SON PÖSTA « Son Posta » nn Tariki Tefrikas ; 22 SÜMER YILDIZI TUNCAXY Yazan : Celâl Ölüm kuyusundaki mahkümla ekmek iple aşağıya sarkıtılırd Gudea Tanzeri aratmış fakat bulduramamıştı. Nâraş onun öldüğünü söylen da güzel Tunçaya talip olmuştu. Gudea biran tereddüt etmeden kızı N CARLIK ULKESİNDE BiR TÖRK ZABiTi Vef — Masmm Cemil'in Akıboti — İKİNCIİ KISIM — A.R, Oradakilerin başları, kapıdan tarafa çevrilmişti. Tütün dumanları ve buhar bulutları arasında, hayal meyal görünen Cemile, tepeden tırnağa kadar göz gezdir- mişlerdi. Emma onlara yeni arkadaşlarını takdim etti ve Cemili göstererek: — Mihal Mihailofl.. dedi — Çarı unutmayın. fena halde su alıyor... Benim gözüm — Çariçeyi de... de, Çarın çizmelerinde, — Zahmet olmazsa, Ştürmeri de| — Masanın köşesinden uzun ve kırmızı şu kamiteye idhal edin. sakallı biri cevab verdi: — Demek yılda bir gün istirahat.| dersen, açlıktan öbür dünyaya çabuk |den attılar seni? Fakat ben buna tahammül edemem... | gidersin | — Orasını hiç sorm Emma, ellerini göğsüne kavuştur-| — Çarın çizmeleri, sana dar gelir.| — Alışırsın! İlk günlerde ben de ,Tm“î yarım ekmeği bile katıksız |rım. Te muş.. ve, susmuştu. Bütün bu hücum- Korkarım ki, ayaklarını sıkar. senin gibi düşünür ve senin gibi söy-| yiyememişti. a Tanzer içini Feker&' d ların sonunu bekliyordu. —E.. şu halde, Raspâtininkilere ra- | lerdim. İnsan istıraba olduğu kadar iş-| — Ne yapalım? Başa gelen çekile - | sürüne eski yerine .ke , : ik kenceye de çabuk alışıyor. Sırtım na-|cek.. buradakiler insan değil mi? El - sır kapladı.. bir iki kamçıdan ufak bir;bette onlar da buraya yeni düştükleri can acısı bile duymuyorum. zaman benim gibi yadırgamışlardır bu hayatı. Birdenbire, bomba gibi patlamıştı: |zıyım... Mübarek adamın ayakları, — Evet.. işin içinde, âyan âzaları-|tam âyarlı İngiliz kademidir. nin.. hattâ.. prenslerin olmadığını ne| Emma, sesinin bütün kuvvetile hay- Gudea, Tanzeri Güudea, yeğenini, biliyorsunuz?.. kırmıştı: — Ya sırtından kan çıkarsa?.. erilari üzataollla: — Oaoo. — Gevezeliğe lüzum yok. Susa »| — O zaman da (vücudumuzun ze- Diye söyleniyordu. Tunzari Gt Helel — Ooooa.. cak mısınız?.. VÜ hiri akıyor!..) deyip geçiyoruz. Kan,| Kuyunun içinde başlıyan ekmek gü- Nüraş bir gün kralall — Ooooaa... Bu nüfiz ve kudretli ses karşısında | ölümden yılanlar için korkunç bir|rültüsü, mıhkümlı'nn açlıktan ne ka-| — Köylüler 'Tanzd — Biz burada böylece kafalarımızı | susmuşlardı. renktir. Fakat, biz zaten ölü yaşayan|dar muztarib olduğunu gösteriyordu. | yi den akarken görmü çarpıştırırken.. meselâ; prenslerden,| — Arkadaşlar!.. Boş sözlerle geçi- mahlüklarız. İçimizde ne kandan kor-| - İşte bir hasta kadın.. Deli. Özudes “yeğll — Benim ekmeğimi kim aldı..? İki gündür açım. Tanrıdan korkunuz yok mu? Biriniz iki ekmek yiyor.. öteki bir lokma bile tatmıyor.. bu ne insafsız - bkdi Diyerek inliyordu. Belli ki zavallının ekmeğini iki gün- denberi başkaları ahıyor.. hasta kadın- cağız açlıktan muztarib.. mütemadiyen bağırıyordu. ku kaldı.. ne de canımızı esirgeme kaygısı, Tanzerin göğsü sızlamağa, bacak- ları titremeğe başlamıştı. — Çok yoruldum artık. Dizlerim tutmuyor. — Sana yardım edebilirim.. — Nasıl?.. — Tüuttuğun sırığa fazla asılma.. itiyormuş gibi görün! Ötesini bana bı- çok acımıştı. — Kederinden kindifi demek.. zavallı Tanzef, vuşamadı. 