Benim babamı ta- nır masinız? Sorüyo- Tüm size, Yüzüme ba- kacağınıza cevap ve- rin.. Ya: — Evet! Yahut ta: — Hayır! Deyin, yahut ta: — Evet, hayır! Deyin.. Yok yani bir kişi: — Evet, hayır! Diyocek manasına söylemedim. Yani ta- nıyanlar: — Evet! Tanımıyanlar da: — Hayır! Diyocekler.. Baka - yım bakayım ne de - diniz. Hayır? M Pekâlâ öyley- se ben tanıt. nim babam tır. Avukat nedir bi- lir misiniz? Her halde bilmezsi - baba « ne olduğunu bilebilesiniz. Amma ben bi- liyorum. Avukat mahkemeye gidermiş. Kendisi için değil ha, başkaları için, Bil- mem neden, ayaklarına mı üşeniyorlar, yoksa babama acıyorlar da para kazan- sın diye midir; nedense bilmiyorum.. İşte onu kendilerinin yerine gönderiyorlar- mış. Ben babamın avukat olmasından hiç te memnun değilim, babam avukat olma- malıydı. Doktor mu? Yok yok onu da is- temem.. O da fena.. Hem daha fena.. Şim. di ne ise arada sırada doktora götürüyor- Tar, Babam doktor olsaydı böyle mi ya. Hergün bakacak, dilimi çıkarttıracak, Kkarnıma basacak, sonra da hergün bir başka acı ilâç verip içirecekti. Benim ba- bam ne olsaydı: — Zabit — Kâtip! — Eczacı! — Tramvaycı! — Otomob'ici! — Marangoz! hayır bunların hiçbiri olmasay- hattâ şekerci, çikolatacı bile ol- duğunu istem “— Ya ne MoNo Babam Oyuncakc ı“'“ Diye soruyorsunuz. Ne olsaydısı da var mı; oyuncakçı olsaydı. Hele düşünün babamın kocaman bir oyuncakçı dükküâ- ni olacaktı. Oyuncak atlar, oyuncak de- veler, oyuncakların envar, enva: envar Artık ben hiçbir gün babamın dükkânın- dan dişarı çıkmazdım. Sabah oldu mu ben dükkânda bütün oyuncaklar karşım- da oynardım, oynardım, oynardım. — Bıkardın! Diyeceksiniz. Hiç bıkar mıyım? Oyun- cağın birinden bıktım mı öteki var. Öte- kisinden bıktım mı daha öteki duruyor. Hem şimdi babama faydam dokunmu- yor. O zaman faydam da dokunurdu. Dükkândan oyuncakları ben satardım. Tabii her oyuncağı değil.. Meselâ benim oynadığım, sevdiğim oyuncakları alıko- yardım. Nasıl mi alıkoyardım. Bundan daha kolay ne vardır ki.. Dükkâna benim kadar bir çocuk anne- sile boraber girdi değil mi? Ben hemen onlara karşı çıkardım. Çocuk: — Oyuncak at isterim. Derse, ben de oyuncak atları kıyıp ve- Temiyeceksem. Çocuğa: — Peki! Derim.. Sonra annesine dönerim, çocu- ğun işitemiyeceği bir sesle: — Bayan, çocuğunuz at istiyor amma kevererA Ti AAA AAA AYA Bir çift İSKARPİN Resimde, bahçe i- çinde güzel bir. köy evi görünüyor. Bu €v daha güzel görünebi- lir. Bunun — için res- min münasip renk- Terle . boyanması lâ- zımdır. Haydi bu işi de siz yapın boyayın. Boy an sonra Testmi kesip bize gön- derirseniz bir kişiye bir çift yazlık iskar- pin, bundan başka iye de ayrı ay- güzel hediye- Bu he- diyeler arasında Son ( Postanin — bilmecede kazanan küçük oku- ğ yucuları için yaptır- 5 miş olduğu üstleri «Son Posta yazılır aynalar, diz Veriyoruz n ASA fırçaları, bardaklar, ve kalemtraşlar da vardır. VZ ŞŞ Z bu atlar biraz çü - rüktür; kırılır.. Size fil versem. Derim, — çocuğun annesi, oğluna atı a- maz, fili alır! Sevme- diğim fil gider, sev - diğim atlar kalır.. Babam oyuncakçı olsaydı daha bir iyi ftarafı vardı. Oyun - cakların bir kısmını eve getirirdim. Ma - halledeki bütün ço - cuklar beni kıskanır- lardı.. amma ben on- ları da korurdum. Onlar dükkâna gel - diler mi? Kendileri - ne şöyle fenaların - dan birer tane oyun- cak verirdim.. Hem yalnız çocuk- lara değil, size de ve- rirdim. Niye güldü - Nüz.. Siz çocuk değil Misiniz? Oynamaz — maısinız? Lâf ben bilirim.. An neler babalar