| Kİ vi Âyandan kamış kalemi D Es-ki Âyan Meclisinin İçrüzü —| kaldırmak mesele olmuştu Ayan knlemleriniîı belli başlı simaları; Başkâtip İsmail Müştak, muhasebeci İsmet, Necip, küçük İhsan, Etem Hidayet Beyler Âyana intisap ettiğim zaman kısa bir müddet encümen kaleminde çaştıktan sonra tahrirat kalemine geçtim. İşin en parlak ve şık tarafı, vazifemin mübey- yizlik olması idi. Mübeyyizin vazifesi, en son kanuniyet kesbeden lâyihayı tebyiz etmekti. Bu lâyiha, padişahın tasdikine iktiran ettikten sonra kanun halini alır- di. Dünyada her şey hatırıma gelmişti; fa- kat bir gün gelip te benim berbat ka - ligrafimle yazılan kanunların <huzur» a kadar çıkacağını hiç düşünmemiştim. Benim yazımın çirkinliği, belki bana ait bir kusurdur, yabut değildir, fakat &- yyan dâiresi, böyle hüsnühattan mahrum bir adama niye «mübeyyizlik>- gibi şekil noktai nazarından hayli nazik bir işi tahmil etmişti? Yahut sadaret ve saray nasil olmuştu da: «Yahu! Şu kanunları biraz hüsnühat sahibi bir adama yazdı - rın!..> dememişti, hâlâ mütehayyirim... Hamdolsun ki bu vazifede çok zaman durmadım, kısa bir müddet zarfında mu- kabeleciliğe terfi ederek Şu berzahi iş- ten kurtuldum. Türk mürekkebi, kamış kalem, rıhdanlık © vakitler âyanda yalnız siyah 'Türk mürekkebi kullanılır, münhasıran ka - mış kalemle yazılır ve yazılar rıhla kuru- tulurdu. Bu usulü, ilk âyan reisi Sait Pa- ga tesis etmişti ki, Ahmet Rıza Beyin ri- yaseti zamanına kadar devam etti. Âyan meclisine ilk defa blöblek diyerek hâlen hepimizin kullanmakta olduğumuz Av - rupa tarzı mürekkeple demir kalemi ve şünger kâğıdını Ahmet Rıza Bey soktu. AÂyan meclisinin memurları AÂyanın kalem ve idare teşkilâtı deyip te izam etmeyin; çok dar bir kadroda idi: Encümen, zabtı tahrirat ve evrak:.. İşte o kadar. Bir de bunun haricinde bir tek muhasebeci ve memurlu bir muha - vebe, bir mutemet, muhafız ve serkomi- » şimdi vekâlet ve muallimlik yapıyor -, encümen kaleminin müdürü İsmail Müş- taktan sonra âyan başkâtibi olan mer - hum Sadi Bey, tahrirat ve eyrak kalem- lerinin müdürü de mütarekeden sohra Suriyede ikameti ihtiyar eden Abdüllâ- tif Beyden Mbaretti. Bu manzume ve teş- kilât, âyan başkâtibi İsmail Müştak Be- ye merbu'tu. AÂyan başkâtibi İsmail Müştak İsmail Müştak, zekâsı, fevkalâdelikle tavsif edilecek derecede; kalem kudreti, yüksek mertebede; herkes hakkında aza- mi hayırhah, çok demokrat, daima genç ve zinde, Türk edebiyatına hakkile vâkıf olduğu kadar fransızcası da çok kuv - wetli bir insandı ki onu, bir çok âyan â- zısından tutunuz da bütün kalem teşki- Iâtına kadar herkes, bir âmir gibi değil, Hir arkadaş gibi severdi. Şu satırları ya- zarken onun, göz kamaştırıcı birer si - yah elması andıran parlak gözlerini hâlâ karşımda görüyorum. Onu hiç tanımıyan bir adam bile onun gözlerile karşılaşmak- la gözlerinin bir zekâ güneşile tutuştuğu- nu hisseder. Lisanımızda «kurt tüyü» de- nilen bir' tabir vardır. Bu tabirin mevcu- diyeti kabul ve tasdik edilirse, muhakkak ki Müştakta bir kurdun tüyü değil bir sü- rü kurdun tüyü mevcut