SON POSTA EVAIN ı Meraklı ve Faydalı ı Elleri artık aşağıya inmiyen adam Hind fakirleri ta - hammülleri ile tanın mış insanlardır. İşte Tesmini gördüğünüz Hindistanda, Allaha- bad şehrinde oturan bu adam da 30 sene Kollarını aşağı indir- meden yukarıda tut - muş, öylece uyumuş, yemiş, içmiştir. Fa - kat zavallı adam şim- aşağıya indirememektedir. di kollarını * Trenleri deviren rüzgârlar Yeni Zellânda da dünyanın hiç bir ye- Tinde görülmiyen bir şiddetle rüzgürlar e- ser, Fırtına başladığı zaman bu rüzgâr- lar önlerine ne gelirse devirir, geçerler. Bu arada trenler de bu rüzgârların kahrına uğramaktadır. Rüzgârlar kos- koca trenleri bile devirip geçmektedir. Bu vaziyet karşısında Yeni Zellânti hü- kümeti trenleri rüzgârlardan korumak için yeni bir tedbir almıştır. Resimde gördüğünüz gibi demiryolları boyunca kuvvetli tahtaperdeler yapmış, rüzgârın hıziıni kesmiş ve trenleri korumuştur. Soğan kokan şehir İsviçrede Bern şehri dünyadaki şehir- ler arasında en fazla soğan koka - nıdır. Buna sebep Bern şehrine her yerden fazla soğan geldiğidir. Soğan pazarlarda — iplere dizilmiş halde, se- vetlerde çuvallarda pek çok satılır. Her velde Bernliler soğanı seviyorlar demek- âr, Fakat sevmiyenler de vardır, Ve on- lar mütemâdiyen bu soğan kokusundan Şikâyet ederler. Bay Tınmaz mahallenin en sevilmiyen erkeği idi. Sevilmemesinin bir çok se - bepleri vardı. Bay Tınmaz hiç bir zaman komşularile iyi geçinmemişti. Fıkaraya hiç ac:mazdı. Her- kesle kaba kaba şakalar yapar, her kesin canını sıkar- di. Bay Tınmazın evinin damı etra- fında su olukları vardı. Bu oluklar- dan gölen — sular bir pencerenin &1 tındaki ufak haz- nede — toplanıyı sonra bir akıp sokağa dökü- lüyordu. Kişın yağan yağmurlarda suyu sokağa veren boru bozulmuştu. Tamiri lâzımdı. Bay Tınmaz, köşebaşındaki sobacıya git . Evinde tamir edilecek şeyi anlattı. So- bal — Peki, dedi, bizim küçük çırağı gön- deririm, Bir iki saat j çinde tamir eder. Sobacının küçük çırağı Bay Tınmazın Bay 'Tınmaz-yukarı pencerede oturüyor, İki- de birde çocuğa bağrıyordu: — Senin de elinden iş mi gelir? gösterdiği boruyu tamire başladı. — Ustana söyliyeyim de seni kovsun! 30 kilo civayı taşımak güçlüğü Yeni bir tecrübe 30 kilo civanın 50 ki- lo civadan daha Büç taşındığını is- bat etmiştir. Ağzına kılarl doldurulduğu za- man elli kilo civa alan bir kabı bir adama — taşıtmış - lar. Ayni adam ayn; kaptan yirmi kilv civa çıkarıldığı zaman bir kere daha taşı- mış, fakat bu ikinci seferde çok güçlük çekmiştir. Çünkü kapta civa sallandıkça Kabın iki yanına çarpar ve taşıyanı iki tarafa sallıyarak rahat yürümesine mâni olurmuş. KU Küçüklerin yazdığı hikâyelerden: Çetinle Metin, çok iyi arkadaştılar. Her pazar birlikte oynarlar, birlikte eğlenir- lerdi. Bir pazar günü gene mahallode top oynuyorlardı. Bir aralık Metin fazlaca susamıştı.. Çetine: — Kardeşim, ben pek susadım. Haydi gidip şu karşıki çeşmeden birer su içe- 3im! Dedi, Çet'n cevap verdi: — Çeşme suyu içilmez, kabadır. Bişim evde çok nefis armut turşusu var. Haydi bize gidelim. Hem limon gibi sararmış armutlarından yer, hem de suyundan içe- rek hararetimizi söndürürüz. Birlikte Çetinin o civardaki evlerine Bittilor, Tesadüf, evde de kimse yoktu. Çetin eline bir tabak alarak kilere gir- di. Büyük turşu fıçısına döt basamaklı bir merdivenle çıkılıyardu. Armut turş_uu Zavallı çocuk, tam elini uzatıp ta ır- Mutlardan alayım derken - biraz fazlaca eğilmiş olacak kı - birdenbire müvazene- sini kaybetti ve başaşağı fıçıya düşti çık olar kiler kapısından bu hali Metin; koçup &rkadaşının imdadına ye- ve iki Mehmet Ali Aydoz tişli ve onu turşu sularının içinden sır - sıklam bir halde çıkardı. Gözleri kork - muştu. Artık turşunun armudundan yiyemi - yeceklerdi. Bari suyundan içelim dediler. Filhakika fıçının musluğunu açarak bi- n |rer kâse doldurdular ve kana kana içti- ler. Fakat o ne? Bu defa da açtıkları Küçük sobacı çırağın — Bir türlü şu boruyu tamir edeme- €n, ne terbel çocukmuşsun. Küçük çırak ses çıkarmıyor, işine ba- kıyordu. Borunun tamir edilecek