bakınıyordum. dinlığında gayet solgun, bitab bir yüzle uyuyordu. Kompartımandaki sıcak daha çoğalmıştı. Zifiri camlardan trenin kesif bir ormana girdiği anlaşılıyordu. Bu, Şarki Prusyalıların (Sehwartz Wald) de- dikleri meşhur kara orman olacaklı. Breslav en: sünde iken kış geceleri okuduğum Schwartz Wald hikâyeleri, garib bir hatırlama 'le, zihnime hücum etmeğe bi dılar, Onların korkulu ser- , korkunç kahramanları, gizli hafızamda tekrar — canlanıyor- lardı. Trenin boğuk tekerlek gürültülerini uzaklardan gelen bir fırtına gürültüsü gibi duyarak daldım.. (Baştarafı 6 net sayfada) şen neslin yüreğine nasıl aşılıyabiliriz? İki tevbik bir izinsizle mi? Muhakkak ki hayır!.. Eğer bana: veremem. Bu mesele, gazetenizin yalnız iki sütununu değil, bütün sayfalarımı ko- laylıkla doldurabilecek kadar geniş bir yazının mevzuu olmaya lâyıktır. Zira bu suale etraflıca bir cevab vere- bilmek için, eski mekteblerdeki ceza - ları, onların kaldırılmasındaki sebebleri, şimdi yenlden şiddetli cezalara — ihtiyaç duyuran hâdisel, ve o hâdiseleri ha. zırlıyan içtimal âmilleri hiç değilse üs - tünkörü bir tedkikten geçirmek lâzım- dir! Fakat eğer, kanaa etmemi ısrarla ister rim ki, talim ve ter leştirilmelidir. mutlaka hülâ z, sıze diyebili. Diz, ta- mamen W Yanlış tefsire uğramama! deyim: Faraza, bir Fransız pedagogunun ter - biye sistemi, bir İtalyan mektebinde ayni müsbet n Zira, Fransız çocuğunun manevi bünyesile, bir İtalyan çocuğunun manevi bünyesi arasında, geniş farklar vardır. Ve faraza bir İngiliz mektebinde iyi ne- ticeler veren dayak us ir Fransız mektebinde isyan doğurur. için, izah e- eleri veremez. Zira bir İngiliz çocuğuna nisbeten da- ha hassas olan Fransız çocuğu, İngiliz çocuğunun sade yüzünde şaklıyan toka- tin acısını ruhunda duyar. Bu itibarla, pedagoji usulleri, her mil- letin kendi bünyesine uygun bir mahi - yette olmalıdır. Nasıl Hotantoda car! olan bir kanun, Fransada tatbik edilemezse, ve nasıl Siyamlı bir çocuğu terb'ye eden usul, Amerikan yavrusunu çileden Çı - karırsa, bir garb pedagoğunun terbiye u- sulü, bizim manevi bünyemizden, hazır bir esvab gibi sarkabilir, Binâaenaleyh, burada en büyüf vazife, hazıra konmaktan vaz geçmek mecbu- riyetinde bulunan pedagoklarımıza aid- dir. Onlar, Türk çocuğunun üÜzerinde ze- kâlarmı, bir meş'ale gibi gezdirmeli, ve — O halde nasıl? derseniz, size cevab | BON POSTA ;fı’hğlm zaman ürperdim: Olanda, solgun yüzü çökmüş bir halde akat yanı başımda boz renkte kalın paltosuna sarınmış yabancı bir şturmuş, köşede gayet sâkin bir surette uyuklayordu Yabancı adama yan gözle baktım etrafıma | Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum. Kendime geldiğim zaman birdenbire ür- Olanda kampartıman lâmbasının ay- perdim. Olanda solgun yüzü çökmüş bir haide hâlâ uyuyordu. Fakat yanı başımızda yabancı bir adam oturuyordu, ben bu &- damın kompartımana ne vakit girdiğini hissetmemiştim. Demek korkunç hayallere dalmış bir halde kendimden geçe Ve bu adam, trenin uğradığı bi yondan sabaha karşı kompartü miş olacakt Yabancı adama yan gözle baktım, Boz |7 renkte kalın paltosuna sarınmış, ellerini kavuşturmuş, köşede, gayer sakin bir su- rette uyukluyordu. Bu iri, geniş omuzlu, kalın yüzlü, saçlarına kır düşmüş bir a- damdı. — Arkast var — Mekteplerde disiplin'isteye_nler haklımı| sistemlerini, orada keşfedecekleri bün - yeye uydurmalıdırlar. * Disiplin lâzım! ,, Beyoğlu Halkevinin uzun — yıllarını mekteb kürsülerinde hocalık ederek ge- çirmiş olan değerli reisi Ekrem Tur: — Bence, diyor, çocuk ahlâk yı tutacağlı istikameti tayin etmek i: dına kavuşmamış Bulunan bir mahlük - tur. Ona, iyi bir istikamet tayin etmek, bü- yüğün vazifesidir. Mektebi nizde, bir hatayı, farkına varmadan İşliyen tale - beler de, bile bile işliyen talebeler de vardır. Birinel zümrenin — işlediği mes'ul olanlar, ailelerdir. İkinci zümreye mensub bulunanlar İse, şiddete' müstahak görülebile - iyette talebelerdir. Onlara karşı, mekteblerimizde, dünya- nın en sert ordularında olduğu kadar şid- detli bir disiplin tatbik edi'mesine ta - raflarım. Fakat bu disiplini tatbika memur olan muâ n eline, ber türlü müeyyideyi vermek lâzımdır. Türk muallimi verilecek bütün salâhiyetler nü is « timal edebilecek iktidardadır. Ve bence, bir talebenin; mualliminde, bu genliş sa- lâhiyetlerin mevcud olduğunu — bilmesi, çok müsbet neticeler verecektir. Başı sı- kılınca hocasını, tıpkıi siıra Arkadaşı gibi müdürü huzuüruna sürükliyob'leceğini bi- len bir talebe, zarar verebilecek derece- de geniş bir müsamahaya mazhar edil. miş demektir. Bu itibarladır ki ben, muallimlerin, sırtı ba yüklendiği mes'uliyetler kadar büyük salâhiyetlere de sahib olmalarına taraf- tarım! * Mes'ul talebe değildir ,, İsminin yazılmamasını istiyen çok ma- ruf bir saylâvımız da, Yusuf Ziya Demir. cioğlunun fikrine tamamen iştirak et - mektedir. O: <— Terbiye sistemi, adapte edilmerz, telif edilir», diyor, ve acı acı gülerek ilâ- ve ediyor: — Bugün, zabıta karakoluna düşen ta- lebeler, bizdeki tercüme pedagojinin kur. banıdırlar! suçlardan Naci Sadullah # M aR Hayat p ile mü Hükümetimizin hayatı ucuzlatmak için aldığı ve almayı düşündüğü ted- birler arasında giyecek maddelerini a- lâkadar edenler de bulunmaktadır. İktısad Vekâleti bu hususta ve ma- Jiyet fiatları hakkında mütaleaları &- immak üzere bazı fabrikacıları Anka- raya çağırmıştır. Dün giyecek maddeleri sanayicileri- le görüştük. Giyecek maddelerindeki pahalılık nereden geliyor? Bunun önü- ne nasıl geçilebilir? Ne kadar ucuzluk temin olunabilir? Bunları sorduk. Giyecek maddelerinin başında yünlü elbise kumaşları, çorab, ayakkabı, şap- ka gelmektedir. Kumaş fabrikacıları diyorlar ki Kumaş fabrikacıları diyorlar ki: — Yünlü kumaşların en iyi kalitesi bugün fabrikalar tarafından toptancı lara | metresi 5 liraya satılır. Fakat ay mı kumaşı, bunların — mağazalarından İngiliz kumaşı namile 9-10 liradan a- şağı almak kabil değildir. En iyi kalite 5 liraya satılması hiç de pahalı değil- dir. Fakat bunu iki misline çıkartarak satanlarla mücadele etmek gerektir. Kumaş imaliyeleri üzerinde muame- k ve istihlâk vergilerinin biraz tesiri vardır; fakat bunlar nihayet metre ba- şına | lirayı geçmemektedir. Halbuki, rinci, ikinel ve üçüncü eller söyledi- ğimiz gibi fabrikadan alış flatını yüz- de yüze kadar çıkartıyorlar. kadan 5 liraya alınan elbiselik kalite bir kumaş 5,5 liraya satıla- Bu takdirde yapılan zam yüzde i, kâfidir. amlar pamukluda da bahse u olabilirse de ikinci ve üçüncü el- lerin zammettikleri kâr yünlü kumaşta ük değildir. — İstihlâk ün rolü ise bu kısımda çoklur. ueuzlatmak için tedbirler düşü- ürken pamukluda istiblâk verg n ehemmiyetle nazarı dikkâte alın- ması lâzımdır. Gerek