4 Dedi. - Zaten Tunçal türlü açılamıyordu. Artif işti.. konuşması y Kendisine ne s0 cevab veriyordu. na yiyecek bile vermei veyahut Gran Düklerden birinin sara-|recek, bir dakika bile zamanımız yok. yın bir köşesinde de ayni şeylerin mü-|Şimdi size, daha ciddi şeylerden bah - zakere edilmediğini hanginiz iddia e-|sedeceğim. Beni, dikkatle dinleyiniz. debilirsiniz? Emma, herkesin nazarı dikkatini Semaverden, elindeki çinko kupa-| celbetmek için süküt etmişti. Ve son- ya çay dolduran Puşika ana, homur- | ra, başını Cemilin olduğu tarafa çevire- dandı: rek sözlerine kuvyet vermişti : — Ben, bütün ihtilâl tarihlerini -| — Şurada, gördüğünüz — arkadaş, kudum. Böyle ihtilâl olamaz... İhtilâl, | doğruca (Orsk) dan gelmiştir. Teodo- daima aşağıdan yukarı çıkar, Yukarı-|run yeğenidir. dan aşağıya inemez, Oradakilerin başları, kapıdan tarafa|rak! Tanzer yavaş yavaş sörünerek bu l g, şâri Şimdi Emma, onunla münakaşaya | çevrilmişti. Tütün dumanlarının, ve se-| — Ne yapacaksın?,. muztarib sesin geldiği tarafa sokuldu.. | — Naraş bir gün krala Y başladı: maverin bacasından taşan buhar bu -| — Senin yerine ben iteceğiml., yiyemediği ekmeğinin bir parçasını aç | — “purcayı Suz saröl — Tarihlerde, bazan müstesna hâ- |lutlarının arasında, hayal meyal görü -| — Çabuk yorulmaz mısin? lıktan inliyen kadına uzattı: ben buldum. Tanzerin & diseler de olur. nen Cemile, tepeden tırnağa kadar göz| — Alışkınım.. merak etmel.. Gü-| — Az ama, kusura bakma! Midende |/ b 4 kızı sevmeğe b — Bu mesele de olamaz. * | gezdirmişlerdi. nün birinde sen de bana yardım eder-| bulunsun. Hasta ınııuı_ı : pi İ larkE nn — Ya, olursa?.. Emma, sözlerine devam etmişti: sin! Bugünlük ekmeğinin yarısını ba-| — Evet.. ayağımı ı.’ll'_ çiyan soktu.. | . Kendi elimle bak — Bizim için çok fena.. çok zararlı| — Size, bu arkadaşı takdim ediyo -|na vermekle de bunu ödeyebilirsin! bacağım tulum gibi şişti. Çok muzta- | — Gi dea, Nâraşı kırm bir şey olur. rum.. Mihal Mihadlof... Bizim Oral teş| — — İstersen hepsini vereyim... ribim.. butadaki çiyanlar zehirlidir. İns| — poy; sana verdit — Niçin?.. kilâtımıza mensub. Aynı zamanda üç| — Hepsini alırsam aç kalırsın! » Jsanı bazan da öldürür. O gündenberi Tunçi — Şunun için ki... O zaman.. ihtilâ-| senedenberi de, Aleksi babaya hizmet| — Ekmekten başka bir şey vermez-| — Ök"_ yi hiç b“?d.n'? emrile Nâraşın olmuştu Hn önüne, onlar geçerler. ediyor... Bu arkadaş, bilhassa bizimle|ler mi burada? |— Yedi yüz seksen gün içinde beş | 4, ında yatıyordu. Suzd — Geçeinler. görüşmek için bugün buraya gelmiş..| — Daha ne istiyorsun? Ekmeğini lş:.ıımn çiyan zehirinden öldüğünü gör- | , butu atmışlardı. Tunü yer, bol bol kurbağalı — suları içer ve| ü , h, Nâr: tağında gece sabaha kadar soluk almadan, rü-İ — — İki yıldanberi buradasın demek..? |" Nazaş bir gün " — Fakat.. aslan payını kendileri a-| ve gelinceye kadar dört defa tevkif e- Naâraş bir gün Tu: hrlar.. bize, ancak.. parmaklarının ara-| dilerek hepsinde de fira retmiştir. Şu- larından sızanlari verirler... nu da ilâve edeyim ki; şu anda Peters-|ya görmeden uyursun! “SEŞA. e — Suz sarayında —— Ah.. cen, ne düşünüyorsun, Pu-|burg'un bütün polisleri, onun peşinde-| — Tanzer içini çekiyordu. — Suçun nedir ? n bilenlerden birini tanilfii çilen aüi e Urak fena yürekli bir adam deği-| — Gudeanın hzınnulıer gün kuş sü- Ğ — Ben.. sadece ihtilâli, düşünüyo-| — Emmadan intikam almak için eline|di. tü götürürdüm. Bir gün, sarayda, gö - rum... Atacağım bombayı düşünüyo- | fırsat geçiren Titof bağırmıştı: — Benim gözlerim görmüyor.. ba-|türdüğüm süte “_h" katmışlar... Bu- Nöbetci Yam.. ve nihayet, Çariçenin resimle-| — E.. mademki öyledir; öonu ne di-|Na burada iyi bit arkadaş olacağını u-|nu, ben yaptım diye buraya attılar be- rinde gördüğüm beyaz kürkünü düşü-| ye aldın da buraya getirdin?... muyoruml!.. ni, Eczaneler — Yalnız burada değil, öbür dün-| — Sütün zehirli olduğunu nerden yada da istersen, gene iyi bir arkadaş | ve nasıl anlamışlar? olarak kalırım. — Gudeanın kızı yatarken, sütünü nüyorum.. çünkü, Üşüyorum. — Gospodin Titof cenabları, bu su- Bu sefer de, bir başkası homurdan -İali sorsun diye... di ir ka yermişti: — Beni î"r;ıîğe î,ğî:.oî;;;?:;;,_um'“ — Buradan kurtulmak ümidi yok|başı ucunda buıkıîııflşı.. Pdıdı d“."" —— — Tehlikeli vaziyet. mu sende? şan biğıı—?ıâ—w sütü içmiş.. ve biraz ; — Burayı buluncıya kadar ne sıkın-| — Bir asılzadeye benziyorsun! sonra ölmüş. aü Bı.ı.' Doktorun tilar çektik. Eğer polis burayı da öğre-| — Nerden anladın? sir Yazık sana.. AM' acıdım, Papa- Günlük UNA nirse, — Sümer asılzadeleri hayatı çok |ğanlar kuş sütü içince hemen sancılar nırlar. Eğer ona bir kaç damla limon - çirselerdi, derhal kurtulum ve ölmez - di. —Sahi mi söylüyorsun? Demek sü- te zehir katmamışlar.. öyle mi? — Evet. Boşuna yatıyorsun bura « da! severler de. Ölümden daha güzel bir kurtuluş yolu olur mu? Güneş, (Ölüm kuyusu) nun tepe- sinden bakıyordu. 'Tanzer bitkin bir halde, arkadaşı Urakla bir kenara çekilmişti. Değir- men taşını şimdi bir başka mahküm Notlarından — () — |.. — Artadaşları.. Müsterih olunuz. —— —— ——— ——— || Teodorla tertib ettiğimiz plân muci- Çocuk sütleri bince, Mihalin peşindeki polisler, ta - Hayvan Sülü vermek mecburiyeti hâsl || mamile iğfal edilmiştir. Onun için po- olkU çocuklara vucudlarımın ve yuştarı- || lisin burayı öğrenmesi ihtimali mevcud min Gua Mluyaci Nmvcünae muayyen İ|değildir. Artık bu mesele etrafında da bir Huşdar vereceğimiz için sasderini || sözü uzatmıyalım. Beyoğlu cihetindekiler! Galatada : (Yeniyol, Kati süretle tesok otmemiz lazınıdar. (| — Eyvet.. evet. kafilesi çeviriyordu. Kadın ağlamağa başladı: Bu husüsüki Minaller çocugun hayalina — Devam, Emma. Tanzer sırasını savmıştı amma, o| — Kara talihim beni hı: yoktan bu- Kanausa barsak Daslalarına, kemik- || — Mihal Mihalilof, husust bir vazife İkadar yorulmuş, o kadar — kendinden |ralara sürükledi. Dağ eteğindeki kulü- lerin eğrilmmesine sevep olur ve bDoyunun buyulssunde de mani olucu ürızalar baş- gosterir . isir çok becrübelerden sonra anlaşğılmıış - Hr &i en kolay kedarik edlenilen sür, inek sütüdür. Diğer muvafik süller dö vartır, takas ya Dulunmaz veyalıud çok koyudur- lar, İnek sütü de bazau ledarik edile - mezse mâcun haline getirilmiş Avrupa- dan gelen kesil sütjer verilir. Şimdi memlekelimizde tor sül yapıl - mağa başlarmış olup bundan da çok is- titade edilmektedir. Bu mâcunlar yani süt hulâzaları veyahut süt torlart — usülü dalresinde sutandırıldığı takdird? Lama- men süt evsafinı bâledirler ve vilcmin kaklreti de muhafaza edilmişlir. () Bu notları kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapımız. Bıkıntı zamanınıda bu notlar bir daktor gibi Imdadımıza yetişebilir. ile gelmiştir. Ve bu vazifesi icabı ola- irak da bize Aleksi babanın bir emrini İtebliğ etmistir. — Nedir bu emir?.. — Emir, gayet sarihtir. Aleksi baba, en küçük bir harekete geçilmesinin bi- le tamamile aleyhindedir. Onun için bir müddet daha beklenilmesi için kat'i emir vermiştir. Gene Titof atıldı: — Haydi bakalım. Şimdi de, Aleksi baba meydana çıktı. Daha hâlâ, bu bu- nak adamın emrile mi hareket edece- geçmişti ki.. arkadaşının — sözleri bile kulağına girmiyordu. âilı 'eıkmeğini düğıtmağa başla-| — Kocan yok muydu? mışlardı. — Hamat savaşında ölmüştü. Yirmi Bu ekmekler mahkümların sayısına |dört yaşında dul kaldım. göre yukardan iple aşağıya — sarkıtıl.| — Şimdi kaç yaşındasın? yor.. değirmen tokmakçısı bunları bi-| — Otuz iki.. a rer birer mahkümlara dağıtıyordu. — Buradan kurtulmak ister misin? 'Tanzer burada Urak'la arkadaşlığı| — Böyle'bir şey düşünmedim. Bir ilerletmemiş olsaydı — gözleri görme- | gelip de kurtulan bir tek İnnn var mı? diği için — Ekmek peşinde koşamıya- Her gün ölümümü bekliyorum. rak, açlıktan çarçabuk - ölürdü. Bere«| — Çocukların büyük mü? ket versin ki, Urak onun ekmeğini de| — Kızımı on dört, öğlümü on iki alıp getirmişti. yaşında bıraktım. Kuşlarım, keçilerim Urak iri gövdeli bir'adamdı. Bir ek-|ve bir kaç koyunum var. Yavrularımı mekle doymuyordu. Tanzerin vaadet- bunlar besler. Ölürsem, gözüm arkada tiği yarım ekmeği ona sormadan ko -| kalmıyacak.. ğ ü parıp yedi: Genç kadın Tanzerin uzattığı ekme- — Hissene yarım ekmek düştü. Bu-| ği bir hamlede midesine indirdi: mun yarısını her gün başkasına vaad e — Senin suçun nedir? Buraya ne - Üü Diye bağırdı... Başka bir ses homur- dandı: — Anlamıyorum.. anlıyamıyorum.. niçin bizi durdurmıya çolışıyorlar?... Üçüncü bir ses de işe karıştı: (Arkası var)