29 Birincikânun Akıî(îün H gömüldü Kara ve soğuğa rağmen tabutu Beyazıttan ta Edirnekapıya kadar (Baştaralı 1 inci sayfada) Gözderi yaşlı ve matemili kaabalığ içinde kimler yok? Hemen bütün Ü: versite profesörleri... Genç Ür döçentleri... Aksakallı hacalar... Şair- ler... Muharrirler... Yüksek rütbeli memurlar... Ve koca bir gençlik ordu- SU... Onun son yazdığı şiirinin son mısra- larını hatırlıyorum: Daha yıllarca eminim ki hayatın yükünü, Dizlerim titreyerek çekmeye mah-| sine d kümum ben! Çöz de artık yükümün kördüğüm olmuş bağını, Bana çok görme, ilâhi, bir avuç toprağını! Bütün hayatında, düşmanlarımı bile incitmekten ürkerek yan temi kadar parl: gibi oluyorum. U w gözyaşları, onu üzüyor san ki. Ve sanki o hepimize: — Neden? diyor... Tasalanacak ne var?... Hayatın yorgunluğundan şikâyet e- derek, Allabtan ölüm dilenen ben de- ğil miyim? Ve istediğine, beğendiğine kavuşmuş bir insanın arkasından göz yaşı dökmek için sebep var mı? Ona cevap vermek istiyorum: — Senin arkandan gözyaşı dökül » mek için bir değil, birçok sebepler var. Senin, bugün son yolculuğuna çıkaca- ğimı duyanlar, yarın, burada kana ka- na gözyaşı dökemediklerine ağlayacak kr Namazm kılınmasından sonra tabut etomobile konulacak. Gençlerden biri- si bağırıyor: — Onu gene başımızda taşımak is.i- yoruz! Ve koca şalrin tabutu, gençliğin el- leri üzerinde yükseliyor. Sulu bir kar altında, anun tabutunu irin, güneşli bir yaz gü yüzünü görü Beyazıt camtinden tâ Edirnekapıya kadar — ellistünde —taşıyanlar — yar- gunlük ve soğuk mefhum adla- Tıfa bile unutmuşlar. Yanımda yü Karakış » | kifin ku en bir genç kız, ufak | bin el üsiünde taşındı mendilile, kapakları şişmiş gözlerinin a | yaşlarını kurutuyor. Akifin mısraları- nı söylüyor: versite| ©O kadar gözyaşı döksem ki toprağa, Nihayet sen de fışkırsan! * Mezar başı... Sesleri de yürekleri gi bi yanık hocalar, kuran okuyorlar. Ya nımda bulunan iki kişi konuşuyorlar. Birisi: — Hocalar, diyor, kendilerine mezar başında okumak için para teklif edilme hşetli kızmışlar!.. Di evap veriyor: — Hak'arı var... Onların bu meza- şına, menfaat kaygısuyla gelme- diklerini, dinmeyen gözyaşlarından da mı anlayamamışlar? Dualazdan sonra nutuklar - başlıyor. Üniversite gençleri, Akifin hayatını.0- lanca temizliğiyle tasvir edebilmek, A- ini, olanca vüs'atiyle tarif | edebilmek, iki kelimeyle Mehmet Aki- fi «anlatabilmek» için, işlenmiş dimağ- larının olanca gayretini sarsıyorlar. Fakat, biribirlerile yarışırcasına xös terdikleri belâgate rağmen, koskoca Akifin şahsiyetine, kelimeler dar şeli- yor. Akif, kelimelerin, şahsiyetinin vüs'atine nisbeten çok dar kalan mah- fazasına bir türlü sığmıyor. Nihayet ©- nu, gene kendi dilinden anlatmayı ter cih ediyorlar. Ve genç Üniyersite tale- beleri, üstadın en kuvvetli şiirlerini o- kuyorlar. Genç heykeltraş, Ratip Aşir, üstadın yüzünün bir kalıbını çıkarıyor, Sonra bütün mezar başında bulunanlar, her sene, Birinci ün ayı 28 inci gü- nünde, Büyük Şairin mezarı başında birleşmeye- andediyorlar. Ve en sonra İstiklâl marşı söyleni- yor: Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak, Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak! Saniki bütün gençlik; Mehmimet Aki- fin ruhunu, kendi içinden kopan bu e- d! mısralarla, bu - şafaklarda yüzen rın ağın hiç sönmiyeceğine yüzde min etmek