.. Hergün Kahraman Adananın Kurtuluş yıldönümü Yazan: Muhittin Birgen (Baş tarafı 1 inci sayfada) Hini bir Amerikan gazetesine cevab ve - rirken diyordu ki: «Sizin paranız varsa bizim de ruhumuz vardır!». Bu sözlerle alay edenler olmamış değildir; fakat, biz bu sözün doğru olduğunu çok iyi İ Çünkü biz de, Musolininin dediği şey- lerin bir başka türlüsünü söyliyerek: Zalimin topu var, güllesi var, kalesi varsa, | Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yü- | zü vardır! Diye zalimin topuna, güllesine ve ka- lesine karşı imanla göğüs germiş, bükül- mez kolunu kaldırmış ve yüzünü kurtu- luş güneşinin doğacağı ufuklardan hiç geri çevirmemiş bir milletiz. Musolini « nin dava olarak ortaya koyduğu bir fik- ri, Türk milleti, başka bir şekilde, daha dünkü tarihile hakikat olarak meydana atmıştır. Bu yüksek millet hakikatinin bü tün parlak ifadesini nefislerinde toplıyan zafer ve kurtuluş günlerini, işte, sırf bu- nun için hatırlamalıyız. * Bundan yirmi sene evvel başlamış olan büyük Türk mücadelesinin en mühim safhalarından biri Adanalıların ellerile, Torosun öte tarafındaki ovalarla dağlar Arasında cereyan etti. Anadolunun en gü- zel bir parçasını, olmuş bir meyva gibi, ağacından koparıp ceblerine koymak isti- yen PFransızlar, Adananın portakal bah- şeleri arasına daldıkları zaman, zulmü muzaffer kılmak için elde bulunması icab eden ne kadar kuvvet varsa bepsini be - raber getirmişlerdi: Toplar, gülleler ve hattâ kaleler; asker, jandarma, polis; ca- sus, hafiye ve bunların en kuvvetli si - lâhları olan para, hülâsa, her şey ellerin- de mebzuldü. , Bu her şeyin karçısında, göğüslerinde- ki merd yürekten başka hiç bir şeyleri olmıyan Adanahlar, bu müstemlekoci zulmünün hücumundan — korkmadılar. Ferd halinde, grup halinde, teşkilât ha-, Hinde, Adanalı, zengin veya fakir, erkek veya kadın, kavi veya zayıf, nerede düş- mana rastgeldiyse orada ona hücumdan gekinmedi. Kâh, mağrur ve asil bir mil - let ruhunun yüksek coşkunluğu le tek başına bir FPransız — müfreze - sine — hücum ederek, kâh giz - Hi gizli tertib ve teşkil edilmiş çetelerle dağdan dağa, ovadan ovaya akıp giderek, düşmanla vuruşmıya başladılar. Adana kuvvetli idi. Merkezden ne ordu, ne alay, ne de her hangi bir askeri müfreze iste. di. Torosun ötesi, elinin erebildiğ: yerle- re kadar, mücadeleye kalktı. Vurdu, vu- ruldu; kırdı, kırıldı; yaktı, yakıldı; fakat, düşmanı ezinciye ve ona <«Aman!» dedi - rinciye kadar mücadele z geçmedi. Ah, bugünler, Torosun € ine daya - nip bir avuç kahramanla bir düşman ta « burunu perişan eden Adana yavrularının kahramanlık gönleri! Bugünleri urak - tan veya yakından yaşamamış olanlar, © devrin büyük ruhunu bir türlü anlıya- mazlar! * Adana, zulmün topuna ve güllesine karşı, hak namına ve kendi ha baştan başa ayaklanmış hir millet: » atılan ilk pa Adanalılar, bu mücadel ler ki yola erken çıkarı menzi varır. Adana en evvel ayaklanmış nun için de, en n d oldu. O zaman lisi ve en aç gözlüsü olar Fransız müs - temlokecileri, Adananın büyük hamlesi karşında aezlerini en evvel itiraf etti- ler ve Ankara m e üzere yeni doğan T: © zamanki Mütevazi merkerzii geldiler. Ah, © zamanlar için bu ne kadar bü - yük şeydi! Bu büyük şeyi elde etmek bağrımı düşmanın topuna, tüfeğine bütün çıplak- ğ ile açarak, elinde bir sopa veya sır- tıtıda bir çapa ile mütemadiyen düşma - na doğru yürüyen köylü Adana, Türk ta- lnin büyük efsane: devler kadar kuvvetli bir mücahididir. Cenub Türki - akıcı güneşleri altı aln er Türk gi tutarak, daima ili yük Türk davasın. nun için de en © Musoliniye di «— Her kim karşı hakkı mü: yanık yüzlü Adana, ve yüksek ruhlu Tü — milleti gibi, korkmadan ileri atılırsa, de- ei dzeabaa İti gll elarla, yesinin lan N yüksek dana, bü- | odaisi oldu. O- kurtuldu. k milleti gibi, afaa icin ayaklanır S a K el Resimli Makale: Kaib tenir, yumuşak — sözle — avlanır, SÜZ Yılbaşını vapurda Geçiren miniminiler Yukarıda resimferini gördüğünüz iki inimini, yılbaşını asker olan babalari- |te beraber Uzakşarka giderken deniz üs- tünde geçirmişlerdir. Kendilerini vapu- run güvertesinde can kurtaran simidleri- ni takmış ve oyuncaklarını ellerine almış olarak görüyorsunuz. Bir milyoner Londrada oturacak ev bulamadı Ecnebi bir milyoner Londrada ken- disine münastb başını sokacak bir ev a- ramış fakât bulamamıştır. Ona göre e- vi Londranin 150 mil dahilinde, 56 ya- tak odalı, 3 yemek odalı, 2 kütübhane o dalı, ! sabah odalı, 14 banyo daireli, 3 misafir salonlu, bir balo salonlu, | bi- lardo salonlu, muhtelif kâtiblere, uşak- lara mahsus daireli olmalıdır. Ayrıca berberlere mahsus kısımları da havi bü lunmalıdır. Üstelik, tayyarenin inebi - leceği kadar geniş bir arazisi de olma - lıdır. hattâ bir dilim kuru ekmek ve bir sopa ile dahi muzaffer olur!> Bu sözü iftiharla ve gururla söyliyebi- Hiriz. Çünkü © davayı biz çoktan isbat et- *|tik; bu dava uğrunda en evvel ileri atılan Adana idi. Dediğim gibi, en kurtuldu. Mes'ud ol, Adana! Muhittin Birgen #ŞEHRİMİZDE TÖREN Bugün Adana ve Tatsusun kurtuluşu - nun 16 ncı yıldönümü münasebetile To - ros şehir ve kasabalarında olduğu gibi, şehrimizdeki Toroslular arasında da bü- yük bir kutlulama merasimi yapılacak - tır. Merâasimi Toros Gençler Bırliği ha - zırlamıştır. Bugün saat 14,30 da Eminönü Halkevinde yapılacak olan bu törene İs- tiklâl marşı ile başlanacak, müteakiben birçok Toroslular $ kânunusani bayramı- nın tarihini anlatacaklar, şiirler ekuna - cak ve bir konserle törene nihayet ve - rilecektir. evvel nş 4 İSTER İNAN, Son ikf gün :çmde İstanbul suları bir balık akınına uğra- dı, Balık o kadar çoktu ki oltayı, ağı bırakınız, sahilden te- İneke ile tutulduğu söylendi, çokluktan kıymeti kalmamıştı. lıkla doldurmuş, bir kasab dükkânma getirmiş: Kendi gözümüzle gördük: Bir adam bir gaz tenekesini ba- hıkla doldurmuş, bir kasab dükkünmın önüne getirmiş: — On kuruş veriniz, sizin olsun, diyordu. Fakat biz bu İSTER güler s ON POS TA yüzle bes - ARA | HERGÜN BİR FIKRA Babam kunduracı, annem çamaşırcı Pransada, ikinci İmparatorluk dev- rinin meşhur mareşali Castetlane maiyetindeki zabitlerin hususi ahva- Hle fazla alâkadar olurdu. Hangisine raslasa: — Baban kim, annen kim, kız kar- deşin kim? Suallerini sorardı. Bir gün iki genç zabit ayni cevabı vermek için anlaş- muşlardı. İkisi beraberken kendileri- ne raslıyan mareşale biri: Babam kunduracıdır, annem ça- maşırcıdır, kardeşim de hafijmeşreb bir kızdır. Dedi. Öteki de ayni şeyi söyledi. Mareşal uzaklaştı. Biraz şonya bir başka zabite rasladı. Mahad swali ot da sordu. Zabit cevab verdi: — Babam kunduracıdır, exnem çı- . Mareşal birdenbire kızdı: — Anlaşıldı, dedi, kız kardeş'n de hüfifmeşreb bir r. Siz benimle a. lay ediyorsunuz mi, seni bir ay hapse mahküm e! Babası hakikaten kunduracı, anne- si çamaşırcı olan ve öfeki zabitlerin anlaşmış olduklarından haberdar bu- lunmayan zabit hapse atıldı. gTT eei Kolonyada bar haline sokulan hapishane Polonyada bir hapishanede mahpus bulunanlar önceden gardiyanların te - veccühünü kazandıktan sonra araların- da balolar tertib etmeğe başlamışlar ve balolara devam ederken bir de mü - kemmel kabare tesis etmişlerdir. Kabare | ve dans salonu da 4 numa- ralı koğuşlarda tesis edilmiştir. Her ak şam bu iki koğuş ağzına kadar t rilerle dolmaktâa ve haricden getiri kadınlarla dans edilmekte idi. Kabarede bir de sahne tesis edil - mişti. Daha sonra muzika da yerli huliye bileti kullanılmağa başlamıştı. Fakat bu güzel eğlenceye bir ma' pusun başka bir hapishaneye nakla mesi son vermiştir. Başka hapi pakledilen bu mahpus Direktörün hu « |zuruna çıkarak kendisinin hapishanede |kabaresiz yaşayamıyacağını ve gene (eski yerine gönderilmesini rica etmiş- tir. Bunun üzerine Direktör hâdiseden manında koğuşları basarak cürmümeş- hud halinde hepsini birden yakalamış- İSTER İ duk, memleketinin şu cümleyi söyledi: alamazsınız.» İNAN, İSTER Muhatabımın karşısında tebessar , etmesini bilmiyen ağ- lamıya çok yaklaşn ——— ——— SINDA rilmiş ve rağbetin artması üzerine du«| , DE Tebessüm bir ağ, surat bir kurşundur $8 ( mışlır. Her sabah muntazaman İdman yapan ayı | Resınmini gordüğünüz ve halen bir hay- vanat bahçesinde bulunan kutub —ayısı spor yapmayı çok sevmektedir. Resimde kendisini, her sabah muntazaman yaptı- ğ idmanları esnasında görüyorsunuz. Peştede açılan garib b'r saç sakal davası 'Tıb diplomasını alan genç bir kız bir iki ay evvel Peştenin meşhur operatör- lerinden birisine müracaat ederek a - sistan olarak yanında çalışmayı rica et- mişti. Doktor kız hakkında fevkalâde ciddi tavsiyeler alan meşhur operatör, bu müracaatı kabul etmekle beraber: Pekâiâ, fakat uzuan saçlarınız vardır, Bu saçlar mikroblara yuva ola- bileceğinden bu şekilde ameliyatlarda bulunmanız tehlike doğurabilir. İster - seniz saçlarınızı kesiniz ve işe başlayı nız> demiştir. Genç kız hemen saçlarını kestirm!ş eratöre ameliyatlarında yardım et başlamıştı. Fakat aradan eçtikten sonra yapılan mühim bir Yüi zel sarı sakallı diğer bir operatörün de iştirak edip ameliyat yaptığını görmesi |" üzerine kendisinin mikrob yuvası bu - lunduğu bahanesile saçlarının kesilme- sine mecbur tutulduğu halde maruf bir operatörün nasıl olup da sakallı olarak ameliyat yapmasına müsaade edildiğini |ileri sürerek bir dava açmıştır. haberdar olmuş, akşam tam eğlence za| —.. | a aaaeeaDGGEER e şEaaaRaamaşa tır. Hapishanenin gardiyanları tevkif edilmişlerdir. NANMA! teklifi işittiğimiz günün akşamı İstanbula trenie on saat mesafede bulunan hir şehirden gelmiş bir dostla konuşuyor- pahalılığından şikâyet ediyordu. Aynen — «En adi bayat balığın kilosunu 100 kuruştan aşağıya İNANMA! 'ata operatör ile birlikte çok gü-| bi Sözün Kısası Cam Elbise E. Tala ) in dokuz yüz otuz sekiz yılif —) beraber, garbda yeni bir medf çıkmış: Kadınlar camdan elbise giye ” ceklermiş! Gerçi, bazı gete tuvaletlerinin EE maşları, şeffaflık ilibarile, cama nari ran pek büyük bir fark arzetmiyordü Fakat ne de olsa, cam gibi rakik bif maddenin, günün birinde, elbise imü * linde kullanılacağını doğrusu akla, yale getirmezdik. İnsan oğlu bu! «Olmaz olmaz! deme, olmaz olmaz” Mısramın mefhumunu iyice tahak kuk ve teyid ettireceğim diye, elindtf geleni yapıyor. Ve biz, işte nihayet, birkaç ay sontdi sosyal toplantılarda;«ecamdan câme»r yimmiş şık bayanların etrafında hayrâf hayran dolaşacağız. Kazara bir tanesi katı bir sımla'yl!!“ ilişip, yahud dansederken bir yere (8f pıp da elbisesini zedeledi mi, t:seıı makamında: elti «Dayanır mı? Şişedir bu, rehi ?nrkı_(ım mırıldanacağız. çimizde, edebiyat muhafazakârlef) kaldı ise, fıstanını çıngıldata çıngıldâtf önünden geçen güzel kadına, Nedil gazelini tenziren harfendazlık edeceki «0 gül endam bir al câme bürünsüt! gz «Ucu, gönlüm gibi ardınca sürünsüt ürüsün! Yahud da Nef'i'yi hatırlayıp: «Bir cam gey Allah için, bir tane # ol mâh ıç: «Tâ âşık kemrâh için, dünya ola irem? Naziresini vücude getirecek. Lâkin bu cam elbisenin ihtimal ki bif fazileti terbiyetkârisi de olacak. Bul Bgiyen kadınlar: «Sırça evde o'.url' komşusuna taş atmaze sözünü hatırf getirerek, dedikodu yapmaktan çekini' cekler. Â Ve cam arkasında, nadide bir vitrif malı imiş gibi hayranlıkla temaşa ceğimiz güzel bayanlara el dokundi maktan son derece ihliraz edeceğiz. , Maamafih ne derseniz deyin: Bu 100" da benim hoşuma gitti. Ve bunda ani bir tek mahzur tasavvur ediyorum. — Ah, canım!. diye sarılmak istediği riz kadının, o anda: - Ah, camım!. diye mukabele edi rek, size manevi bir soğuk su duşu yaf| tırmak ihtimali vardır. Z Z ———_——.——4—_——/ Yunanistanın deniz ticaret filosu Atina 4 (Hususi) — Yunanistanıt niz ticaret filosunun 1937 senesi ne; İ istatistiğe nanistanın mecmu tonajları 1,867,788 * baliğ olan 610 vapuru bulunmaktadır. İngiliz polisinin asgari boy? Londra 4 (AA.) — Scotland Yard t ltere polis mı—al#ı ğ ylari ar indfrilmiştir. Bu emirnamede hali ha! daki şartlar içinde polisin birçok vazift” leri olduğu ve bunun için de bedeni ziyetlerle zekânın yüksek bir boydan d7 ha mühim olduğu zikredilmektedir. TAKViM İKİNCİKÂNUN 5 Resmi sene 1938 | ÇARŞAMBA Arabi #sz 1856 Kasını 59 — Rumi gena 1353 1 ©i Küzun 23 3 -T Akşam is |o |s |o |S | © ar|u | -| | 6 aa jle | ss Do | SS Yum