iZetelerimizden örnekler | Benimle SYfası ; Ekle, e bu resimler .“::“mılın Dimay Alndır. mo;î_ Çin üç dört a- & Yatı bir deniz mo- Sahip; Tüş bir kaç 1 Olmal b Mak Vâzımdır. Eiyince Bitmeli ve h bidır, Ve arasıra SÇMNE b on defe zt İ *qln%.m'hn ,'Z"' Eğğı- 3'“ beklemeden ğal, İ Yiğitlik gene Pbx%&l?hkı 2 Roman ilânı: ) Farfara Sinisi Bir kaç güne kadar başlıyacak olan bu yeni ve eşi görülmemiş romanımızın muharririni öldürdüler. Fakat muharrir gene romanını yazmakta devam ediyor. Sinisi» sinden bahsedile - ceğini anlamış o - lan bir bayandır. bayan roman man, odasına gir « Ne yapıyor « sun? Diye sormuştur. Muharrir ilhamının pençesinden — kur - tulur kurtulmaz kendisine bu tarzda hitap eden meçhul şahsa başını çevi” - miştir «Farfara Sinsi» muharriri ve kıyafet değiştirmiş olan katil karşı karşıyalar.. tahlilleri Bu resimde gördüğünüz apartıman apartımanların lüks denilen cinsinden- dir. Bundan kinaye olarak her kalın - da oturan kiracılara da iüks insanlar denilir. «Farfara Sinsi» muharririnin katili hain gözlerle etrafına tatlı tatlı, tatlı tatlı bakarken.. — Sen kimsin? Kendisini tanımamak için kıyafet değiştirmiş, yüzüne makyaj yapmış o- lan katil: Beni şimdi tanırsın! demiş ve der- hal yüzündeki makyajı bozmuştur. Muharrir sormuştur: — Peki benden ne istiyorsun? — Canını! Hilkaten tatlı dilli, güler yüzlü olan romanın muharriri buna karşılık şu iki mısraı okumüuştür: «Canımı canan eğer isterse minnet canıma», «Can nedir kim anı kurban etmeyim cananıma», Fakat o bu cevap karşısında kendin- de biraz daha kuvvet hissetmiş, iki a - dım ilerlemiş, ve elinde tultuğu taban- cayı muharririn göğsüne dayamış: — Sen «Farfara Sofrasında» ben - den bahsedecekmişsin? — Evet senden bahsedeceğim. — Öyle ise al sana! Güzel ellerinin tırnakları manikürlü parmaklarile tabancanın tetiğini çek - miş, muharrir de o anda cansız olarak yere yuvarlanmıştır. Katil cinayetin akabinde yakalan - İ mış, poliste mezaketle istintak edilmiş-| rim. tir. Cinayetini ttiraf eden katil, demiş- tir ki: — Öldürdüm, çünkü © beni «Farfa- ra Sinisi» romanında sinide yemek yi- yen bir kadın olarak tasvir edecekti. Halbuki ben dalma masada yemek ye- mekle öğünürüm.. Herkes sinide ye - mek yediğimi öğrensinler istemem. Da- ha fazla bir şey söyliyecek değilim. İtirafının akabinde katile bir sofra yemek ge"?îhn" ve katil de bu ye - mekleri büyük bir iştiha ile yemiştir. «Farfara Sinisi» romanımızın mu - harriri şimdi öbür dünyada Tomanını bitirmekle meşgüldür. Bir kaç güne kadar gazetemizde tefrikaya başlıyaca- bız. Sabırsızlıkla bekleyiniz. ee Sayfa 7 , —Yef altında 45 sene 18 | beraber ocağa giren arkadaşlardan sağ olarak bir ben kalmıştım x * * ata sözü “Tek! e i bekliyen çorbayı der. Biz içer., beklediğimiz toprak altı sarayından çorba yerine belimizin ortasına tekme yedik. Her şeyi iyi yapan Devlet Baba elbette biz gibi Yazan : «Maden ocağı bir elmaya, madenci de bir elma kurduna benzer, Elma kur- du nasıl ki elmanın etini kemirerek içinde dolaştığı zaman, semiz ve tom- bul ise, ocağını işliyen madenci de, o - cağın içinde dolaştığı zaman semiz ve tombuldur. Elma kurdu, kemirecek ta- rafı kalmayıp elmanın içinden çıktığı zaman nasıl ki halsiz ve cılız kalırsa, madenciliği bırakan bir madenci de tıpkı öylece halsiz ve cılız kalır.» Bu, evvel zaman madencilerinden rahmetli Cafer Efendinin bir vecize- sidir. Ve maden işletmekten zengin 0: lan madenci olmadığını, ancak oca - ğını işlediği zaman zengin göründü - ğünü ifade için söylenmiştir. Cafer Etendinin sözü, yedi buçuk kuruş mukabilinde «maden taharri ruhsatiyesi» ile madenci olmuş kim » seler içindir. Bu toprak altı serveti yık ları stismar eden ecnebi mües servetini unsuru lerdenberi i n şartlar altında istismar e0e ©C ve harcıyan müesseseleri C fer elfendi vecizenin ortaya £0 madenci zümresine nasıl katabili ahmetli Cafer Efendi belk! bir e- ma k a benz encilerden olmuştur. Buraya getirdiği stematik istismar usullerile madenden başka İn- san emeğini de kendi hesabına pâraya çeviren müesseseler için nasıl olur da «elma kurdu» diyebi A Bugün devletin, bir devlet mües sesesi halinde işletmek üzere bulun duğu o yabancı müessese, zaman ol muştur ki, bu bakir toprakların altın dan, bu bakir toprakların öz çocuğu - nun enerjisile çıkarılan serveti yılda