<8 Bayfa Garsonların 0/0_19 udavası Hesap pusulalarından © 10 un kaldırılmasına aleyhtar olanlar neler sölüyorlar? Garsonların, mukadderatları demek o- Jan «yüzde on» meselesi etrafındaki alâ- kâları gün geçtikçe biraz daha artmakta- dır. Garsonlardan - bazılarının iddialarına göre yüzde on usulünün kaldırılmamasını istiyenler, bizim tahmin ettiğimiz kadar az değildir. Bu husustaki neşriyatımız, hemen bü- tün garsonların, matbaamıza kadar gel- melerine sebebiyet verdi. Veşbiz, onlar- dan hangi birinin derdini dinliyeceğimizi şaşırdık. Matbaamıza gelen garsonların çoğu, büyük bir sevinçle karşıladıkları neşri- yalımızın, hayırlı bir netice vermesini temenni etmektedirler. Fakat bazıları, Garsonlar Cemiyeti rel- si Recebin, gazetemizde intişar eden di- lJeklerinden bazılarına muterizdirler. Dün görüştüğümüz garsonlardan Zeki, Garsanlar Cemiyetinin heyeti idare aza- larındanmış. O, cemiyet reijsinin sözlerine cevap verirken diyor ki: — Yüzde onun hesap pusulalarından kaldırılmasından ne garsonun, ne müş- terinin, ne de patronun kârı vardır. Müşteri, bahşiş olarak ne vereceğini bildiği için bu usulden memnundur. Çün- kü bu işin ölçüsü olmıyan mürüvvete bı- rakılması, müşteriyi müşkül vaziyete dü- şürmektedir. Müşteriye daha fazla konsomasyon yaptırıp, yüzde onu arttırmak, garsonun çalışma hevesini çoğaltmaktadır. Bundan da hem garson, hem müşteri, hem de patron kâr etmektedir. Binâaenaleyh, yüzde on garson hakkı- nın hesap pusulalarından - kaldırılması kimseyi hoşnut edemez, Fakat biz, bizim namımıza kesilen yüz- de on garson hakkının tam olarak elimi- ze geçirilmesini istiyoruz. Bunu yapsın- lar kâfi... İstanbulda üç sınıf garson, ve üç sınıf mMüessese vardır. Birinci sınıf garsonlar birinel sınıf mü- esseselerde, ikinci sınıf garsonlar ikinci sınıf müesseselerde, üçüncü sınıf garson- lar da üçüncü sınıf müesseselerde çalı- Şırlar. Bunların sınıfları, kendi eh! kendi kabiliyetlerine, tocrübele. - tayin olunur. Yüzde on garson hakkı mukabilinde çalışan birinci sınıf garsonlar, büyük iş yapan birinci sınıf müesseselerin. garson- larıdırlar. * N Maamafih, ikinci sınıf Mmüesseselerde de, yüzde onla çalışan garsonlar vardır. Geri kalan garsonlar, gündelikle, haf- talıkla, veya aylıkla çalışırlar ki, onlar zaten bu meseleyle çok uzaktan alâka- dardırlar. Bu meseleyle doğrudan doğruya alâka- dar bulunan birinci sınıf garsonların sa- yısı iki binden fazladır. Ve hakları ye- nenler de onlardır. Çünkü bunların çalıştıkları mücssese- ler büyük iş yaparlar. Bir bar garsonunun beş masaya hiz- met ettiğini farzedin ve farzödin ki, beş masaya da, memleketin en - hovardameş- Tep müşterileri oturmuştur. O takdirde, bar dansözlerinin de teşviklerile, © ma- salarda, şampanya, terkös suyu Bibi akar ve beş masanın müesseseye ödediği pa- ranın yekünu, en az 300, ve çok defa da 600 lirayı bulur. Altı yüz lira üzerinden müşteriden 60 Hra da garson hakkı alınır. Ve buna mukabil, onun eline verilen para ya dört, veya azami beş liradır. Unutmayın ki, bu vaziyette bulunan, ve hakkı müessese tarafından yenilen Barsonlar, az evvel de söylediğim — gibi, tam 2000 tanedir. Sorarım size, bir müessesenin, müşte- riden garson hakkı olarak aldığı parayı kasasına mal etmeye, ne hakkı vardır? *& göre yEzemcimİz v he sar n nni ada 3 Bacaksızın maskaralıkları: Tedbir Ve bu hareketin adı nedir? İşte, bizim istediğimiz, garsonların bu yüzden mağdur kalmaktan kurtarılma- larıdır! Gene Garsonlar Cemiyeti heyeti idare azasından bulunduğunu