| © toplantıda bir daha anladım ki uşür» bir suikasdla gülüne ahen- || €© sokularak okunduğu zaman bile; yüzde yüz hüsnü niyete rağ - İ Men okunamadığı zaman olduğu hadar gülünçleşmiyor 0 Yazanı Naci Sadullah Geçenlerde görüştüğüm blr bayan- TALA, Kikırdı mevzuunu şiir bahsine dök- yt îîmme bulundum. Derhal: 4 " an, dedi, rica ederim... Şlir - Öi —H y Tüim v evzuun en müptezeline razıyım. Fa- W kat çüre tahammülüm yok. Hassas ve münevver tanıdığım ba - anın bu hamleleri beni şaşırttı: — Sebep? diyecek oldum. Cevabı bastındı: — Eğer buna Cak bir tek mısı gülünç bulunamıya - ra okuyabilirsen, dün- K b b şr':n'ın en kötü şatrine tapmıya hazı - Hafızamda kır , YN Halarm içinden, bu behsi F :':m;ı dî::ıteğıni ısran, ht kudütür Âkifin “ğî“ © nağmeden ği «Ki yok ihtimali terennümü Ve ilâve ettim: a ümün! b— Bunu da Bülünç bulabilir misin? uî:ı!şw;un, SOrgumün İlk cevabını izun bir kahi İ i Ben ahkahayla verdi. Sonra ilâ- — Geçenlerde, Bursadan, tanımadı- 4 :;nm Bençten bir mektup almıştım. etup sahibi, müstait bir musikişi - 5 olduğunu iddia ediyor ve: ;Bm. diyordu, bir şarkı yazıp bes- ıuıı: Fakat buralarda bu şarkıyı p ni yı_p duyıbilmek, ne de okuya- ecek bir tek san'atkâr yok. Acaba ; Şarkumum, İstanbolda tanınmış — bir » l!'h ütklr tarafından okunmısı:; de- 4 ğt edemez misiniz? enç kadın, koltı gülerek sordu; B gER — Acaba senin merhum mi . gair, bu u:s;g’;tnc.n bir türlü terennüm e- ee nlen mi müte - öh Bu ince nükteli ecahili arifane> başlıyan kazana - umduğum — iki ŞU iki mısramı 4 Ha de Md““““ -emal Nadirin, en has- ci batatima karikatür - e Ülediyer Fakat evvelki gece, a- ni iyat gecesi> denilen top - müydüri gülünçleşttrmekte, Ürettepleri kadar maha * Ben ŞeTümemişlerdir. ince tabım olan bayana, iste - l qml'"h.n şiirin değil, her şeyin dim, v.mwm de söyliyebilir » den daha Ka Kh yer yüzünde, şür - ök az Olaylıkla gülünçleştirilecek N Rbiyat ;;y Vardır. Fakat gene o «Edo - )' ada h::dı:x altında yapılan top - -; astla anladım ki, eşiirs, bir , gi ya Bülünç ahenge sokularak o - ü niyeyş aN bile; yüzde yüz hüs - ini sayıp dökmeyi Tak, evvelâ «Edebiyat ge - 1 AÇMayı to; Gidebiyat İi yalöden dimağınıza — aksedon İğinden bükü Nihayetine kendili - Rüca mup CN istifham karşısında 0- uhayyelenizi Torlayınca ne ia- Bir l aaf ürgü MOn... Sahnesinde bir kürsü. iyatın ftsmdaki koltuklarda, ede - K yMeshur kahramanları. - Dahâ h Ve localarda edebiyatın a - i kürsüye varip, e - klâsik mektep ki- tariflere benzemi- tahlitini yapıyor. Bu 'Ugünün lehine veya aley - Tcih ediyarum: Böcesi?.. dör Kdi Obiyat tarihimlin Hünunda yaizin, D Orijinal bir - kahlilden tine Hü da, edebi, Taaı yatımızı kemi - ça teşbhisini koyuyor. Bu teğ- Böre, tüyor, * tedavi çarelerini sayıp dö - ler Çikarıyor. Bu hüküm-, Ve bu müsademel efkâr - doğuyor! gecesi» adı altında bunlardan biri ol- şey mi söylendi? türüyot. dan, barikai hakikat Fakat «<Edebiyat yapılan toplantı d;r Hayır. şffniyve:ımeçhul kalmış bir l:ı) met mi tanıtıldı? Hayır. Edebiyatın bi- ze yabancı kalmış eevherlem_ıi mi din- ledik? Hayır. Aklınıza gelebilecek bü- tün ıorgı;lın wereceğim cevap ayni olacaktır: Hayır... Hayır... Hayır... «Bdebiyat gecesi »namı altında ya - pilan tnp'lınnd.