istiyor! başladı SON POSTA Sayfa 11 Bütün dünya kararıni beklerken Kralın yanında idim! Ona bakan “ Bir günlük işden sonra evine, ocağına dönen mes'ut bir adam! ,, derdi, Ağzında uzun nutuklardan daha mânidar olan süküt yoklu. Kafasını dolduran düşüncelerin hiç biri yüzüne aksetmemişti. Uzun süren bütün bu dedikodulu za manlar esnasında Kral bir an için olsa dahi sevdiği kadından ayrılmağı hatı- rına getirmemişti.. Başvekil Mister Baldvin kendisine: B — Morganatik bir tadivaç olamaz de - mişti. j Şu halde Krahn yapacağı iki şey var dı: Ya Madam Simp sonu Kraliçe yap mak, yahut, tacını terkederek — onunla Krahn verdiği ka rarı biliyorsunuz!, Yüzde 67 doğru —Sir, int- hap ettiğiniz kadın: la evlendiğiniz tak- dirde Zevceniz, şu (üç şeyden) biri ©- lacaktır. — Hangi üç şey? — Morganatik bir zevce, İngiltere Kra liçesti, yahut Mis Vindsor. — Sözünüzün 96 67 si doğru. Zira morganatik bir izdi vaç ihtimal dahilin de değildir. | Ben ci dim : —Sir acedim, gene © YAZAN: Madam Simpsonun yeğeni Newsbold Noyes Tan arifesinde onun bu kadar sozrikkamt h oluşunu bayretle karşıladım. Daha ©o gün birkaç saat evvel Başvekil Balda vin He uzun uzun konuşmuş, ve Mas dam Simpaon il4 hattâ, morganatik bit ç izdivaç yapmaz Içi ihtimaller aramıştı. Gerçi — morganatili bir izdivaç Madama Simpsona lâyik de« Hildi, fakat, Sekizin ti Edvard tebaasıng karşı olan vazi tini ihmal etmederi hiç bir ihtimalı feve tetmek istememişti, Heyhatl.. Kral da, İngilteredeki her « hangi bir şahıs gibi, Meşrutiyetin kanut ve an'anelerine bağ h idi. f Bu sebepten Başı vekil Hle yaj büs« tün müzakereler kendisinin Tmorga « natik bir izdivaç ya pamıyacağını tek e rar tekrar &ta mekten başka bir h şe yaramamıştı. Ruhunun kuvvetâ Bütün bunlardan sonra Sekiz vard aa şereflerine i ö a M Y ve şi ı“,î iht "meî:;i!“: Sekizinci Edvard ile Madam Simpson seyahatleri esnasında ranlık ve ıv— ltis (Madam verilen bir baloda mağa ba; im lamıştı. Buna rağmen bana kar Karakış, iki gündür hüküm sürüyor. | lutlu olacak, fakat kar yağmıyacak, rüz Simpson) Krafçe olabilir, yahut siz Evvelki gece birdenbire başlayan kar fıirtmnası dün saâabaha kadar devam et- imiş, ve dün sabah sokağa çıkanlar uşa- #a yukarı bir yıldır müt! l ları kiş manzar 1j Büyük ca $arı Müuş; miş grup grup çöpçüler küreledikli karları kümeler balinde yo! kenarları- na yığıyorlar, mektepli çocuklar biri- birlerini kartopuna tuluyorlar, evlerim den bastonsuz çıkmak gafletünde bulu- manlar ikide bir ayakları kayıp sende- Kyorlar, kimi neşeli, kimi gamlı ve dü- şünceli yollarına devama çalışıyorlar- dı. Günün en neşeli adamı kömürcü ve sülepçi idi. Kömürcü daha ortalık ağar maya başlamadan dükkânmı açmış, kapkara bodrumunda petrol lâmbaşı ni yakmış, onun isli ziyasına gömül- müş, kömür yığınları üzerindeki fiyat etihetini değiştiriyor, kar yığınları kar şısında palto bile giymeğe lüzum gör- meden, sanki hamamda dolaşırmış gi- bi fütursuz müşteri bektiyordu. Köşebaşındaki sâlepçi fıkır fıkır kay nayan güğümünden hem sâlep boşal- tıyor, hem de etrafını sarap müşteri- lere öğüt veriyordu: — Kiış günü içilir bu mübarek, bir bardak iç, korkma iki saat yürü, Alev Efbi yapar İnsanımn içini. Ş İstanbula bir gecede 15 sanitimetre kahbnlığında kar yağmıştır. Bu rasat- hanenin tesbit ettiği kahnlıktır. PFırtınanın şiddetle hüküm sürdüğü :nlınh bazı evlerin camları kırılmış Tramvay — şirketi ihtiyatlı dav- ranmış, — gece — bütün — hatlarda sabahiara kadar fasıla ile tramvay işle terek yolların kapanmamasını temin et miş, belediye de yolların kapanması h tmalini gözönünde bulundurarak ame lelerini hazır bir vaziyette tutmuştur. Rasathanenin verdiği malümata gö- re sıcaklık sıfırm aklında beş dereceye kadar düşmüştür. Bugün gökyüzü bu- gâr hafif kuvvette lodostan esecektir. Kar makinesi iş görmedi Belediye bir kar makinesi getirtmiş- ti Bu kar makinesi getirtildiği tarih- " | ten itibaren İstanbulda büyük kar yağ - | mamış bu makine de kudlamlamamıştır Dün yağan kar da az olduğu için kar makinesinin kullanılması mümkün ola | mamıştır. Kar makinesinii ü gönderildiği ve orada kayak sporları için saha hazırlamağa hasredildiği hak kındaki şayiahar doğru değildir. Karadenizde fırtına devam ediyor İki gündür Karadenizde devam e- den fırtına dün biraz hafiflemiştir. Ev velki gece Boğazdan giren Denizyol- ları idaresinin Cumhuriyet vapuru dün sabah Nmana gelmiştir. Evvelki gece Karadeniz seferine çık mak üzere limandan hareket eden Ta- rı vapuru geceyi Büyükdere koyunda geçirmiş ve dün sabah boğazdan çık- mıştır. Maamafih fırtına henüz yatışmış ve tehlike zail olmamış olduğundan Ka- radenize gitmek üzere Büyükdere ko- yunda yatan bazı ufak vapurlar henüz hareket etmemişlerdir. Midilli önlerinde yattığından bahse- dildiğini yazdığımız İtalyan vapuru hakkında yeni bir malümat alınama - miştır. ğ ve Adalar yolcularını geti- rip götüren vapurlar dünkü seferlerini munitazamasn yapmışlardır. — Gümüşhacı köyünde Gümüşhactı köy (Husuüsi) — Burada şiddetli soğuklar büküm sürmektedir. Kabagöz nahiyesinden bir köylü dağa odun kesmeğe giderken sar'ası tutarak düşmüş ve ayılmcaya kadar soğuktan donmuştur. Edirnede Edirne, (Hususi) — Dünden beri şeh re kar yağmaya başlamıştır. Fasıla 1le yağan kar bir aralık tipi halinde de vam etmiş, akşama yakın hava tekrar açılmıştır. tahttan feragat edersiniz o Mis Vind- sor olur, yahut ta kendisini terkeder SİNİZ. .. — Kral da gene eski fikrinde ısrar etti: — Gene sözleriniz yüzde altmış ye- di doğru dedi. Ya kendisi Kri hur, yabat Mis Vindsor - olur, htümali hiç bir zaman hatırıma getir medim. Fort Belvedere şakosunun yemek ©- |dasında fevkalâde surette hazırlanmış bir sofrada yemek yiyorduk. Masanın etrafında Kral, Vallis, (Madam Sinip- son) halası Mis Merryman ve bir de ben vardım. Yamokten sonra, yan salonda' Vallis ile Mis Merryman'ın daveti üzerine toplandık. Kral şörninenin mermerleri me kolunu dayamış, kendisine verdi - ğim nefis Amerikan cigarasını içerken ben de bana ikram edilen kahveyi yu dum yudum tadıyordum. Hava çok sa kindi. Buna rağmen dışarıda kopacak fırlana beni ürkütüyordu. Kral Londra dan geleli henüz iki saat olmuştu. Bu iki saatin nasıl geçtiğini size anlataca ğim: Kırmızı kumaşlan yapılmış elbi- se giyen bir uşak, bundan iki saa: ev- vel biz Madam Simpsen ile tatlı iatlı konüşurken, hafifçe öksürdükten son- Ta : — Majeste demişti!. * Kral rüzgâr gibi sür'atle içeri girdi. Ne sağına, ne de soluna bakmadan doğru Mis Simpsona teveecüh etti. Bir den bire pembeleşen Madam Simpson gderhal yerinden firladı, saraylardaki pâzik ve zarif reveransla eğildi. Sekizinci Edvard tebessüm ediyordu Sevgilisinin elin! avuçlarına akdı, Val- Jisin endişelerine