7 Ocak 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ea e) SON POSTA w& İttihad ve Terakkide on sene No. 1 6 (HARBİN İKTISADİ VAZİYETİ | Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen — *Tekâlifi Harbiye Komisyonları 1 ağazalardan kadın eşyalarını bile | toplayıp götürüyorlardı n l&; harbi yalnız Enverin çılgınlığından Cemal Paşanın del_)de_be ve tantana merakın- An veya bir başkasının “Küçük dağları ben yarattım,, iddiasından kaybetmedik, « bize harbi kaybettirenler arasında Tekâlifi Harbiye Komisyoncuları da vardı arbin ikinci senesinin sonunu ta-| îiz Şeylî]re i]nîinrrîz, rivayetleri müba- re İ înküyı_flîflğl artık iki şey gayet ba- aTgaya n a_ım eder. -ım. b ” vi görülüyordu: Bir kere, Rus- ekâlifi Harbiye Komisyoncu- N nelesi daralmış, Avusturya - Ma) larının zararları raf gtan ; İ Türî?)ıa]î:ş' Buılganstan : sıkıl- 918 senesi ilkbaharında Cahit be- M ân da lngiltergîîâ muştu. Öte ta- ye vekâleten men'i ihtikâr komisyonu gl ordu yapmaya baş- reisliğine geldiğim zaman sivillere : küvvetlenmiş, bzim üzerimiz- | İ daz k li anmışt; v e mahsuf 280 metre erkek kumaşı ka- finde görünür, İzeilleç Nonüü | PESE eli Yapmakla saşaklöli ve Pati B hî; ugglı z e,k. enüz ismini unuttuğum Adanalı mühim bir rıe. Küne kuWegl iliyor ki gün- Ermeni tacirini isticvap etmiştim. O lniyora e enerek zaman gördüm ki Adanada vaktile — Gfie'ke büyük mağazaları ve iyi bir işi olan a- dammış. Tekâlüfü harbiye komisyon- ları bunun mağazalarına girmiş ve a- damı mahvedip çıkmıştır. Mağazaları !ît?men hemen boşalan bu tüccar da işini orada büsbütn tasfiye ederek baş- ka_ bir iş aramak üzere İstanbula gel- miş, burada serseri bir tüccar olmuş ve elindeki parasile, spekülasyon yoluna kaçmıştır. Bana elindeki mazbataları gösteren bu adam, karşımda hem ağlı- yor, hem de anlatıyordu: — Onuncu kısım _;" taz Ü üti üst üzerimize fakat, Bağdat ul ile ilerlemektedir- nalillir, Bîmîm_'m_fmızdan tahliye edil- Blvsa to;:::at edebıl?ce_k yeni gi aya takatimiz yok- cephesinde Rusların istilâla- gayet yavaş, ği . Ü! — O zamanın iaşe işlerinin başına getirilen topal İsmail Hakkı Paşa valde, ele geçen herhangi bir madde doğrudan doğruya askeri ihtiyaçlarla alâkadar olsun olmasın sahibinin elin- den alınarak kendisine sadece bir e- kim buğday verilmiştir. Meselâ, askere giyecek tedariki - ni dolaşan ipek 5 * YSark lmış, bunların henüz bu taraflar- iı.l'ahıldıkleı'i kuvvetli bir or- ir mmuîy'“lc mağlüp edilmiş #hmaki b:pra-kıaîlmız kurtulmuş vi a beraber, bu cephede de ar- erie daha fazla şey Yapmaya takatimiz 4 ulundu “EBon b .- çin manifatura mağazaları tekâsüfü harbiye komisyonlarının la tır. N | v'îşa;ıîm :madoıuda. köylerde|li kadın eşyasına kadar el uzattıklaâl- Büçgörlüğünüz mazbulalarla v , a du"' . .. N b nda ; E]a - İ b“t' I- söker T glarda şekavetle |'na dair uzun müddet herkesin agzı lınmış olan eşyanın büyük bir kısmı bir takım şikâyetler ve rivayetler do- laşmıştı. Ben önceleri bu münasebet- saaan püsa e 4 HASAN _ rilerinin âdedini â- in hesap ediyorlar. Bu, ttir, : gıftık muharebeyi kaybettik ;illdıî 30 -40 b kadınlara ve Lîğâfbir vaziye çocuklara aft veyahut yalnız onlara yarar eşyadır. Elimdeki Mazbataların ihtiva ettikleri kıymet mecmuu, benim mağazalarımda eşya llk un';.lîıı:n berabeır_ Ben her ğîlinde bulunan sermayemin yarısını v sütunlarında teriü K a ile tutmaz. Si (Ü | ı Badem Kremi İ - | T Vaziyettir. Bununla beraber,i &a Diyordu. Bu sözlere önce inanma- mıştım; bu adam bana hem faturala- rını, hem de ticarethanesinin o tarihte- ki envanter defterini göstererek ispat etti ki söyledikleri doğrudur. , n0 î Bl;n Tanin sütunlarında temin mıeyi 4 SafışIyorum ki nihaf zafer bi başli , Naniyor muyum? Hayır. Fa- gel $8 ne yapılabilir? Bir kaç ay 1i 80 : i i vîî'uî"î aşağıda hikâye ede- a B'î değecedfecıhsurettşl mahvedil- abö iğmen d aiı n, Rusyanın inhilâli- E"ş ĞAA DU adAni ÖERE e ıyarak bana tip Va a i harbin KayBadilmiş- ol unları gösteriyor, hem de: — Tutulan kumaşları müsadere e- diniz, haklısınız, bir şey diyemem. Fakat, yalvarırım size, beni divanı har- R be vermeyiniz! Diyordu, Haksızlığın ve adaletsiz- Bim; eka'at getiriyorum ve bu ka- e B Sekine çekine, fırka mahafi- ler! sOylemeğz - : âzıînt DE€ğe teşebbüs ediyorum. ! enüz En Baz Ver paşanın tesiri al- u ükü Dan hükümet ve fırka mar , bu fiki Acı bedem kreml” elde yarar, ll - - Y abef | Bilhaş irden tamamen uzakta- |f Cilde hayat, duzgunluk ve tara- l liğin bir memleketi en büyük bir düş- hğır | aml:îıo Rusya inhilâl ettikten ŞŞ vet verir. Cill_im hrlerm?, zehirle- E| man ordusundan daha kolay yıkacağı- neslü | ayıf kalbljrku azalmıştır. Bizim gi- ||f rini, fena yllglaîl'lî ıteı!n_zler: B'f" na kani oiduğfu.n ıçın 'bu adamı divanı AD op a Yo mazarl gençlerin göriğ eee GÜL D Ce Şi barbe vermediğina gibi Tumeşlarnr da bir Y ga yanlış olmak lâzım gelir. |f ** ;;29 Cizkin. çekre ci ef_“"nm müsadere ettırmed.ım. Yalnız, o tarih- tü arihlerde harbin askeri ida- ğ !© î:' ihtiyarlığı geîı lîutî' €$- Ete kaçak piyasa fiyatları metresi 800 meğ? et çöskeri seyrini takipten bir Si t acı badem kr e a kuruş olan bu kumaşlara komisyonun luğ"' : ].ç"_l Vazgeçerek harbin umu- ERES A İi bre ee herkes | fiat prensibi dahilinde, —yani metresi 188 âresini ve harb esnasındaki mem- yapamaz Ve mi mutlaka acı iki yüz kuruştan satılmak üzere ko- badem yağile yapmak lâzımdır. mi$” | pe' Buü hem müşkül ve külfetli, hem Ki ht misyon emrine aldım, i;:atma biraz yakından bakma- Ç vardır. Şimdi sizinle birlik- t0f “Üünu y pahalı bir iş olduğundan biraz acı Misal olarak zikrettiğzim bu hâdise ;rsefl /8 fcrbîpmaya teşebbüs ediyorum: badem. esansile vazelin yağını ka- bizim seferberlikle beraber memleketin a rlik başlar başlamaz ordu, |Şf rıştırarak yapılan kremleri kulla- Ş iktısadi hayatı üzerine nasıl ağır bir ka- ğ lek a 28 | * iettı . aetln bütün kuvvetlerini elinin layt om_"“!tll'- Nakil vasıtalarını teda- : isyonları, tekâlüfü harbiye 'ko- nan bayanlar cildlerini bozuyor- lar.. Halis acı bademden pek büyük miş ya gibi çökmüş olduğumuzu gösterir. Fakat, yukardanberi kendisine hücüum | metresine gitmeliydi.. | hut bir kurşunla vurulup yere düştü. Yeşil şapka gözleri ve sapsarı, yaklaştı Genç kadın yüzü hırsla açılmış, kocasına boğuk bir sesle: — Sen'bir alçaksın, dedi. Beni göz| göre göre aldatıyorsun. Kocası aynanın önünde tıraş olu - yorndu. Sabun köpüğü içindeki yüzü * nü çevirip ona sert bir bakış fırlattı, omüuzunu silkeliyererek: — Sen de böyle boş evhamlara düş- tüğün için bir delisin, dedi. Ve kadın; «Ben aldanmıyorum, fa - kat sen bu yaptıklarını pek pahalıya ödiyeceksin» diyerek kapıyı şiddetle çekip dışarı çıktığı zaman erkek kendi kendine düşündü: Şu kadınlar ne tu « haf şeylerdi! Evlilik hayatının hep bal| ayı şeklinde geçmesini istiyorlar, in - sana zorla yalan söyletiyorlardı. Hid- detle söylenerek evden çıktı. Yolda aklına geldi. ne yapıp yapıp epey Za -| mandanberi ihmal ettiği küçük sarışın * O gün öyle mühim işleri çıktı ki ne evine, ne metresine gidebildi. Gece saat ikide hususi bir işi görüşmek için geç vakte kadar kaldığı bir arkadaşı - nın evinden çıktı ve bir kaç adım yü - rüdükten sonra nereden geldiği meç - Omuzundan yaralanmıştı, hastane - de küçük bir ameliyatla kurşunu Çı - kardılar. Kendine geldiği zaman 50 - rulan bütün suallere hep ayni cevabı verdi: «Ortalık çok karanlıktı, kimseyi | Yazan: Peride Celâl dın görmüştü. Ve o ıztırabı içinde yal- nız bir şeyi iyice farkedebilmişti. Bu kadının başında yeşil bir şapka ve o - muzlarına kadar inen siyah bir tül vardı. Onu ele vermemek için köşeyi dönünciye kadar bir müddet bağırma- mıştı. Zaten sonradan kendisinden geçmiş bayılmıştı. İşte bütün bunla- rı başkalarından saklamıştı. Çünkü © bu hâdisede pek yakın bir kimseden, karısından şüpheleniyordu. Bu şüphe kafasını bir törpü gibi eğledikçe ıztı - rap içinde kıvranıyor, vurulduğu gü - nün sabahı karısının savurduğu teh - didi hatırlıyarak ürperiyordu. «O beni öldürmek, yoketmek iste - di!.» işte bu düşünce karısına Kkarşı içinde gittikçe derinleşen bir nefret doğurmakta idi ve eğer bu hâdise ay- dınlanmazsa kendisini öldürmek isti- yen kadınla, yani karısı ile bir dam al- tında oturamıyacağını çok iyi anlıyor- du. Nihayet bir gün düşündüğünü yaptı. Ve evini bırakıp aylardanberi * ihmal ettiği metresinin yanına gitti. * Aradan seneler geçti, karısından ay- rıldı. Kendisine pek sadık olan sarışın metresi ile evlendi. Ondan çocukları oldu. Bir gün karısı yokken eve gelmiş ve kendisine pek lâzım olan eski hir kitap bulmak için yazıhanesini ara - mıştı. Orada onu bulamadı. Her yeri |aradı, kitap yoktu. Son zayıf bir ihti - mal olarak karısının çekmelerini ka - farkedeme- dim.. Yalnız ye - re düşerken U - zaklaşan bir oto- mobil sesi duy » dum ©o kadar, Kimseden şüp - şüphelen- rıştırdı ve gar - i nushamızda : drobun - bir kö - Yarınki n Blem B rengi atmış - bir ışe başıarken" şapka ile siyah ç ince bir — tül Çeviren: Faik Bercmen | buldu. Bu tül ve şapka se - nelerce evvel miyorüm. Çün - kü düşman kazanacak kadar fenalık ettiğime kani değilim..» Yapılan araştırmalar neticesiz kal - dı, mücrim bulunamadı. Genç adam iyi oldu. Yattığı müddetçe başından ayrılmıyan ve bu vak'adan sonra far- kedilecek kadar sararıp solan karısını da alarak hastaneden çıktı, artık her akşam vaktinde evine geliyordu. Fa- kat bu yaralanma hâdisesinden sonra rısı ile başbaşa kalmaktan korkan bir hali vardı. Genç kadınla göz göze gel- mekten çekiniyor;, pek az konuşuüyor - lar yaşamakta idi. İçinde gizli bir şey vardı ki onu müthiş azaba sokuyordu. Hastanede yapıları sorgulara yalan cevap vermişti. Yaralanıp yere düş - tükten sonra inliyerek başını kaldır - dığı zaman köşedeki elektriğin ışığın- da arkası dönük telâşla koşan bir ka * c — ları bunlardır. O zaman yapamazdım; fakat, onları böylece teşhir ediyorum. öyle bir zarüret hasıl olur ve tekâlüfü iddiasından rattım ) ona garip bir durgunluk gelmişti. Ka- du. Muhakkak ki pek sıkıntılı dakika- | İnşaallah vatanımız bir daha harp fe- lâketi görmez; fakat, bir gün gelir de harbiye komisyonları tekrar faaliyete geçerse, vatandaş, ister memur ol, is- ter bir başkası, sakın ha, böyle şeyle- rin yapılmasına müsaade etmel Çün- kü biz harbi, yalnız Enverin çılgınlı- ğgindan, yahut ta Cemal paşanın deb- debe ve tantana merakından veyahut bir başkasının «küçük dağları ben ya- kaybetmedik. | Bize onu kaybettiren şeylerin içinde ka zof . ları, levazım idaresi. Prensip ğ yüt â' or;mlaekı_:tte her ne varsa bu, anıl” Unun idaresine tahsis edile- ndan ne artarsa halkındır. NaI . glSas itibari Ş için itibarile bu prensip doğrudur; | Vası pmnflptir. Uzayacak veyahut AĞ _m“mkün bir mücadelede maf Öinleketin ik j tısadi kuvvet mevcudi- fen ; 4D u " “ Bı d Bnin kad" kat't bir şekilde askeri | ” CC Sİline teslim etmek, iktısadi den “Şakların k : : Uruması ve kuvvetlerin ı göf Üü DiT şekilde mayalanması bakı-|| WoClan K *t zjl'::l ! tamamen yanlıştır. Diğer ta- ceB” W ' VU prensibin tatbik sahası sırf ' 'l—_lınf'ıîsır olmak icap eder. Halbu- : :ğ ia üfü harbiye üsulünün tatbika- Li ncâı- $ Bgayet geniş tutulmuş, bazı ah- çası * , " İ | ' ÜŞTi ihtiyaçlara taallük eden madde-| | |ettiğimiz Enver paşanın bu işde hiç bir günahı yoktur. Bir harp halinde' ordunun ihtiyacını temin için tesis e- dilmiş bir usul mucibince, kanun ve nizamın tarif ettiği şekil ve şartlar i- çinde ve herkesin gözü önünde tatbik edilmesi lâzımgelen bir işin bu tarzda tatbikimndan Enver paşa mes'ul değil- dir. fedakârlıklarla istihsal edilen ha- kiki acı badem yağını krem haline | getirmiş olan kolonyasile ve müs- tahzaratile meşhur eczacı Hasan- dır ki: Itriyatı nefis ve caziptir. Hasan aci badem yağı kremile, Hasan yağsız kar kremini ve Ha- | san yarım yağlı gece kremini ba- yanlar seve seve kullanmakta ve eczacı Hasanı tebrik etmektedir- ler. Sabun, kolonya, losyon, lâvanta, briyantin, saç suları, sürme, pud- ra, tıraş bıcağı, diş fırçaları, diş su ları, diş macunları ve her türlü ıt- riyat ve müstahzaratta mutlaka Hasan markasını isteyiniz ve ara- yınız. Hasan deposu: Ankara, İs- tanbul, Beyoğlu, Beşiktaş, Eskişe- | hir. bunlar, bu gibi hâdiseler de vardı. lerde herkesin az veya çok bir hisses Öte taraftan ittihad ve terakkinin programı da, vicdanı da bu gibi işlere muhaliftir. Bu işleri yapmakta kimler vazifedar iseler mes'ul da onlardır. Halbuki bunları yapanların içinde kim bilir ne kadar vatanperverane nutuk- lar irad etmiş nice şarlatan ve münafık vardı! Muharebeyi kaybettiren sebepler Bir memleketiri en büyük düşman- sasen cemiyet böyledir: İyilik de, kötülük de cemiye tin kendinden gelir. Bu misali gözönünde tutarak diğer işlerimizi buna kıyas edebilirsiniz. Da- ha aşağıda, size daha feci şeylerden de bahsedeceğim. O zaman daha iyi anla- şılacaktır ki: Başımıza gelen felâket- vardır ve mes'uliyet te az veya çok derecede kollektif bir mes'uliyettir. E- meselelerinde daima Ferdlerin yapa- cakları iyilikler ve kötülükler devam- lı olamaz. Ferd re kadar iyilik yapsa, eğer cemiyet onu muhafaza etmesini bilmezse bu, devamlı olamaz. Ferd fe- nalık dâa yapsa eğer cemiyet iyi ise o- nun, ya bozmasına hiç müsaade et- kendisini vuran kadının — başın « da gördüğü Şşeylerdi. İşte ©o za - man heyecanla titriyerek asıl mücri- min kim olduğunu anladı. Bu, o za - manlar ihmal etmiye başladığı sarışın metresinin işi idi. Yani şimdiki karı - sının, çocuklarının anasının..: Yüzü kıpkırmızı, kalbi heyecanla çarparak onları gene eski yerine koydu ve ak- şam eve dönen karısına hiç bir şey söyliyemedi. Buna sebep, çıkacak hâ - diseden çocuklarını bedbaht etmek korkusu, biraz da senelerin saçlarında belirttiği aklar içindeki uyuşukluktu. Artık eski genç adam değildi ve yeni bir heyecana, hayat değiştirmiye hali yoktu. Yıllardan sonra asıl mücrimi bhul - duğu halde sesini çıkarmadı, arada si* rada eski karısına yaptığı muameleyi içi sızlıyarak hatırlamakla beraber ona lâyık olmıyan cezayı öbürüne yapa * madı. çabuk mez, yahut onun bozduğunu düzeltir. İktisadi dertlere çare bulunamaz mı iddiası ? .« O zamanki devlet telâkkisi, bu günkü devlet telâkkisi gibi değildi. O zamanki devlet, iktısadi işlere yaban« cı idi. Bunun için harbin iktısadi ha- zırlığını da düşünemezdi. Seferberlik- le harbe iştirâk devri arasında geçen kısa müddet esnasında devlet iktısadi hayat ile, ancak askeri idarenin müda» haleleri nisbetinde alâkadar olmuştu. Bu müdahalenin de kurutucu bir mü« dahale olduğu malümdur. Halbuki © zaman her mamul ihtiyacını hariçten idhal eden memleket bu müddet es- nasında muhtaç olduğu ve olacağı şey- lerden fazla miktarda idhal edebilsey- di harp esnasında hayat, o zaman gör- müş olduğumuz derecede daralmazdı. Harbe girdikten sonra da bir hayli müddet Dedeağaç limanı bizim için açık kaldı. -— Bu yoldan olsun bir takım idhalât yapılabiliyordu. Bu yoldan yapılan id- halât yalnız tüccarınkilere münhasır kaldı. Devletin yapması lâzımgelen fazla idhalât yapılamadı. Bunun için harbin ilânını müteakip memleket i- çinde bütün mamul eşya ticareti, bir spekülasyon ticareti oldu. (Arkası var) i

Bu sayıdan diğer sayfalar: