13 Ocak 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“ - Hi_: 145000 İira işsiz bir te*l'zmm karısına çıktı SON FOSTa. — :ı.,' h 4 hpılan bu ziyarete henüz mana | n Birer - nazar boncuğuna üş şiîlen_ Masum bir merakla hü- ı vmmu kenara çekerek, kap- ’ %uy (Ğ Ve tecessüsle: Nplek a hoıtı n dolahı gibi gıcırdayan | kîlk Bayan Şaziye, kapı u' yorganı ucundan tu- İzandiğı kadar havaya kaldı- tmdan. dar, fakat aydınlık Pencere kenarına seril- '-"“Varlak bir yer minder üze- çi ııı.m:mmc bir erkek; hayli uzar bülih 1 kaşıyarak, bizi şübheli ah Süzdü U, selâmladı. Gözlerile is- Ektiği, Zevcesi: * İçine hida % et te karışmış bir şüb- * konuşmak istiyorlarmış! Bır tayyare biletiniz ©- İN ıkâ bll' eda: ile cevab verdi: Ti hiIi ? Bizim tramvay bileti a- b % lle' yok. Tayyare biletini nlmeı ki' Biz: bulalım? Meraklanmıştı: * Semceddm değil misiniz? eınnuttu“hmızda kalan Bayan Şa- w üz varlığını, sevinç dolu Bi ı’!f. tırlattı: h Zeni hiğg et - Biletimiz var bizim! &'Wde %yu musun? Tayyare bileti » vit t::luümsadı h'hh aıye bızıe mi çarptı yoksa" Tgm Nimet bu. sefer sabredemedi: y Gört bin beş yüz liraya sahib f %İş müjdeyi alan zavallı e Aıtı bir korku atlatır gibi sa- n M Bândalyeyı vaktinde yetiş- | mîk— ihtimal, çenesine yumruk | Üü Bir boksör gibi yere gerile- '!vın% nedense, Hayretten kurtu- £ düyamıyordu. Fakat çok zevk- “ha_ yo u. £t çok zev. eli bir buhran geçiren %":?dır olmayı ihmal etmedi: ı n;'lr'p gel Şaziş... Ne oldun? Ne- “N, aspım boynuna sarıla- | “ldnm" Neyim mi var? Zen- Pa Bayol Dört bin beş yüz liram: | ğ:î% biletin var ? İN &n *IV Nîıdye Gülşen, önünde durdu- Üstündeki küçük çekmece- | titriyen ellerile karıştıra- ti hulcıu ve bir bilete, bir bana ı numara 17933 mü? | &; —d'tlhhhnm tâ kendisiyim 9 eSÜ — Sümmt . 'Setirilen kahveleri — içerken | kat. beni gözlerimi yaşla p - Mmütehassis — etmişti: () &î:: Şaziyenin zevci terzi Se- N dmhır müddet evvel, hiç- : "_ hvga esnasında bir arka- kîz' d * Üç aydır yattığı ha- | e Bekîz gün evvel çıkmış. ! T“ 1' de, İstanbulu altüst ettiği t“"llu yerleşememiş İ? kadıncağız olan zevcesi, irdlgî paralarla, üç ay kıt hh Ş, fakat şimdi onun da e- Ve “kalmamış. Dört gün ev- Riç :al"'al bakan bir komşusu ona: hüy geçdeıniş yakında eline ecek! ; %ğuıere mâna.n saf kadın: 'î *İime' toplu para olsa olsa “lk ’uhqe Eeçebnfrı demiş, ve hemen o a lan sön beş liranın bir bu- îlıhğrerek bir bilet almış. Fa- "m ZBvcme haber verme- h. liı' l '. M, dğ; ’-amâmunzda havaya para pü &81 mi? diyerek kendisine 1 kork uyotmuş. Hemen tes- , b%; ârım 300 Hrasımı Bayan XA V'mn cömerd kadm EĞE, ş i ÇiZ” ı dı d&:n'% içinde kendini toplıyan |« — Teyvekkeli, diyor, «Garib kuşun yu- vasını Allah yapar!» dememişler. Sonra zevcine dönüp soruyor: — Doğru söyle... Tayyare bileti aldı- ğimı duysaydın kızmaz mıydin? Zevci samimiyetle itiraf ediyor: — Kızardım doğrusu! ve ilâve ediyor: — Fakat sen de talihe gükret... Piyan- go düşmeseydi, bu gece yemek yerine birbirimizi yiyecektik... Karisi mağrur: — Bir daha benim yaptığım işleri har görmiyeceksin ya? Zevei gülüyor: — Haydi, haydi... Eğer bana danışma- dan yaptığın her işden böyle kârlı çık- saydık, şimdiye kadar milyarder olur- duk! <Kader> gişesinden aldıkları 17933 nu- maralı biletle 45 bin lira kazanan Ya- kub, Albert, ve Avram isimlerindeki üç ortak ta, Yüksekkaldırımda, 169 numa- ralı somyacı dükkânını işletmektedirler. Paralarını alırlarken, yanında bulundu- ğum «Kader» gişesi sahibine: — Biz, diyor, bu işden çoktan ümidi kesmiştik. Çünkü bizim kaldırımdan, ne zamandır, devlet kuşu değil, tarla kuşu bile geçmiyordu! Mektebinden geçen sene diplomasını aldığını söyliyen genç doktor Kâmranın ve hemşiresinin «Zengin» gişesinden al- dıkları bilete de 45 bin lira vurmuş. «Zengin>» gişesi sahibi, talihli kardeşlere: — Şimdi, bu hesabda olmıyan parayı ne yapacaksınız? deyince, genç ve ge- vimli doktor kahkahayla güldü: — Kim demiş hesabda olmıyan para diye... Billâhi, size vereceğim — bahşişi bile, santimine kadar hesabladım. «Zengin> gişesi sahibi, hayretinden; saydığı ellilik banktonların adedini şaşı- rarak dinliyor, ve genç doöktor, anlatı- — Âyıb değil ya? Ben her ay bilet alı- rım ve her keşdeden evvel de; çıkacak ikramiyeyi kmmmş gibi, neler yapaca- ğımı kemali ciddiyetle hesablarım. Her- kesin bir manisi var. Benimki de bu. Ce- binden çıkardığı küçük kâğıddan, henüz eline almadığı bu ikramiyenin de hesa- banı okudu: — 1000 lirası bir senelik muayenehane kirası,.. 1000 lirası hemşire namına ban- kaya... 1000 lirası muayenehaneyi döşe- mek için alınacak yeni eşyaya... 500 li- rası muhtelif borçlara. 200 lirası da si- ze... Geriye ne kaldı? — 800 lira... Sevimli doktor gülerek göz kırpıyor: — O da ihtiyaten cebe! Naci Sadullah Bir yıldız az kalsın Dünyaya çarpacakmış (Baştarafı 1 inci sayfada) az kalsın bir çarpışmaya maruz kalacak- mış. Bu çarpışmayı vücude getirmek ü- | zere olan da küçücük bir seyyare imiş. Birinciteşrinin 25 inde o küçücük sey- yare, harekete geçmişti. Astronomi dün- yası telâş içinde idi, ne yapacağını şa- şırmış kalmıştı. Zira seyyare, hattı müs- takim istikametinde dünyamıza doğru gelmeğe başlamıştı. Eğer bu vaziyet böy- |le devam etseydi, asırların görmediği bir | müsademe vukubulacak, belki de kıya— met kopacaktı. Fakat çok şükür ki, sey- yare 800 bin kilometre mesafede seyrini değiştirerek geçip gitti. Bu felâketi keşfeden Heidelberg rasad- hanesi azasından Dr. Reinmuth'dur. Bi- rinciteşrinin otuzunda astro-fotografik bir cam üzerinde uzun bir çizgr görmüş- |tü. Johannesburg rasadhanesinin de al- dığı fotografta ayni çizgiye rastlanmıştır. İngiltere astronomi cemiyeti reisi Da- vidson bu hususta şöyle demiştir: — Reinmuth ismini verdiğimiz bu mi- nimini seyyare ile müsademe olsaydı, . çarptığı yerde yüzlerce kilometre mu- 'Tabbaı genişliğinde bir delik açması muh- temeldi. Seyyarenin tosladığı nokta mes- ,kün bir yere tesadüf etseydi, herhalde müdhiş bir facia ile karşılaşacaktık. 1908 de, bir haceri semavi Siberia daglarma çarpmış, binlerce hayvan ölmüş, orman- lar yer ile bir olmuş, evler ve ağaçların yerinde yeller esmişti. 1932 de, arzın 7 milyon mil uzaklığın- dan geçen bir seyyare dolayısile, bu gibi hâdiselerle sık sık karşılaşacağımızı söy- lemiştim, Kehanetim doğru çıktı. Bu sey- yareyi birkaç sene görmiyeceğiz. Ondan sonra yeni baştan müşahede etmek merc- buriyetinde kalacağız.» —Mmerikalılar zorladılar. Günün birinde bir ,bu mücadele onun yeniden, ültimatam- ive nihayet, o zamanın da en büyük de- '(ve şerefini Asyanın şarkında müdafaaya Japon intikam alıyor (Baş tarafı 1 inci sayfada) halk kütlesi ile, derin bir