imam ) Ali Efendi de vardı. Fakat hepsinin hali feciydi — Paşa hazretleri!.. Arkadaşlar!.. fdar, metanetle beklemişti. Ondan son- Başlarınızı aşağı çekin. Şu belâ, üze-)ra, kendisini o kudurmuş dalgaların ü- rimizden geçip gitsin. zerine koyuvermişti. Bir müddet çal - Diye, söylenmişti... Fakat, daha bi kalandıkfan sonra, tesadüfen eline boş bir fıçı geçirmiş.. bu vasıta ile haya - sözler, onların felce uğramış dimağ * larında bir tesir husule getirmeden, ;tını kurtarabilmişti, korkunç facia husule gelmişti. Arka- Bu felâketten halâs olanların ver - sından iten dalgaların hızı ile, ok gibi|dikleri teminata nazaran, bu kaza eğer ileri atılan direk; tam Osman paşan'n| gündüz olsaydı, bu kadar hayat sönüp başı hizasından geçmiş.. bu bedbaht | gitmiyecekti. Kara pek yakın olduğu genç amiralın talihsiz başını, biran İjiçin, zabitan ve efradın pek çoğu, ken- dilerini kurtarabileceklerdi. Fakat, ge“ Mucize kabilinden kurtulanlar arasında ( suya çiâde koparıp atıvermişti. * Ortalık ağarmıya başladığı zaman, |sında hâin ve zâlim bir perde germiş- bu bâile sahnesi şöyle bir manzara ar-İti, Bir çok kimseler, atılacakları isti - «Son Porta um Tarihi Tefrikmme 114 SÜMERYILDIZI TUNCAY ? Yazan : Celâl Cengi p Ortalık aydınlandıkca felâket bütün dehşetile gözüküyor ve — Atalarımız: «Felâket saatlerin -Jrilmiş bir kilim gösterdi: le eşlerinizi yalnız bırakmayınız ve onların yanından ayrılmayınız!» de - miş. Tunçay evde beni bekler. Varıp gideyim. Dedi. Gudea Tanzeri yanından a - yırmak istemiyordu. Fakat, bu söz o- na da karısını ve çocuklarını hatırlat-| uğrayacak insan, nereye saklansa ve tı... ne kadar örtünse kurtulamaz. Felâket Tanzer gider gitmez kral da harem | insanı yerin dibinde de gelip bulur. mıyor, Taunzer güldü: büyüyord , Uşaklar bellerine kadar su — İşte.. korkudan yere yatmış ve |dolaşıyorlardı. Etraftan hücum üstünü örtmüş. (Şiddet mâbudu)nun | seller gittikçe yükseliyordu. m gazebine uğramamak için yüzünü aç-| Uşaklar bir kaç dakika daha 76 katında kalmış olsalardı, muhs? ki boğulacaklardı, Seller bütün eV£ | — (Şiddet mâbudu) nun gazebine| zemin katlarını istilâ etmişti. Etrafta başlıyan bağrışmalar g© çe artıyordu : — İmdat. imdat. boğuluyor.i zetmekte idi: Ertuğrulun felâketini mücib olan o korkunç döküntü kayalık, sahilden ancak 150-200 yarda mesafede idi. Yani; iyi bir havada, iyi bir sandalla, bu kayalıktan sahile gidilmek lâzım gelse; kuvvetli bir kaç kürek darbesi kâfi gelebilirdi... Bu kısa mesafe da - hilinde ,geminin perişan ankazı bir - birine kenetlenmşi; âdeta, kaza ma - halli ile sahil arasında bir köprü husule gelmişti. Bu ankazın aralarında, parçalanmış cesed bakiyeleri. kollar, bacaklar, baş” sız gövdeler, gövdesiz başlar görül - mekte idi. Kim bilir hasıl birer müci - zenin eseri olarak sağ kalabilenlerden bir kaç kişi, bu ankazın üzerinde, şu- raya buraya serpilmişti, Nitekim bun” lar; ortalık ağardıktan sonra, karanıti bu kadar yakin olmasına hayretler e- derek, âdeta bir köprüden geçer gibi, o ankaz yığınının üzerinden yürüye yürüye sahile çıkmış.. bu suretle yeni- den dünyaya gelmişlerdi. Denizden yükselen keskin ve sivri kayaların üzeri de, kanlı cesedlerden mürekkeb bir fecaat mahşeri halinde idi. Bunların arasında, talihin büyük lütfuna uğrıyarak'sağ kalan bir kaç ki” şi, o kayalara sims'ki sarılarak meçhul bir kuvvetten imdad beklemekteler - di Bu orada, garib ve akıllara hayret veren sahneler de eksik değildi. Me 3 selâ; geminin müzika zabiti mülâzim| İsmail efendi; büyük bir kamara kapı” | sının üzerine © yerleşmişti. Sirtiridâkil elbisenin, Jime lime olmasına, vücu -| dunun muhtelif yerlerinden kanlar sız“ | masına rağmen, tamamile sekin ve müsterikti. Buna benzer hârikaler a - raâmde; asıl bir tanesi, çok dikkati câ- Kipti. Döküntü Jardari Biri. Bpki bir sütun gibi yükseliyordu. - Sonra - dan, yerlilerden öğrenildiğine göre » tam on beş metre irtifamda bulunan bu kayanın üzerinde, çırçıplak bir a dam, tıpkı üryari bir heykel gibi dim - dik duruyordu. Bu adam, buraya nası! çıkmıştı?. Onu, kendi de bilmiyor - du. , (Suya Batmaz İmam) Ali efendiye! gelince ;0'da garib bir mücize ile kur-! tulmüuştu. Gemi batinıya başladığı zar! man, hiç telâş göstermeden (vaziyete intizar elmiş.. geminin güvertesi, a - yaklarının altından kayboluncıya ka - Nöbetiçi Eczaneler Bu gece nöbetçi olan eszaneler şımlardır: İstanbul cihetindekiler: Şerefi. Beyazılta: (Hay -|' “ e: (Vilaliı, Şelzemininde: (Nâzım). Karagümrükte: (Arif), Samat- yada: (Teofilos). Şehzadrbaşında: Cİ, Hakkı. Eyüpte: (Hikmet, Alamaz), E- minönünde: (Mehmet Kâzım). Küçük - pazarda: (Yorgi). Alemdarda; (Abdül «|, kadir). Bakırköyünde: (Merkez). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklal caddesinde! (Dellâsyds). Gaia - (i tada: (Hüseyin Hüsnü). Taksimde: (Li- monci . Pangaltda: (Natşileciyan). Beşiktaşta: (Nali Yralid). Boğariçi ve Adal-da: Üsküdarda; (Selimiye), Sarıyerde: (A - İl saf). Büyükadada: (Halki. (Tamaş) kameti tayin edemiyerek kendilerini dalgaların; veyahud ele geçirdikleri ankazın keyfine terketmişlerdi. Ve bunun neticesi olarak da kurban olup gitmişlerdi. * Hepsi de, ayrısayrı birer mücize ile kurtulabilenler, sahilin dik ve yalçın kayalarının dibine birikmişlerdi. Sa - atlerdenberi yağan o müthiş yağmur elân devam etmekte idi. Sahildeki manzara da hazin ve feci- di. Oraya toplanan çırılçıplak insanlar, kanlı et kütlesi halinde idi, Herkes ser- scmdi. Herkes bitkindi. Herkes, cenin zulmeti, kazazedelerle sahil ara ve düşüncesini kaybetmişti... Ancak, artık kurtulduklarına hakikaten inan- dıkları zaman, kendilerine gelebilmiş- İer.. o zaman, ne yapacaklarını düşün müşlerdi. Evvelâ, kurtulanlar içinde bulunan zabitler, birleşmişlerdi. Bunlar, şu zât- lardan mürekkebti: Makinistlerden yüzbaşı Mehmet Ali Bey... Mühendis ve fotoğralcı, mülâzim Haydar Bey (İşte, bu felâketin kahra- manlarından olup, bugün henüz ya ” şamakta olan, tek canlı şahid...| Müzika zabiti mülâzim İsmail efen- di. Makine zabitlerinden yüzbaşı Arif Bey.. Kâtib muavini Mustafa efendi., (Bu defa da Suya Batmıyan) | - mam, Ali efendi. Altı kişiden mürekkeb olan bu ze bitan heyeti, - güverte zabiti olmak dolayısile, usulen - mülâzim Haydar beyi, kumandanlık mevkiine geçir - mişlerdi. Haydar Bey, mevcudu yoklerna et - tiği zaman, şu netice tezahür etmişti: Kurtulanlar: 6 Zabit, 62 Çavuş, onbaşı, nefer, İ Sivil kazancı ustası... Bunlarin sıhhi ahveline gelin- ce: 6 Tamamile sağlam, 9 Ağır yaralı. Diğerleri de muhtelif yerlerin- den hafif yaralı, Zabitan ve efradın; hemen hepsi - nin de kıyafetleri, iç donu ile bir tek gömlekten ibaretti. Bunlar da, kaya - lara ve ankaz parçalarına çirpmaktan lime lime parçalanmış, kıpkızıl kanla” ta boyanmıştı... Hepsinin de yüzleri, gözleri şişmiş; renkleri o moratmışlı. (Arkası var) Heybelide: ŞU dairesine geçti. * Fırtına gittikce artıyordu. Yağmur dinmiyordu. Tanzer güçlükle evine gidebilmişti. Tunçay kocasını görünce sevindi: — Fırtınalar beni alip başka bir di- yara atacaklar sandım, dedi, sensiz ne kadar yalnız ve kuvvetsiz kalmıştım. Gözlerim yollarda, seni bekliyordum, Tanzer! Tanzer karısını kucakladı: — Benim yerimde başka birisi ol - saydı, fırtınayı yenip gelemezdi. Bora o kadar sert ve yağmur o derece çok yağıyor ki.. sırsıklarn oldum, bak! Ve odaya girdi: — Mâra.. Mâra., Diye seslendi. Mâra başını açmadan ve yüzünü göstermeden cevap verdi: — Bırakınız beni, Tanzer! Ben cin- lerden ve devlerden çok korkarım. Tanzer tekrar seslenerek: — Bizim eve cinler ve devler kolay kolay gelemezler. Haydi kalk, ulu tan riy ayalvaralım da günahlarımız varsa affetsin ve bu felâketi dindirsin. dedi. Mâra kalkmak istemiyordu. Tanzerle Tunçay. onu güçlükle yat tığı yerden kaldırdılar.. kendi odaları» na getirdiler. Bu sırada zemin katında yatan Tan- zerin uşakları * bunların ikisi Akadlı esirleri - acı acı bağırmağa başladılar: Tanzer soyundu. Elbisesini değiştirdi. Sakakta dere gibi seller akıyordu. Tanzer: — Boğuluyoruz, mellâl Yattığımız — Mâra nerede? yeri su bastı. Diye sordu. Tanzer zemin katına koştu. Tunçay yanındaki odada yere se -İ: Her yeri birden su kaplamıştı. Devlet Demiryolları Umumi Müdürlüğünden: Sağlık heyetimizce yapılacak munyeneleri neticesi hizmetimize elverişli çıkmak, Türk tab'asından bulunmak ve 35 yaşı geçmemek şertile idaremiz, “Ankarada çalıştırılmak üzere iki ressam ile işletmeler ihtiyacına göre lüzum görülecek mahal. İerde istihdam olunmak üzere 6 şube şefi ve 15 kısım şefi hizmete alacaktır. Rossamlik ve kısım şefliği için Ankarada Yol dairesinde, İstanbulda Haydarpa- #a İşletmesinde, İzmirde de İş'etme merkezinde 28/4/1937 çarşamba günü müsa- baka imtihanı yapılacaktır. Ancak şube şefi olarak alınacakların imtihanları aynı günde yalnız Ankarada yapılacağından bu istekte olanların muayyen olan günde bizzai Ankarada Yol dairesine müracaatları lüzimdir. Şube şefi olarak alınacakların yüksek tahsil görmüş olması lâzımdır. Mühendis olanlar imtihansız alınır, diğer ta- lipler ve Nafia Fen Okulu mezunları arasında imtihan yapılır. Kısım şefi ve ressamlık imthianma gireceklerin en aşağı tahsil şartı ortadır, Na- fia fen okulu mezunları bu hizmetler için irtibansız alınır, Diğerleri arasında yapı- lacak imtihanda san'at okulları ile Lise mezunları tercih edilir. İsteklilerin dilekçele- rine aşağıda gözteri'en vesaiki ve eksiksiz olarak iliştirerek en geç 26/4/1937 tari- hine kadar doğrudan doğruya adı geçen İşletme Müdürlüklerine ve Ankarada yol dairesi Roisliğine müracaat etmiş bulunmaları gerektir. Bu tarihten sonra yapılacak müracaatlar kabul edilmez. , 1. — Diploma (veya Noterlikten suret) 2. — Hizmet vesaiki (en son ve evvelki hizmetler için) 3, — Polis'en tasdikli iyi ahlâk belgesi 4 — Hüviyet cüzdanı (nüfustan tasdikli) 5, — Askerlik vesikası (Askerliğini bitirmiş olmak veya alâkası