7 Ocak 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 15

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dü Sanı Ç 14 Sayfa “ - YURYEEL! yi SON POSTA — “ Son Posta ,, nin - tefrikası : 82 SARLIK ÜLKESİNDE / BİR TÖORK ZABiTi KISIM — ÂA. R, Emma kuvvetli bir sesle sözüne devam etmeğe başladı: “Biz programımızı değiştirmeliyiz kuru patırdılarla gösterişlerden vaz geçmeliyiz, bütün mesaimizi bir nokta üzerinde teksif ettirmeliyiz !,, — Titoft!.. Aklmı başına topla. Bu- rası, İspanya anarşistlerinin İloncası değil... Burada.. sen.. ben.. yok... Bu- rada, biz varız... Ya, idare heyetinin kararlarına itaat edersin.. yahud çıkıp gidersin... . “Emmanın bu sözleri karşısında, Ti- tof sendelemişti. Şaşı gözlerini kırpa - rak başını geri çekmişti. Emma, uzun masanın ortasına doğ- ru ilerlemiş.. yumruklarını masaya dayadıktan sonra; gittikce sertleşen ve metinleşen bir sesle devam etmişti: — Arkadaslar!.. Bütün dünya, de- rin bir uçuruma doğru yuvarlanıyor. Nerede ise, başiımızdaki gök semâ çö- kecek.. ve altında kalanları ezip birbiri- ne geçirecek... Bu inhidam sırasında, ancak kuvvetli olanlar sağ kalacak, ve yaşıyacak.. zayıf ve kudretsiz olanlar, perişan ve târümâr olarak tarihe karı- şacak... İşte, böyle nâzik bir zaman -| da, hesabsız hareket edilirse, felâket mühakkaktır. Onun için her hareketi, inceden inceye düşünmek lâzımdır... Bugün, kuru gürültü ile bütün dünya- da dehşet verecek zamanlarda değiliz. İki sene evvel, bir bombanın patlama- sı; iki kurşunun tesirile bir adamın kanlar içinde yere yuvarlanması, Af - rika çöllerine ve Kutub denizlerine ka- dar akseden bir hâdise teskil ederdi. Fakat bugün cephelerde patlıyan kırk ikilik toplarin yanında, bizim taban - calarımız çocuk oyuncağı kadar gülünç kalmıştır. Volkan gibi kaynıyan dina- mit lâğımlarının — karşısında; — bizim bombalarımız, âdi bir öksürük kadar istihzaya şâyândır. Çatlak sesli, yaşlıca bir kadın ba - Bırdı: — Hey, Emma.. burası, Üniversite değil .Edebiyat yapma... Bütün dün- yayı kan ve ateşe boğan bugünkü har-| bi, üç kurşun yarattı. Emma, hiç aldırmamıştı. Eskisinden daha kuvvetli bir sesle, sözüne devama 'başlamıştı. — Arkadaşlar!.. Artık biz, progra- mimizi değiştirmeliyiz... Kuru patır- dılarla gösterişlerden.. ve ortalığı vel veleye vermek için yapılan tedhiş siya- setlerinden vazgeçmeliyiz. Eğer bir işi| Lamatd L Bir Doktorun . | * siadanüme Günlük Perşembe Notlarından — €) Dört aylık Çocukların Gıdası Dört ayını geçmiş bulunan çocuklara J anpesinden kâfi derecede emecek &süt buknuşolsahüegenehtrnlm:gıdal- | lâvesi çocuğun hakkıdir. Bu, ilâve gıda bizim memleketin an'anesinden olan ve annelerin de çok alışkan bulunduğu pi- | rinç unlarıdır. Yani pirinç unlarından ıyapmak istiyorsak, bütün hedefimizi bir noktada birlestirmeliyiz. Şaşı gözlü Titof, müstehzi bir lisan- la bağırarak atılmıştı: — Hangi nokta.. gene mi Raspu - tin ?.. Emma; bu istihzayı derhal ciddi- yetle karşılamıştı: — Hayır, — O halde, Çar... — Hayır. p - — Buldum, buldum.. Şütürmeri parmaklarının ucunda oynatan Çari- çe... Ona bir bomba atarsak, her iş o- lup bitecek.. arkadaşlar!. Şu, dâhi matmazeli alkışlayınız. Titof'un bu istihzası, süküt ile kar- şılanmıştı. Emma, ona dik dik bak- mış: — Daâhilerin değil; budalaların al- kışlandığı zamandayız, — Titof. Eğer ciddi bir mevzu üerinde olmasaydım, bu üç buluşundan dolayı, arkadaşla- ra seni alkışlatırdım... Arkadaşlar!.. bahsetmek istediğim hedef, şu budala Titof'un saydıklarından - hiç biri de- gildir... Bizim bugün * tek bir hedefi: miz varsa o.da. (Rusya) dan ibaret- tir. Önctüğeki: — Bravol!.. Diye bağırmışlar. Ve Emmanın bu sözlerini şiddetle alkışlamışlardı. —— Evet... Rusyadan.. Rusyayı bü- tün felâket cereyanlarından kurtar- maktır... Arkadaşlar!.. Bu işde, yalnız değiliz... Dama meclisindeki odacılar- dan biri, babamın yeğenidir. Bu a- dam, bana bazı ifşaatta bulundu. Bu ifşaata nazaran, meclis âzaları arasın- da bir grup teşekkül etmiştir. Ve bun- lar da, gene münevver zümreden ba- zı mühim adamlarla birleşmişlerdir. Balıkçı kiyafetinde genç ve iri bir adam, Emmanın sözünü kesti: — Ne dedin?.. Münevver zümre mi?.. Kahrolsun, o münevver züm- re... Hep çektiklerimiz onların yüzün- den değil mi?.. Emma, başını o adamdan çevirdi: — Dur.. acele etme, Biyeskao. Dedi... Ve sonra ona kanaat vere- cek kadar mülâyim bir sesle mukabe- le etti: tarafa — Hakkın var... Münevver zümre, korkuyor. Susuyor. Sarayın ve müste- bitlerin etrafında toplanıyor. Fakat.. uyumuyor... Cephede, askerlerimirin ellerinde gezen bir takım gizli gazete- leri, beyannameleri, oralara kimler gönderiyor; kimler dağıtıyor?... Ar- kadasşlar!.. Haksızlık etmeyelim.. Kim seyi gücendirmeyelim.. Fazla ve lü- zumsuz hareketlerden ictinap edelim. Ve.. bizden daha kuyvetli vasıtalarla çalışan unsurlarla birleşelim. Dişlerinin mühim bir kısmı dökül- müş olan ihtiyar bir kadımn bağırdı: W yapılmış bulamaçlardır. Bu unun gıda kuvveti yüksek olduğu gibl şekerle ka- | rışık olarak veritdifi takdirde kalori | kuvveti de daha Tarla yükselir, Yalmız meme ile bulamaçlar ve diğer Nâve gı- daların verilmesi çok ciddi bir intizam altında olmalıdır. Meselâ dört aylık çocuk için: Sabah saat altıda meme; dokuzda i bulamaç ve üzerine meme; birde meme; dörtte meme; yedide bulamaç ve meme; ve gece onda meme vetilmelidir, Bu saatten ilibaren çocuğun sabah saat altıya kadar tam bir istirahat ve uyku devri olmalıdır. | <9 Bu notları kesip saklayımız, yahut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir daktor gibi imdadınıza yetişebilir. — Hayır.. Biz, kimse ile birleşme- yiz. Biz, ihtilâle rehberlik edeceğiz... Artık bıktık, bu carcar kızın martaval- Emma, bir an duraladı. Dikkatle o |kadınm yüzüne baktı. Evvelâ: — Ben.. Ben mi martaval söylüyo- rum, Poşika ana. Diye homurdandı. Poşika ana, yerinden fırladı.. ve haykırdı: — Evet.. sen... Daha nelerden bah- sediyorsun?.. Ayan âzalarından.. zen- ginlerden.. münevverlerden... Haedi bakalım, şu ihtilâl komitesini — niçine bir kaç prens ile, bizzat Rasputini de koysana... Balıkçı kıyafetl bir adam bağırdı: M (Arkası var) « Son Posta » nın Tariht Tefrikam : 21 arasına düşmüştü, ertesi g taşını çevirmeğe başlayacaktı unu : Yazan : Celâl Ce Tanzer ölüm kuyusunda mahküml Tanzer vücudünde bir ürperme duy- du: — Ben, kralın yeğeniyim.. işte o ta- nıdiğiniz Tanzer benim. Mahkümlar arasında bir fısıltı işi - tildi: — Eğer gülmesini unutmamış ol - saydık, bu sözüne kahkahayla cevab verirdik. 1 Büudala.. kahraman Tanzeri sen tanımıyorsun galiba! O, buraya düşecek adam miıdır? Yerde sürünen bir yengeç gibi e - mekliyerek Tanzerin yanına yaklaşan ihtiyar bir kadın: — Ben Tanzeri çok yakından tanı- rım, dedi, beş yıl önce (Kargamiş) € benim sarayımda misafir kalmıştı, So- kul bakayım yanıma.. gözlerinin içine bakayım! O sırada gökte yeni ışıldıyan ay, bu- lutların arasından - sanki Tanzerin kör gözlerini mahkümlara göstermek i - çin - sıyrılıp çıkmıştı. Akad prensesi, Tanzerin yüzüne baktı.. ve dişleri dökülmüş bir dişi kaplan gibi sırıtarak başımı salladı: — Sen, gözlerine mil çekilmiş bir körsün! Çölde hırsızlık yapan bir gö- çebe çobanına benziyorsun! Tanzer asil bakışlı, parlak gözlü bir aslana benzer. Senin suratın tüyü dökülmüş bir tilki postuna benziyor..! İhtiyar kadın ay ışığı altında sürü- nerek tekrar eski yerine döndü. Mahkümlar daha fazla konuşmak imkânını bulamadılar.. her biri bir kö- şede yorgun ve muztarib.. uykuya dal- dılar. O gece dinlenen vücudlar ertesi gün tekrar aynı yorgunluk ve aynı ıztırab içinde ezilecekler, inliyeceklerdi. Tanzer düştüğü yerde kaldı.. O, »ne tepeden yıldızları ışıldıyan gökyüzünü, ne de etrafındaki mahlük- ları görebiliyordu. — Ulu Tanrım, ne olurdu, sen be - nim iki gözümü birden kör etmesey - din..! Diyerek başıniı omuzlarına dayadı.. Boğucu bir hava içinde, o da, kuyu- daki sefiller gibi uyumağa çalıştı, Tanzer uykuya dalmıştı,, - Sayikliyordu: — İşte Tunçay.. gözlerini açmiış.. beni bekliyor.. Tanrım, sen onu ben- den ayırma! Sen onu benden başka bir erkeğin kolları arasına atmal| Arkadan yükselen boğuk bir ses den uyandırmıştı: — Büdala- Çeneni kapa.. >zıbar.. kendi kendine konuşurken neden bağ: rıyorsun? Uykuz uzu kaçırırsan kafas ni kırarız!.. Tanzer gözlerini açarken uykusun- da yüksek sesle konuştuğunu anladı: — Kusura bakmayın, dedi, uykum- da konuşmuüşüm.. çok yorgundum, Bir kısık ses Tanzere cevap verdi: — Çok mü yorgundun? Sersem.. biz hayattaki yorgunlukları biliriz. Ya erzak anbarını doldurmağa çalışıyor- dun.. yahut Sümer bağlarında üzüm gililerle birlikte şarap küpleri dolduru- yordunl! Bu tatlı yorgunlukları çok araya- caksın burada! Hele bir sabah olsim.. değirmen taşına Elâm katırı gibi sarıl.. çekmeğe başla.. yorgunluğun ne de- mek olduğunu o zaman anlarsın! Ğ y Mülköa " F SAr I SS Saş b / a gelen bu muzaffer kahraman o zaman | Tanzerle birlikte bir kaç mahkümu bir- | kokusundan gözleri mahmurlaşan sev- | Tanzer tekrar gözlerini kapadı.. ve bir ölü sessizliğile kendi istırapları i- çine gömülüp sızdı. * * * Ertesi sabah.. Kuyunun içinde sonsuz bir inilti kamçı şakırtıları duyuldu. Mahküm- lar arasında Tanzerden başka gözü görmiyen kimse yaktu. Değirmen taşını çevirecek olan ilk kafileye Tanzeri de seçmişlerdi. Mah- kümlardan biri Tanzerin koluna girdi: — Zavallı delikanlı.. gözlerin de görmüyor demek senin? Diyerek taşın kenarına çakılmış sı- rıklardan birinin başına götürdü: — İşte burada bir katır gibi, saat- lerce çalışacaksın! Yargunluğun ne demek olduğunu bugün anlarsın! Mahkümlar beşer beşer sırıkların önüne geçtiler.. yerlerini aldılar.. Ge- ne bunlardan birisi elinde bir kamçı ile kenarda duruyordu. Tanzerin yanındaki —adam yavaş yavaş mırıldandı: | — Başımızda bir tokmakçı var.. Ta- şa iyi dayanmıyan mahkümun ara sı- ra sırtını okşamaktan çok hoşlanır. Tanzer yavaşça sordu: — O da sizin gibi mahküm mu- dur? — Evet.. o da bizim gibi bir ölüm mahkümu. Bir daha hayata çıkmamak üzere buraya atıldı. — O, değirmen taşıni çeviremez mi? — İlkönce çevirirdi. Fakat, eski tok makçı bir gece hastalandı ve öldü. Bu adam hepimizin en kuvvetlisi olduğu | için, onun yerine geçti. — Demek burada da kuvvetli olan kurtuluyor. — Ölüm kuyusunda eskiden kalma bir âdet bu. Çalışmıyanları kamçı ile “öldürünceye kadar döverler. Ondan başka bir kamçılı nöbetçimiz de ku- yunun ağzında bekler. Onun kamçısı uzunduür ve ensemizi okşadığı zaman, saatlerce düşdüğümüz yerden kalka- mayız. Bu sırada taşı çevirmeğe hazırla- nan mahkümların bir ağızdan çıkan hazin ve muztarip sesleri işitildi; , — Hella.. hoyvvi,. Hella hovvyl.. — Hella.. hovvvi.. Hella hovvyl.. Otuz ağızdan bir tek ses ve nefes halinde kuyunün içini saran bu uğul. tu kısa fasılarla durmadan yükseliyor- du. Tanzer bir aralık kimseye sezdir- meden yanındaki arkadaşına sordu: — Çoktanberi burada mısın sen? — Üç bin iki yüz kırk beş günden- beri.. Ve Tanzeri meraktan kurtarmak i- çin, hemen ilâve etti: — Biz burada gün sayarız.. hiç kim- se yılının sayısını bilmez. Fakat, gü- nünü unutan yoktur. Tanzer zihninden bu uzun sayıyı hesap ederek: : — Dokuz yıl olmuş, dedi, bu kadar zamandanberi burada değirmen çeviri- yorsun ha?!.. Mahküm göğsünü şişirerek inledi: — Evet.. yılda bir kere, günü.. yani (güneş) in tutulduğu gün, çalışmayız. Yılın diğer günlerini de- ğirmen taşı çevirmekle geçiririz. — AÂdiın ne senin? — Urak.. bir mayıs! — Nerden anladın?.. — Benim Akadda bu adı dostum vardı da. — Evet.. oralıyım. Sümer düştüm. Kral beni buraya ati — Suçun ne? — Dedim ya.. esirdim. — Sümerliler esirleri tarl lanıyorlar. Ben bir esirin (Öl değir Ölüm kuyusunda bir âdet vardı. Çalışmıyanları kamçılı bir nöbetçi öldürün kadar döverdi. Bu nöbetçi mahkümların arasından seçilirdi. yüsüu) na suçsuz atıldığını yuyorum. — Pek de suçsuz değilim. mer zabitile kavga etmiştim. » lerin âdet ve kanunlarını dum. Zabitin belindeki - sarı P koparıp yere attım.. ve üstüni çiğnedim... — Ne mutlu sana.. kelleni * elinden kolay kurtarmışsın! bundan daha büyük bir suç ! Bir Sümer zabitinin belindeki ; des renkli püskülü yere atıp çiğf? ne diyorsun sen? Bunu düşü le yapmak kadar günah sayıl: ' — Ne bileyim ben bunun duğunu?.. Kavga arasında gözü mMıştı.. ne yaptığımı bilmiyor ni yakaladılar.. Kralın kardılar. — İyi ki Gudea seni cellâda- etmemiş! — Cellât meşgulmüş. (Gözü! mesin bu mel'unu. Hemen yusuna atınız!) diye bağırdı. mandanberi burada dünyadan V larak yaşıyorum. Geldiğim ri ancak dokuz gün dinlendim. (Arkası ' K, TAKVIM 2 inci KÂNUN —— Rumt söne Arabi 1852 v 130 ici Kânun | Resmt senelp Ka 1937 PERŞEMBE SABAH iME > Bi V 24 12 T |26 5L Özde | İkindi | Akşam| Yatsk B | D. ( 8. ( B. | a (D _s.L_ E.P 7loalo (a7 lızl— lt Z.| 12 |20/14 ( as(16|565 / 18 Beyazıtta: Beyoğlu sim Eseo), Üsküdar — Akadlı mısın? (Eşref Neş'et) : Büyükadada: (Yusuf), Kadıköy Pazar yolundu” | kezi. Modada : (Faik İskender). V Nöbetci Eczaneler * Bu gece nöbetçi olan İstanbul Cihetindekiler: Aksarayda: (Ziya Nuri), Al Bakırköyünde: Emirtö” (Mehmet Küâzım), Fenerde: ( ragümrükte (Arif), Küçükpazardüâ' met Cemil), Şehremininde: (Nazım), da:- (Asaf), (Haydar), Samatyada: Cihetindekiler: Kasımpaşada: Kadıköy ve Ad (Ahmediye): Galatada: (İsmet), Hasköyde” Merkez Nahiyede: (Kanzuk), (B . yan), (İtimad), Şişlide: (Necdetl simde: (Taksim). , C Terkez), 16: fif 173 eri Özl 123 Ş rkı) af . & bel Ül; ri er: il, Öönü a bir İçin

Bu sayıdan diğer sayfalar: