Son Postanın Dünkü kısmın hulâsası büyük kızının nişan Merasimi — yapılıyor. Otelin ön tarafında | Ki salonda -oturan | Uzun boylu bir genç, Nişanın yapıldığı sa lana geçiyör. — Bu Gavetlilerden — değil, fakat cürelkür bir hali var, büteye s0- $ kuluyor, Karnını do ($ yürüyor” Bu sırada | omuzuna bir el do- kunuyor: Acaba o- Nun davetli olmadı- Binı anladılar mı? Hayır, korktuğu gi- bi değil. Omuzuna dokunan öonün arka daşı Bülend: — Vay — Turhan, sen de burada mi - sın? diyor. Bülent işi çoktan anlamıştı; — başını talladı: — Ben de nasıl farkına varmamı « #tm, diye düşünüyordum. Bütün da- Vetiyeleri kendi elimle bastırdım; hep- zini ben yazdırdım. Senin adın hiç gö- Züme ilişmedi. Desenel!.. — Öyle işte... Kendi'kendimi da - im. Fena mı?. le oturalım. Biraz çene yarıştırırız. Ne o, sen çay mı içiyorsun?.. Alay eder gibi gülümsedi: — Nezlen mi var, yoksa bir ıhlamur, pişirteyim... Turhan: — Ne çare, katlanıyor!.. Dememek için dudaklarını 1sırdı. Bülend, hâlâ: — Böyle yerde, bu saatte çay içilir mi>.. Diye söyleniyordu. Sonra büfedeki garsona seslendi: — Bize iki tane viski gönder. Biraz da tuzlu badem, filân.. Yan taraftaki kanapeye doğru yü- tüdüler. Turhan, baştan aşağı, arka - daşını süzdü: . İstersen insan ne bulursa ona di evinde i - Mişsin gibi emirler veriyorsun!. — Ne o, dedi, sen kenc — Kendi evim d burada da az çok g Bü- lend, cebinden iki tane yaprak sigarası dı. Birisini Turhana uz: M kini de kendisi yaktı. Sanra, aya D üstüste attı. İş Yanyana ka turdular. yulünüa. gdd d! sanlar gibi, sigarasının dumanını sa - Vura savura anlatmıya başladı: — Ben Arif paşanın avukatıyım. İş- lerine ben bakıyorum; hesablarını ben Hütüyorüm., * Bana çok engi lemen hemen hiç bir sözüm,; Maz, esi de biraz ağırlaştı: n işinde neden ise Bir türlü kendi bildiğinden şaşmadı — Kızını kime veriyor, demiştir — Doktor Cevad Sadığın oğlu Güya maden mühendi Pada tahsilde imiş. Yen &elir gel Başan Mah etti < Tyor, diyeceksin biz de Arif p helerdenberi bir Bastalık var,.. Kar Makarışık bir Şey ... Nesine ta- >cuğa ve- değil mi?.. Orasını lıyamadık se » il ama, sözüm | Tefrikası :2 SON POSTA LENBİK an: Remal olduğu da belirsiz bir hastalık... Gös- 1 doktor Cevad $ bir ilâç vermiş. Olacak bu ya... F ya bıçak gibi kesti, demezler Kumbaracı Arif paşanın hastalığı da nün birind bıçakla kesilmiş gibi geçti!.. baştanbaşa bir tesa Hayat, r ya; hele he- kimlik, bence, büsbütün talihe bağlı... Yazdığın reçetenin eni boyuna uygun düştü de, iyileşeceği tuttu muydu, artık senden iyi doktor yokl.. hastanın de su ile geçivörince © günden $ |konağın içinde hepimizin pabucu da ma atıldı; hattâ karısının bile., artık, doktorun sözün |maz oldu. Herif sanki, paşanın alnın- daki yazıyı sildi; bütün aile mukad - atını, kendi clile, yeni baştan yaz- yliyeyim, doktor da pek adam değilmiş. Paşanın karı - sını bile yavaş yavaş yumuşatacak, ona sevdirecek kadar her na göre şerbet verdi enin kalbindeki gizli çar- İpıntıyı anlıyamamış olacak ki bir tür- lü yıldızınız barışmamış!. — Alayı bırak şimdi... Ne diyor - dum?. Ha... Günün birinde, nasıl ol- |du, Kiç birimiz farkına varamadık; bir de baktık ki, Çitlenbiği, doktorun oğ İuna veriyorlar... — Çitlenbiği mi2.. — Evet. Arif paşanın büyük kızı * ee adı Çitlenbik mi?.. — Değil... Lehibe ama... herkes o- na Çitlenbik der. Esmer, çok şirin, pek at İpek yaraştı . |tatlı bir kız... Büyük annesi bir gün onu severken: «Ah, benim Çitlenbik kızım!..» demiş; herkee de bu adı ona » O gündenberi kız - tlenbik kaldı. Görsen, sa- |biden de, çitlenbik gibi bir kız!.. Ha... Ne diyordum?.. Konağın