olduğunda te- reddüt etmemelidir. Âyan holünde Müştak Beyi bekliyenler Müştak için «berkes hakkında azami hayırhahtır. demiştim. O, herkes hak - kında hayırhah olduğu kadar tanıdığı da goktu. Kimseye karşı yüzü tutmazdı. O- nun için kendisine vaki olan her müra - €aate müsbet cevap verirdi. Bundan do- layı bazı günler âyan holü Müştağı bek- liyenlerle dolar, gözler, onun kapısında, çıkmasını beklerlerdi. Müştak, iş icabı çıkmak lâzım geldiği taktirde odasından çıkar, kendisim bek- liyenlerden yanına sokularlara — güler yüzle başını sallıyarak «hay, hay!..» der ve bundan ümitlenen zavallı adamcağız bekler dururdu; tâ lâmbalar yanana ka - dar... Lâmbalar, yanar, daire boşalır, te- mizlik başlar; fakat adamcağız ve adam- İsmail Müştak Mayakon cağızlar, hâlâ beklerler ve nihayet oda- gılardan onun gittiğini öğrenirlerdi. Müş- tak Bey, ne zaman gitmiştir? Ne zaman bu kadar gözlerin muhasarasından kur - tularak çıkmıştır. Bundan herkes müte- hayyirdi. Zabıt kalemi müdürü Raşit Bey Mek - tebi Mülkiye mezunu idi. Çok iyi kalbli; fakat çok vesveseli idi.. Sadi Bey, ka - lender, deryadil bir adamdı; ufak tefek gürler yazardı. Abdüllâtif Bey ise bir kutu gibi sımsıkı kapalı idi. Onun kafası ne düşünüyor, nelerle meşgüldür; bunu hiç kimse anlıyamazdı. Bunların haricinde âyan kalemlerinde belli başlı olarak göze çarpan simalardan birisi, şimdi Anadolu ajansında bulunan Necip, zabıt kaleminden Anadolu ajarsı sabık müdiri umumisi Etem Hidayet, gene zabıt kaleminden şimdi Anadolu Ajansın- da bulunan Küçük İhsan, evrak mümey- yizi Hayri, sonra âyan muhafızı yüzbaşı Nafiz, âyan serkomiseri Ahmet, âyan mutemedi Cemal ve nihayet âyan muha- sebecisi İsmet... İsmetten en sonda bah- sedişim, «ekâbirin bezme en son gelen « lerden» olmasıdır. Muhasebeci İsmet İsmet, şimdi Beyoğlu evlenme memu- rudur. Bundan evvelki bir yazımda da söylediğim gibi muhasebeci olduğu için âza ile en çok teması olan da pek tabil idi ki İsmet Beydi; mükemmel bir idare adamı idi. Asla kızmar, herkesi güler yüzle karşılar, Lokman hekim gibi her derde deva olmak isterdi. Daha o vakit- ler bile beyaz denecek kadar kır saçlı idi. Hoşsohbetti. Neciple Küçük İhsan Şimdi Anadolu ajansında bulunan Ne- cibe gelince: Her manasile nev'i şahsına münhasır bir insandı. Ben onu görüş ve konuşuş noktasından biraz Neyzen Tev- fiğe benzetirim. Nasıl neyzenin ağzında kelimeler bir yıldırım kudret ve kuvve- tint alırlarsa, Necibin ağrında da keli - müiler bir topuz şiddetini alırdı. Onun kendisine mahsus bir argosu vardı. Sonra girgindi, pervasızdı, sağına soluna bak - mazdı. Herkesin boğazında dokuz boğum olduğunu söyledikleri halde ben, eminim ki Necip, bu toktadan boğuzı tek boğum- lu olmak itibarile bir hilkat galatıdır. Şimdi Neciple birlikte Anadolu ajan - sında çalışan Küçük İhsana gelince: Onun, bir radyo anteninden farkı yok- tu. En ince, en gizli havadisleri alıp bul- makta harikulâde bir ihtisası vardı. Âde- ta havadis ve siyasetin kâhin ve mübeş- şiri idi. En mahrem havadisler, İsmaıl Müştağın kulağına gitmezden evvel o - nun