7 Ocak 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

' e' be ga l BAFi KA ÜBi H | t | L :_' ı â A AMĞİ N YKS SA B « o Hataylılar ı- Te Haa SA L — konuşmıya çalışıyor. * y ir ha 'e — A D AA —e h AĞA he » eÜi L ÖD ee l6 G e V D n t AA 12 Sflyfa | — SARMA M SS - ea — ü —— —a ae — RoI z M e Ka SON POSTA —K GA aS n "ıı.ıı-!!'ı a BELana - İkincikânun 74 (Baş tarafı 1 inci sayfada) Hama, 5 (Hususi)— Sancakta Türk- ten gayri unsurlara silâh tevzii kâıfiı görülmemektedir. Sancağa — yeniden kuvvetler sevkolunmaktadır. İki gün evvel Kamışlıda ve Derbe- siyede bulunmakta olan bir Fransız müfrezesi Sancağa gönderilmiştir. Müşahidler Düryonun evinde Haleb, 5 (Hususi) Pazartesi günü öğle vakti müşahidler heyeti İs- kenderuna gelerek Mendub Düryo nun evine misafir olmuşlardır. Jandarma işe karışıyor . İskenderun ahalisinden Ve civar köylerden gelen binlerce halk müşa- hidler heyetine müracaat etmek üze - re giderlerken jandarma ve polisler tarafından menedilmek istenmiştir. Fakat halk davasını anlatmak için emre razı olmamiış, müşahidleri gör - mek için Mendubun evine doğru yü- rüyüşüne devam etmiştir. Bunun ü- - zerine yeniden polis ve jandarma kit- aları halkı durdurmak için harekete getirilmiştir. Fakat kıt'alar gelinciye kadar halk Düryonun evinin önüne gelmiştir. Ahali: İstiklâl istiyoruz «Hakkımızı arıyoruz. İstiklâl istiyo- ruz. Suriye mandası altına giremeyiz. hür doğduk, hür yaşıyacağız, hür o - larak öleceğiz.» diye bağırmışlardır Halka hücum Halkın bu bağırmalarına karşı mü- sellâh kuvvetler rast geldiklerini döv- meğe başlamışlardır. Hatta bu arada komiser Lütfi silâhını çekerek hal - kın üzerine hücüm etmiştir. Müşahidlerin bulunduğu binanın önünden müsellâh hükümet kuvvet - leri halkı cebirle dağıtmıştır. Müsellâh mukavemete maruz ka - lan İskenderun ve Belân halk mümes- silleri Hatay Türklerinin uğradıkları zulüm ve felâketleri kendilerine ar - zetmek üzere geldikleri halde hükü - met kuvvetleri tarafından — silâhla menedildiklerini, hak istiyen bir hal- ka karşı böyle hareket edilmesinin, bilhassa müşahidlerin bulunduğu za- man ve mevkide yapılmasının, ifade ettiği manaları Ve bu halin menedil- mesini istediklerini ve yapılan hare -- ketleri protesto ettiklerini telgraflar- la müşahidlere bildirmişlerdir. Nelere teşebbüs ediyorlar? - Halep, 6 (Hususi) — İskenderunda Türklerin müsellâh kuvvetlere rağmen kendi haklarını aramak için yaptıkla- | müşahitlere * Istiklâl istiyoruz ,, -diye bağırdılar -|lâkis bunların hareketlerini tasvib et- —— düşürmüş ve mukabil bir hareket yap- mak için teşebbüslere — girişmişlerdit. Hükümet memurları başta müddeiu - mumi olmak üzere bir kaç çocuğu bul- muşlar ve bunları Duryo'nun evinin önüne sevkederek: «Yaşasın Suriye» diye bağırtmışlar- dır. -Bu harekete şahit olan Fransız yerli memurlar ve inzibat âmir ve me- murları asla harekete geçmemişler, bi- mişlerdir. Hümus, 6 (Hususi) — Müşahitler heyetinin İskenderuna geldiğini haber alan civar köylerdeki Türkler İskende- runa gelirken yollarda müsellâh jan - darmalar tarafından cebren köylerine iade edilmişlerdir. Müşahidler Antakyada Adana, 6 (Hususi) — Müşahidler İskenderundan Antakyaya geldiler. Burasını merkez ittihaz eylemişler - dir. Müşahidler Kırkhan, Belan, diğer kaza, nahiye ve