“ n bir tımarhane kaçkınıyım!,, - Adli Tıbda son gece Gözlerim kapanırken şeytan aklıma yeni bir ihtimal getiriyor: Ya tımarhaneden ebediyen çıkamazsam... Röportajı yapan: (Tercüme ve iktibas HB <e - Büfede arka ar - kaya birkaç kadeh yuvarladım, Tekrar — kalabalığa tına. — Herkesin bana baktığını, be - Bimle alay ettiğini Zannediyordum. U - Zün etmiyeyim. Ge - Ge yarısı sofraya © - tulduk. —Dedim ya, âlle zengin, düğün #afranga.. — gelinle damad yanyana. İçimizden bir zev Zek, edamadla :nı,n şerefine!» diye kadehi kaldırmaz A r.. Ölür müsün, öldürür müsün? Üstelik bana nisbetmiş gibi gelinle damad bir| &:..nııp dudak dudağa öpüşmezler| Mi? Sonrasını bilmiyorum. Kendimi ka- Takolda buldum. Yerantla Berci öldür- Müşüm. Davetlilerden de Agobla Ser-| kisi yaralamışım.. üstüm başım kan i- Çinde.. her tarafım ağrıyor, başım k:—! Zan gibi.. Bulunduğumuz oda dehşetli kalaba-| lik. Komiser bir şeyler soruyor.. cevab vermeğe çabalıyorum, fakat ne söyle- diğimin farkında bile değilim... Müddeiurnumi, müstantik, müdüri-| yette resim alınma, parmak izi verme.. Üç beş gün süründükten sonra tevkif- hane Tevkifbane nasıl yerdir? Anlatılması imkân haricinde.. ilk ginen adam neler hisseder? Bunlar anlatılır şeyler değil. Ondan sonra eller kelepçeli, 2 jan- darma arasında adliye ile hapishane a- Yasında mekik doku.. işin en feci cihe- ti bu işte... Uzun heyecanlardan sonra mahkü- miyet, Umumi hapishaneye nakil, Burası da başka bir âlem.. | Sana hapishane destanını yapacak değilim. Allah göstermesin, girersen Börürsün. İlk günler acemilik çektim. Biraz paralı olduğum çakıldı.. tepeme binen binene! Ne kadar param olsa, 8 senelik misafiriz, Amca, ana, kardeş insana ne kadar bakar. Baktım kabadayılığı becerebil! hin gemisi yürüyor. Biz de baş kal dık, kaldırdık ama, Sinoba da sürül- Sinob hapishanesi, o da başka türlü :iı yer, Monte Kristodaki İf kalesi gi- A Fakat içeride atölyeler, lmamharvvl ler var. Burada da yeni bir derd çıktı. | Herkese iş verirler, bana vermezler, Bir ay, iki ay, üç ay iş yok. Gerçi beyim bana ayda 25 lira para gönde!l Yor ama, ne de olsa ben de kazanmak İstiyordum. Bunun üzerine müdüre kafa tuttum, Neticede oradan da Bürsaya gönderil- dik. Burada işimizi — yoluna — koy - dük. Dört tane — çorab — maki- nesi aldım. İşletmeğe — başladım. Burada tam bir profesör oldum. İki de- fa tımarhaneye geldim. Tıbbı Adli'ye dört beş defa girip çıktım. Artık canım sıkıldı hava değiştirmek istedim mi, bir deli numarası yapıp boyluyordum bu- Tayı. Son senelerde hapishanede itibar kazandım. Bazan dışarı çıkabiliyordum. Adliyenin sobalarını ben kuruyordum. Fakat — içimizden iki kişinin kaç - Ması, bizi bu hürriyetten mahrum etti. Baktım olacak gibi değil, kalktım gel- dim buraya. İşte benim masalım da bu kadar. Karnik bir müddet daha beni uzun Uzadıya traş etti.. nihayet uykusu bas- tırdı, gözlerini kapadı. Saat bir hayli ilerlemiş olmalı. Her hâalde iki buçuk, üç vardır. Fakat gö- Zümde uyku yok. Heyecan içindeyin Öyle ya, bugün burada son gecem. Ya- riın Allah nasib ederse bu saatlerde tı- TMarhanede olacağım. Bir gün-sonra güvey girecek damad- n heyecanı var içimde. Zira yarın Meçhul bir âleme atılacağım, Faruk Küçük baklı mahfuzdur) Tımarhanenin mamnzarası Öyle bir âlem ki belki âhret kadar es- rarengiz. Şimdiye kadar oraya melekâtı akliyesine sahib olarak kimse girme- miştir. Kim bilir orada neler var neler? Wakıfiı şimdiye kadar birçok tımarhane hikâyeleri anlatılmıştır. Fakat bunların hepsi mesmuat.. Benden