aşk dohr gözlerle ce- vap verdi. . Londraya gittiğinden dolayı hiç yor gunlük hissetmemiş, avdette, 30 millik bir çehre ile Madam Merrymana te - veccüh etti# Akşam yemeği için siyah- lara bürünmüş olan Madam Simpso - nun hâlâ her zamanki gibi hitap etti: «Besale hâlü'» Nihayet etiket ve merşsimin en hur- da teferrüatına kadar dikkat eden Ma dam Simpson Krala beni takdim etti. Sekizinci Bdvard elimi hararetle sı- karken ! — Geldiğinize çok memnun oldum. dedi. Vallis bana sizden uzun uzun bahsetmişti. Sekizinci Edvard tekrar Vallise dön dü. Geç kaldığından dolayi itizar etti. — Sarayda tahminimden fazla kal- dım, dedi. İstisnai - bir gün yaşadım, fevkalâde meşguldüm. Mi Simpson her zamanki nezaketi le: — Ehemmiyeti yok Sir dedi, yalnız Geğildim. Mister Noyes bana arkadaş lık etti. Kendisile konuşulacak o ka - dar uzun şeylerimiz vardı ki... Kralın üzerinde bir İskoç ceketi var- dı. Resmi olmıyan akşamlarda o bu tür lü giyinmesini seviyordu. Mis Simpson, ayağa kalktı, üzerinde şişeler ve buz kovaları olan ufak bir masanın önüne doğru gitti. Sesinin bü tün âhenk ve rehavetile: — Bir kokteyl takdim edeyim mi Sir? dedi. — Hayır istemem, doğrusu hiç ca - nim çekmiyor. Madam Simpson ve ben eski usul üzerine yapılmış birer kokteyl aldık. Bir parça şekerin üzerine biraz Bit- ter döktük, iki büyük parça buz ve biraz Yiğyer Baurbon Whiskysi... Biz Madam Simpsanla kakteylleri - gçerken Kral, havai şeylerden bahsedi 'ordu. O akşamı düşündükçe, Kra! Se Kizinci Fedvardın Londrada kendi ha yatma taallük eden bu kadar müh'm meselelerin müzakeresinden sonra na- sı) olup ta bu kadar sakin olduğunu kemmel evsahipliği yaptı. psonun şen ve dikkatli bir k oldu Ona bakan: *Bir günlük işten sonra evine, öcas #na dönen mesut bir adam> diyebilime di. Ağzında uzun nutuklardan — dahâ sidar olan sük't yoktu. Kalbinde ve kafasında sakladığı düşümcelerin hiç biri yüzüne aksetmemişti. Buhran ların en korkuncuna tutulan, inıne dan emin olmıyan bir Kralın, sevdiğf kadının canımı sıkımamak için katlan- dığı azabı düşündüm. Sırtında taşıdı- ği ağır yükün altında en ufak bir inhik a göstermeden nasıl dayandığına ha ret ve hürmetle şaştım. Föğrnd Hi «Majestenin yemeği hazırdır!» Sekif zinci Edvardla Vallis, kolkola yemek O dasına doğru yürümeğe başladılar. Ma dam Merrymann ile ben de kendilerini takip ettik. Sofradaki muhaverelerimiz, ocağ'ın başındakiler gibi, vakit geçirmek için gelişi güzel olmadı. Sanki, yemek oda- sının mehabetli hali, ciddi muhit ve Kralın mevcudiyeti bize de tesir etmiş ti. Dünyanın siyasetinden, İngi'terenin giyasetinden, — Amerikanın işlerinden, bahsettik, ve Amerikadan bahsederken dalma (U. S. A.) diyen Kral bilhassa son zammanlardaki neşriyala temas et- ti: — Ruhunun büyüklüğü ve kabada- yılığı ile şöhret kazanan memleketiniz Hmatbuatının aslen Amerikalı olan ve İ benim de şahsi dostum bulunan bir ka | dınla bu türlü meşgul olmasın: bir tür- lü anlamadım. dedi. E Kendisine, ancak Vallise sövlediğim sözleri tekrar edebildim: — Maalesef, elinize hep aleyhinizde yazan gazeteler gelmiş. dedim. Sizi te- min rim ki Amerikan ma:buatınım mesafeyi otomabille katettiği ha'de|bir tünlü anlavamadım. Bütün dünya | yüzde yelmişi Va'lisin lehinde yazmış- hiç yörulmamıştı. Gene mütebessim e müessir olacak bir kara- nın Üzel ur, ( Devamı 13 ücü sayfala )