köylerde dolaşmağa başlamışlarsa da henüz fi'li teşebbüsa- ta girişmemişlerdir. Heyet şimdiye ka- dar halkla temas etmediği gibi lâzım gelen istatistikleri de toplamamıştır. “Resimli zabıta -— “Hikâyesinin hal şekli Yapılan hırsızlığın tarzı, hırsızın içeriden, müessesenin içini Colson' un odasını, kasanın yerini ve açı - lış şeklini gayet iyi bilen birisi ol - duğunu gösteriyordu. Yalnız bu meçhul hırsız, plânla- rın hangi zarfa konulduğunu tayin edememişti. — Colson'un ortakları ise, plânların açilan küçük zarf- lara değil, büyük bir zarfa yer - leştirildiğini görmüşlerdi. Diğer kü çük zarfların da açılmış olması, hırsızın Colsonun hususi kâtibi genç kız öolduğunu gösteriyordu. Sonra zarfın uçları da, ucuü kıvrık | bir makasla kesilmişti. Makas zarf ta tırtıllar vücude getirmişti. Bunun üzerine, genç kızı sorgu- ya çeken — çantasını — araştıran müfettiş, suç âleti makası bulmak- ta güçlük çekmedi. Bunü plânla - rın bulunması takip etti. | ailelerdir. Bugün suyun geçtğii Top - Belediyeden İsti ! stiyoruz ! (Baş tarafı 1 inci sayfada) idaresi bu işih tatbikatına başlamış bulunmaktadır, Kimlerin. fakir sayıla- rak evlerine terkos borularının bağla- nacağını sular idaresinden sorduk. Ve- rilen malümata göre senelik iradı gay- ri safisi 90 lJira-ve bundan aşağı olan evlere harici tesisat meeccanen yapıla - cak ve evin alt katına da bedava bir müusluk takılacaktır. Bu gibi evlerden senevi su ve sâat bedeli olarak üç tak- sitte 805 kuruş alınacaktır. İstanbula Terkos gölünden isale e - dilen su şebekesi dahilinde 100,000 bi- na mevcuttur. Bunlardan 21,000 ni suya aboönedir. Geri kalan 79,000 ev, su şebekesi mıntakası dahilinde oldu - ğu halde sudan mahrumdur. Beledi - yeyi, yukarıda yazdığımız karart ver- meğe sevkeden sebep te budur: Eski Terkos idaresi, belediyeye geç- tikten sonra şebeke genişletilerek şeh- re fazla su isalesine muvaffakiyet ha - sı) olmuştur. Ve şebeke daha da ge - nişletilecektir. Halkın evlerine su a - lamamasiı cihetleri tetkik edilmiş ve tesisat bedelinin vasati 60 lira oldu - ğu görülmüştür. Bu para da peşinen a- lınmaktadır. Bu parayı ise fakir ve hattâ orta halli halkın vermesine im - kân yoktur. Bunun üzerine belediye yukarıdaki kararı vermiştir. Fakir halkın evlerine tesisatı bağlamak için sular idaresi bütçesinden 150,000 lira tahsisat ayırmıştır. Düşünülecek mühim bir cihet var- dır; İradı gayri safisi 90 liradan aşağı olan evlerde oturanlar veya bu ev - lere sahip olanlar yılda 805 kuruş de- ğil ya, günde beş kuruş bile su parası verebilecek vaziyette olmıyan - fakir kapı, Cerrahpaşa, Yedikule, Edime - kapı, Aksaray, Eyüp ve şehrin diğer semtlerinde iradı gayri: safisi 90 Jira- dan aşağı evlerde oturanlar sakaya 100 para su parası veremedikleri için sularını, hattâ geceleri uykusuz kala - rak mahalle çeşmelerinden almakta - dırlar. Bugün irdaı gayri safisi 90 li - radan az olan bir ev ya bir, bir buçuk | odalı, yahut su şebekesi haricinde ka - lan yerlerde kulübeden biraz kabaca evlerdir. Binaenaleyh belediye bu ka- rarla terkos suyuna istihlâk temin ot- miş olmıyacak, asıl su ihtiyacında o - lan halkın su ihtiyacını da karşılıya - mıyacaktır. Şehirde ve su şebekesi dahilinde 3-4 odalı evlerin iradı gayri safisi 250-300 liradan aşağı düşmemektedir. Bu evlerde oturanların vâziyeti de vasatı_n aşağısındadır, yani zenginlerin verdiği gibi 60 lira tesisat parasını hattâ taksitle ve hattâ ödiyebilecek va- ziyette değillerdir. “Halbuki bunların da suya olan ihtiyaçları aşikârdır. rı hareket hükümet memurlarını telâşa Biz, belediyenin çok yerinde verdi- Ne vakit çıkıp gittiğini hissedersem © zaman odamdan çıkıp aşağı salona i- niyorum — ve —pencerenin — önüne, ne — yapacağını — şaşırmış — insanla- rin — perişanlığı ile çöküp, — dal- gin dalgin sokaktan geçip, — gi- den insanları seyrediyorum. Hepsinin bir gayesi, bir ümidi var. Hepsi bir e- melin peşinde koşuyor. Gayri ihtiya- ri gözlerim yaşlanarak düşünüyorum. Peki benim artık hayattan ne istemeğe hakkım var? İçinde yaşadığım bu ev ne kadar benim değil yarabbim.. Ev - lendiğim adama hiç bir zaman «ko - camn. diye, kollarımı — açamıyacağım. O beni hayatına bir düşman gibi karış- tığım için hiç bir zaman affetmiyecek. Hakkı da yok mu? Öyle çapraşık dü - şünceler başımı sıkıyor ki, bazan çıldı- racağımı sanıyorum. Sırrı Nihad öğle yemeklerine eve gelmiyor. Onunla akşamdan' akşama sofrada karşılaşıyoruz. Hastalarından, şundan bundan bahsederek - benimle Fakat ikimizin 'de cümleler dudaklarımızdan zorlukla fırlıyor. Sonra onu yalnız bırakmak i- B çin odama çekiliyorum. Bazan da o ye- Peride Celâl mekten kalkar kalkmaz çalışacağını söyliyerek ,müsaade isteyip yazı oda- sına kapanıyor. - Onun karısı olduğumdanberi bir kere bile bana eski hâdiselerden bir şey ima etmek istemedi. Sanki bu iz- divaç evvelden kararlaştırılmış bir şey gibi hareket ediyor. Muhakkak ki çok dürüst, iyi tarafları var. Fakat onun Yazan: siz, sakin hali beni büsbütün mütees- hayatına karıştım Feride? Şimdi içim- de o eski çılgın sevgi de bana kalma- dı gibi geliyor. Sade onun şakaklarına doğru fazlalaşan ak saçlarına, yorgun bakışlı gözlerine bakarken içimin siz- ladığımı, garip bir merakla ürperdiği- ni hissediyorum. Ne kadar durgun a- dam! Eskiden de pek fazla güldüğünü konuştuğunu görmemiştim. Bazan ye- mekte dikkat ediyorum. Dudaklarına doğru inen iki kırık hat var ki, yüzüne çok hazin bir ifade veriyor. Acaba benimle evlendikten sonra dahamı fazla azap çekiyor diye, düşü- nüyorum. Yoksa başka bir derdi dahâa |bir düşünce ile bakışlarına manâ yver- bu, halinden hiç şikâyet etmeyen ses-| sir ediyor. Ne yaptım da bu adamın . gil miydi? Yalnız şimdi bir fark var. Daha çok ağır. Yüzüme bakmaktan sanki çekiniyor. Bunu da haklı bulu- yorum, Belki benim gene budalaca memden, ümide düşmemden korku- yor, Halbuki o son gece içimin ateşi- ni, derdimi ona anlattıktan sonra al- dığım cevap, başka bir adamla evle- nip, mes'ut olmamı temenni etmesi bu adama karşı içimdeki o derin aşkı e- pey sarstı. Şimdi ona karşı duyduğum bir şey varsa, bu daha ziyade gizli bir meraktır. Bütün inkârlarına rağmen çok iyi biliyorum ki bakışlarında sık sık gördüğüm o ateşli manâlar hiç de benim hayale kapılarak yanlış gördü- ğüm şeyler değildi. İşte şimdi de en çok merakımı kurcalayan nokta bu: Acaba niçin bana öyle bakıyordu? Belki şimdi sen de çiftlikte yaptı- ğgın gibi gülecek ve onun gibi «bunlar senin evhamın yavrum» diyeceksin. Fakat şunu bil ki nafiz bir kadın gözü hiç bir zaman aldanmaz. Bununla be- raber muhakkak ki Sırrı Nihad beni sevmiyor. Ve şimdilik bunun için bu garip adama çok acıyorum. «Sevme- den sevilmek kadar feci şey yoktur.» derler. Ne kadar doğrudur. Doktora verdiğim azabı şimdi daha iyi kavrı- yorum. Ve istirabım o nisbette kat- merleşiyor. Fakat bunun böyle olması- nı ister miydim? Hâdiseler de buna mı var? Fakat o eskiden de böyle de- Lsv.el:ıep olmadı mı? İzmirde Dilenciler Şirket kurmuşlar Pari Suvar gazetesinin verdiği bu haber tamamen uydurmadıır İzmir, 6 (Hususi) — Pariste çıkan 3 kânunusani tarihli Pari Suar ga - zetesi İzmir zabıtasının, İzmirde dilen- cilerin kurdukları bir nevi Aksiyonlu Anonim şirketini meydana çıkardığı, şirketin bu yıl 400,000 frank temettü temin ettiği, Şşirkete dahil olanların kendi kendilerini sakat, alil yaptıkla - rını yazmaktadır. Bu yazı Üüzerine derhal tahkikat yaptım. Haberin külliyen yalan oldu - ğunu öğrendim. Gazetenin gülünç neş- riyatı burada hayretle karşılanmıştır. Küçük İtilâf İtalya ile Anlaşıyor mu? Roma 6 — Gazeteler, Çekoslovakya [,Dış İşleri Bakanı Krofta'nın Stefani ajansı muhabirine vendiği bir mülâ - katı neşrediyorlar. Kroğtî Çekoslovakyanın - İngiliz - İtalyan anlaşmasını —memnuniyetle karşıladığını, İtalyânın Akdenizde ba- rışı sağlamladıktan sonra orta Avrupa işlerine daha ziyade alâka göstererek Ve Küçük Anlaşma ile faydalı teşriki mesaide bulunacağını ümid eylediğini ,bildirmiştir. «Pragla Berlin arasındaki münase - bat daha iyi hale gelmiştir. - *Yugoslavya - Bulgaristan paktı Çe- (koslovakya ile Bulgaristan arasında da bir yaklaşmayı imkân dahiline ,koymaktadır. İtalya - Yugoslavya yaklaşması, Roma protokolu memleketlerile Kü - Çük anlaşma arasında bir teşriki me - ,'saiye doğru mes'ud bir alâmettir.» Türk heyeti Tahrandan hareket etti Tahran, 6 (A.A.) — B. Cemal Hüs- nünün başkanlığındaki Türk heyeti vazifesini bitirerek Tahrandan Türki- yeye hareket etmiştir. ği çok hayırlı kararı alkışlarken; bu mühim noktanın da gözönüne alınarak parasız tesisatı bağlama işini böyle 250-300 Jira iradı gayri safisi olan ev- lere de teşmil edilmesinin, daha fazla iradı gayri safili evlere de taksitle te - sisat yapılmasının faydali olacağını ileri sürüyor ve bunu teklif ediyoruz. rek seni sıkıyor muyum? Fakat dert yanacak senden başka kim var? Zavallı babam âdeta kaçar gibi be- ni burada bırakıp, çiftliğe çekildi. A- damcağızın ne emelleri vardı, ne oldu değil mi? Herhalde burada kalmiya- rak, benim azap içinde geçirdiğim günlere şahit olmaması daha iyi oldu. Ben de onu oyalamak için meçhul sa- adetime inandırmaya çalışıyorum. - Fa- kat öyle hassastır ki, bilmem kanıyor mu? Sık sık İzmite, sana indiğini ya- zıyor. Küçük kölenin en hararetli kar- şılayıcılarından biri de muhakkak © olmuştur. Eskiden benim çocuklarımı okşayacağı günleri hesaplayarak sevi- nirdi, Bu hayalin artik tahakkük etme- sine imkân kalmadı. Şimdi senin kö- lenle oyalanacağını düşünerek sevini- yorum. Küçüğün gözlerinden — öper, seni hararetle kucaklarım. Kocana se- lâmlar. : Sezadan Ferideye mektuplar: Gene sesimin, soluğumun kesildi- ginden şikâyet ediyorsun. Halbuki ben de daima ayni şeylerden bahsederek senin sabrını tüketmekten korkuyo- rum.. Hayatım öyle,tatsız ve münzevi geçiyor ki.. Yapyalnızım. Hiç sokağa çıkmıyo- rum. Babamdan aldığım bir mektupta, bunun böyle olacağını bildiğim halde Bilmem ki hep kendimden bahsede-| bula gelemiyeceğini şimdiden |vaziyeti idare için bana pek Aydınlıların Adana seylâpzedelerine yardım Aydın, 6 (A.A.) — Adanada sU lâketine uğrıyan yurttaşların meni tine yılbaşı' gecesi Aydın Halkevi verilen baloda 434 lira toplanmışt M. Benes Belgrada gidiy Prag 6 (A.A.) — Salâhiyettar membadan haber alındığına göre * nes resmen Belgrada davet : tir. Bu ziyaretin ilkbaharda yapıW” muhtemeldir. g . K Ç| (li - Edebiyat gecesi edebi günah çıkarma gecesi O0 (Baştarafı 7 inci sayfada) — tiğimiz ilk gecede, yani ilk ad -ı'“ yaklarımız sürçmeseydi! Ben: «Niçin ayağımız sürçtü?» ? gusunun cevabını bulabilecek mt de değilim. Bu suali, bittabi, o gettğğ.f'en mürettiplerine tevcih etmek lâzım Ge «O gece neler yapılmalıydı?» SÜÜ ne gusunun cevabını da bir başka YE ya mevzu edinmek — niyetindei Şimdilik, vaadimi yerine getireyilPt o gecenin benim gözüme ilişen &7 larını sayayım: | ! — Bitip tükenmek bilm? programın tahammülü iflâs eli dolgunluğu. 2 — Biçare aktör İ. Galibi terif makyajların, bu ciddi hâdiseye, * ral bir hafiflik vermesi. | 3 — Eski şairlerden örnek diye ” nan parçaların karakteristik olma” ları. İ 4 — Dede Korkudun da, Yunus ? renin de, Köroğlunun da, de, Fıtnat Hanımın da, Namık Kef lin de, Tevfik Fikretin de ayni all” le okunmaları. Yani inşat ahen&” vukufsuzluk ifade eden yeknes 5 — Okuyanların, mazur görü!” yecek telâffuz hatalarına düşmeler * — Ben bütün bunlara rağmen, yâP” bu hareketi alkışlamak kuvvetini FUlgu mıya çabalıyorum. Ve hata listesiP günahların, bu ilk sevaba bağış” . masını diliyorum. Nitekim, 0 B7 Ç tertip edenler de, dinleyicilerin * hammüllerini keseceklerine, ** bitmez tükenmez programlarını * rak, son sözlerini söylerlerken, * temennide bulunmuşlardı. Â Bu suretle onlar, hiç değilse P" sanlarını bilmek irfanını ve dimt”” cilerinin tahammülsüzleşmiye bâs dıklarını sezip, proğramlarını K idrakini gösterdiler. E Bu hususta söylenebilecek dahâ çok sözler olsa bile, o geceyi denlerin tahammülsüzleşmiye bâx' ? caklarını hesaplayıp, o gecenin ©N7 lar listesine girebilecek maddeleri ' mak iz'anini göstermekliğim lâZV Naci Sadu!” riyor. Benim yabancı gibi kaldığt” evde zaten babamın rahat etmes kânsızdı. Fakat gelmiyeceği için & muazzabım. Candan, sevgili bir ? öyle hasret kaldım ki.. Ü Geçen akşam doktor arkadaşı ile geldi. Salonda olduğ" çin odama kaçamadım ve bu mi” çıkmaya mecbur oldum. Şevki P& minde, şişman, şakaci bir doktof: * Nihadı pek çok severmiş. Görst” mekte bana ne komplimanlar *” Tam Nihada göre bir zevce imi$” kimiz çok uygun bir çift oluy?” şuz, daha bir çok şeyler. Acı kah? larla gülmemek için kendimi 207 tettim Tabit adamcağız işin iç Y" bilmiyor. Doktor da adamın * emeğ” davranıyordu. Bir müddet için mızdaki resmiyeti bile kaldırmış — diye, hitaba başlamıştı. H Yemekten kalktığımız zamaf' "/nl ki Bey birdenbire: «Haniım zırlansalar da erken çıksak.» şaşırdım. Sırrı Nihad bir şeydef rim olmadığı için şaşırdığımı 87" «Tiyatro için uğrayıp, bilet da, dedi. Senin de arzu edece şündüm.» Tabit sesimi çıkaraâ odama hazırlanmaya çıktım. giştirirken düşünüyordum: kak bu doktorun yaptığı bir 19" Jıbeni biraz sıktı. Önümüzdeki kışa İstan- (Arkasi |

Bu sayıdan diğer sayfalar: