* Son Pasta » pın tefrikası : 35 Endülüs Şövalyesi SAA Abdurrahman — Zabıta nazırının muavini Abdürrahmana tecavüz etmek istemiş, fakat gördüğü sert mukabele üzerine sersemlemiş ve sonra askerlerine “ Onu karakola götürünüz | ,, emrini vermişti Abdurrahman da, ellerini kalçaları- na dayamış.. o da onlarla beraber katı- katıla gülmeye başlamıştı. şövalye., veyahut, hayret istilâ etmişti. Bunlardan biri, Abdurrahmana eğilerek: — Aman, dikkat edin.. bu adam, za- bıta nazırının muavinidir. ,Korsan Peşinde Yazan : Celâl - Gengiz Haydud Buça Barbarosa dahalet etti Buça, geminin gü vertesinde iri boyu ve sert sesi ile bü - tün denizcilerin gö- züne çarpıyordu. Korsikalı hay - duüd Barbarosa yak- laştı: — Benden çekin- meyin! dedi. Beni himaye — ederseniz, size burada çok fay- dalı olabilirim. Don Petro beni çoktan - beri öldürmek ister, Ailesinden birini vurmuşla katil mtvdn'ıa çıkmayın « ca, şövalye bu suçu bımı ükledi. Hal - buki onun vurulan yeğenini ben öldür- |medim. Aramızda « ki gerginlik bundan ileri gelmiştir. sabık ve müteveffa kral hazretlerinin, mübarek ve muhterem at uşaklarının Demişti... Zabita nazırının muavinine gelince; şimdiye kadar hiç kimseden Barbaros, Buça'nın merd bir adam|ye AM » bazan da altı boynuzlu olduğunu ilk görüşüşte anlamıştı. Geceleri ağaç kovuklarında yatarız. .|nı ziyaret etmek üzere küme çizmecibaşısı.. her ne olursa olsun; işte bir kaç saat evvel dost olduğum bu zat, maslesef beni evinde misafir edecek ka- dar zengin olmadığı için, böyle bir şey- den bahsetmeye lüzum görmedi. Kadınlardan biri cesur davrandı: — İsterseniz, sizi otelinize kadar gö- e. Hangi mnldc kal ıvorsunuz’ nin ezberlett K. karşısında bir an sersemlemişti. Ve sonra, gürültülü bir kahkaha ile arka- sındaki askerlere dönerek: — Bu budala Berberi, ya sarhoş.. ya, mecnun... Sarhoş ise, bir daha bu kadar fazla içki içmemesi için çıplak omuzla- rına elli kırbaç vurmak lâzım... Mee - nun ise, timarhaneye göndermeli. Onu tutunuz. Karakola götürünüz. Emrini verdi. » öteki kadın söze karıştı. adüf. Tam bizim gidece- ğimiz yolun üzerinde, iverdi. Bu sefer de Abdurrahmana manın etrafını kuş; kahkaha atma sırası, Bu p ve kanlı ellerini nef , cevab verdi: gelmişt na memnun oldıu n tütfu * . Şu hal: — Asker efendil bileceğim. izin emrini ifaya başlamadan vam edehl_-ız. ona bir cevap vermeme müsaade et - in kulağına eğil-|menizi rica ederim... C: ıma gelin: |ce, zabit efendi.. ağzıma, bir dam jle içki koymuş bir adam de; nun olduğ memlek! elli kırb Bu; nasıl Berberi, böy den daha — Hayret!. le... Bir İspanyol asilzadı düzgün söylüyor. Öteki kadın buna cevab ver- stemişti. Fakat verememişti Söz- udaklarının ucunda kalmıştı. i adım arkalarından korkunç hoşsunuz. 