yerle- rini tamir etmişti. Artık çok az işi kal- mışti. Önü dâ bir an evvel bitirip dük- kânına dönmek ve Bay Tınmazın kendi- sine söylediği sözlerin bir an evvel ar - kasını kesmek istiyordu. Hiç başını kal- dırmadan çalışıyordu. Pencerede duran Bay Tınmazın aklına bir şey geldi. He » men iİçeri girdi. Ve elinde bir kova su ile pencerede göründü, Bu bir kova suyu suların toplandığı hazneye döktü. Su haz- neden boruya geçti. Ve borunun altında çalışan küçük sobacı baştan aşağı sırsık- lam oldu. Bay Tınmaz bu hale kahkahalarla gül- dü. O kadar çok güldü ki bütün komşu- 'ar onun kahkahalarını duydular, Yalnız küçük sobacı çırağı sesini çıkarmıyordu. İçinden: — Çok güldün, şimdi aman diye avaz 'dığın zamanı da görürüz, di Bay Tınmaz güle güle etraftaki evler- den kendistne bakanları seyre başlamıştı. en islifade deki bahçe sulama hortumunu aldı. Hortamuan bir ucunu terkos borusu-| * İ | | TE | vermek na taktı. Öbür ucunu da borunun altına iliştirdi. Bu sırada bay Tınmaz da; komşularına küçük sobacı çırağını nasıl ıslattığını ba- ğira bağıra anlatır yorkon, kahkaha - larla — gülüyordu., Küçük gobacı su » yun — musluğunu birdenbire — açtı. Musluktan — çıkan sa bahçe sulama ti. Borudan yuka: hazneye — gelince fiskiyeden - fışkı - rır. gibi fışkırdı. Bay Tınmaz birdenbire sobacı çırağın - dan daha fazla ıslanıverdi. — Ay, bu ne hal? Diye yaygarayı kopardı. Bu sefer bu n komşuları gülmeye başladı- k sobatı çırağı da gülüyor: — İşte, diyordu, bana yaptığın azizliğin sevabı. Şimdi gülmek sırası, güldürmek sırası sende di hende! Renkli kitaplar Bazı hükümetler, hükümete ait bir iş İiçin tesmen izâhat istedik - leri zaman — kitap çıkarırlar. Bunla - rın isimleri sade - ce «Kitaptır.. Fa- kat hHer hükümete göre ayrı bir ren- gi vardır Fransa hükümeti, Sarı kitap; İngiltere hükümeti, Mavi kitap, Almanya hükümet; Beyaz kitap; İtalya hükümeti de Yeşil ki- tap neşrederler. F Geçen bilmecemizde Kazananlar 26 Haziran tarihli bilmecemizde yaramaz musluğu bir türlü kapatamıyorlardı. Ar- tık felâketler birbirini kovalıyordu. Çün- kü musluk, fena halde sıkışmış dönmü- yordu. İki kafadar hâdiseden fena halde ürkmüşlerdi. Fıçıda belki yüz tenekeye yakın su vardı. Boşa #kmakta olan musluğu kapıyamı- yacaklarını ve bütür. turşu sularının ki- lJere yayılacağım anlamışlardı. Metin, sırsıklam ıslanan arkadaşının daha fazla telâşa düştüğünü görüyor, onu teselli e- decek yerde muzipliğinden alabildiğine gülüyordu. Hâdisen'n vahameti aşikârdı. Hemen sokağa fırladılar. Bu defa ikisi birden makaraları koyuverdiler, Fasılasız gülü- yorlardı. Hâdise, gülünmiyecek şey de- ğildi. Gülüşmelerin arkası alınacağı yok- tu. Artık akşam yaklaşınca arkadaşını vine uğurlıyan Çetin de eve dönmü:; Annesi sokaktan gelmiş, vaziyeti anla - maşti. Oğlunun afacanlığını bildiği için sorguya çekmiye lüzum görmedi ve der- hal yakalıyarak temiz bir dayak attı. Biga orta okul son sınıftan Mehmet Ali Aydoz T ceğiz kazananların listesini önümüzdeki pazartesi günü neşredeceğiz. Eğer siz de bu tarihte bilmeceyi gön - dermişseniz derhal bir gazete alıp listede isminizi arayınız? Belki de Son Postanın güzel hediyelerinden biri size çıkmıştır. hortumundan geç- | rı çıktı ve küçük| | Resimti Hikâye — | Köpek hırsızları Köpek horsızı Bay Rakımın köpekle « rini birer birer kulübelerinden çalıyor. Bay Rakım hırsızı yakalamak için biy çare düşündü. Ve kulübeyi yere gömdürdü, kendisi de içine saklandı. Hırsız köpek kulübesi zannile gene köpek çalmak için geldi. Ellerini uzattı. Köpek yerine ellerin; | Bay Rakımın evvelce hazırladığı kelep çeler geçti. Bu çocuk ormenda kaybolmuştu. Yolu aradı bulamadı. Nihayet bir kulübeye girdi. Kapıyı kapadı. Evvelâ kulübede kendini yalnız hissetmişti. Fakat birden- bire etrafında bazı kimseler gördü. Çocuğun gördü iz? Eğer görürseniz, bunlara işaret edi bilecek misi ni bakalım siz de göre- sonra resmi kesip, bize gönderin. Bir kişiye bir futbol topu büyüklüğünde lâstik top, diğer yüz kişiye de Son Postanın küçük okuyucuları için hazırladığı güzel hediyelerden vere -