lira halinde aksiyonerleri - tır. man her şeyi gösterdi, her işi iyi ve doğru yapan devlet baba, bu- nu da İyi kerteden yoluna koydu; hamdolsun. Benim, bence çok değerli olmıyan köstebek yuvası hatıralarıma siz kıy - met verdiniz. İşte haftalar var ki «Son Posla» nin binlerce karli, yerin altın> da geçirdiğim kırk beş yılın hikfiyesini okuyorlar. Nihayet, dünün Zonguldak rıhtımından öteye sesi ve adı ulaşmı - yan Etem çavuşunu bugün bütün Tür- İkive tanıyor. Ve Zonguldağın yeraltı toprak saraylarında ömür barcıyan iş- çilerin en ihtiyarı ve en emektarı diye de sempati gösteriyor. Bundan ötürü sana ve gazetene bir yağın teşekkür borçluyum. Vükıâ, «Fe- nikeliler parayı icat ettikten sonra te - şekkürün manası kalmamıştır» diye bir Jâf ta vardır amma, bu teşekkür candan ve bir «toprak kurdu» ndan o - lunca artık mesele kalmaz zanmede - Sana, bu hikâyenin başlangıcında «ben elma kurdu değilim, toprak kur - duyum» demiş ve ardından hemen ilâ- ve etmiştim: — Biz karanlıkların adamıyız. Gü- neş altında iş görmek bize ağır ve yü- rYucu gelir. Yer dibinden yer y ine çı- kınca sudan çıkmış balık gibi serseni - keriz.» Bu mukaddemeyi, biraz evvej bana sorduğun suali iyi cevaplamak - için yaptım. Bana sormuştun ki: «Ey koca maden kurdu. Anlat bakalım neden ö- türü madenciliği bıraktın. Neden yer- altından yer yüzüne çıktın?» Cevap veriyorum: 'Tovrak kurtluğunu ben bırakmadım. Bana bıraktırdılar. Daha doğrumu, kud. reti hayatiyeti, cevheri iyii İ Junduktan sonra posasını fırlatıp attı- lar. Anlıyor musun Son Postacı. toprak kurtlarını da düşünecektir. A. Nalm Son işim Ereğli şirketinin Asma o - caklarında idi. Bu şirket Avrupadan |bir mühendis ısmarlamış. Gelecek mü- hendise terketmek üzere bana on beş senedenberi oturduğum evi boşaltmak- lığımı emrettiler. Teklif ağırd. Ben, yıllarca, cevherini, enerjisini bu top - rağın altında harcamış eski bir işçi idim. Avrupadan ısmarlanan adama tahsis olunmak üzere bana: , «Sen bu eve yakışmazsın, buradan! Çiki» deniliyordu. Buna — rağmen: «Pekâlâ'» dedik. Bana gösterilen evde yıllarca beraber çalıştığım başka bir arkadaş oturuyordu. Bu arkadaş kala- balık nüfustu bir ailenin babası idi. Benim o eve nakletmekliğim demek, ©o arkadaşın evinden çıkarılması ve do- layısile işinden edilmesi demekti. Vic danım buna razı olmadı; ayak dire - dim ve ayak direyince de «sana larında daha yüksek bir | maaşla yer buldum. Bir kaç zaman ça- m., Bir sabah işe gitmeğe hazırla- rken, şimdi benim gibi bir maden | başçav! olan oğlum Muharrem kar- | şıma dikildi: — Baba, dedi. Senin şimdi çalıştığın İocak grizolu bir yerdir. Geçende do - kuz adamın başını yedi. Bak, .seninle beraber ocağa giren arkadı ından bugün h kalan yalnız sen varsın. Onun için sen artık bu ocak işçi bırak. Seni ömrüm oldukça ben bes - lerim. Çünkü senin nefesin bile bize Tâzım, Gözlerim doldu. Uşağın karşısında ağlamamak için başka bir od tım ve boşaldım. Oğlumun sözleri dersin bana çok dokundu. 'Sımdi bir nokta daha «Son Pos'ar cı! Biz yıllarca ve yıllarca bu yerin al - tında ömür harcadık durduk. Eski bir ata sözü: «Tekkeyi bekliyen çorbayı içer» der. Biz beklediğimiz toprakaltı sarayından çorba yerine belimizın or- tasına tekme yedik. Bu kadar sene bir bakkal dük nında çıraklık etmiş ol- saydım. Şimdiye kadar ustam beni kal- fa yapar, nihayet dükkân, tezgâh sa - hibi ederdi. Halbuki.. Şimdi kendi kendime soruyorum: ğli şirketi şükrolsun gidiy fakat bizler ne olacağız? Toprağın al- |tında yıprattığımız vücudun, harca * | dığımız uzün emeklerin karşılığı ne o* lacak? Ve kendi kendimi teselli ediyorum: — Her şeyi iyi gören ve her şeyi iyi yapan devlet baba, köhnemiş bir yart müstemlekeci müesseseyi devralırken elbette ki biz gibi toprak kurtlarını da düşünecektir. — SÖON — —a ——— Çinde değişen bir şey yok (Baştarafı 3 üncü sayfada) 1 — Komünizm ile mücadelc etmek için yabancı memleketlerle anlaş ğ Jüzum yoktur. Çindeki Komünizm ce- reyanı, Çinin dahili bir mese 2 — Japonyaya karşı tek bi |yapmak için, evvelâ bu tek cepheni! İne demek olduğunun tayin edilmi İzamdır. Buna da imkân olmac bu cephe teşekkül edemiyecek! 3 — Bugünkü Çin, harbedemez. Kuvvetlenmesi Binaenaleyh: Çin, gene eskisi gibi, kendi âlemin- de yaşayacak ve eski laslarla eski ha- imamlar baki kalacak. — Selim Ragıp ne