1,4.44 o aar)ıu—ı_'un ..l'rıık gerek ki; bir Berberi gencini, askerin tevkife muktedir o- şını bile düşünemiyorsunuz. Şu halde, ben size halisane bir tavsi - siyede bulunayım. Bu koca şehirde za- bıta ina muavinlik eden efendinin, güzelce bir dayak yediğini halka ilân etmek rmı—rwn z, lütfen buradan çe- kilip gidiniz. Şu dilber İspanyol hanım- rı da bana yol göstersinler. Misafir - perverlik vazifesini ifa etsinler. Zabi velâ ellerin ! € | Çat ,,ışn Ş hr Arab zabiti dört B ; ç (1) h Arab askerini görünce bir|, — Aman Allahım şaşalamıştı, Kadınlar da korkula -| YAT rından birbirlerine sokulmuşlardı. Abdurrahmanın — şaşalar uzun | sürmemişti. Derhal tabii halini iktisap | etmişti. Sakin ve telâşsiz bir ifade ile cevap vermişti endi!,.. Müsaade ederseniz, li hesabıma cevap vere- yim... Bu men ete henüz bugün a -| yak basmış olan bir yabancı almak! yorum ki; Gotlar, herşey , bu memleketten nezak rmüşler, Ve, yerlerini sizin g bi kaba adamlara terketmişler... Yolu nu kaybeden bir yabancıya, yol gös - termek lütfunda bulunan şu iki dilber İspanyol kadının hareketini rezalet di- | ye tasvir ederseniz; kadınlara karşı bürmet göstermesini bilmeyen sizin gi- bi Şamlı zabitlere ne ünvan vereceksi- er misiniz?.. Ve, sen.. koca Ber- k rezalet unuz, galiba?... arında cilveleşmek, Halbuki hm.. derhi in, y, kadınlar!, sokak oört rın zamanına mahsustu, r, çoktan geçti. Hadi baka ğer kırbaç yemek istemezseni buradan de çevi « Bu sözler bana « Yemin eder |Tutun, Diye bağırmıştı. Dört Şamlı nefer, harbelerini kı tuklarının altına alarak, Abdurrahma- nı tutmak için ini uza Zabi size elleri — BÖTÜÖN ÖLKEYİi (D HERGÜN rif, fakat ı,m acı mu * da onları derin bir KLze İ (1) Küçük ve kısa mızrak, wı& ÜLKEYİ HER DMSİL görmediği bu cür'etkârane- mukabele | Dört Şamlı nefer, bir anda Abdurrah- | havaya doğru |* *|tifade ediyor — Burada kaldığımız müddetce ge- milerimiz sana ve adamlarına açıktır. Dedi. Barbaros herkesin haydud di- ye tanıdığı bir adamı boş yere himaye etmiyordu. Böyle korsan ve haydud ya- tağı bir yerde Barbarosun Buça gibi a- damları elde etmes Buça ile konu—mnı_s başladı: — Don Petro kaç yıldır burada ve olarak bulunuyor. — Sekiz on yildanberi.. — Yerliler ondan neden memnun gö- rünmiyorla: Sebebi meyvydanda. Kime x« k: <Petro bi nızda rttı P. gözü | şinde df'nm'l.(' ile nehir kenarına Neden onu başınızdan defetmi yorsunuz? — Gelen giden korsanl tarlar.. yanındaki muhafız vetlidir. Halkta silâh yok. muhafızlarına kimse karşı geler Barbaros, Buça'yı dikkatle dinliyor- c onu çok tü- onuşmayı uzatlılar, Petronun maiyetinde kaç muha- fiz var? İki e yakın.. — Bütün adayı-iki yüz kişi muhafaza ediyor? Buça güldü — Hayret e değil mi? Petro, çok kurnaz bir .ıu.m-d r. Korsikalıları birbirine tutuşturup uzaktan seyret - mesini çok iyi — Korsikalılar b'ın'ı sekiz yt amadılar mı? — Anlıyamazlar.. çünkü adanın her şesinde başka ırka m ile mi ldanberi demek, — Evet. Bu, bir tesadüftür. Eğer Korsikalılar bir ırka mensub olsala damarlarında bir milletin kanını ta salardı, çok çabuk birleşirler ve Pet- roya çoktan yol verirlerdi. Buça bun sonra Barbarosa Korsi- ka dağl: lan bahsederek: ğünüz tepelerin hepsin - de kan davasından kaçan insanlar gö çebe halinde arlar, dedi, eğer şöval- ye adada âdâletle çizilmiş bir kanun ilân etseydi, halk şim İ davasından çoktan kardeş gibi ya: — Sen de dağda mı yaşıyorsun? — Evet.. — Adamların var mı? — Kırk beş kişi kadar var.. — Epeyee kalabalık. Dağda ne ya parsınız? uça başını sallıyarak manalı bir üşle cevab verdi: — KN eriz.. limon, portaka! — Ya kışın..? — Tepelerden yamaçlara ineriz. 