uykuda uyu- yan bir memleketti. O tarihte Japon im- paratorlarının adları var, fakal, hüküm- leri yoktu. Bugün dünyanın en büyük nüfuslu şehri olan Tokyonun — yerinde küçük ve sakin bir Japon şehri olan Ye- do vardı. O zamanlar Japonya, dünyaya kapalı bir memleketti ve dünyanın için- de kuçukbırHIÇ’teubaşkıbırpyĞE- ğildi. ÂAyni tarihte Avrupalılarla Amerika- hlar, dünyanın her köşesine sokularak yerleşmek ve para kazanmak istiyor- lardı. Para kazanmanın şeklini de, git- dikleri her yerde halkı iktısadi usullerle soymak, aldatmak, kendi emirleri altına sokmak siyaseti teşkil ederdi. Hindi, Çi- ni, Çin Hindistanını birer birer nüfuzları ve hükümleri altına alan Avrupalılarla Amerikalılar için, henüz kapalı bir mem- leket olmak üzere Uzakşarkta yalnız bir Japonya kalmıştı. Ondan da memleket kapılarının kendilerine tamamen açılma- sını İstiyorlardı. 1854 de ilk defa olarak bu kapıları A- Amerikan filosu, Amerikalı tüccarlara iyi muamele edilmediğinden dolayı Ja- pon sahillerinde göründü ve Japonyaya bir ültimatom verdi.. Japonya bu ülti- matomun karşısında boynunu büktü. ve Amerikalılar ne istedilerse «Eyvallah!» dedi. Fakat, yaşadıkları iptidai hayat içinde, derin bir nefis izzeti taşıyan. Ja- ponya, bütün kapılarını eenebilere kar- şı kapalı tutabilmek için, iptidat bir sev- ki tabit içinde mücadelede devam etti ki larla karşılaşmasını mucib oldu. Beş, on sene mücadele, tehdid, tazyik devam etti niz devleti olan İngiltere, peşine, Fran- sanın, Holandanın, Portekizin gemileri- ni de takarak Japonyaya müttefik bir filo gönderdi. Bu filo bu memleketin ka- pılarını zorlamak ve bilhassa 0 zamanın gemiciliği için fevkalâde ehemmiyeti ©0. lan Şimonoski boğazmı açtırmak üzere, Cenubi Japonyanın bütün sahillerini teh- didi altına aldı; boğazı açtırdı, Japanya- yı da nüfuzuna râmetti. * Bir gün, bir Fransız gemisi, bir Fran- sız tüccarına tecavüz iği için; Japon sahillerinden birine bir filika içinde bir kaç asker gönderdi. Sahilde beş on: Ja- pon, iptidaf bir milliyet duygusu içinde ve geminin toplarından korkmıyarak bu lardan bir kaçını öldürdüler. Derhal top- lar harekete geçti ve Fransızlar oraya hâkim oldular. Derhal bir ültimatom da- ha: «Bu tecavüzü yapanların idam edil. meleri lâzımdır!» dediler. Japonyanın o zamanki basit hükümeti, buna da «Ey- vallah!» dedi ve Fransızlar tarafından mücrim diye gösterilen bir düzüne Japo- nun ellerine, sırasile, birer bıçak verdi ve bunlar da ağızlarını açmadan, tek bır itirazda bulunmıdan yere oturdular, bir küçük masa üstüne konulan bıçakları. birer birer alıp karınlarını deştiler ve yavaş yavaş, barsaklarını - bacaklarının önüne döke döke öldüler. Avrupanın garbındaki Fransanım şan jmemur olan Fransız bahriye 2abiti, ken- di anlayışlarına göre vatanlarını müda- faa etmek istiyen bu basit Japonların bu suretle ölüş faciasını seyrediyordu. On muş, bir saattenberi onunla beraber bu facianın karşısında idi. Sıra kendisine gelince, ilerledi, yerini aldı, arkasımdan elbiselerini çıkardı. Üstünde bıçak duran masayı onun da önüne koydukları za- man, ötede, heyecandan mosmor olmuş, sesi kısılmış Fransız zabiti, bu salhane âyinine benziyen faciaya artık taham- mül edemedi. Ani bir kararla, bu on ikinci Japonun ölmesine lüzum kalmadı- ğı emrini verdi. O zaman on ikinci Ja- pon, aldığı emir