kulağına ulaşırdı. Ve bunların yüz- de doksan sekizi hemen hemen dalma doğru çıkardı. Bütün âyan memurlarını bir araya toplıyan küçük oda! Mutemet Cemal, âyan muhafızı Nafiz, ve âyan serkomiseri Ahmet.. Bunlar âdeta bir sacayağı teşkil ederlerdi. Cemal Bey- lı"'bvymin ceyyit havasile yetişmiş gür- | büz, hergül kıyafetli bir zat, Nafiz baba- can bir zabit, Ahmet ise melek kadar sâf bir komiserdi. Cemalle Nafizin masaları karşılıklı idi. Ahmedin odası, asıl ana dairenin haricinde olduğu halde Cemalle Nafizin cazibesi onu da bu küçük odaya 8nci Atletiz Bayramı pazar Günü yapılıyor w* Ankara ve İzmir etletlerinin da iştirak edecekleri bu müsabakalar bize eskilerin yerini tutacak olan genç atletleri tanıtacaktır İstanbul atletizm bayramının seki - zinci müsabakaları pazar günü Bebek- te Kollej sahasında yapılacaktır. Sekiz senedenberi muayyen tarihte yapılan bu müsabakaların en büyük hususiyeti artık tamamile kökleşmiş o- rekse alâkadar meraklılat için bir an'a- ne halini almış olmasıdır. 207 atletin iştirâkile iki hafta evvel yapılan bu müsabakaların seçmelerin- de finale kalmak suretile muvaffaki - yet gösterenlere mahsus olan bu mü- sabakaların finalini, yeni atletlerin el de edecekleri güzel dereceleri heye - canla bekliyoruz. İstanbul atletlerine mahsus olan bu müsabaka, Ankara ve İzmirden davet edilen atelilerin iştirakile de ayrı bir hususiyet ve ehemmiyet kazanmakta- dır. Atletizm federasyonunün yakından alâkadar olduğu bu müsabakaya An - karadaki şampiyonada iyi derece alan atletleri iştirak ettirmek gibi güzel ha- reketi de ilâve edilecek olursa bu sa - hadaki memnuniyetimiz bir kat daha ümüş, müsabakalar bu bakımdan da hususi bir ehemmiyet kazanmış olur. Büyük müsabakalarda görülen ve beklenen bir intizamla hazırlanmış olan saha üzerinde, işe verilen ehemmiyeti müdrik bir şekilde hazırlanmış vaziyet- te bulunan atletler de sahada dağacak rekabetten istifade ederek bize iyi de- recelre göstereceklerdir. 30 mayıs mü- sabakalarının büyük manası da bu su- retle kendi kendine meydana çıkmış o- Tacaktır. Yüz metre hareket hattında toplana- cak Halük, Nazmi, ve İhsandan, &00 metrede Receb ve Galipten, günün gü- zel derecelerini beklediğimizi gizleme- ğe mahal yoktur. Disk ve gülle atma Ççemberinin emekdar atleti Veysi ile atlama havuzunun en kiymetli atleti|, Pulat da muvaffakiyet temin edecek atletlerin başında bulunan simalar - dır. Atletizm kadromuz pek kat'i olma- makla beraber yeni kadro eskilerin yerlerini tutmağa namzed olacak yeni atletleri de bize tanıtmış olacaktır. Bebek sırtlarında yapılacak olan İs- tanbul atletizm bayramı mevsimin sa- yılı hareketlerinden biridir!. Cim Londos İskenderiyede bir İngilizi yendi Atina, 26 (Hususi) — Cim Londos|; İskenderiyede İngiliz şampiyonu Kan- tel'i çetin bir güreşten sonra yenmiş « tir. 65 dakika devam eden bu güreş es- nasında Londos iki defa yenilmek tehe Hkesine maruz kalmışlır. p Kalecikte belediye işleri Kalecik (Hususi) — Kasabamız bu yil bol suya kavuşacak, iki saat mesafedeki su demir borularla kasabaya akıtılacak- tır. Bu yıl kasabada yeni çaddeler de açılacaktır. Kasabada güzel bir bahçe Vvü- tuda getirilmiştir. Bütün yollar Tüküs lâmbaları ile tenvir edilmektedir. Kay - makam Ragıp Savaş kasabanın belediye işlerinin tanzimi sahasında muvaffakiyet gösteren belediye rejisi Ali Kalaça mü - |zaheret etmekte, bu sayede kasabanın imar işleri sür'atle irümektedir. çekerdi. Yalniz onu mu?.. Hepimiz, Ce- malin bu küçücük odasında toplanır, sa- atlerin nasıl geçtiğinin farkında olmi - yarak konuşur, gülüşür ve hasbihal e - derdik. Meclis toplanlısı senede dört ay olduğu için senenin sekiz ayını tatil ha- linde geçirirdik. İşte bu tatil aylarının hafta arasında âyana devam ettiğimiz günleri bu küçücük ve fakat şirin havalı odada karşılıklı sohbetlerle geçerdi. Â- yan muhitindeki arkadaşlar arasında daima karşılıklı bir hürmet ve vakar| vardı. Şahsi dedikodular bu muhite he- men hemen hiç i. Salâhaddin Enis SPORUN NELER (& Kral kupası maçında Sanderland galibiyeti nasıl kazandı? Yazan : Ömer Besim Sanderland saha ya çıkarken Bir aralık bando sustu. Sahanın orta-| kralının ve 93495 kişinin seyrettiği sına konan bir sehpanın üzerine beyazlar | maçtan sonra Sunderland'ın kuvvetli ? giymiş bir ihtiyar çıktı ve bütün halkı | kibi Prestonu 3-1 yenmesile bitti. hep beraber şarkı söylemeğe davet etti.| Kral kupasını kazanan Sunderland Artık mahşer yerini andıran stadda coş | mevsim en şerefli bir zafer kunluk azami dereceyi bulmuştu. geçen sene de birinci lik Şampiyonü "4 Bu ihtiyar zat işi son derece ustalık- | muştu. » la idare ediyordu. Yüzünü çevirdiği ta- Sunderland takımı finala gelinciy? pret raf şarkı söylüyor, elindeki programı ha- | dar yendiği takımlar gibi nihayet vaya kaldırıp salladığı zaman o taraftaki | tonu da mağlüp etmiş, ilk devı:_d;j hin kendi tarafına döndüğünü Şuyf seyireiler ayni hareketi yapıyorlar, uzak ” tan bu manzarayı seyredenler havalanan | Preston takımının bütün ümitlerini ,# | düşürerek büyük bir muvaffaki! çölr bir sürü güvercin görüyoruz sanıyorlar- kinei devrede”işi temizlemişti. dı. Şarkı son defa bütün stad halkı tara- fından birden söylendi. Artık tam yükü-| Bilhassa ikinci devrede oyuna 'nü almış olan stadda da 93,000 program | sür'atli başlıyan Sunderland ukıı;ğ kupa şampiyonu olacağı oyunun gİĞİS | den anlaşıldı. ' bir anda havada yükseldi. Maça bir hayli zaman vardı. Halk aza- Prestön takımının daha ziyade oynaması bu yaziyeti belli etti. mi neşe içinde iken bahriye muzikası sa- H hada yürüyüş halinde muhtelif parçalar | İkinci haftaym Preston takımı ":,5 lün verdiği yüksek maneviyatla ’* Çıktı, fakat yapılan ilk gol onların * sek cesaretlerini sarstı. BM Bir aralık oyunda o kadâr silik Ha başladılar ki artık meydanda ı müyorlardı : yt Sunderland merkez mubaciminin ’# dinci dakikada yaptığı beraberlik o# oyunun nereye gittiğini göstermiş © | g Sunderland sür'atli oyuna hııh"_“'g zavallı Preston'u evet söylediğim S::J müşkül vaziyetten sonra bütün ki ' ni kaybetmiş bir hale getirmişti. “ İki takım oyunâ #inirli bir ,eu!;/ Tamışlardı. İlk dakikalarda top S7f 4 çizgiye koştu durdu. Preston müdafaa yüzünden mııh"' lerini ihmal ediyordu. dı/ Halbuki Vembley'den kupayı ı’v' yıp Norda götürecek olan kendi A cimleri değil mi idi? Bilâkis onlar! ta unutmuşlardı bile. M Bir aralık Sunderlandın iki iç 0? ,' su âdeta nısıf sâahada vazitelerini yöF | ğa başladılar, Otuz sekizinci dakikada yaptlâh ton golü pek parlak bir goldü. Bu gol zeki bir muhacimin iyi İT yt yet almakla ne işler yapabili bat etti. Sol açıktan ortaya töpü sağ açık yakaladı. Sağ açık merkez muhacimin gelmesini bekledi ve pas verdi. İskoçların meşhur merkez M F. Odönel bu vaziyetin kendisi iÇift da en mühim bir dakika olduğun mış ve herkesin ümit ettiği g? fileri atlatarak uzaklardan aldığ' yf devam ederek kuvvetli bir vurusl" —| ağlara göndermişti. Otuzdan fazla trenle Norddat gelen Preston taraftarları çoktaP / dikleri bu sayıyı içten doğan biT karşıladılar. Preston hemen bir hücum dühbiieli, saydı belki bir sayı daha ' Nitekim iki dakika sonra merki) pf hacim büyük bir sayı fırsatı mp;",f çalmağa başladı. Bu sırada stadın üzerinde dolaşan tay 'yarelerin haddi hesabı yoktu. Bunlardan bir kısmı <yarın en iyi resimler bizde> cümlelerile gazetelere reklâm yapıyorlar, bir kısmı da Sanderland veya Prestonu alkışla diye levhalar taşıyorlardı. Bun - lar da klüpler tarafından kiralanmış tay yarelerdi. , Doksan dakika sürecek bir oyun için yapılan bu kadar karışık ve biribirinden güzel hareketler İngilterede futbolün iş- gal ettiği mevkii göstermeğe küâfidir sa- nırım, Kral, krâaliçe ve kralın davetlisi olan Misır krali çiçeklerle süslü locada görün- düler. , Kral stada girerken siyah ceket ve pan #alon giymiş, hakem, elinde top, yanında Ayni kılıkta giyinmiş, bayraklar ellerin- de yan hakemleri, onların arkasında ye- gil fanilâlar giymiş iki takımın kalecile- Fi, onları takiben bir kımızı beyaz çiz- | gili gömlekli Sânderland, bir de beyaz igömlek mavi pantalanlu Preston oyun - (cusu iki sıra halinde sahaya çıktılar. İki takım, Kralım locası önünde karşı- liklı dizildi. Bu sırada Kral aşağı inerek pahaya geldi. Putbol cemiyeti umum! kâ tibi Rons evvelâ Preston takımı kaptanı merkez muavin Tremllingi Krala takdim etti. Takım kaplanı birer birer oyuncu- Jarı Krala takdim ediyor, oyuncular Kra- lin önünde hürmetle eğiliyorlardı. Sıra Sanderlanda geldi. Usul üzere ta- kam kaptanı, sağ iç Karteri Krala tak- dım_eui. o da arkadaşlarını tanıttı. Kral marşı dinlendi. Hakem parayı at- jmuş ve oyun ilk defa üç dakika geç ola- Tak üçü üç geçe başladı. Maçtan bir güt sonra çıkan gazeteler kral kupasının ilk defa üç dakika geç baş- Jamış olduğunu yazdı. Pazar mektepleri hocaları -tarafındar. teşkil edilen Sunderland altmış sene ku- ypa arkasında koşmuş ve nihayot seneler- ,den sonra kupa talihi kendisine güler yüz Röstermiştir. İmparatorluk stadı olan Vembleyde oy- manan kupa finalinin uzun hikâyesi de bu suretle iki takım arasında oynanan o- yundan sonra kral ve kraliçe ile Mışır K x&k&â&*&k & kk A men akabinde yapılan bir gol yıldı. (Devamı 412 jnci ııııdd"“