çocuk- larına aldıkları öyuncaklarla evvelâ ken- gileri oynarlar.. Haydi haydi gevinin! Ha ha.. Ne diyordum. Sevinin dedim amma sevinemiyeceksiniz de. Babam oyuncak- çi değil ki.. Avukat! ” * * Fare do: tu bir kedi Bilirsiniz ki, kediler farelerin düş - Mmanıdır. Fakat şu gördüğünüz ke - di de acaba öyle mi? Hayır, bu kedi fare dostudur. Dikkat — ederse - niz tam Löğrü . nün üzerinde 4 harf vardır. Bu harflerin hepsi birden MİCE olarak ©- kunur. Mice kelimesi ingilizce (fare) demektir. İşte bu kedi doğuşundanberi üzerinde (fare) kelimesini taşımakta- dir. Bay Kurnazoğlu otomobiline blnmu.ı $ ı Olsaydı Oyuncakla | , HEM MERAKLI HEM FAYDALI Eski zamanda Bu resmini gördüğünüz araba, şehirler arasında trenler işlemiye başlamadan ev- vel kullanılan nakil vasıtasıdır. * En büyük kavun Bir kavun ne kadar büyük olabilir tah- min edersin'2?.. Amerikada bir - çiftçi tam altmış Üç kilo gelen bir kavun yı tiştirmiştir. Bu kavunu ayrı ayrı dilim- lere ayırmışlar ve altmış beş kişiye da- ğıtmışlardır. ’ Deniz suyundan altın Denizlerin suyundan altın çıkarmı imakânı vardır. Fakat © kadar masraflı caktır ki. Çıkarılan altın, yapılan masrâ” fi hiçbir zaman korumıyacaktır. Fakat şunu da düşünmek lâzımdır ki.. denizle” rin suyu pek fazladır. Ve eğer deniz S” yundan altın çıkarmak ucuza maloisay'di N | milyarlar kıymetinde altın denizden yt * Dünyadaki para Bütün dünyada bulunan paranın YE” künu ne tutar bilir misiniz? Bunu hestP” hyanlar olmuştur. Eğer bütün dün; $ ki paralar bir araya toplansa, mecmuü milyar lira edecektir. * Yıldızla. Son zamanlarda bir heyetşinaş dünyü” mızdan görülebilecek yıldızların &a şöyle tesbit etmiştir. Bunlar otuz milyardır. Dürbünsüz OlA” rak gözle görülebilecek olanların 54Y7* da altı bini geçer. saerrerersr AA AA AA AAAsAsAAAA AAA LASAAARAAAAAAAAAAAAAAAAAAA” Meraklı Bir Eğlence Bu üç kedi su anlamak zün boylu meğe hacet yok. He- men elinize bir kur- şun kalem alın, Re- düşün - simdeki rakamlar - dan | numaradan başlıyarak 55 & ka « dar durmadan çi zin. $$ e gel zaman elinizi kaldı- rın, bakın. Göre - lerle ortaya sevim - i, güzel bir mahlük çıkmıştır. Hoşunu - za gitti değil mi?, İşte üç kedı ile fa - rTenin arasında du - ran mah'ük bu... Bu eğlenceyi ken- di kendinize yaptık- c tan sonra bir lâstikle gaye: nafif olarak çizdiğiniz çizgileri siliniz ve arka * daşlarınıza da bu eğlencey! — Aman bayım sakın ileri doğru gi- şehir haricinde gezmiye gidiyordu. Karşı-| deyim demeyin, tabancalı bir hırsız yol- dan gelen bir otomobildeki bay, Bay Kur- nazoğluna! — Dur! Diye bağırdı. Bay Kurnazoğlu durdu. — Ne var bay? cunu otomobilin fenerlerine taktığı lâs- tiğin tam orta yerine tutturdu ve öbür veunu hırsızın burnuna çevirdi. Listiği bütün kuvvetile çekti. Ve bıraktı. Hırsız neye uğradığını anlamadan sırığın ucü da bekliyor. Herkesi soyuyor. — Ben giderim. — BSizin de tabancanız var galiba! — Yak ammia ben korkmam. Bay Kurnözoğlu hemen - otomobilden burnüna çarptı ve burnü — yamyassı kan içinde yere yuvarlandı. Tabanca e- linde fırlamıştı. Bay Kurnazoğlu otomo- bilden atladı. Hırsızın yere düşmüş ta- bancasını aldı. İbine gideceksimi aşağı atladı. Yedek iç lâstiği çıhttrz tomobilin fenerlerine taktı. Sonra nın kenarındaki yere gömülü M birini aldı ve otomobiline koydu. batr Yola çıktı. Hırsızı gördü. Elinde tâ cası yol ortasında bekliyordu. BAY nazoğlu onu görür görmez sırığın bi yr W krl” — Haydi, dedi, şimdi önüme dÖ$ kola gideceksin. Amma buna dâ gene talihin varmış. Karakola dâ