SON POSTA 1265 Kilometreden 337 kilometreye | inen hat | Şark Şimendiferlerinde bir mülâkat ve bu mülâkat için , çekilen zorluklar Sark Demiryolları Türk Anonim Şirketi, malını, mülkünü, varını yoğu- hu devlete teslim etmekte, Dün, Sirke- Hidaki Hmezi Binada; beda ” görketin tarihi hakkında malümat verebilecek bir insan taharrisine koyuldum. Kapı- €i, Kareket âmirini sağlık verdi. Hare- ket âmiri, hareket komiserini öğütle- | di. Hareket komiseri baş kâtibe gön- derdi. Baş kâtip Direktör Paskala yol-| ladı. Direktör tekrar baş kâtibe havar|, le etti, baş kâtip de komiser Salâhatti- 2in odasını gösterdi. Bu suretle, koca Manın içinde, sahibi bulunamamiş Mektup gibi oda oda dolaştıktan sonra, Bay Salâhattinin kapısında karar kıl-|' Komiser, geçme — odaya seslenip, na istediğim malümatı vermesi için beni kendisine yollayan baş kâtibi ça- | Bırdı. Ben onu görünce ümitsiz ümit- siz boynumu büktüm. Çünkü o daha Yarım saat evvel, cevaplarını — öğren- Mek istediğim süalleri görünce: — Benim bu hususta hiç bir malü- Matım yok! cevabını vermişti. Fakat komiser, suallerimi kendisi- he tekrarlayınca derhal: — Başüstüne! yi bastırdı. Ve oda- tından evrakını kapıp gelerek komise- Te: — — Ne hoş tesadüf... dedi. Bendeniz de, sanki bu suallere maruz kalacağı- Tm bilmiş gibi, bu hususta bir çok ma- lümat toplamıştım. — Âlâ bayların da talihleri varmış! — Yalnız, müsaade buyursanız da bu malümati kendilerine burada hü- Zurunuzda versem! — Hay hay... Biz de istifade etmiş oluruz. Ben baş kâtibin bana; — komisere Verdiği cevaplar arasındaki tezadla bu Sürçü lisan korkusuna dudak altından Gülerek kalemi kâğıdı hazırladım, Baş htip ilk cümleyi okudu: - — Şark şimendiferleri, Türkiyede “İşa edilen hatların üçüncüsüdür! Ben not ediyorum. Baş kâtip, ilk tümleyi bitirince, başını — notlarından Tniser başını önüne eğerek, yazilması Mahzurlu malümat kaçırmaktan deh- #etli çekinen titiz baş kâtibin endişesi- hi giderdi. Baş kâtip geniş bir nefes a- i devam etti: | — Şark şimendiferlerinin insa tari- 1 5 Geîcea ir uyku uyumayan adam sÖnme' Ti ada Yazan : Na Devlet tarafından satın alıman Şark Demiryollarının en emektar adamını bulabilmek için, hayli emek harcadım. Sirkedi istasyonunun karşısındaki ar sanın içinde, viİ- ran bir kulübede ? oturan Mehmet © Ağa, Şark Demir - yolları Şirketinin kahrımı tam 4İ se : tekaüdesevketme Bekçi Mehmet ğe mecbur kalmış. Yani Şirketin kah- rını yarım asır çekmeye demirler bile dayanamamış. Fakat bekçi Mehmet is- kartaya çıkmamış. O hâlâ her gece bir elinde tabancası, bir elinde sopası, ka- Tanlık vagonlar arasında hırsız gözli- yerek dolaşıyor. Aradan geçen yarım asır demirleri bile yıpratmış. Fakat bekçi Mehmet Ağa hâlâ demir gibi. ; Wagonları, lokomeotifleri, kasaları, bir kelimeyle milyonları bekliyor. — Ya kulüben? diyorum. Onu kim bekliyor? Âcı acı gülüyor: — Kulübem mi? Hırsızlara üste pa- ra versen girmezler oraya! | Hava yağışlı. Bekçi Mehmet, eski, yır. tık paltosunun içinde, titrediğini gizle- miye çalışıyor: diyorum: «Yarabbim, diyorum, bura- ların bekçisi ben değilim, sensin!.. Al- ları, benim dairemden uzak tut?.. — Altı çocuğun var demek? — Beş taneydi. Altı çocuk sahibi o- lanlardan vergi alınmıyacak dediler. Bir fazlası göz çıkarmaz diyip, allıya çıkardık. Hamdolsun, vergi vermiyo - rTuz artık! mek? — Hamdolsun olmadı. Yalnız, geçenlerde, karlı bir kış ge- cesiydi. Baktim, vagonların arasında bir adam dolaşıyor. Kendine duyurma dan peşini kolladım. Vagonlardan biri ne girdi, Evvelâ hemen ardından dalıp ensesine binmeye niyetlendim, Fakat gonra, aklım başıma geldi: , — Ya, dedim, henüz bir şeye elini gürmediyse? Ya: «Ben buraya hırsızlık yapmaya değil, yatmaya geldim!» der- se ? Bu düşünceyle, birkaç dakika bek- ledim. Sonra: — Eh... dedim. Artık işe başlamıştır elbet! Vagona girip te, feneri üstüne tu tunca, elinde pırıl pırıl bir bıçak gör- düm. Yabanımn sütsüzü, bıçakla, kadife j ikanape kaplamalarını söker durur- muş, İşığı görünce, bıçağı bana çevir- di. Ben de tabancayı gözüne doğrult- — Ulan, dedim, kımıldanma... Ha treh altında kalmışsın, ha bu kurşunu yemişsin! * Bağırdım: < — Ata bıçağı yere de geri git! O, bıçağını ayağımın dibine brrakıp geriledi. Ben de önüme katıp, karakola götürdüm. Üç ay sonra mahkememiz ol gu. Üç sene hapse koydular iti... O gün bugündür, hiç bir vukuat yok elham- !ü 1869 dur. (Devamı 12 inci sayfada) dülillah. — Her gece evden çikarken dua e-| tı çocuğuma acı da kötü niyetli adam- | — Büyük bir hırsızlık olmadı de -| Hırsız tabancayı görünce duraladı. | Şark Demiryollarının 417 senelik gece bekçisi neler anlatıyor ? ci Sadullah Bekçi Mehmet kabartarak, pbeklediği malların değerlerile öğünü - yor * p içinde altmış bin liradır. Şu lokomoti- | |£i 80 bin liradan #şağı vermezler! , Bu masum öğünüşe gülerek soruyo- Tum: | — Bu vağonlarım kapıları neye mü- hürlü böyle? < — Elbette mühürlenecek ya? Kap- lar mühürlenmese, memleketin bütün yersizleri, otele çevirirler istasyonu! |Bu vağonlarda yatmak için bana para | “teklif edenler bile oldu. Paraya tama etmedim ama, bazılarını kovarken, yü Teğim de paralandı doğrusu... Kış kıya mmet... Kar bir taraftan, soğuk bir taraf tan bastırmış. Çırçıplak fıkara karşına dikilip : , — Amca! diyor, Allah seni inandır- sın. İki gündür yemek yemedim. Açlık tan şikâyetim yok, Fakat soğuktan do- nacağım, — Bir can kurtarmak istiyor- gan, al şu yirmi beşliği de, aç şu vagon lardan birini! Bunlara bekçi yüreği bile güç daya- mıyor Bayım... Ben kaç defa, vazifemi Ayaklar altına alıp ta, vagon açmamak için kendimi güç tuttum. Arada bir ak lıma gelir: — Gideyim de, derim, şu müdüre va ziyeti anlatayım. Şu boş vagonları, ge- celeri otel gibi işletsin. —Zaten yolcu yok. Şirket ziyanda diyip duruyorlar. Bu iş, yolcu taşımaktan fazla kâr geli- Tir şirkete, : Sonra gene vazgeçiyorum: — Yabanın cahili! diyorum. Şirke- tin vaziyetini düzeltmek sana mı düş- tü? — Gece ayazlarında dolaşmak dokun muyor mu sâna? — Bilâkis... Ayaz besler insanı... Ba- ıma kaç defa, buralarda dolaşırken kon yak içmemi öğütlediler. Kulak asma- .dım. Ayazda üşümemek için en iyi ça re, daha ayazlı zamanları düşünmek- tir. — İçki içmiyorsun demek? , — Şimdi içmiyorum. Fakat eskiden adam akıllı sabahçıydım. — Sabahçı mıydın?. — 'Elbette ya. Akşamcı olmama va- zifem mâniydi. Sabaha kadar, dört göz (le vakti kerahati beklerdim. Fakat son raları vazgeçtim... Çoluk çocuğun na |fakasına kıymaya gönlüm varmadı, — Sikıdasın demek? En zayıf tarafına dokunmuştum. — Ben bü demiryoluna, #1 sene ev- vel, 5 gümüş kuruş aylıkla girdim. 