ı. orta mz'klcpn:;lüe;e—; ine tedris Jümat, lkuı:ıfcner:m namı altında takrir olun - du. Şark mitolojisinin, 'Hs? talebeleri tarafından ezber bilinen lirik masal - ları okundu. Köroğlu destanından par- çalar dinledik, Nedimin, l_ıhve uk-'f e lâları tarafından ezber bilinen kasi deleri de inşat olumdu. Bayan Fitnatın: Sen destimi ettikçe takbil, Ben kendimi hemen eylerim fira - muş Seni gylemek isterim deraguş! Kabilinden yâvelerini — söylediler. D 'No münasebetle bilmem, musikiden de YAf açıp, plâklar çaldılar ve dağıklılar! Eğer bütün bu saydığım işlerin <at- bikinde daha vükıfane bir müşkülpe - sentlik, veya daha az göze çarpıcı bir vukufsuzluk gösterlmiş olsaydı: — Eh... Nihayet bütün gaflet, bu ge- cenin adını koyanlar tarafımndan göste- Tikmiş, bu bir <Bdebiyat gecesi» e - ğilse bite, bir «edebi müsamere» dir der, geçerdik. Fakat maalesef, “Edebiyat gecesir namı şitında yapılan toplantı, sade debiyat gecesinden değil, bir edebt müsamereden de başka her şeye ben- zedi! anlatmayı da sona bıraka> Jgak, o gecc göz» denilen kelâmlar, Köprülüözade ce, divan edebiyatı şairlerinden bazı - larıma hücuma kalkanlara bayraktar- Jık eden Köprülüzade: — Biz, dedi, vaktile, yeniyi kurmak eskiye hücum etmek zarureti için- deydik. Fakat bugün, bu zaruretten Kkurtulmuş bulunuyoruz. Binaenaleyh, Çeskinin kadrini, krymetini inkâra de - (vam etmemize lüzum kalmamıştır. ü saklamıya lüzum — yoktur ki, mazilerinin kadrini inkür eden mit- Jetler, parlak bir istikbal kuramaz -| bey? lar!.. Üstadım bu mealdeki sözleri, bence, edebi bayatımızda dönüm sayılacak hayırlı bir itiraftı. Bir koca Fuzuliyi jakândan vaz geçeceğimizi müjdeliyen bu cümleler, uzun süren bir ziyandan dönmek kadar büyük bir kâra kavuş- goak yolunu tutacağımızı ifadeleştiri- yordu. Bu itibarla, o geceye: «İnkâr ğ ettiklerimizin murlarını bilme gece -|. ©dip onun tahliline itiraz si», yahut <edebi günah çıkarma ge - tenkit eyliyor. | cesi» isimlerini vermek, en muvafık - | harekel olurdu. * | turuyormuş. Gülerek: c z İnın dokuz, ön yıllık ilâvesini unutur - , Bunun, diğerlerile müşterek — olan!' çak. " şebeplerini | n, benim anladığım ma -| Hepimiz indik. Adam da indi. Fakat| çun? Âlâ doğmsu. nasını kısaca izuh edeyim: Adma «On | ferkattim: Teröddüt ediyor, yapılan © toplantıdan |jeyat tarafından edildi. Baş altı yil ön-| tırmandık. Küçük bir evin kapısını SON POSTA Bir icra memuru ile * * * Yazan: Kemal Tahir Avukat: — İsterseniz siz. teşri! etmeyin be * yefendi, dedi. Beyefendi yüzünü buruşturarak ce * vap verdi. — Geleceğim. Adliyenin kapısında icra memuru - nu bekliyoruz. Müvekkil, panama şap- kasile yüzünü yelpazeliyor. Uzun boyu, kalm gövdesile dinç bir adam, yüzü dehşetli antipatik. Kara gözlerinde tuhaf bir mana var: Biraz kindar, biraz müstehri. Babası Arap - mış, Halepte büyük çiftlikleri, hanları, mağazaları varmış. İlk Osmanlı meclisi mneb'usanının en genç meb'usu İmiş. o zamandanberi de İstanbula yerleşmiş. Maçkada oturduğu ev de, Modadaki köçk te kendisinin. İcra memuru gelince hususi otomo- bile bindik. Sultanahmet yokuşunu inerken adamın cama akseden ha- yaline bakıyorum. Ceketinin göğüs cebinden sık sik bir ipek mendil çı - karıp terini silâyor. Altın tabakadan üstüste sigara yakıyor. Arada bir pan- talonunun ötü çizgisini düzelterek pa- Ççalarımı yukarıya çekiyor. Avukat tok bir sesle cevap verdi: — Çıkmak istemedi! — Lütfen çağırır mısınız? Kenı_üsüe görüşmeden bu işi bitirmek istemiyo - Sırtında çok şık bir kostüm var.|rum. Gömleği ipok. Kunduraları podüsüet. Avukat çıktı. Biz pencereden boğazı On beş gün sonra adliye bir buçuk | seyre başladık. Ayak sesleri yaklaştı. aylık tatiline giriyor. Avukat bu fır -| — Beni neden görecekmiş, ne isli - sattan bilistifade yapacağı — seyahatin | yor benden? projesini anlatıyor. Geçen sene Ro -| — Çocuğumu bana bırak. manyaya gitmiş. Orası pek fena değil-| — Göz göze gelmemeğe çalışıyorlar, miş amma, nefikası Katlisbat diye tut | — ganin gocuğun da benim çocu - Dü veyaliedledi bir diyürie d l Ü ÇA — Bu seyahat ir fa al bi a Ka vünü, Giyor, çoluğun, -çoçuğun üY T aa hana berek. Bir depe giyim ihtiyacmı ucuza temin etmek ka- bül. Bu sırtımdaki elbiseler evvelki se- ne Atinada yaptırdığım dört kattan bir tanesi. Bizimkine de bir kürk manto almıştım. Bu kış ta giydi. sevdiğin için mi alryorsun? Geceler « ©e eve gelmediğin kumar masaların - pea, kadın sofralarında sahahladığın za- manlar çocuğum diyor muydun? * — Orası senden sorulmaz. Çocuğu Otomobil Bebeğe doğru sür'atle Ter- k"“": bana vmbımm g::ı“ ;: Hiyor. İcra mem;.l'nmun !;ugığnku vîg Su . kadma fesi çok nazik. Üç yaşında bir eri p - n çocuğ’mu Haczedecek. Bu çocük oto - îv'il:: :';î_’hnk fm* üi mobil sahibinin oğludur. Anasının ; valğ m, münakaşaya lüzum â ra genç bir doktorla nikâh- îî r:îıu:lîğu fn:ğımm.ae isbat edilin-| Hava giltikçe gerginleşiyor. ce çocuğun babaya Verilmesine karar| haykırdı: çıktı. — Beni sen babamdan paranla satın Bugün çocuğu kötü anadan alıp iyi| aldın! Aramızdaki bağın bu bakımdan babaya vereceğiz. Kölü ana, iyi baba|ne kadar meşru olduğunu hiç hesapla- ile evlendiği zaman 19 yaşında imiş.| dın mı? Otomobil, villâ, elmas diye Şimdi tam yirmi üçünde. Erkek fe -| gözlerimi kamaştırdınız? Sonra da râh ferah elli gösteriyor amma elek -| metres diye hakaret etmeğe utanmı - trik masajının, yıpranmadan yaşama -| yorsun! Hakaret etmiyorum, hakikati . söylüyorum. Çocuğa verdiğim nafa - Otomobil yokuşun Aaltında durdü. | yayı da dostuna yedirmek mi İsilyor: Kadın Onu otomobikde” bıraktık. Tepeye| , Fd sar İcra memuruna dön - çaldık. Bir kadm açtı. Boğaza bakan bir odaya girdik. Duvarda büyütül - müş çok güzel bir genç kız resmi var. Hizasında başka bir çerçeve: Çıplak, tombul tombul bir bebek, Masanın üs- tünde de bir başka zesim, kalın kaşlı, geniş omuzlu, çok güzel bir delikanlı. Odanın köşesinde oyuncaklarınım ö- nüne oturmuş olan çocuk bize hayretle bakıyor. İcra memuru sordu: — Senin adın ne bakalım küçük Osmancıkta Misafirlik meselesi Osmancıkta oturan bir oküyucu- muz «Otel Sizlik» den şikâyetçi, di- Bübek. — Bebek mi? Doğru söyle... — Bebek ya, yoar ki: — Kim koydu sana bu adı? Kazamızda ihtiyacı karşılayacak — Babami derecede lokanta var, fakat öotel yok. — Hangi baban? Memleketimize büyüklerimizden biri gelse ya belodiye, yahut ta parti res islerinden birinin evinde misafir e- dilir. Bu, büyüğün ziyaretinden mak sat halkı dinlemek, derdini, ihtiyacı- nı, yahut Şşikâyelini öğrenmektir. Fakat herkes girgin değildir. Kapı ardma kadar açık da olsa hususi bir evi dedirgin etmekten çekinir. Aca- ba güzel, ihtiyaca kâfi bir otol yapil- sa büyüklerimiz oraya misafir edile- Genç anne o anda içeri girmişti. Sert bir sesle hizmetçiye seslendi: — Çocuğu içeri götürün. Sonra bize döndü. — Ne istiyorsunuz efendiler? * Kararı çok sakin karşıladı, Sade; — Kendisi neden aşağıda kaldı? de- lera memurunun bugünkü vazifesi çok nazik. Üç yaşında bir erkek çocuğunu haciz edecek. Anasının talâktan sonra genç bir doktorla nikâhsız oturduğu mahkemede ispat edilince çocuğun bizi Bebeğe götüren otomobilin sahibi babaya verilmesine kârar çıkmıştı. Sayfa 7 Edebiyat gecesi edebi günah | — Eski bir avukat kâtibinin hatıraları: 2 —) çıkarma gecesi oldu * GW dolaşma — Şimdi giydirir, getiririm eten - dim, dedi. * Dönüyoruz. Çocuk önce huysuzlaşacak olmuş - tu amma, otomobile çabuk sındı. Kü- çücük parmağile cama dokunarak dı- şarısını gösteriyor. Babasının dizinde birteviye kımıldanıyor. Bundan böyle bermucibi karar haf tada ancak bir saat validesine gösteri - kecektir. Kötü kadının yanında kötü olmaktan dan böyle intikam alınmaz. Çocuğunu | Kurtuldu. Ve artık babasının nafaka olarak verdiği paraları, annonin dostu yiye * miyocok. Tehlike yoktur. Kemal Tahir Sultanahmette Bizans Müzesi yapılacak Sultanahmedin eski İpodrom yeri ol duğu iddia olunan ve profesör Bakster tarafından hafriyat Bizans Müzesi ismini alacak olan bir park haline getirilmesi kararlaştırı! « mıştı. Bu hususta Müzeler Müdürlü« ğgünce tetkikat yapılmış ve ittihaz edi- len kararlar, mütaleası alınmak ve icab eden tedbirler yerine getirilmek üzere Kültür Bakanlığına bildirilmiştir. yapılan sahanın Bu saha dahilinde bulunup da Bi - zans Müzesinin tarh ve tanziminde kal- dırılmalarına lüzüum — görülen binalar da belediye tarafından istimlâk odile- 'cektir. * Bize öyle geliyor ki Osmancıkta bugüne kadar büyük, bugünün ihti- yaçlarma cevap — verecek derecede muntazam bir otel yapılamamışsa, bu, © ihtiyacın henüz hisseditlmemiş almasındandır. Ve münhasıran bü- yük misafirler geldiği zaman işleye- bilecek bir oltel yefimak da ticari bir iş değildir. Yapılacak şey mahcubi- yeti gidermek, çekingenliğin önüne geçmektir. Farzedelim ki memleke- tin derdini dinlemek mevkinde olan bir zat geldi, otelsizlik neticesi benim evime misafir oldu, sizin söyliyece- Biniz şey bizzat benim işimle alâka- dar, siz de benimle dargınsınız, ne zarar? Hakkınızı aramak yolunda çe- kinmemeli, kapıyı çalmalısınız.