2 -PISIRIK Yazan : İsmet Hulüsi pısırık olarak doğma- dı, doğmadan evvel de pısırıktı. Anasını müaye - ne eden doktor : — Belki çocuk - değildir. Barsaklarda gaz yapmıştır. Demişti. Çünkü © anasının karnını takmeleyip mevcudi - yetini belli edemiyordu. Doğarken de pısırıklık et- ti. Ehe bir gün bekledi. İki gün bekledi.. o bir türlü cesaret e- dip dünyaya çıkamıyordu. Nihayet Forseps'le yaka - lamak ve dünyaya çıkarmak mecbüriyetinde kaldılar. Doğmuştu, fakat ağlamı - yordu. Ağlıyamıyacak kadar pısirikti. Ağlamadığı için kâ- fi derecede meme de ememe - di Ağlamıyan çocuğa meme vermek âdet olamamşıtı. Biraz büyüdü.. biraz ser « pildi. Büyüdüğünün farkında değildi. Serpildiğini hissetmi- yordu. Eve gelen kendinden küçük misafir çocuklarından dayak yer, hele sokak çocuk - larile oynamıya hiç cesaret e- demezdi. Mektebe gitti. Mektebe git tiği gün aç kaldı. Çünkü açık gözler onun önündeki yeme- &i almış, kendileri yemişlerdi. Tenbel değildi, dersine çalışı- yordu. Amma gene sınıfın so- nuncusu idi. Çalışmış olduğunu, dersini iyi bildiğini belli etmekten âcizdi. Pisıriık güç belâ mektebi bitirdi. Hayata atıldı.. pek de atıldı sayılmaz. Kendi kendine atılamadı. Bir baba dos- tü onu kolundan tuttu. Ve güç belâ hayata atabildi. Onu bir dairenin en bi prezante etti, âmir sordu: — Siz nerede okudunuz? Yüzü kızardı. — Nerede okudunuz, — serbestçe söyleyiniz. — Şeyde.. — Ne İş görebilirsiniz? — Hiç., “GÖNÜL İŞLERİ “Ben kedi ile Bir çuvala Giremem,, Gönende oturan bir okuyucum Bay Y. Ş. R. bana yazdığı bir mek - tubun sonunda: — Kız oğlanı, oğlan kızı sevi Aralarında kuvvetli bir 'bağ vaziyette bana ne yapmak diye soruyor. Bu gence düşecek va- zife: — Allah mübarek etsin deyip çe- kilmektir. Amma kendisinin anlat - tığı hikâyeyi de burada bir hülâsa e- deyim. Bu genç şöyle diyor: düşer? — «On yedi yaşlarında bir genç kızı görmüş, çok güzel - bulmuş, sevmiş.im. Kendisine bir mektup yazdım, cevap vermedi. Bir müd - det sonra tesadüfen — karşılaşmıştık, yanına yaklaşıp söyledim, cevap is. tedi «Yazması kolay amma Var» dedi, çekilip gitti, Öteki izahat verdi, biraz utangaç- |tü. Hizmetçi: tır. Fakat elinden her iş gelir. Pısırık kendini tezkiye edene dön- dü: — Aman ne, diyorsunuz. Mahçap|ya asacakken şapka elinden düştü. olacağım.. Her ne ise, Pısırık azıcık bir maaş-İrık da keza.. hizmetçi şapkayı almıştı. la işe alındı. İşe başladığı gün işini — yadı Etrafındaki arkadaşlarından ürktü. Şe finden ürktü: — Ya bana bir şey söylerlerse, va darılırlarsa.. diye düşündü.. ve bu dü- şünce ile yaptığı bütün işleri altüst et- ti, bir şey söylemediler darılmadılar amma tuhaf tuhaf baktılar.. o utandı, kızardı. n mektup yazdım. Gene cevap ver - medi, karşılaştığımız zaman sor - dum. Bu defa da: — «Ben kedi ile bir çuvala gir - mem>» dedi. Gene çekilip gitti, bir müddet izini kaybettim. Şimdi öğ - reniyorum ki benim yakın tanıdık - larımdan bir gençle münasebettedir. Ve anlıyorum ki kız oğlanı, oğlan da kızı sevmektedir. Bu vaziyette hana ne yapmak düşer? | Az evvel söylemiştim: — Allah mübarek etsin demek li- zım amma, bu genci bir defa da teb- rik etmeli, eskiden fettan dedikleri bir kaz tipi vardı. Onlardan birinin eline düşmekten kurtulmuştur. kadınlığımın an'ama - zaman da hazmetine - edir. Size bir sir goktoruna müracaat etmenizi tav: ye edecöğim, Görüyorum ki ger - çekten hastasınız, TEYZE gadi.|gı kaydı, yere düştü, başı taşa çarptı. Güneş doğmadan işbaşı olur bunun çaresini bulmuşlardı. Pısırıktı amma - gençti, ya- kışıklı idi. Gönlü de gençti. Bu genç gönül işe böşladığı yerdeki sapsarı saçlı, yemye- şil gözlü bir içim su daktilo- ya kalbi kayıverdi. Daktiloya dikkatli bakma- dı, bir şey söylemedi. Dik » katli bakmadığı bir şey söy - lemediği halde herkesin bunu arllamış oklduğuna hükmetti. Utandı. Bir gün büyük bir cür'et gösterdi.. Bir kâğıdı daktilo- ya verirken baktı: — Sizi seviyorum! Dedi.. gösterdiği — cür'etin- den kendisi - de korkmuştu. Bunu demesile bayılması bir| onün yüzüne Ihtiyar maden kurdu bugün çok duyduğu oldu. Koştular.. ayılttılar. İş heyeci SArglodaklğa : duyuldu. Herkes onunla alay | heyecanı aşılıyabilmek için keskin etti. Ve çaresiz istifa etmek | Divrik lehçesile ve ona mahsus konuş- ı tarzı olan esifatına şaplağı Çaka! a» söz söylüyor: | — Biz, diyor, karanlıkların adamı - in altında iş görmek bize yor - nluk verir. Maden kuyusundan yer| vüzüne çıkmca, sudan çıkmış balık gi- lunu evlendirmek istedi. Bir| b emleriz. Şaka değil, kırk altı se- kız buldu. Bu eli yüzü düz. ne bu! Dile kolay. Biz güneşi tâ o za - gün, gözü kaşı yerinde bir man altı kuruş gündeliğe sattık. Sen taze idi. İlk mektebi de bitir-| ve konuşuyorsun hay bayım! mişti. Müstakbel kayın pe - Madene ön dört yaşımda geldim. 0; der, müstakbel damadını gör-| ” manlı Dr_!âver_['a_şa nizamı Vvardı. | mek istedi. Müstakbel damağ | PatTiyenin işlettiği -beylik ncvakıfriı.W o gün İtina ile giyindi. Müs-| X©© çeri devşirmeleri gibi amele yol| takbel karısının 2 lanırdı. Muhlar köyde uşaklara güreş| tutturur, sırtında otuz kara okkalık Xapıyı açan hizmetçiden ürk- küfeyi çekecak kadar serpen köy ço - cuklarını toplar, «esamilerinir tertip — Buyurun! İ Gefterine yazar ve ay başında: «Hay- Dedi.. içeri bir adım attı. Şapkasını | di bak filân ocafa'» kumandasın! çıkardı. Elleri titriyordu. verirdi. İstersen gitme, bir bahriye| çavuşu,, jki süngülü askerle çıkagetir, ©o zaman yol azığı yerine palaska ka - yışı yiye yiye madene gelir ve arka - daşların köye dönerken sen ikinci ter- tiple angarya olarak çalışırdın. Köylerde, evvelce söylediğim — gibi sıttında otuz kara okka taşımağa el - verişli erkek nüfusu iki bölüme ayrı: lırdı. Birinci bölüm köyden Çıkar, ma- | mecburiyetinde kaldı, Bir zaman işsiz gezdi. İş arayamıyotdu. Nihayet gene | bir baba dostu tavassut etti, ” Tekrar işe girdi. Annesi oğ- evine gitti. Portmanto- Hizmetçi almak için yere eğildi, Pısı- Pisırık onun elinden almak istedi, aya- Ve bayıldı. Koşuştular. kaldırdılar. Doktor çağırdılar, —Pısırık ayıldı, Etrafına bakındı.. — müstakbel kayin baba, müstakbel kayın ana, | den ocak arında on iki gü ük mükel- müstakbel baldız. Hattâ müstakbel| lefiyetini lamamlayıp köye dönerker zevce hep etrafında idiler.. ayılır ayıl- | onların yerini doldurmak için ikinci maz bu hali gören Pısırık yeniden ba-| bölüm yola çıkarılırdı. ç yılıverdi, Hiç unutmam. Madenlere ilk geli - şim, zemherinin dondurucu bir gü - nünde idi. Devreğin Çomaklar köyün- Yerden ... Şu denildi, bu denildi.. şöyle oldu, | den Zongulduğa ineceğiz. Her tWrafı böyle oldu. Velhasılı ke'âm Pısırık ev-| kar kapatmış, kara kış bütün şiddetile lendi. Evlendi, yani koca,daha doğru- kavuruyor, ağa» köy odasında bizi kar- su kılıbık kocaların en kılhıbiği oldi Ağzı dili varip karısına bir jey söy liyemezdi. Ağzı dili varıp bir şey iste ına . En büyüğümüz on beş ya- şında yedi çocuk, köyden ikinci teri Yer altında 45 se 141 —— Eski devirlerde madei— ameleliği bir facia idi ların kümeslerine birer kandil yaklaştırılır, bu aldanan horozlar ötemeğe başlayınca “işbaşı,, yap Yer yüzünden yüzlerce metre aşağıda B mu? O zamanın made Yer altında beslenen G da, | «mostra> (***) işlemekten ibâl hyordu. u Ana yolu geçtik. Kılavuzlarâ dik. O zamanın çalışma usulünüğ macılar akşamdan kömürlerini mışlar, dışarı çıkacak stoku Bf mışlardı. Çavuş, hepimize otuzar kara okkâlık birer küfe Öğüle Koyucu amele gene besmele ile K lerimizi doldurdu; ana yola K meğe başladık. İlk maden amt) böylece girmiş olduk. Ocakta «acemi» diye çağırıll bir kaç tertip köye gidip gelinci dar sürdü. Artık yer altının köşesini, D öğrenmiş, iyi bir küfeci olf Kazmacıların akşâmdan ” epol çekip hazırladıkları kömürleri mızla ana yola taşıyor, ana ğaçtan yapılmış yolların üstü vi rüyen tahta arabalara boşlatıy?” O zamanın iş saatlerinin ne başlayıp, ne zaman bittiğini istiyenler bu saatleri «gün doj «gün batısı» diye tarif ediyor! «Gün batısı» yanlış değil. gün doğumu ve gün batısı Öl kullandığı devirlerde maden KUW küfe çekmiş bir - işçi sıfatilt söylüyorum ki «gün doğumu» yanlıştır. Çünkü, © zamanlar gün doğumile ve ne de saatde İŞ derdik. Horoz sesile kalkar ve |lere sürülürdük. «Gün n horoz öter mi» diyeceksiniz. O nın madencileri horozu vakitsif menin yolunu bilirlerdi. Husu! te bu iş için beslenen horo: nediği kümesin önüne daha şaf m bir kandil götürülür, ana aldanan horoz kanadın! |ötmeğe başlardı. j İşte «işhaşı!l» işareti bu idi. Horoz sesile beraber harek: işbaşrar, ocaktaki gazlı sularö miş tabanlarımıza: «Kalkın rüyün ulan!» diye suda ıslaniti madenlere gidecek amele grasına biz de karışacaktık. Muhtar ağa: «— Ey, uşaklar! Artık delikanlı ol - dunuz, beylik ocakları sizi- gözlüyor. Haydin baka'ım, çavuşlarınıza muti ©- lun, «Çomaklar» n yüzünü kara çı - karmayın!» dedi. Çarıkları çektik; a - yağımıza, «Geyles (*» Jeri adık, yatağının başı ucuna dikildi. — Pisırık -hî iyen ('c:)y:rlr:ıire l:ı.:g.b;mğ] : İruhunu Azraile teslim etti. Ve ancak| tirdik; yola düzüldük. O sıfalar yol f: © zaman cesedi rahat etti. Çünkü artık | lân olmadığı için üç gün deyince ma - kıpkırmızı kesilmiyor, ve tirtir titremi-| dene vardır. İlk ocağa girişimizin de beylik bir İsmet Hulüsi merasimi yapıldı. Biz, yedi «acemis yi çavuş ardına taktı. Elimizde yağ kan - K | itleri iki büklüm yürüdük. O sıralar YA R I caklar yeni işlemeğe başladığı — icin yemezdi. Karısı azarlardı, © susardı, Kanısı hattâ bir gün onu süpürge sopasile e- vire çevire dövmüştü. Pisirik ihtiyarladı, saçı ağardı, Sa- kalı ağardı ve günün birinde Azrail yordu. şimdi olduğu gibi kuyular bu kadar Jerine inmemişti. «Su âleti» sşliyebil - Aramızdakilerden İmek için lâzım olan fenni — vasıtalat a voktu. Onün için ocakların vaziyet Mütehassıs H d C) Geyle kara üzerinde yürü; Yazan: Naci Sadullah) için ayağa takılan bir örgüdür. |.. KA ' çi arka torbasıdır. (**) Hüriye içine azık konan me -|âza, bahçivanlar cemiyetine çıları yapıştırırlardı. Çok defa tündeki saça — yapıştırdığımız meç» (*) leri bile alamadan boylardık. Bizde: «Vakitsiz öten horozi keserler» diye bir ata sözü ma.. Kandil ışığını gün ışığı ten usta horozları o devirde 49 mış mısırla beslerlerdi. (””*) Mostra maden dam rağın üst tabakasındaki kısm rilen isimdir. (*) Kömeç: Mısır bulaması © tkr. Yaş meyvacılar Cem mefsuh addedildi — Yaş meyva ve sebzeciler cem” numi heyeti bir türlü toplanıP sapamadıkları için Ticaret Od İsubesi tarafından cemiyet fet addedilmektedir. Bu cemiyete <eklerdir.