— Bugün tesadüf ettiğiniz “bizlerin, Biyri insani hislerle mütehassis kimse" kt olduğumuza dair bir fikir edinme * kat'iyyen istemem. Bugün, ilk de. ölarak sizin üzerinizde tecrübesini Yapacağım ameliye - size kemali hulüs- k Söylüyorum - tehlikeden tamamen değildir. Bu tehlikeye mâni ol » Wük benim kudretimin haricindedir. Manmağıb, en ufak bir ızlırap çekecek ilsiniz. Muvaffakiyet ihtimallerini #ıtmak için de sizi evvelce uyutma” Yağa karar verdim. Gerçi bu benim İevkalâde fazla yorgunluğu ve İattü maddi ıztırabı mucip Olacaktır. t adali kuvvetiniz, uyanıklık ha « İade iken, daha fazla olacağı için ma- MZ kalacağınız cevher ziyama daha iyi vemet edebilirsiniz. Başını yana eğdi ve parmaklarını ya” değdirerek: Düşünüyorum ki... diye başladı. dendi kendine bir hesap yapıyor gibiy- — e. Düşünüyorum ki, üzerinizde, ken- & İsminiz yazılı bazı evrak bulunması “imali vardır. Yani eski isminiz de” £ isterim, Belki cüzdan filân gibi bir ler bulunur. İşimize engel olması *htemel bulunan bu eşyanın cümle. Nİ bana vermek lütfünde bulunuyor unuz? ty eketimin düğmelerini çözerek iç ce- N€ elimi soktum. Kartvizit cüzda - bir kaç mektup zarfın: ve sonra, binde buruşmuş kalmış olan topçu Ty, Andanının mektubunu çıkarıp tes- ettim, © Teşekkür ederim efendim, dedi. ars eski âmirane sesile: & “T şey tamam. Şimdi sizden bir ri- er, Sizi uyutmadığım lütfen Eibi hareketsiz kalmanızı ve ayni Manda bükün, vücudunuzun, bütün a- ızın adalftım gevşeterek lam bir sti içinde bulunmanızı ve hattâ enizi, zekânızı boşaltmanızı rica ©. #im. Kendinizi uykuda farzedi - De Ricam her ikimizin de menfaatimiz imdandır. özlerimi kırparak anladığımı söy “ ediy; z ölü Beni ciddi bir tavırla selâmladı. bi O halde her şey yolunda, dedi, Al “4 ismarladık. efendim. XXX de atki (Gaspar) ortadan kaybolmuş- Pakat bir lâhze sonra, onun, arkamda (, çUğunu hissettim. Arkamda, ayak- iy Urduğunu ve bana: baktığını kat'i Sürette anladım. Nazarları doğrudan a enseme ve omuzlarıma müle. öy çdti Vikont (Antuvan) bana dağ- şt ettiği vakit ve kont (Fran- Kay? beni (ölmez adamlar)ın evin tı halinde karşıladığı zaman nâzarla - &; lesiri altında nasıl kaldımsa, şim- Tiny omuzlarımda ve ensemde, Marki iş “Par)ın nazarlarının ş “lerini aynen hissediyordum. *t, ayni ağırlık ve ayni darbeler; Ay, ötekilerle kabili kıyas olmıyacak Yüze, “de daha kuvvetli ve daha ağır! tı, Mdümü hırpalayan ve beynimi ser- Sten bir şiddetle mütemadiyen vu- kiki darbeler! Alan başım birdenbire döndü. ik hüzmeli adese, karşımdaki kol. Mir büyük dolap, duvar saati ve duvar- İi, **İ resimler karma karışık, delice Mazer dönmeğe başladı. Ren bu NN nin merkezi sikletini teşkil Yiyor sallanıyor, düşmek üzere bulu- düm. Koltuğun arkalığına iyice Mar, IŞ olduğum halde müthiş su” Ün, aşım dönüyordu. Zemin, ayakla- bi yk tindan kaydı. Ellerimle koltu- “ “#narına yapıştım. Koltuk, bazan day uz Uçurumlara yuvarlanır gibi ini- iyor, bazan balon gibi ilmez ra kadar yükseliyor ve bazan Yay ecek tepeüstü kapanacak eye Mag lcaksız bir