yünlü ve gerek pamukluda bu fahiş satış farkımı gidermek ve piya- sada nâzım vaziyeti görmek İçin pazar- (lar açılmalıdır. Yerli fabrikalarımızın imalâtı erkek elbiseliği için ihtiyacı karşılıyabilir. Çorablar da iki misli pahalı Çorab işile meşgul bir sanayici diyor ki: — Toptancılara ipek kadın çorabının iyice bir cinsinin düzinesi 10 liradan salılır. Fakat dışarda 21.5 Jiraya ve hattâ perakende 22 liraya kadar alırız. Yani bir misli zam vardır. Ayakkabı da öyle Ayakkabı işile alâkadar bir sanayici d: — Ayakkabıda fabrikaların rolü yok- tur. Vaziyet normaldir. Fakat bunu da ayakkabıyı satanlar pahalılaştırmak- tadır. Bakınız: Normal boyda bir erkek iskarpininde kullanılan deri ve malze- >men'n kiymeti — 130-140 — arasındadır. Bir işci günde vasati bir buçuk ayak- kabı yaptığına göre beher ayakkabı i- çin 135 kuruş da işcilik koyalım: 140 deri ve malzeme, 135 işcilik eder 275 kuruş. Buna yüzde 15 den 42 kuruş kâr koyalım.. eder 317 kuruş. Demek ki bir iyi ayakkabı 317 kuruşa - satılabilir. i- iz kumaşın, fabrikanın kârı da| ** il olmak üzere, toptancılara metresi | * Sayfa 13 ahalılığı cadele |Halbuki bunu dükkân ve mağa: |6 liraya satıyorlar. Yapka Halliri pka işi hakkında bir sanayici die larda Şi yor ki: — İstanbulda en iyi bir şapkanın ma- iiyet fiatı 4 liradan fazla değildir. Hal- buki bunu mağazalardan || den aşağı- ya alamıyoruz. Memlekette şapka fab- na lüzum vardır. Maamafih yeni iyük şapka fabrikaları vücude ge- tirmek için bazı teşekküller müracaate başlamışlardır. Ucuzluk nasıl temin edilebilir? Banayi işlerile çok yakından alâka- dar olan salâhiyet sahibi bir zat da di- yor ki: — Yerli Mallar Pazarları birinci el (toptancı) vaziyet'ni sada nâzım rol sa fabrikalar le şısında ric'at kalacaklardır. a satış yapanlar da bu rekabet kar- etmek mecburiyetinde bır mi: abrikatörler bizzat — şi Çünkü, halk işin içyüzün mediği <den Fendilerinin ihtikâr yaptığı zehabı mevcuddur. Halbuki vaziyet bunun ake sinedir. Bu vaziyet, yani pahalılık İse ihlâki ve binnetice istihsalâtı da azalt» Londraya gidecek ; Heyet dün Ankaradan ayrıldı (Baş tarafı T inci sayfada) huriyet Merkez Bankası idin Çam actle İ ra hareket kadaşlarına Pariste iltle ilecek ve hak edecektir. İş Bankası ve Etibank umum müdür leri Londraya gitmeden evvel kısa — bir müddet Pariste kalarak müesseselerini T yapacak- lardır. Mali müesseselerimiz direktör rinin Londra seyahatlerinin memleketl. mize vaki bazı ziyaretleri inde maksadı- nı istihdaf etmekte olduğunu tekrar işae ret etmek faydalıdır. Gene bu seyahatten istilade ederek Muammer Erişin İş Bankasının Londra şubesinin açılması işile de meşgul ola « cağı öğrenilmiştir. İktısad Vekili Şakir Kiseber Muam « mer Erişi bankada ziyaret etmiş, uzum müddet görüşmüş, bu görüşmede Eti « bank müdürü İlhami Nafiz de hazır bus lunmuştur. Bükreşte yeni intihab için tedbirler alındı Bükreş, 26 (Hususi) — Dün akşam toplanan kabine, önümüzdeki seçim esnasında sükün ve nizamın temini hüe susunda bazı tedbirler kararlaştırmış- tır Bu kararların tam olarak tatbiki için mahalli jandarma kıt'alarını takı etmek üzere lüzumu kadar asker hare- kete geçirilecektir. Baş, dış, nezie, grip, romatizma ve bütün ağrılarınızı derhal keser. İcabında gün KERESDEKE LA | | Grip, Baş ve sü pbz EOKALMINA Nevralji, Artritizm, Romatizma de üç kaşa alınabilir. Diş Ağrıları,