söyliyen, ve 'Taksim Belediye bahçesinin alaturka kıs- mında çalışan garson Haşan da diyor ki: — Bugün İstanbulda birinci sınıf 2000 garson vardır. Bu garsonların, çalıştıkları otellerde, gazinolarda, lokantalarda, barlarda yap- tırdıkları konsomasyon 24 saatta 30.000 lirayı geçer. Bu otuz bin liranın yüzde onu olan 3000 Tirayı, garsonların almaları lâzımdır. Fakat bu paradan garsonların eline 1000 lira ya geçer, ya geçmez! Halbuki, garsonlar, haklatı olan yüzde onü tamamen alabilseler, hükümete bir ayda en az kırk bin lira vergi verebile- ceklerdir. — Şimdi vergi vermiyorlar mı? — Veriyorlar... Fakat bazı mücssese- lerde, hakları olan yüzde onun ancak ya- rısını, hattâ dörtte birini ellerine geçire- bildikleri halde 120-130 lira kazanabilen garsonlar vardır. Bu garsonlar, 8-0-10 bilemediniz 15 lira aylıkla çalışıyor gösterilirler ve vergileri bu aylık üzer'nden verilir, Demek oluyor ki, garsonların vergile- rini müessese kesmese, onlar, haklarını tamamen alsalar, ve vergilerini kendileri verseler, devlet hazinesine de sen en az 500,000 lira kazandıracaklardır! Görülüyor ki, yüzde on meselesi sanıl- dığı kadar ehememiyetsiz değildir ve bu mesele üzerinde durulması, sade müşte- rilerin, sade garsonların değil, devletin de menfaatinedir!» Sirkecide «Bahçeli Büfe» gazinosu garsonlarından Yusuf ta ayni fikirde. O: — Biz, diyor, bundan iki sene evvel, Hava Kurumumuza müracaat ettik, ve dedik ki: Siz, bizim, hakkımız olan yüzde onları tam almamızı temin edin. Biz, eli- mize geçecek paranın onda ikisini, hattâ onda üçünü, Hava Kurumumuza bırak- amıya can ve gönülden hazırız'» Vakat maalesef, bu müracaat istediği- miz neticeyi veremedi ve biz de mağdu- riyetten korunmaktan ümidlerimizi kes- tik! Şimdi siz, bu ümidlerimizi diriltmiş bulunuyorsunuz. Bu sefer de sukutu ha- yale uğrarsak bir daha hiçbir şey bizi ümide kavuşturamaz! * z N, &. Baka; gilerin -— tahsiline iyet verilecek Bakayaya kalan vergi — tahsilâtına hâliye vergisi tahsilâtı kadar ehem - miyet verilmediği görülmüştür. Baka- ya tahsilâtının seneden seneyo devri doğru görülmemektedir. Tahsildarla - rın kâliye tahsilâtı kadar bakaya tah- silâtma da ehemmiyet vermeleri ve der hal tasfiye muamelelerinin neticelen - dirilmesi alâkadar dairelere bildiril - miştir, Gazete ve mecmua sahiplerinin nazarı dikkatine İstanbul Basın Kurumundan: İstanbul - da çıkan bütün gazete ve mocmua sahiple- rinin bir yıllık vasati kâğıt Ihtiyaçlarını 21 Haziran 1937 pazartesi günü akşamına ka - dar Beyoğlunda İstiklâl caddesinde 42 nu - marada İst. Basın Kurumu kâtipliğine tev - di etmeleri veya posta ile taahhütlü olarak yollamaları. Kullanacakları kâğıdın, içinde 70/100 odun hamuru bulunan tilizranlı kâ - Bit olacağını ve bunu başka yerde kullar « muıı:ıl_.!ı_ğu Made etmeleri lâzımdır. Kızılaya üye devşirme haftası bir temmuzda başlıyacaktır. Bu hâyırlı kuruma âza yazılmayı ihmal etmeyi. niz. Japonyada ÖOlimpiyat Hazırlıkları Ön ikinci olimpiyat ” müsabakalarını üzerine- alan Japonlar Berlin olimpi - yadı esnasında başladıkları hazırlığa azami sür'at vermiş bir haldedirler, Berlin olimpiyadını kırktan fazla mütehassıs gözile tetkik ettiren Japon- ların Tokyodaki olimpiyadı, Çin işi, Japon işi şeklinde şayanı hayret bir surette yapacaklarını Berlinde bulun- duğumuz sırada yazmıştık. Bugünden bir çok işlerini yoluna koymuş olan Japonların olimpiyad hak kında çıkardıkları broşürier birer bi - rer gelmeğe başladı. Stadyom 100,000 kişilik olacakmış. Kış olimpiyadı 26 