çukur açılıyor «Ri, “lp ta düşmediğime Müğye Sok müthiş b İri Mika Yaş Tedrici bir uyuşukluk v. V€İsinda tereddüde düşüyorum... kadar eğiliyordu. Altımda, uç-| — Seni seviyorum, dedim, O sustu, azaldı ve büsbütün kesildi. Şimdi, ha- yatımda hiç hissetmediğim muazzam bir yorgunluk içinde idim. Maruz kaldığım dehşetli sademenin tesirile bütün muhteviyatı boşalmış bir hale gelen başım, bitap, koltuğun arka” Jığına yaslanmış nalmak için o tal gim zaman gözlerimi ; larında, gi lükle oynatabildim. Gözbebeklerim bi le o kadar uyuşmuş ve bulanıklaşmış- tı ki saatigöremedim. O sirada parmaklarım kârıncalanmı- ya başladı ve bu karıncalanma, elleri- me, sonra ayaklarım daha sonra kolla” rıma ve bacaklarıma sirayet etti. Bu hal bir kramp başlangıcına benziyordu. Fevkalâde üşümeğe başladım. Ve anbe- ân daha ziyade karışmağa başlıyan his- lerimi artik ayırt edemiyecek bir hâle geldim, Yalnız, vücudümün azar azar gevşe- diği, içime, kandan daha hafif, meçhul bir mayiin dolduğu ve âdali rabıtaları çözülen szamın, bu mayiin içinde yüz- düğü galet hissine düştüm. Ve ölüyorum zannettim. Bundan ötesini yazmasam daha iyi olacak... Çoktan beri kurşun kalemini elim- den bıraktım, Kenarı siyah çizgili def- ter, mermer taşın üstüne atılmış duru” yor. Hâlâ tereddüt ediyor ve Gtrafıma bakiyorum. Öğle güneşi, siyah servilerin tepesi- ni yaldızlayor. Kış rüzgârı, servilerin! sert dallarını güçlükle sarsıyor; çok mavi semada, tek bulut yok. İhtiyar kemiklerimin, kurumuş iliklerini don“ duran zalim soğuğa rağmen, bugünün ihtişamını seyretmekte âdeta son bir zevk duyuyorum, Bundan ötesini yazmasam daha iyi olacak... Yazmak neye yarar? Biliyorum ki kimse sözlerime inanmıyacak! ben bile bu efsanevi, imkânsız hatıranın Karşi- a bakmak istedi - şimdi burada bulunmasaydım, şu yas. laridığım mermer kapağın üzerinde say ve katılan parmak bembeyaz sakalımı tutma; de inanmiyacaktım. Rüya görd yahut deli olduğuma zahip olacaktim. Fakat hakikat meydanda! Hakikat meydanda, Şu halde susma- ğa hakkım yok! Ötesini de yazmalıyım. Bir zamanlar biraderlerim ve hem: lerim mesabesinde bulunmuş olan bü- tün erkeklerin ve bütün kadınların İs- tirahati, selâmeti ve emniyeti namına her şeyi.yazmalıyım... Ey bu vasiyetnameyi... Benim vasi- yetnamemi okuyacak olan sizler... Allahmızın aşkına olsun şüphe et - meyiniz!.. Anlayınız.. ve-inanınız ..Evet, ölüyorum zannettim, . Yarım yamalak duyduğum ş his o karıncalanmadan ibaretti, Ve arıncalanma, ' şimdi saçlarımın binden topuklarıma kada di- r bütün vü. dt biraz ev- 191 sndıfan ii daha mun- idi, Pladı, başımm dönmesi azaldı, tâzam, ve daha zalimar in kaç olduğunu! Ağzımı hayretle açarak yüzüme baktı. | Onu karşıki 5 Madeleinci hatırlayordum, birlikte! yordum. Yaşlıca bir erkekle beraber ge- iyaptığımız sabah gezintilerini hatırlar | lirler, sular kararıncaya kadar havuzun yordum... Ormanda dinlendiğimizi, 0-| başında otururlardı. nun, çıplak kolunu kumlara sokarak! Baba kız olacaklardı, Erkeğin çökük ince kumla ince cildin ılık ve yumuşak ! yanaklı solgun yüzü, genç kızın körpe temaslarını mukayese emeği ne kadar! çehresine pek benziyordu. Hele gözleri, sevdiğini halırlıyordura... Aralık par-| Her ikisinde de ayni büyük yeşil gözler. maklarından, ince rim taneleri hafif ayni muztarip, eşyayı delip geçen küs- ve devamlı bir hışırtı ile kayıp dökülü-| kün ve dalgın bakış. yordu... Yeni bir felâket geçirmişe benzeyen bu İşte şimdi işittiğim tıpkı öyle bir hı-İbaba kızla alâkadar olmağa başlamış - İşırtıydı; fakat parmaklarımın arasında | tım. Bizim evin bahçesi onlarınkine biti- İdeğil, cildimin altında, ellerimin için-|şikti, Bir çok akşamlar çalışırken yaşlı İde... Kalbimden ve vücudümün en de-!adam çitin kenarına geliyor; yaptığım İrin noktalarından ellerime ve syakları- | resme bakıyordu. Bu fırsattan istifade ima doğru hücum eden, inkıtasız bir sel ederek bir defasında komşumu bize ça- halinde damarlarımın ve sinirlerimin | gırdım. Mahcup ve çekingen bir hali var- içinde koşan, gözle görünmez bir kum... |d. Gelmek istemiyor.: (Arkası var) — Sizi çalışirken rahatsız etmiyeyim. bei İ diyordu. İsrar ettim, buranın yabancısı GERE GE olum için yalan pek kul vi İmu söyledim. Razi oldu. — Ayşe Gül yalnız kalacak.. müsaade ederseniz onu da çağırayım.. dedi. Bizim evin aşçı kadınile haber yolladık, Biraz sonra o da geldi. Ayşe Gül, diğer yerli Okızlarına hiç benzemiyordu. Munis ve sokulgandı, Gü- neşten yanmış yanaklarını gölgeleyen uzun kirpikli yeşil gözlerinde masum, fakat çile çekmiş, hayatı anlamış bir ifa- de vardı. O akşam çok güzel vakit geçirdik. Ay- şe Gülün babası kibar bir adamdı. Hu zin sergüzeştini bana anlattı: Altı ay ev- vel zevcesini kaybetmişti. Onu iyi et - mek için uzun müddet İstanbulda bu- lunmuşlar, karısının ölümünden sonra tekrar memleketlerine dönmüşlerdi. A- dam kızına çok düşkün görünüyerdu. Ayşe Gülün yüreğinde öksüzlük yarasi- nın kapanması için hiç bir fedakârlık - tan kaçınmadığı belli idi. Gün geçtikçe Ayşe Gül ve babasile dostluğumuz İlerleyordu. Bu kız benim için yepyeni bir tipti. Kalabalık şehir - lerin boyalı, suni tavırlı, fettan güzelle- rinden kanıksayan gönlüme bu şark A- nadolüsunun yeşil gözlü, sümbül per - çimli, durgun kız çocuğu büsbütün baş- ka tahassüsler, isim veremediğim heye- canlar, ürporişler sunuyordu. Babasile olduğu kadar genç kızin da dost olmuştuk. Hemen her gün buluşu- yor, su başlarında, kayısı bahçelerinde hep beraber eğleniyorduk. Kızın kederli, durgun hali gün geçtikçe azalıyor, neş'- eye susayan kalbi yavaş yavaş derdini unutarak hayatla barışıyordu. Babası Ayşe Güldeki bu tahavvülden çok memnundu. Kızını bir parça da be- nim iyi ettiğimi seziyor, daha çok sumi- mi davranıyordu. Bir gün benden Ayşs- hin portresini yapmamı rica etti, Sevine- rek kabul ettim. Ayşe Gülle uzun müd- det beraber bulunmak fırsatı çıkmıştı. Bunu bir kaç defa teklif etmeyi ber de düşünmüş, sonra vazgeçmiştim. Artık muntazaman Ayşe Gül odama geliyordu Resim bitmeğe yaklaştıkça bu yüz: râberliğin yakında sona ereceğini düşü- nerek üzülüyordum. Ayşe Güle hiç a bulunmam; Sırrımı sö rinin he Nasır ilâcını kullandık- tan sonra o kadar rahatım k! Ayaklarınızı sıcak suda banyo ettikten sonra nasırlara “Dermih,, sürünüz. kısa zamanda bu ıstırab y i 3 i ağarmış saçlarıma nefretle ba- membalarından — kurtulursunuz! — | yarak dudak bükeceğini biliyordum. O RR RA AMME saman Ayşe Gülün dosluğunu da kay - söylemez yeşil gözl yeceğini «Son Postaygnın Hikâyeleri AYŞE GÜL Yazan: Melahat Sezener dü ik üzülüyord âkşam gürü-| bedecek, belki bir daha yüzünü görmek .İlayı hemen İstanbula döneceğimi ii ten bile mahrum kalacaktım. Genç kızın duruşunu tesbit ettim. Bugün onda da garip bir sabırsızlık vardı: Ben boyala- rımi hazırlarken: — Biliyor musunuz, dedi, bu resim uzun sürdü. Artık bitirmiyecek misi — Canın mı sıkıldı Ayşe Gül? — Hayır.. ama, siz de fazla meşgul oi dunuz.. bu kadar yorulacağınızı bilsey- dim. — Ben yorulmuyorum küçük, bilâkis zevk duyuyorum. Ama sen usandım gas liba?.. Sevimli bir dargınlıkla yüzüme baktı; — Hiç öyle şey olur mu efendim, ni- çin usanayım? Konuşmsyı kesmek, duyduğum heye- ok canı belli etmemek için: — İşe başlıyoruz Ayşe Gül, dedim, sabit bir noktaya bakacaksın. gözlerini de sana benzetebilirsem portre bitecek, Çenesini hafifçe tutarak yüzünü ışığa çevirdim. Nasıl oldu bilmem, farkırda olmadan şu sözler dudaklarımdan dö « küldü: — Evet, gözlerini de sana benzetsem Tesmin bitecek yavrum.. fakât bu kirli, âdi renklerden hiç öyle canlı bir harıka yaratmak mümkün mü Ayşe? Uzun, siyah kirpikleri titreyerek bas na bakıyordu. Ayşe Gül, gözlerimdeki manayı, içimdeki büyük sarsıntıyı sez miş gibi rikkatla gülümsedi. Bu tebessüm bana hayalinin lezzetli sarhoşluğu içinde bulunduğum bir saadeti müjdeleyordu. Bu kız, beni sevebilirdi. İstesem ona peki hulul eder, gözünü ve gönlünü büyüleyebilirdim.. fakat hemen Bemen babası yerinde idim. Bu tahayyül ettiğim saadete erişsem bile Ayşe Gül bir gün hayatını bu ak saçlı adama bağladığına pişman olmıyacak mı idi? Kendisi kadar genç, kendisi gibi güzel ve yakışıklı bir sevgilisi olmadığına için için yanruya « cak mıydı? Ayşe Gül, ne düşündüğümü anlamak istiyormuş yanıma geldi: Resim yapmaktan vaz geçtiniz ga“ liba, diyordu, isterseniz biraz konuşalım. Akşam üstü de babamla gittiğimiz pınar başına kadar yürüyelim, Genç kızın arzusuna mukavüme! ede- memek korkusile doğruldum. — Tahmin ettiğin gibi bugün çalışamı. yacağız yavrum, dedim, sinirlerim çok bozuk.. galiba hastalanacağım.. pinar ba. şına da gelemiyeceğim Ayşe,. istirahat9 muhtacım.. sen bu akşam babanla gezer- sin olmaz mı? Tatlı bir somurtkanlıkla kararan güzel yüzü görmemek için önüme baktım. Ona elim! uzattım. Ayşe, muğber bir tavırla vedalaştı: — Elleriniz titriyor. sahiden hastası » niz siz. — Evet, yavrum. hastayım. kadar belki" geçer. * yarina İ O gece sabaha kadar oldukça yüksek be-| bir ateşle çalıştı a. Tabloyu bitirdim. Sa- den Ayşe Gülün babasile dim: K ini duyunca ne kadar üs" zülecek, diyordu; o da bu gece güliba ra- (Devümü 15 inci seyjada)