41 genedir, gece uykusu uUyumadan yası ( yorum. Akşamın saat on yedisinde işe "başlayıp, sabahın yedisinde çıkıyorum. 14 saat bu. Hem hep ayak üstünde, 41 sene böyle çalıştım da, ne kazandım? Bugün 'bir ayda elime geçen para 43 li ra..., Tekaüdiye de yok. 14965 gecedir uyku uyumayan a - dam: — Bırak sen de! diyor. Ciğerime fit sokma. Burada altı milyon lirayı bek- liyorum. Cebimde altmış param yok. Saatine bakarak ilâve ediyor: — Başka bir diyeceğin yok ya ba - na?... Ruhsat ver de, gidip fenerleri yaka yım. İhtiyar bekçi ayaklarını sürüye sü- rüye, kırk birinci yılmı tamamlamaya giderken: — Unutma... diyor... Soy adımı da yaz... Gecelerim ayak üzerinde geçtiği iiçin: «Geceyatmaz Mehmet» koydum adımı! Naci Sadullah Spor işlerinde bilenler susuyor, bilmeyenler ise boyuna söylüyor x * *« Her spordan anlıyan ve her sporun derdi olan bu mütehassıslar (!) her fırsatta sporun temiz havasını bulandırmak için ortaya binbir dedikodu saçıyorlar , Meslekler ve ihtisas mevzuları da tıpkı insanlar gibidir. Talihlileri, alın yazıları kapkara olanları vardır. Kuru şşarlatanlıktan ibaret olan filân (sözde meslek) in - zamanınm en çok teveccü- he mazhar mevzuu diye böbürlenmesi, buna mukabil pek çok işe yaradığı halde hiç bir kredi tutamayan falan ihtisas mevzuunun sönük hali hakika- ten yürekler acısıdır. Fakat bu, mes - leklerin uğradıkları talihsizliklerin en teselli kaldırır şeklidir. Tasavvur edin; Rum dülger kalfası- nın elinde yıllarca sürünen mimarlı - gın, Koca Sinan mesleğinin hali, bir zamanki hali az hüzünlü şeylerden mi- dir? Dülger kalfası anlar. Komşusu ah - baplığı dolayısile anlar, —Doğramacı anlar, günün birinde bir inşaatta tuğla saymış memur anlar, Önüne gelen an- lar. Çıkıkçılar ve hocalar elinde kalan ortopedi, hamam tellaklığından tutun- da hafifmeşrep Rus mültecisine, bir kaç sporcu arkadaşının ağrıyan pa - zularını sıkıştıran sporcuya varıncıya kadar ustası olan masaj, herkesin yazı yazmağa kendini salâhiyettar addetti- Bi yeni mevzu şehircilik hep bu baht- sızlardan değil midir? Fakat bütün bunlar sporun yanın - da talih perisinin öz çocukları kadar mes'utturlar. Sporu düşünün! Anlayanını bir ta- rafa bırakın, anlamıyan kim vardır? Muallim gençlik ve terbiye işi oldu- ğu için anlar. Doktör insana taallük e- den bir mevzu olduğu için, baytar ko- şan yarış atından âanladığı için, geri kafalısı bacakları kolları açık seyirt - menin günahı kebairden olduğunu bil- diği için, teceddütperveri bunun ak - sine inandığı için anlar, herkes anlar, herkes anlar! Ve öylesine anlar ki: Bakırköyündeki arkadaşın vurduğu bıldırcınları yemekten başka endişesi olmıyan 120 kiloluk bay X... av spor - larına ömür vermiş emektarlara ağız açlırmaz. Yaşarın mahallesi efradına su taş- maktan başka spora yakınlığı olmıyan Y... bu değerli Türk sporunu tenkit için söylemedik söz, yapmadık dedi - ğenmez, teknisyenleri beğenmez, yapi lan işleri beğenmez, söyler, söyler, Meşin topun arkasında yıllarca ne- İes tüketen Nihatlar, Zekiler, Nedim - ler V. S. ler susar da bütün sportif kodu bırakmaz. Organizasyonları be -| Yazan: Çavuşoğlu İtecrübesi sahaya sporcuların fanilâ ve çoraplarını taşımaktan ibaret olan Z... konuşur. Bu mütehassıs bolluğu ne yazık ki sporumuzun her şubesine musallattır. Her spordan anlıyan (!) her sporun başının derdi olan bu mütehassıslar, her fırsatta sporun temiz havasını bu- landırmak için ortaya binbir dedikodu ve binbir manasızlık saçarlar. Bütün bu terbiye ve teknik mevzuu- nun inceliklerini nerede ve nasıl üğ- renmişlerdir. Mektepte mi yetişmişler, yoksa en büyük mektep olarn tecrübe- nin potasında mı pişmişler? Hangi si - hirli el bunlara diğerlerinin yıllarca uğraşıp elde edemedikleri bilgiyi ve kudreti bağışlamış? Hem de ne ça - buk! Bence bütün bu pervasızlığın, yıkı- cılığın günahı spordan hakikaten an - liyanların, sporu candan sevenlerin boyundadır. Kimsin, Nesin diye sor - mazlar ve çok defa bu nevi konuşma- lara, yazmalara işin alayında olmak için müsaade ederler. Artık memleket davasına karışan bu mevzuun bu za - viyeden görülmeğe tahammülü olup olmadığını düşünmezler bile, Sporu memlekete maletmek ve o - nu Türke yaraşan asalet damgasile süsliyebilmek için her şeyden evvel o- nu yıkıcıların ve tufeylilerin elinden kurtarmak lâzımdır. İyi sporcu, dürüst ve iyi görüşlü hakem yetiştirmek için yaptığımız mücadeleyi elbirliği ile bunlara karşı da yapmalıyız. Bizce spor ahlâkı, spor disiplini, överek ö - zendiğimiz sporcu karakteri ancak böyle kurulabilir. Çavuşoğlu Galatasaray büyük bir sürprz yaptı Galatasaray, Güneş takımları arasın (daki müsabakadan evvel Sadun Galip Galatasaray takımmın hangi şekillerde çıkabileceğini tahmin edebilmek için Galatasarayın dünkü kadrosunu ancak 110 muhtelif şekilde tesbit edebilmişti. |Hemen bütün oyuncuları yerlerinden şoynatan Sadun Galip bütün hesaplan-ş na rağmen Galatasarayın hakikf taki- mını keşfedemedi. Çok eski senelerden beri büyük sür- (prizler yapmış olan Galatasarayın düpn kü takımından sonra Sadun Galibin ga Jecek sene bu kabil hesaplarla zihnini ,yormıyacağını sanırım!.. - Kapıcı Veysinin Parası acaba Hangi bankada? ruyor, dediği şudur: ban oğlu Veysinin kızı Hacerim. tindiğini yazmıştı. || — Yyurdumuzun İstanbula en uzak | köşelerinden birinde oturan bir ka- dın okuyucumuz bize bu suali so « Ben Erzurüm vilâyetinin — İspir kazasının Semehrek köyünden, Kur- Babam Veysi 1326 senesinde İs - tanbulda, Beyoğlunda, Yüksekkal - dırımda Fener sokağında 14 numa- rada Kamanto hanında kapıcılık e- diyordu ve o zaman bize gönderdiği mektuplarda bir kaç yüz lira birik- ve bankada sakladığını Bir müddet sonra babamın bir kalb sektesinden öldüğünü işittik. Parası hangi bankadaydı, ne mik- tardı, başka eşyası var mıydı, bil - miyoruz. Bize bildiren olmadı, Şimdi bu mektubumu gazetenize yazsanız, belki bankaların gözüne çarpar, bize haber verirler dedim. Bana bu iyiliği yapar mısınız? Şimdiki adresim şudur: Kemahta Perçindikiş Bay Beh - çet vasıtasile Hacer. * Bu okuyucumuza hatırlatalım kit Epeyce zaman evvel neşredilmiş pek faydalı bir kanun mucibince ban - kalar sahipsiz kalan meyduatı, ön yılı müteakip Cumhuriyet Merkez Bankasına yatırırlar, banka Ca bun- ların listesini ilân eder. Yapılacak şey bankalara sormak ile beraber bir defa da Merkez Bankasına mü - racaat etmektir. eI Z— aü G — l 4 —— nn Bepeka ömin B n gn MA