nisanda başlıya- cak, Olimpiyad ayunları 1940 bir a - ğustosla başlayacak, 16 gün sürecek - tir. Yüzme havuzu 50X22.3 eb'adında yelken, , bisiklet yol lar, ekzersiz için hazırlık - Basketbol, jimnastik, yerleri, ol!impiyad köyü lar başlam Olimp! Ankara Gençlerbirliği ile Güneş karşılaşıyor Milli küme maçları gelen Ankara Gençler Bi bü akşam beşte Güneş takı sim stadında karşılaşacal miteye reis olarak seçilrr İstanbula e Tak- Maraton koşusu için bir teşelbüs | Memlekette bugüne kadar ihmal e“ dilmiş olan Maraton koşu tizm hareketlerinin iç Atletizm Federasyonu İ: takası nezdinde bir teşe tır. Bu teşebi yesk leri yedi şenedenberi Balkan oyun'a - rinda het Mmilletin iştirak etti sabaka karşısında seyirci kalmak vuzi- yetinden kurtulmuş olacaklır. Atletizm Federasyonu — mıntakayu jverdiği bir raporla maraton koşusu i - çin aşağıdaki programın tatbikini tica etmiştir: Üç muhtelif mesafe üzrinden ya - pılacak maraton koşusu yirmi, yirmi beş ve otuz beş kilometre olacak bu mü sabakalarda iyi derece alanlar sekizi ci Balkan oyunlarına iştirak etti lerdir. Bu müsabakalarda derece alan at « letlerin birincilerine — kupa, ikınciden beşinciye kadar gelenlere de matalya- lar verilecektir. Festival günleri için spor “hazırlıkları Ağustosta başlayacak olan İstanbul festivali için belediye taralından ge - niş bir program hazırlanmıştır. Bu mü nasebetle hazırlanan programa güreş, su sporları, tenis ve fulboi hareketleri konmuştur. Güreş için Finlandiya ve Estonya - dan iki takım getirilecektir. Su sporları programı Boğazı geç - mek ile sür'at yarışı ve kürek muka - vemet yarışı olacaktır. Futbol için Viyananın amatör muh- teliti gelecektir. Programı belediyeden bir hey'etle İstanbul mınlakası başka- nı idare edecektir, Galatasaraylıların ziyafeti Galatasaray ve Güneşle iki maç ya- |pacak olan Ankara Gençier Birliği şe- refine dün akşam Galafasaraylılar Be- bekteki lokallerinde — bir çay ziyafeti vermişlerdir. ği takim: | ahbaplardan biri, ge - çen akşam, beni tam beş kocadan boşan- mış bir haturcağızla görüştürdü. Şimdi, altıncı kocasilı iki yıldır gül gibi ge- | çinmekte olan bu kırk beş, ellilik kadına eski kocalarından niçin ayrıldığını sor - dum. Biraz sıkıştırınca anlatmıya vazı oldu. Anlattıklarını aynen nakle devam ediyo- rum: Dördüncü kocamdan niçin dı. Elli, elli beşlik vardı. Önce, nedense kendisinden mış olan iki karısın- dan kalma ikisi kız, İkist oğlan dört ço- cuğu vardı. Kızla oğlanın biri büyükce oldukları için gündüzleri fabrikalarda işe gidiyor; geceleri de evin ayrı kat sayılan bir yerinde yatıyorlardı. Öteki iki kü ite gelince bunlar da ilkmektebte okuyor- Tardı. Herkes onda çoz para olduğunu söy- ledikleri zaman önce ben Inanmamıştım. Fakat, kendisine vardıktan sanra onun şurada burada saklı binlerce lirası oldu- Runu iyice sezmiştim. Fakat bu kadar " | zenginliğine karşı inadına da o kadar de- mir dövenin biriydi Ön paraya on düğüm vurmak: İşte bu- nun bütün zevki, keyfi, eğlencesi, hayatı bu idi. Kendisinin de, çocukların da ancak bi- Yer kat bayramlıklardan başka bütün üst- leri, başları yamalar içinde idi. Evde her sabah bir büyük tencere fasulye, yahud 'spanak veya patlican öğle ve akşam ye- meklerinde bu tencere, olduğu gibi sof - taya getirilir. yanı sıra da koca bir çanak turşu veya salala oturtulur, tıka basa bün- lar yenir ve bütün günlerimiz böyle ge- çerdi, Sabah kahvaltıları hep zeytin, soğan, bazan beyaz peynit ve bir koca sema - verde kaynatılan çayla geçerdi. Fakat bu. na çaydan zıyade renkli ve tatlıca sı - cak su demek daha uygundu. Herifin kibritciliğinden dolayı eve hiç de misafir gelmezdi. Ben ona vardıktan sonra komşulardan tek tük safa geldinize gelenler oldu ama bu yüzden ben bir hay- li haşlama yedim. Çünkü bu gelenlerle pi- şirdiğim kahvelerin hep birer birer he - sabları soruldu ve pişirilen bu kadar kah- venin hep israf oldugu yüzüme haykı - rıldı. Doğrusunu isterseniz burada çek - tiğim azabı, öteki üç kocamdan hiç biri- nin yanında çekmemiştim. Nihayet, ol- du olacak, bari herifin ağzından girip bur mundan çıkarak şu altın babasını biraz sızdırayım! dedim ve kadınlığımm olan- co zekâ ve inceliklerini kullanarak ken- disile zoraki yaşadığım ilk yıl içinde 6- nun ne eziyetlerine, ne zahmetlerine, ne akıl ve hayale gelmez işkencelerine da- yanarak kendime iki altın beşibiryerde yaptırıp onları annemin sandığına aşıra- bildim, Ne yalan söyliyeyim, bu evde benim bütün ümidim, bu baş belâsı herifin bü - tün cefalarını çekip çilemi doldurmak ve BEŞ KOCAMDAN NİÇİN AYRILDIM? Beş defa evlenen bir kadının hatıraları Nakleden: Osman Cemal sonra... Ah, nasıl söyliyeyim, bilmeni af TW n Evet sonra bu herifin ölümile Mf İxonup âhır ömrümde biraz rahat | mek! 4 | — Bunun için ne kadar dişimi nkil"'," | seniz... Lâkin herif öyle kolay kolaY geğ' *| girdiyacak seye benzemiyordü. İ sağlam bir gövdesi, kilise direği Bi | sesi vardı. pe Bir mesele daha vardı ki Iıumd'm nim en çok boynumu büken o İdk rifle evlendiğimizin yılına vırmndn:ı# de erkek' çodlığumuz - dünyaya gel Ah o çocuk, ah o çocuk ...İşte beni Dü henneme bağlıyan en çok o idi. 4? ben çoktan huradan kıçaıdım—ikw yeni çocuğunu şimdi sözde öteki) ! çok seviyor gibi görünüyordu. Fakat da, sırada hiddetlendikce de: — Çocuk oldu da ne oldu sanki ya bir masraf kapısı çıktı! Diye bar bar bağırıyordu. l Bski- karılarından olan dört ÇO? ğ iki küçüğün eskilerini bozup bozüP Y iş | ye yapmamı söyliyen bu herife bİF a çıkıştım: — Yahu, sen çıldırdın mı? Onlanıf zulacak nesi var ki bozup da bullâ payım? Zavallıların bütün giydikleri © | şandıkları zaten yamalar içinde! Vay efendim, sen misin bunu gym i herif bu cevaba fena halde kızıp Ö4 Yiya şetli köpürmesin mi? O gece biz bİF "g Ba bir kavga... Derken iki üç gün ?' j dargınlık... Arkasından fabrikadâ- VA şan büyük oğlanın ortaya çıhw M sele... Bu mesele de şu idi: Bir g©€ " koca biz uyurken oğlan, öteki U“'ı#. zim tarafa geçmiş, sandık odl”n'g#. uydurduğu bir âanahtarla sandığif ni açmış, bahâsının kirli çıkııılınnî;,j FİNİ aşırmış! ve bu aşırılan kirli ti $ içinde yüzden fazla altınla bir hâf' müş para varmış... )Jı İş, bir hafta sonra herif, paralarıf! * yf iarken meydana çıktı ve o gün eviğ altüst oldu. # Araştırma, soruşturma, bilmem n.* lân derken herif bütün şüphelerifi” yt yük oğlunda olduğunu söyledi. OB hayli sıkıştırıldı, o inkâr etti. # Fakat, sonunda paraları onun #;p rada burada yemeğe başladığı Af 'df izim altin babası ortayâ — Bu oğlan, bu paranıp yerini "_]::: di, bunu kendisine sen öğrettin Kf bu işi ortaklama yaptınız! Benim zerre kadar alâka Ve m'lü; tm olmıyan bü meseleye İW de karıştırması zaten hiç de hü$ ”V' aramızı büsbütün açtı. Nihayet yadi de pek dallanıp budaklanan bü üÜzerine aramızda müthiş bir dövüş oldu ve bir kış gecesi karli herif beni kucaklayınca sokaktan ya fırlattı. bdp' Vakığ, sonra bu işden dolayi :m, yal ni buldü, suçlü çıktı, ceza 3"_'” yuf” para eder ki bu iş benim o cihet! tulmama sebeb oldu. bi ” , . O ğ çi kı;::.y gıştif