üzerine yerinden kalktı, hiçbir heyecan göstermeksizin ve Fran- sız zabitinin yanından geçerken ona ge- ne hakaretle bakmayı unutmıyarak ge- çip gitti... * ; Bu hikâye Japonyanın garb milletlerile lir ki, bugünkü Japonya, yetmiş sene sonra, bu on ikinci Japonun neslinden yetişmiş bir memlekettir. Bir zamanlar, Avrupalılardan en büyük hakaretleri görmüş ve onların her iştediklerine «Ey- vallah!» diye boyun eğmiş, barsaklarını filikadaki askerlere hücum ederek bun- |. ikinci Japon da biraz ötede, ayakta dur- | teması tarihinde çok meşhurdur; denebi- | L (Baştarafı 1 inci sayfada) — Hangi saraydan? — Misır kralı Majeste Faruğun sara- yından... Düğünde mavi renkte kap giymek —yalnız krahn en yakın akrabalarına aid bir hakmış. Şim- di bu gördüğünüz kaplarda, ' kral Faruğun en yakm — akrabaların- dan Üüç prensese aiddir. Bize, yal- nız üç prensese yetecek kadar kumaş gönderdiler. Bu yüzden, kumaşlar bo- zulacak diye ödlerimiz patlıyor! Muazzam bir ziyafet masası gibi, etrafma 25 genç kız alabilen bu uzun ve enli kumaşa hayretle bakarak sor - dum: , — Bu kap mı? — Evet!i, | — © halde prenseslere çok uzun ge- lecek.. — Hayır... Vakıâ kapların uzunluk- ları üçer buçuk metredir. Fakat pren- lu değildirler. — Şu halde, bu kapın fazla gelen ta- rafları ne olacak? — Usulü vechile yerde sürünecek! Güldüm: — Şu halde, bu işlemeli ve ağır etek- bir hayli yorulacaklar! — * Ve sordum: Mısırdan mı gönderildi? j — Hayır... Onları Topkapı sarayın- dan aldık! Resim modellerini hep oradan seçi- yoruz, Meselâ elimizde işlenecek 40 ka- yetiştireceğimiz bu mendiller Hürrem sultanın kullandığı mendıllerm tıpkısı olacak! Zaten, kral Faruğa ışledıgımız safra örtüsünün desenlerini de, Yavuz sultan leri sürükliyecek olan narin prensesler | — Bu sırmayla işlenen desenler de ' Selimin kaftanından kopye ettik, — O sofra örtüsünü bitirdiniz mi? — Gönderdik bile! — Ne kadar zamanda tamamlıyabil - miştimiz? — 4 buçuk ayda... Fakat ö örtünün olduğu için, biz yalnız a örtü üzerinde, üç ay hemen geceli gündüzlü tam 6ü talebe çalıştırdık. — Acaba, katlandığımz maddi külfet Ge, bu zahmet kadar ağır mıydı? — O kadar değil. Örtüye ettiğimiz bütün masraf yalnız.... Ben bu: «Yalnız!» m arkasından! — 100, 200, âzami 300 gibi bodur bir rakam umuyordum. Fakat mekteb müdiresi gözünü kırpmadan ilâve etti: — 3000 Tira tuttu!. Ve bu hediyeyi ısmarlıyan prenses, hayli cömerd dav- |randığı için, talebelerimize, çektikleri zahmeti unutturabilecek derecede yar- dımda bulunabildik. :« — Şu halde, bu işlemeli ve kıymetli yaygı kral Faruğun sofrasından evvel, bir çok büdcelerin açığını örttü? — — Şimdi işlenmekte bulunan kaplar ne kadar zamanda tamamlanacak? — Bir ayda tamamlıyabileceğimizi umüyorum! Değerli ve çalışkan muhatabıma mu- ,vaffakiyet dileyerek ayrıldıktan sonra tesadüfen öğrendim ki, Maarif Vekâ- leti, Beyoğlu akşam kız san'at mekte - bini, gösterdiği bu muvaffakiyetten do- layı altın madalye ile mükâfatlandıra- caktır. Dünyanın en müşkülpesend insanla- rına eser beğendirebilen bu müessese- nin göğsü, hiç şüphe yok ki, bu mükâs fatın şerefine çoktan lâyik olmuştur. | Selim Tevfik Japonlarla Ingilizler arasında bir hâdise daha (Baş tarafı 1 inci sayfada) bütün cebhelerdeni aynı zamanda şid- detli bir mukabil taarruza geçecekleri anlaşılmıştır. dilecek olan nihaf kararım hafta niha- yetinden veyahud önümüzdeki hafta bidayetinden evvel ittihaz edilmesi Tokyo, 12 (A.A,) — İyi haber almak- ta olan mehafil, imparatorluk konfe- Kay-Şek'e bir telgraf göndererek ilkkâ- nun sonunda gönderilmiş olan Japon tekliflerinin kabulü için kendisine ye- ni bir mühlet vermiş olduğunu istihba- İratına atfen beyan etmektedir. Bu| - ımühlet, bilâmel son mühlet olacak, tek | diflerin kati surette reddi, imparator- luk konferansı tarafından tekarrür et- tirilmiş olan tedbirlerin tatbik mevkii- ne konulmasını intac edecektir. Şan - Kay - Şekin mukabil teklifi Tokyo, 12 (A.A.) — Şark meselele- rindeki ihtisası ile maruf olan Sunkoru Yoshioka, Kaizo adındaki —meecmuada şöyle yazıyor: Şan-Kay-Şek, 2 sonkânunda Alman sefiri Trautmann'ı Japon hükümetine aşağıdaki sulh tekliflerini göndermiş- tir: ! — Şimali Çinin askerlikten tecri- di. intikam alıyor. İmparatorun huzurunda akdedilen son meclis, <AÂteşe devam!> emrini verdi; on ikinci Javonun kanın- dan yetişmiş olan bugünkü Japonya, U- zakşarktan beyaz ırkı kovuyor. Kovulan beyaz 1ırk, beyaz ırkın, top ve tüfek kuv- vetile insanları esir gı'hı kullarmak isti- yen kısmıdır. Eğer bu tarihten ve bu kıssadan bir de hisse almak lâzım gelirse diyebiliriz ki, dünyada insanlığın en basit haklarına riayet etmeksizin, demir ve ateş kuvve- tine dayanılarak yapılan zulümlerin ce- zasız kalmasma imkân yoktur. Yedi yıl, yetmiş yıl, her neyse, bir gün gelir, maz- /“yerlere dolmnişolın bu millet, huıışınj_ İA a —i İ -—" lümlar zalimlerden intikam alırlar! 1 Tokyo, 12 (AA.) — Dünkü impara-| torluk konferansınım neticesinin neşri| hakkında kabine tarafından ittihaz e-| , 2 — Japon aleyhdarı unsurların kon- trolü . 3 — Çin ile Japonyanın iktısadi me- ı_mî yapmaları. : Şanghay, 12 (A.A.) — Beş İngiliz römorkörünün on iki de mavnanın Ja- 'ponlar tarafından müsadere edilerek Japon bayrağı çekildiği haber alınma- gı 'üzerine İngiliz bahriye makamatı Japon amiralliği nezdinde şiddetli pro-, testoda bulunmuştur. Bu teşebbüsler neticesinde, hüviyeti Japon bayrağı indirilerek yeniden İn- giliz baıyı—agı çekilmiştir. Diğerlerinin nerede bulunduğu henüz belli değildir. İşgal edilen şehirler Tokyo, 12 (A.A.) — Tebliğ: Shantung eyaletinde, Tsinan - Tsingtao demiryo- ha üzerinde Japon ordusu, yekdiğerini müteakib, 8 sonkânunda Tsingchow ve 9 sonkânunda Changto şehirlerini iş- gal etmiş ve şiddetli muharebelerden sonra 11 sonkânun sabahı Tsinan'ın 190 kilometre şarkımda kâin Weihsien'i is- gal etmeğe muvaffak olmuştur. Çinlil ühi t Şanghay, 12 (AA,) — Bir Japon membandan bildirildiğine göre, Çin hükümetine gönderilecek olan üç bin kamyon Hongkong'da toplanmış bulun- nıaktadır. ” Diğer taraftan Çin ordularına aid 500,000 ton mühimmatın şimdiye ka- dar karadan Kawloon'a sevkedilmiş alduğu bildiriliyor. Tokyo, 12 (Hususi) — Çin hüküme- tinin Tokyo elçisi Japonyayı bugünler- de terkedecektir. Mısır parlâmentosu şubaüâ. feshediliyor - Kahire 12 (A.A.) — Siyasi mehafılden alınan malümattan anlaşıldığına — göre Misir. parlâmentosunuün üç şubatta fes- hine zaruret hâsıl olacaktır. Bu takdirde |yeni intihabat anayasa mucibince feshi * m edeu rln ay ıçmde ygpılmkm- , F Sakk y Mısır Kralının düğünü için hazırlıklar üzerinde iki senelik iş vardir. Zaman az * İ ”

Bu sayıdan diğer sayfalar: