12 Sayfa “Son Posta, nın ikâyesi Bizim meslek hariçden güzel görünür. Hani bir çok kimseler ellerinden gelse bizim yerimize üste para vererek çalış - maya razıdırlar., Öyle ya.. düşünün bir kadın var, he- şunuza niyorsunuz, seviyor» iz titriyor. Elleri « ne değil, elbise» Mud da çantasına do - yanın en büyük zevki - ni duyacaj orsunuz.. İşte o bize gelir.. biz saçlarile saatlerle oynarız. Elimiz yüzüne, dudaklarına de - ğer.. Gözlerimizi üzerinden ayırmadan istediğimiz kadar doya doya bakabiliriz. Mesleğimizin bu taraflarını bilirsiniz. fakat bilmediğiniz tarafı da var. Ne de- dim de kadın berberi oldum. Bilmem ki. Size hik; anlafayım.. henüz genç Bundan yedi sene « gene bir nda ka fa olarak çalı - i m da şöh- ütün kadın müş- kıvırmamı, yüz mamı İsterlerdi. Han nizle sine, eld kunabilseniz, dü nızı san: sayılırım değil mi? ha gi kadın berberi evvel teriler saçlar tuvsletlerini k Bü işl hangi renk pudranın, ruj i saç modelinin güzel gidece ğini bir and derhal işe başlar. Ve müş - teriyi memnun ederim, genç, sikılgan bir kız Z, ya yirmi yaşında tosu, şapkası a değil di ama, pek de güzel sayılmazd Bu tarzdaki müşteri ia hiz çok ehem- Fakat ben bu genç kı zın yüzünü mü ğini; sıkılganlı - e Yoksa gelirken yü- mü hoşuma gitmişti. Saçımı kı * vırtacağım, dediği zaman Sesin! mi tatlı bulmuştum. İşte bilmiyorum. Her ne İse onda hoşuma gidecek, beni çok güzel müşterilerden daha alâkadar edecek bir şey vardı. Koltuğa oturttum. Bize çok na- dir düşen, boyanmadığı halde altin rengi olan saçlarını büyük bir itinayla kıvır - vermeyiz. enmiştim. »re biz bunu hediye o- larak y yüzüne biraz krem, biraz pudra sürdüm. Dudaklarını boya - dım. Kirpiklerini kaldırdım. Esâsen gü- zeldi. Benim ; Jlarım da onu bir kat daha güzelleştirdi. İşi bitip çıktığı zaman bir bebek kadar güzel olmuştu. * Biz biraz da çal çeneyizdir. Müşterile- rimizin cn komuşmıyanlarımı bile konuş- turur, yaşayışlarını, vaziyetlerini, kimin nesi oldu iğreniriz. , Yalan söylediğini anlarız. doğru söyler. Onun ikinci gelişinde idi. Bütün vazi - yetini öğrenmiştim. Babası ölmüştü, Bir annesi vardı, Kendi bir kedın terzisinin yanında çalışıyordu. Eline ayda kırk lira- dan fazla bir para geçiyordu. Güzel gi - y Kimi r yinmekten hoşlanıyordu. Tahsili pek az - dı. Daha ilk mektebin dördüncü sınıfın- da iken babası ölmüş, bu yüzden okuya- mamıştı. Kafamin içinde onun gözleri kadar pâr- lak bir şimşek çaklığını zannetmiştim Ben onunla evlenebilirdim. Vaziyetimiz birbirine denkti. Fakat nasıl söylemeli? Ne yapmalı? Bunu uzun uzun düşün yet kararımı verdim t geliyordu Söy- tazaman Ben de her gelişinde: — Seni seviyorum, benimle evlenir sin? demek istiyor. Fakat bir türlü söyli- yemiyordum. Niçin tereddüd ediyor - dum? Muhterem hanımefendilerle alay etmekten çekinmiyen küstah berber kal- fası bir terzi kızına; — Seni seviyorum! Diyemez miydi? Bilmem sevgi bu mu- dur? İnsan severse sevdiğinden çekinir mi?.. Her halde öyle olacak ve ben sev- diğim için ondan çekiniyor, ona sevgimi söyliyemiyordum. İki sene böyle geçti. * O geldiği zaman hep ben meşgul olur- dum. Onun saçlarında, yüzünün tuvale - inde küçük bir kusuru hoş görmezdim. | En ince teferrüata kadar dikkat (o eder,| öyle süslerdim. İş bittiği zaman, yetiştirdiği nadide bir çiçeği seyreden meraklı bahçıvan gibi o- nu seyreder ve içimden: — Ne güzel, O benim; onu ben sevi - yorum! Derdim. O benimdi, onun güzelliğini biraz da ben vermiştim. Onu kendim için saklı - yordum. Benimdi ve benim olacaktı, * Ne fena bir günmüş. O geldi, yanın » Y A Yazan : İsmet Hulüsi da bir erkek vardı. Ben bir kadının saç- larını boyuyordum. vd! amdı, Onu bana bir gün göster - demişlerdi, parasile her e muvaffak olabilir,. ğe döndü — Ne dersin bekliyelim mi? Erkek yüzünü buruşturdu; — Nişanlandığımız günü de burada cek değiliz ya.. haydi gidelim. i cebine soktu, bir lira çıkardı: — Ben bir şey yapmadım ki. Diyecektim.. fakat diyemedim. Ben çok şey yapmıştım. Benim, üzerine titredi - ğim, seve seve süslediğim kızı o nasl parasının kuvvetile alıyorsa. Ona; nişan- lısını, olduğundan bir kat daha güzel gös- termek için bilmiyerek sarfetmiş oldu - ğum bütün emeklerimi de bir liraya sa- tın eliyordu. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Kadın kurnazlığı Manisrda metrük çocuk bulunda Manisa (Hususi) — Tevfikiye mahatlesinde fabrika kapısının önüne dokuz aylık bir ço- cuk bırakılmıştır. Etraftan görenler çocuğu alarak önce kahveye kime ald olduğu bir £ Bulunan çocuk zabıtaya teslim edilmişlir. Dursunbey hükümet dektorluğu Balıkesir (Hususi) Açık bulunan Durs sunbey kazası hükümet hekimliğine Bahçe hükümet döktoru Hüseyin tayin edi. | a . . .. 4 Pirinç fiatları yükseldi Romanyadan başka Almanya da pirinç almak İ fakatistihsalâtımız az olduğu için bu taleb karşılan Yeni anlaşmadan sonra Romanyaya pirinç ihrac edeceğimiz hakkında piyasaya yayılan haberler üyerir € piyasası canlanmış- ruk ve kapçık bulunmuyan mallar Bi” turel palamuttur. Ticaret göre 18 kuruşla 32 kuruş |tısad Vel in olan töptan fiatlarında, birkaç gün | ya bir zat ve borsa bul me nazaran bir kuruş yükselme kay-İde gümrük idaresi dedilmiştir. Almazya da memleketimizden pirinç almak üzere telebde bulunmuştur. Pirinç mahsulü ancak yerli ihtiyaca kifayet edecek derecede | mutlar da -her bi olduğundan ihracat tacirleri Almanyaya pi- rinç göndermemişlerdir. Danimarka ile bir tasfiye muksvelesi. yapıldı Danimarka Me aramızda, Türkiye Cumhu- riyet Merkez Bankasında Danimarka Ihracat- clârına ald olmak üzere birikmiş paraların tasfiyesini k &k için bir protokol imza edilmiş wkola göre, Danimarka ihracateilarının ala kahları i tesfiye olunacaktır. 1 evvel başlanmış 0- İ, o zaman mer'i olan ecektir. da aktedilecek tica- nası İçi Danimarka fle ret ve kliring a kereler 'de Muvakkat bir zaman için m Yu tar. istandan avdetinde devam olunaçak- Elma standard nizamnamesi tatbik mevkiine geçli İhrac edilecek elmaların standard vesai- resine ald olmak üzere hazırlanan elma ih- namesi tatbik mevkiine geçeiştir. a İhracatcıları, Suriye ve Misira ihrae edecekleri elmaların bu kayidlardan bir sene müddetle muaf asını istemektedirler. İhracatcılar, bu muafiyetin temini için Tics- ret Odasına ve İktisd Vekâleline müracaat etmişlerdir. aret Odası, nizaminamenin tamamen ve bilâletisna tatbiki hususundaki noktal naza- rinda israr etmektedir. İhracatesların müra- eaatleri Vekületce tedkik olunmakladır, Palamut nizamnamesinde yapılan tâdilât Palamut ihracatımızın mürakabesine da- ir nizamnamenin bazi maddelerinde, bazı Geğişiklikler yapılmıştır. Yeni tâdile göre İ- çerisinde en fazla yüzde ikiye kadar pelit, yüzde beşe kadar rüfüz, yüzde bire kadar toprak Yo yüzde bire kadar kendisinden ha- sl olmuş tor bulusabilen ve içerisinde ko- in yapılan müza-| hayli ilerlemiş bulunmaktadır. (7 inkitaa uğryan | .kerelete, Danimarka maslahatgüzarının | mut tanelerinden a5 de yapılan bu tadıldt, #üninin yirmisinden itibaren tir. 5 yapağı ve deri sin bin kları, Türk şarabı ve /JU£ Di muştur satmış. e, fçılar inde deri almaktadır. ndan düne ihra cedilmiş ündeki * dükkânların ist l R ab etmektedir. İki yu önce dikilen çam elekt, rekleri rütübetten çürüyerek biri yerlerine demi: mektedir. İskele civarı beledir. Sahile ufek bir rıhtım küçük kayık iskelesi lâzımdır. Yangın için bir motörpompa aç vardır. Hele ya? abalarını miyen iskele gaddesinin genişle" buranın en bariz if yağla 52e'görünür ve acele yapılması işlerin meydana getirilmesi belediye reisi Süleyman ( İstan” beklenmektedir. » yüzlerce Baş, dış, nazle, grip, romatizma ve bülün ağrıarınızı d€ keser. İcabında günde liç kaşa alınabili “Son Posta , nın edebi romanı: 34 Böyle bir şeyi düşünürken için için gülümsedi. e ma biri de giyinmiş bir ecnebi xd ımla birli kte geldiği hal- de bugün yalnız başına gelerek İsviç- reye yapılacak siparişi veren beydi... Onu niçin beğendiğini sorsalar, doğ dan doğru fakat onun yürüyüşün, konuşmasında, giyiniş tarzında onu herkes başkalık bulur Ki apan hanıma teşekkür smı çıkarırken kendine mahs t çok cazib ve sa- de bir tavır alıyo Hele onun bir mmuşurkı ederken, Şi us, fa nı ndaki kadın- ir yü- İşte bügün onun le ilk defa karşılaşmıştı. , İsviçreden getirtilecek kitabların li tesini uzatırken onun düdaklurının alay g is Muazzez Tahsin Berkand ediyormuş gibi titrediği aklına gelince Selma için için güldü. — Adamcağız karşısındaki genç kı- İzm buranın «patron» u olabileceğini lummuyordu. Fakat bunu öğrendiği va- Jpit iri mavi gözlerinde yanan hayret| İışığı pek hoştu. — Siz mi? Buranın sahibi siz misi- niz? Kirpikleri telâşla birbirinin içinde çırpınıyormuş gibi Litremiş ve sonra bu çırpınmadan yorularak (yanaklarına doğru ağır ağır ba O günden sonra «kütübhanenin pat- Tonu» ile «sevimli ve kibar müşteri» a- rasında uzak ve sessiz bir sempati doğ muş, birbirlerini her görüşte gülümsi yerek selâmlamağa .başlamışlardı. * arı» kaç kur i suale cevab vermek için nünce birdenbire iki kolun ıdığını görerek bir çığlık nü boynuna dol cele ve sıra beklemeden konuşuy — İspinozun son çıkan «Boğaziçi Su-| — İstaribula geleli sekiz ayı geçtiği e beni aramadın öyle mi hâin Sel- — Adresini bilmiyordum vallahi; defa aklıma gi ama nerede olduğu- nu bilmediğim için bir şey dım, — Fabriyeye bakmıyor musun? Bir adım geride duran bir gölg yapama- ni gördüğüme çok m; Sabahattan gelen tubda adresin yazılı olmasa; seni bulamazdık . — Kütüphanen ne güzel; ilin hakikat oldu. Öyle oldu; işin içine hayır perile- erse bütün hayaller hakikat ola» biliyormuş meğer. — Sabahattan gelen mektubda hala- nn sana sermaye verdiği, burada kon- servatuara gittiğin falan hep yazılıy- dı. Görüyorsun ya bütün havadislerini mek demek şuyorlar- zmirde olanlardan haberin Im — Neden? bahatın düğününden — Tabii... Bir hafta evvel davet! mektubu geldi. kopardı: — Perihan! p İçimizde en çirkin olan Sabahatin Mn lk ila 18 ani İlana 2 Bn me lm “m anı kaç) def İliba annesi ydı biz dell var en evvel evlenmesine nededin Selma? — Ne diyeceğim Fahriye, Sabi o ka- di, bulunan bir incidir ki onu bir dükten sonra elinden kaçırmak ma bak veriyorum. sen Sabahati hepimizden rdin — Ya Emel? rekler acısı... Ga- adamla evlenmesi- ne razı olm beş gündenberi ib almamasının sebebi almak için he- İlecan'a Perihana sordu: — Bunu nereden haber aldın? — Şefkat yözıyordu. Sen onunla mektublaş muyorsun galiba? — Hayır... Sabi de dü e çok meşgul olduğu için son günlerde Emel- den bal ordu; ondan da on beş gündür mek aldiğim yok. — Zavallı kızce pek acidım. — Onunkisi de artık karasevda doğ- rusu... Ort bu kâdar sevilece! rafı, nesi? B: ihtisus bu sırada başka kıs- i de reddet < Orhanı iyi çocuktur. — Evet, fakat fakir, — İşte bütün-kusuru da 0... tanımâzsın belki.. çok 'arasızlık bu zamanda elma kendisini çok üzen bu £-$i den fazla bahsetmek istemiyi kadaşlarını rinden tuttu. | Geliniz bir çay içelim, çocuk 1 avi kadife perdenin arka londa bir çok kimseler yerli tab azele okuyorlardı. Perih$ , Selmanın hâkim iğ yerlere saygile karışık bir b tılar, — Burası ne güz Ne güzel döşenmiş, rif.. hele şu taze'ç Perihan candan Selmanın ellerini tut I bir köşe 5 » temiz ve — Burasını halan mı döşetti 2 Genç kız neş'eli bir kahkaha dü: H Her şeyi Pel ka ile m mı? O zavallı Trab arın var Selma? riye de kendisini bilâihtiy$ urmıştı. — Arkası Wi iii |