bulunmamak şarttır. Şube şefi olanlardan yüksök okul mezunlarma bidayette 97, yüksek bir mektep- ten mezun olmakla beraber yabancı bir memlketten yüksek bir ihtisas diploması bu- lunanlar 430 lira ücretle hizmete alınır. Ve tatbik olunan esaslar dairesinde terfi €- der ve zam görürler. Kısım şefi ve ressam olarak alınacaklardan yüksek tahsil görenlere 97, lise veya muadili meslek okulu mezunlarına 67, orta tahsil görenlere 57 lira ücret verilir. Garp lisanlarından birini bildiği ayri bir imtihanda belli olanlar bir derece daha yukarı üc- retle alınabilirler. İ Hizmetimize gireceklerin terfileri ve görecekleri otomatik zamlar idaremiz için | tatbik olunan kanunu mahsus hükümlerine tevfikan yapılır. Ankarada kendilerine vazife verilenlerin alacakları mesken bedeli yukarıda gös- terilen ücretlerden barictir. (853) (1967) Gine UĞUR... Gine UĞUR... En büyük ikramiyelerile nam veren uğurdur." Kazananların adresleri mahfuzdur. Yeni biletler gelmiştir. Tanzer evin kapısını açtı.. 50© çıkıp civardaki kadınları kurtar! istedi.. fakat, sokaktan akan yağ”! suları içeriye dolmuş ve Tanzeri ye itmişti, â Tanzer kapıyı kapayamadı.. N Sular evin alt katını tamamile durmuştu. z Ve bütün evlerin zemin İ tâmâmen su kaplamıştı. ğ Tanzer kimsenin imdadıma ko İ yordu. i O: — Ben fırtınadan, bormdan, EAH su benden kuvvetlidir. Ondan çeki rim.. süyü yenemem . Diyordu. İl Uzaktan bir ses daha işitildi: 1 — Fırat taşıyor... İşte bir felâket daha... | Bu, ne gök'gürültüsüne, nede” | raya benzemiyen büyük bir Fıratın taştığını Tanzer dedelerinö" dinlemişti. Yüz yıl önce gene böyle mü yağmurlarla başlıyan bir felâket, ratın taşmasına sebeb olmuş ve büt Ur şehrini baştan başa su kaplam”( tı. Tanzer Tünçayın yanına çıktı: | — Korkma Tunçay! Ulu tanrı .£ koruyacak. Biz kolay kolay boğuliğ yız. Tunçay, Mâra ile beraber ağlamsl” başladı: — Sular üst kata çıkarsa ne yapı | ğız? J — Duvardaki odunları koparıp “(| yapar ve üstüne bineriz. | Uzaktan gürültüler ve borü sesle | işitiliyördü. Boru seleri * felâket haberini veriyordu. Saray Li hafızları sarayın yüksek kulelefi çıkarak, o uyuyanları o uyandırıyor© (Arkası var) | —ee e sema e serer einen amaa ee ynam Bir Doktorun Günlük Sa Notlarından o (9) Kadınlarda Şişmanlık | | Burada İsi ve ailevi #lsnyanlıztan D9R setmiyeceğim. Burada söylerek este #im kadınların umumiyetle şişmanik masına salk olan sebeplerdir güre oturmanın, spor yapmamaklığın , büyüktür. Bilhassa yürümemek, el |! siz yapmamakla beraber perhize de yet edilmezse, yani mütemadiyen b | Işi ve diğer yemekler de İhtiyalsırc? .İl çokça yenilecek olursa şişmanisz muh | all kaktır. Pakat bazan bunların b > de bazı kadınların birdenbire yağli dıkları görülüyor. Az bir zaman sarf, da sanki başka bir kadın olmuştur... kadar kiloları artiyor ki hayret edef, niz. İşte bunun sebebini kadınlarda ©. başı bozukluklarında aramalıdır, AF ,İj başıların az gelmesi, gönlerkili kari masi ve gerilemesi derhal kadınlar manlatmakişdır. i Ve bunl 2d yapılacak usulü maps” dahilindeki tedavi, gene bir İki ay e fihda kadını normal bir bimyeye kılar. Yağınğa karşı alâkanız kali nız, sebek (9) Bu notları kesip saklayımız. m bir sibüne yapıştırıp kolleksiyon y9) Sıkıntı zamanınında bü notlar bir de” gibi imdadınıza yetisebilir. |