'Te- peler çok soğuk, yamaçlar mutedil o- lur. Bazan da gelip geçen çetelerle çar- r, onların mallarını, hayvanlarını a- hrız. Petro benden bile haraç almak ter. Doğda bileğinin kuvvetlile yaşıyan insanlar, şatosundan dışarıya çıkmı - yan şövalyeye vergi verirler mi?! Barbaros, Buça'nın yüzüne baktı. Korsikalı haydudun gözlerinin içi kin ve ihtiras kaynağına benziyordu. — İnsanlar birbirlerini konuşarak anlarlar, Buça! Görüyorum ki, sen mert ve r bir adamsın! Bana her İşeyin doğrusunu söyl — Zaten söylediklerim doğrudur. İs- terseniz y rden de bu bilirsiniz! Benim en büyük bir çok kimseleri istemiyerek dağlara kaçmağa mecbur etmişti. Ben de bunlardan biriyim . — Pekâlâ. Bizim kaptanımızı şu sahil- de bir köşeye gömmek istemişsin! İyi ama, biz buradan gittikten mezarını kaldırıp atmazlar mı? — Hayır. Çünkü, Korsikalılar kendi topraklarında suçsuz olarak ölen bir adamın mezarını, kendi - babalarının veya kardeşlerinin mezarı gibi muhala- Za ederler. Bu, onlar için dini bir borç- tur. Eğer bunu yapmazlarsa, memleke- te uğursuzluk geleceğine inanırlar. Bı.çanm arkasında duran bir kaç yer- li bu sözleri teyit edince, Barbaros, Sa-| Mih reisin gümülmesine razi oldu. O gün bu meşhur Türk deni İ sa- hilde bir kayanın dibine göm - ih reisin meza ROMATİZMA HÜ S Y Smır ve soğuk algınlıgından Üa gelen ee ağrıla Ü Ddi l e her eczanede ara yi sahile çıkıyorlardı. Barbaros, Korsikalı Buça ile M bir anlaşma yapmıştı: Türk denili f llmanda kaldıkları müddetçe Bu$f celeri bir Türk gemisinde ya Buna karşı kendisi Türklere allfi 4 kçılığı yapan korsanları tanıtâi Türklerin eline geçecek aliw Buçaya da bir hisse verilecekti. Türkler Korsikadan ayrılmadâfi | gün önce Buçaya haber veri et Buça Türklerden evvel şehri terk' adamlarile birlikte dağa ,ı—a.nl!“'nw Barbaros Korsika şövalyesile ##'ğ mak imkânını bulamayınca, Buçay? i|de etmek fırsatını kaçırmamışti. 9; Şövalyenin bulunduğu şehirde sikalılar hakiki adalıları teşkil efwj du. Biraz şimalde daha çok Ttal, ) vardı “:*;*19 Nöbetçi Eczaneler Bugece nöbelçi olan eczatıelef dir: İstanbul cihetindekiler: ’ | Aksarayda: (Sarım), Fenerde: ( mettin), Kşragümrükte: ıxrnı“' yazitte: (A#tıdor), Samatyada: [," Şehzadebaşında: (İ, Halil), n_vüP'“ ! met Atlamaz), Eminönünde: ( F || Kücükpazarda: (Yorgü, Gehreminti” (Nazım). Beyoğlu cihetindekiler: ** İstiktâl caddesinde: (cııııssı'“ 11 nejbaşında: (Matkoriç), ılııs niyo), Fındıklıda: —( Müst wj Cumhuriyet — caddesinde: rKürl $ Kalyoncukulluğunda : ( Zafiroil gi Firuzağada: (Brtuğrul), Şişlide: V Beşiktaşta: (Süleyman Recep). Boğaziçi, Kadıköy ve Adalarda: Üsküdarda: (Ömer Kenan), Sı!“ de: (Nuri), Kadıköyünde: ımdd man Hulüsi), Büyükadada: Heybelide: (Tanaş), // İ | | |