evvel de birçok gazeteciler tımarhaneye gitmişlerdi. Fakat bu zi- yaretler pek resmi oluyordu. | Doktor Mazhar Osman üstadımızdan randevu. İki doktorla beraber lâboratuvarlar- da şöyle bir dolaşma.. sonra koğuşları şöyle bir ziyaret, biraz akıllıca hasta- lara: — Nasılsınız, geçmiş olsun? suali.. — Allah ömürler versin, Allah dev- lete millete zeval vermesin! cevabı.. Sonra bir sürü lâtince tâbirli izahat. Ertesi günü gazetede veya mecmua- da çift sütun bir röportaj: «Tımarhanede bir saat. Emrazı ak - liye ve asabiye haslanesinde hastalar nasıl tedavi ediliyorlar?» Halbuki ben oraya öyle mi giriyo- rum? NWe randevu, ne iltimas, ne tavsi- ye mektubu., Alnımır terile tımarhane- ye giriyorum. Acaba beni oradakiler nasıl karşılı- yacaklar? Mazhar Osman her halde al- danmaz. Sonra Fahreddin Kerim.. o da ora- da. Hayrullah hoca.. o da orada.. gerçi tıbbı adlide benim deliliğime hükmetti ama, muayene etmeden oldu bu iş. O- rada her halde daha iyi muayene eder. Bakal:ım âyinei deveran ne suret gös- terecek, Gözlerim kapanmağa başlıyor. Dala- cağım, Fakat şeytanın işi yok. Bu defa da kötü kötü şeyler aklıma getiriyor. Ya tımarhaneden çıkamazsam? Ve rüm oldukca orada kalırsam? Fakat ok yaydan çıktı. İş işden geçti. Böyle düşüne düşüne sabahı etmi- Koğuşlardan sesler yükselmeğe şladı, Bizim odadakiler ayaklandılar. Adli tıb uyanıyor. Karnikle Kâni de u-| yandılar.. yanıma geldiler. Karnik nasi- hat veriyor: — Tımarhane güzeldir. Buraya ben-| zemez. Şimdi gider gitmez seni ş-ık.ıı-ı lar, traş ederler, yatırırlar.. çay kahve, | her şey bulursun orada.. Kâni: — Faruk, diyor, para dedin de hatırı- ma geldi. Kabilse bana biraz para ver.. bugün adliyeye gönderecekler malüm a bugün halbuki beş param yok. — Biliyorsun ki bende de para yok, hepsini Salim ağabey aldı. — İste.. N — Verir mi?.. — Tabil verir. — Pek güzel.. Kadınlar koğuşu koridorda... Eftra da dışardadır. Belki bir daha görüşe. meyiz. Doğru pencereye koşuyorum. Eftra da pencerenin karşısında duva- râ dayanmış. Sesleniyorum; — Bonjur Eftra! — Ben sana daryinim.. — Neye? Ne yaptım? Sebeb?.. — Şu suratina bak be! Sakal bir ka- riş. Adam karisinin karşisina bir kariş sakalla çikar mi? Saçlarinse karmaka- rişik. Tarla cadisina benziyorsun. — Fona mı, başka kadınlar bakmazın diye böyle geziyorum.. — İstemem. Başka kadinlar sana bak- sin, Eftcanin ne yuzel kocasi var de- ö »-SON ROSTA Weidmann'ın 7 nci cinayeti meydana çıkmak: üzere Villâsında yapılan araştır- malarda yeniden kadın eşyaları bulundu Keller ismindeki kadını nası! öldürdüğü- nü şöyle anlatmıştır: — Bu işi Milllionla beraber yaptık. | Maksadımız kadını sadece soymaktı. Fa- kat sonradan öldürmenin ve vücudunu ortadan kaldırmanın daha doğru olduğu- na karar verdik. Kadını kafasına bir o- dun vurarak öldürdük. Sonra gömdük. Çantasında bulduğumuz paraları da pay- laştık. Bu paraların bir kısmı ile Satint-Mar- tin'de dans dersi aldım. Tango ve rumba Canavar, yalnız Lebiond'u kendi öldür- me“'ğini ve bunun Million tarafından Öl- Katilin villâsmın bahçesi kazılıyor güş olduğunu iddia etmektedir. Villânın bahçesinde yapılan taharriyat devam etmektedir. İstintak hâkimi Weid- mann'ı yönlden uzun uzadiya istinlak e- derek işlemiş olduğu başka cinayetleri olup olmadığını soruşturmuştur. Fakat Weidmann başka cinayeti olmadığını id- dia üştir. Diğer taraftan villâda yapılan araştır- malarda yeniden bazı kadın eşyaları bu- lunmuştur. Bunların da kime aid olduk- ları araştırılmaktadır. Katil Weldmanmn isti ee vesaenenanananene. :'f_î_—ıg_xıürülürkm sinler. Fakat sen onlara bakma, — Peki... — Şimdi hemen traş ol.. ra.. yömleyini deyiştir.. — Biliyorsun ki burada gömleğim yok. — Nasil yok be? Dolabin üst yozun- de var. Ben koydum, iyi ara, — Pekâlâ!, — Haydi çabuk, yiyin yel.. seninle iyezmeğe çikacağiz.. Eftrayı hiç böyle görmemiştim, Ko- nuşması başkalaşmıştı. Yüzü kıpkırmı- z idi .Gözlerinde şimdiye kadar gör- mediğim bir parlaklık vardı, Fakat daha fazla konuşamadık. Bir kadın gardiyan gelip kendisini zorla türdü. Biz de dışarı çıktık. Fırsattan istifa- de, Salim ağ3beyin masasına yaklaş- tim. — Gene ne var? dedi. Buraya ne ge- Jiyorsun, yasak olduğunu bilmiyor mu- sun? saçlarini ta- (Arkası var) ö Ha m ae Yurddaş! Ekonomik savaş bitmedi. Bu savaşta da muvaflak olmak için bü. tün milletin elbirliği ve ruh birliği şarttır. Yerli malı kullanmak ve tasarruf elmek — Cüzdanımı evde unutluğum için ben senden on lira istemiştim. Halbu- ki sen bana on kuruş verdin.. — Kâfi gelmez mi?. Bu on kuruşla bir otobüse biner, evine gider, cüz. danımı ulır, dönersin! Niçin ? — Ayşe evleniyormuş, acaba o mu daha mes'ud olacak, kocası mı? — Her halde her ikisinden daha mes- ud olacak Ayşenin annesidir. — Niçin? — Ayşeye bir koca bulabildiği için! “AU Sualler Çocuk annesine sordu: —Anne, zürafelerin boyunları niçin uzundur?. - Onlar, ağaçlardaki yaprakları yer- ler de.. — Ağaçlar niçin uzundurlar? — Zürafeler yaprakları yerlerken e- çizeceksin demiştim. — Çizdim ya, olmadı mı? Yenlış Kadın, kocasına çıkıştı: : — Dün akşam seni sokakta güzel bir kadınla beraber görmüşler. Yanlış. — İnkâr ediyiorisun demek.. Erkek, çirkin karısının yüzüne bak: . t — Yanlış görmüşler, yanımdaki sen değil miydin? BARAŞ Apartımanları var — Neclâ ile evlenecektin... — Vazgeçtim, annesini alıyorum. — Onun ötekinden ne başkalığı var? — Başkalığı yok.. apartımanları var. — Benim karım da musikiye meraklı- dır.. Keman çalar.. — Ne mutlu sana, hiç olmazsa kema- ulusal ve şerefli hir vazifedir. Sen de e- konomi savaşında bu vazifeyi yap. ni yakalayınca pencereden Yışarı a- tabilirsin! Operatör, hastasını ameliyat ediyor< du; hasta: — Ay! Dedi, operatör sordu: — Canımız yanıyor mu? — Destereniz kemiğimi keserken gw cındıyor da içim gıcıklanıyor.. a Ayni şey — Hastalandım, iki doktora gittimi. — Her halde her ikisi de ayrı ayrı şeyler söylemişiardir. — Bilâkis, aynı şeyi söylerdiler.. het ikisi de «Vizitem üç liradıre dediler, #AARİ Tabit — , — Bir film seyrettik, soğuk bir mem-. lekette çekilmiş.. — Güzel miydi? Güzel ve çok tabif idi. O kadar tabif idi ki.. sinemadan çıktığımız za- man hapşırmıya başlamıştık. — Hani bir antika masa alacaktın at dın mı? — Benden evvel bir başkası gitmiş, ona satmışlar.. — Desene elinden kaçırdın? — Zarar yok. Ismarladım, benim i çin onun bir aynini yapacaklar, aa Kaç yaşında Saçsız söyledi: — Kardeşimin çok güzel saçları var- dı.. ölünceye kadar hiç ÜWökü — Kardeşiniz kaç yaşında ölmüştü! — On iki! aa Mesleği — Bugün bir çocuğum doğdu. — ÂAdı ne? — Mehmed! — Mesleği?.. — Vücüudçe birbirimize denk sayılı- yız. Senin belinin kalınlığı ne ise be- nim belimin kalınlığı da aynt! Nasıl anlaşılır? —— Polis onun kadın olmadığını nasi arilıyabildi? Haybuki kadım kiyhfelila sokağa çıkmıştı. — Öyle amma kadın şapkaları satan mağazanın camekânına bakmadan geç- miş. aa Öğreniriz Hırsızlar arasında; — Ne yapıyorsun? — Çaldığımız parayı hesal para çaldığımızı yarın çıkackak gazele- ler yazacaklardır.. oradan öğreniriz.