içinde herkes Tonun üstüne titrerdi. Paşa olsun, an - nesi olsun, paşanın karısı olsun, hiç |£ İbirisi kızlafını hiç kimseye vermeğe Adı da karışık, ne, kıyamazlardı; hiç kimseyi kızlarına lâ-| İ İtermediği hiç bir doktor kalmadı. Gü- / h -|nunuml.. -|dalgın dalgın, bir yudum içti. Sonra e- Ragıp yık göremezlerdi. Her isteyene mutla- ka bir bahane bulurlar; hele kızın ken- disi?.. Onu hiç sorma, hiç bir genci beğenmezdi. Sonra bir gün içinde söz ldu bittit.. Paşa, bu sefer ba- na danışmak şöyle dursun; bir kere sırasını getirip kendiliğimden iki çift lâf söyliyeyim, dedim; adamcağız din- lemedi bile... Bülend, belli ki pek derdliydi. Tur - bile onun bu halinden şüphelen Yoksa... Yoksa, kızda senin mi *|gözün vardı?. Hele, hele... Saklama... — Arif paşanın kızında mı?.. İnan aklıma bile getirmedim? kız..: Üstelik iyi yürek olaun, deği Vâakıa, güzel lidir de.. zamane çocuklarına hiç ben- zemez. Ne de olsa, iyi bir aile terbiyesi aklı. Zenginliğine de diyecek yok. A-| ma, ne olursa olâun, benim dengim de- | il.., Zaten ben evlenmeği düşün - em, bile., bekârlıktan ne fenalık gör düm ki... Boşuna günahıma giriyor - sun... Ben kendi yaşayışımdan mem - Bülend, bir yandan böyle söy |bir yandan da bu işe pek üzüldüğü bir türlü saklıyamıyordu: — » — Her halde, dedi, paşaya başka türlü bir damad lâzımdı. Garson, viskileri getirmişti. Bülend, lile Turhanın dizine vurdu: — Ey, dedi, biraz da sen anlat ba- kalım. Nasıl oldu da bu akşam bura- ya geldin?. — Merak etme, büsbütün boşuna gelmedim, Birisi Te buluşacaktık, He- rif, bu otelde oturuyor. Ona gelmiş -| tim Bülend: — Öyle ise, bu kıyafet ne?2.. Demek ister gibi başına baktı. — Ha, arkamdaki smokingi sora - caksın, değil mi?.. Onun da sebebi var, Buluşacağımız adam, bir Alman fabr rikasının direktörü.. İngilizler gibi, bu da kibarlık meraklısı imiş. Akşam ye- meklerine inerken hep smoking giyer- miş, dediler. İşleri de o kadar çokmuş ki, benimle bu akşam ancak yemek yerken konuşmrya vakit bulabilecek Turhanın üstüne mişl.. Anlıyorsun ya, güya yemeği aber yiyecektik. Herifin üzerinde bir tesir bırakabilmek için benim İde smoking giymemi söylediler. Söy - (Arkası var) A 13 (8 ”BAŞ VE DİŞ / SAĞRILARINI KESER JUVANTİN Kumral ve siyah olarak iki cinsi vardır. Ter ve yıkanmakla — kat'iyyen çıkmaz, tabif renk ve- ren tanınmış yegâne sıhht saç boyalarıdır. iNGiLiZ KANZUK ECZANESİi BEYOĞLU - İSTANBUL ER Tıraş bıçağı yerine başka bir ISRARLA POKER Piay . tıraş bıçaklarını İsteyiniz. Dahiliye Vekâletinden: 1 — Yenişehirde Devlet mahalletinde Vilâyetler evinin harlci projektör tesisali kapalı zarf usulile eksiltmeye konmuştur. 2 — Eksiltme 14/4/937 tarihinde Çarşamba günü saat 15,30 da Vekület binağj içinde toplanan Satınalma Komisyonunca yapılacaktır. 3 — Muhammen keşif bedeli 11276 lira 90 kuruştur. 4 — Muvakkat teminat 845 lira 77 kuruştur. 8 — İstekliler bu baptaki şartnameyi vesair fenni vesaiki Vekâlet Levazım bü: rosundan bilâbedel alırlar. 6 — İsteklilerin 14/4/937 tarihinde Çarşamba gününde sant 14,30 za kadat teklif mek'ublarını satınalma komisyonu reisliğine vermeleri ve makbuz almalaşı icabeder. 7 — Posta ile gönderilecek teklif mektublarının altıncı maddede yazılı saate kax gdar reliliğe gelmiş bulunması şarttır. Postada olacak gecikmeler muteber değildir, Dış zarfların mühür mumu ile iyice kapalılmış olması şarttır. «7S50» «1750» iIDAiMON Fenerleri Meraklılarına Müjde: 200 ilâ 600 metra işık veron DAİMON fenerleri gelmiştir. İyi oşık almak için yalnız DAİMON Pilleri ile DAİMON Ampullarını kullanınız, ve her yerde DAİMON markasına dikkat ediniz.