22 Aralık 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ZZ — Birincikânun Ermek. buhram vünde. devam etti — Açıkgözlüğün âlemi yok. Sıra ile.. Adam öyle hiddetli ki nerdeyse ya-| kama sarılacak. — Fakat ben ekmek alacak değilim ki... Etraftan bağırdıilar. — Ekmek almıyacaksın da bu kala- balıkta işin ne? — Yol verin de derdimizi anlatalım. Ben gazeteciyim. — Allah Allah! Gazeteciyim ne de- mek? Şimdi ğazetenin sırasi mı? Cüm- lemiz burada ekmek derdine düşmü- Şüz. Kızdım: — Siz ekmek derdine düştünüz de ben ekmek derdine düşmedim mi? Bu Yyaptığım işi keyif için mi yapıyorum sanıyorsunuz? Elbet benimki de ek- mek derdi. «Ekmek derdi» müptelâları ayni il- letle malül bir adama galiba acıdılar. FPiırin kapısındaki canlı duvar biraz a- ralandı. İçeri daldım. Tezgâhtar, biraz şaşkın, biraz mah- cup, kalabalığa bakıyor. Beni yanıba- şında görünce: — Ekmek yok, dedi. — Ekmek istemiyorum. Neden yok? Onu anlamak istiyorum. — Neden yok olacak! Biz her zaman ki kadar ekmek çıkardık. Fakat öteki semtin fırınında ekmek bitivermiş, hay di millet buraya Üüşüştü, Sonu elbet böyle olur. — Ötek fırında ekmek niye bitmiş? — Daha ötekinde tükenmiş te on - — Daha ötekindeki kıtlığın sebebi? — Ne bilirim ben! — Şimdi ne olacak? — Fırın yanıyor. Ekmek çıkacak. Bu aralık kalabalığı dirsekliyerek tezgâha yanaşan şişman bir adam: — Baksana evlâd, dedi, şu bizim sa- bah tenbihlediğimiz üç kilo ekmeği u- zat ta gidelim. — Ekmek yok Hacı baba. — Ekmek yok ne demek, Sabahle- yin dükkâna giderken ben kendim ten- bih ettim. Kendim ısmarladım. Yoksa Sattınız mı? — ©O da mı sual elbette sattık. — #Bunların sahibi var» demek yok mu? — Sen ne söylüyorsun Hacı baba, elinde ekmek parasile gelen müşteriye ben göz göre göre ekmek satmamağa ayım da senin güzel hatırın için dayak mı yiyeyim? Siyah yeldirmeli, ufak tefek bir ih- tiyar kadına torbasına dumanı üstün- de iki ekmek koyup fırından ayrılınca Yaklaştım. — Teyze sizin mahallede de ekmek katlığı var mı? — Var ya, , — Neresi sizin mahalle? — Zeyrek. Düşün bir, Zeyrek neresi, Üçüpazar neresi?, İki gündür ekmek tavşan biz tazı olduk. O fırın senin, bu firin benim, kovalamaca oynuyoruz. Çok şükür burada yetişebildim. * , -Fırına girdim. Tezgâhın üstünde an- tak 20 - 30 kilo ekmek var. Saat daha 3. Esnafın dükkânını 7 de kapadığına, inin işinden gene o saatlerde çıktığı- :: göre burası da mahşer olmağa nam- t Sardum: — Ekmek buhranı varmış doğru Nu? — Hayır bayım, buhran falan yok.w duî(— Buğday fiyatları fırlamış diye duy — Bak bu doğru. Fiyatlar fırladı. Un Bahallaştı. Narh kurtarmiıyor. — Şu halde siz ekmeği az mı çıkarı- Yorsunuz? -— Ne münasebet?. — Ne münasebeti var mı? İşte mal Meydanda. Saat dâha beş olmadan tez- Râhta 30 kilo ekmek kalmış, millet ak- İam üstü üşüşünce bu kadarcık şey ye- mi? — Yetmez ama, fırın hazır, üç çey- tek sonra ekmek çıkacak, - — Günde kaç ekmek çıkarır sizin fı- tn? — Aşağı yukarı iki bin. — Bugün gene iki bin mi çıkaracak Tmız? ' | — Evet. — İyi ama iki gündür ekmek bulun- muyormuş. Neden bu? ı — Balatta mı, Fatihte mi bir yerde ekmek az çıkmış galiba. Ekmeksiz ka- lanlar Balattan Unkapanına doğru yü- rümüşler. Elbette Küçükpazarlılar da Eminönüne doğru yürürler. — Demek mesele herhangi bir semt fırınının bir mikdar eksik ekmek çıkar masında! — Öyle ya, sonrası zincirleme böyle oluyor. * Bu garip mtaleaya göre herhangi bir gün, herhangi bir sebeple, herhangi bir fırının tezgâhlarında yüz kilo ekme- gin boşalan yeri, Arkasında her mahal lede değişen yüze yakın vatandaşı da beraber sürükliyerek Eyüp Sultandan Eminönüne ve Eminönünden Galata ta rikiyle Mecidiyeköyüne kadar bütün İstanbul fırınlarını dolaşiyor. Gene bu mütaleaya göre İstanbulu semt semt mahalle mahalle dolaşan bu ekmek kıtlığına hepimiz : — 700 bin küsur nüfusluk bir şehir- de elbette arada bir yüz kilo ekmek ek sik çıkabilir. diye basit ve normal bir hâdise gibi bakacağız. * Fakat işin gene bir esrarengiz tarafı var. Bu noksan ne için daima buğday ve un fiyatlarının fırladığı zamana rast dlar? Yoksa fırından fırına sıçrayan ve sıçrarken de arkasında yüze yakın va- tandaş sürükleyen «yüz ekmek noksan lığı» buğday piyasasını bu kadar ya- kından, henüz keşfedilmemiş bir şu- urla mı, takip ediyor? Kemal Tahir Artistlerin kazandıkları paralar ne oluyor ? Amerikalı bir gazeteci büyük sine - macılar ile büyük sinema artistleri hak- kında dikkate değer bir tetkik yapmış- tır. Buna göre Amerikanın eski sinema kralı Foks müthiş paralar kazandığı halde Amerika Maliyesine borçlu ol - duğu vergiyi verememekte imiş. Gene büyük sinemacılardan Con Barimor bütün servetini kaybetmiş ve beş para- sız kalmıştır. Bunların zıddına olarak Greta Garbo bir film çevirmek istediği vakit 6 mil- yon frank bulabilecek bir mevkide i- miş. Fakat söylendiğine göre gelecek seneden itibaren onun da Holivuttaki mevkil düşecek imiş. Daha bir hayli kimseler hakkında tetkikatta bulunan gazeteci netice ola- rak şöyle mütalea yürütmektedir: Müthiş paralar kazanan artistlerden 9o 75 i fakir olarak ölmüşlerdir. Bir çokları da arkalarında bir çok borç bı- takmışlardır. 226 Kilo gelen genç kız Yugoslavyada küçük bir şehir olan Yakudinoda bir işcinin Saveta Angeliç isminde 26 yaşındaki kızı 225 kilo a- gırlığında imiş! Saveta on altı yaşına kadar tabit su- rette inkişaf ettikten sonra birdenbire ve hâlâ fennen sebebi anlaşılamıyacak bir şekilde o kadar şişmanlamağa baş- lamış ki kendisi bile sokağa çıkmak - tan utanmağa başlamıştır. Saveta on sene evinden dışarıya çıkmamıştır. Fa- kat şişmanlık arttıkca iştihası da o nis- bette arttığından işci babanın kazandı- ğı para yalnız şişman kızının gıdasına bile kifayet etmemeğe başlamış ve ni- hayet Savetanın halka teşhiri neticesi kazanılacak para ile beslenmesine ka - rar verilmiştir. Savetanın sokağa çıkarılması da bir mesele olmuştur. Şişman kızın sokak | kapısından sığması kabil olmadığı için getirilen ustalar vasıtasile bir duvar yıktırılmış, bundan sonra kız evden İ çıkarılmıştır. SON POSTA Bir Yunan gazetesinin Hezeyanlarına bakın! (Baştarafı 1 inci sayfada) tirilmekte ise de, gelenler çiftçidir. İz- mir civarı göçmenlerle dolmuştur. #İevcut nüfus ta artmamaktadır. Res mi istatistiğe göre bu sene doğum 2722 ve ölüm 3430 kişidir. Sefalet ölüm mik darını arttırmıştır. İzmirin iskânı bü- kümeti fazla meşgul etmektedir. Fakat bir şehrin canlı malzemesi o kadar ko- lay tedarik edilemez. Turist celbi için Kadifekalede yapıla cak şeyler de suya düşmüş ve burası memnu mıntaka haline konmuştur. İzmir bataklık haline gelmiş oldu- ğundan sıtma ve verem artmış ve hal- kın sefalet ve pisliği yüzünden lekeli hümma belde hastalığı haline gelmiş- tir. Görüştüğüm hekimler bu hakikati gizlememişlerdir.» Dün akşam bu yazıyi okuduktan son ra telefonla İzmir Belediye reisini ara yıp bulduk ve İzmirde misafir ve dost memlekete mensup düşman gazeteci - nin sözlerine ne diyeceğini sorduk. Behçet Salih Uz dedi ki: — Bu yazı baştan başa garaz mahsu- lüdür. İzmire düşman birtakım şahıs- lar tarafından uydurulduğu muhakkak tır. Bir kere İzmir belediyesi fakir de- ğildir. Bunu ileride size göndereceğim bir yazıda rakamlarla isbat edeceğim. Nüfusu da her gün artmaktadır. İzmi- re getirilen göçmenler ise, İzmir ve ci- varında faaliyetin artmasında âmil ol- muşlardır_ı Gazetenin ortaya attığı do- ğum ve ölüm rakamları da başından sonuna kadar yanlış, tamamen hayal mahsulüdür. Bunu gene rakamlarla tes bit edeceğim. Turist celbi için Kadifekalede yapı- lacak şeyler de - Yunanlı muhabir e- fendinin söylediği gibi - suya düşme- miştir. Zaten böyle bir iddiayı ileri sü- rerken gösterilen sebep te gülünçtür. Sonra bu muhabirin İzmir bataklık hale geldiği için sıtma ve veremin art- tığı, şehrin sefalet ve pislik yüzünden lekeli hümma istilâsıma uğradığı yolun da savurduğu hezeyanlara da gülmek lâzımgelir. İzmirde salgın halinde hiç bir hastalık yoktur. Bilâkis güzel İz- mir tam ve umumi bir sıhhat içindedir. Halk fevkalâde neşelidir. Şehir, son bayramını diğer memleketler gibi neşe içinde geçirmiştir.» « Bulgaristan, İtalyadan tayyare Satın alıyor Sofyadan bildirildiğine göre Bulgar hükümeti İtalyadan tayyareler satın almaya başlamıştır. — İlk olarak her biri üç ton ağırlığında iki bombardı- man tayyaresi satın alınmıştır. Bu tay yareler ayın 18 inci günü Selânik yo- liyle ve İtalyan tayyarecilerinden D. Bernardinin riyasetindeki bir heyet va sıtasile Sofyaya getirilmiş, hudutta 3 Bulgar pilotu tarafından karşılanmış - tır. Sofyada Bernardinin şerefine bir zi- yafet verilmiş, bu ziyafette Bernardi bir nutuk söylemiş: — Ben Bülgaryayı âdeta kendi vata nım gibi seviyorum. Zaten Bulgarlarla İtalyanlar için bir vatan ayrılığı mev- zuu bahsolamaz, Bulgar Kraliçesi İtal- yan Kralının kızıdır.» demiştir, Bernardi yakında ayni tipte 4 bom- bardıman tayyaresi daha getirileceği- ni söylemiştir. Madam Simpson İstanbulda mı? (Baştarafı 1 inci sayfada) Misis Simpsona müracaat ederek, A- merikanın büyük şehirlerinde konfe- ranslar vermesini teklif etmiştir, Sendika, her konferans için Ma- dam Simpsona on bin dolar teklif et- miştir. Tahliller günü gününe yapılacak Kimyevt bir tahavvül neticesinde terkibini değiştirmek ihtimali olan maddeler, belediye — kimyahanesinde günü gününe tahlil edilecektir. Ayni zamanda tahlil neticesini müş'ir rapor da gene ö gün tanzim ©- lunacak ve şayet bu hususta bir teah- hür vukua gelmişse yani tahlil kimye- vİ raporu sonra verilmişse buna tahlil tarihi ilâve edilecektir. (Baştarafı 1 inci sayfada) muhtelif anasırdan kandırabildikleri kısımlara silâh tevzi etmektir. Küçük bir akalliyet teşkil ettikleri sahada an- cak. silâhla tutunabileceklerine kani o- lanlar şimdi de bu gibi tedbirleri al- maktadırlar. Cenevre 21 (A.A.) — Milletler Cemiyeti Sekreterliği, vaziyeti tetkik etmek üzere İskenderun Sancağına gi- decek olan üç bitaraf müşahidin isim- lerini neşretmektedir: Bunlar, eski Türk - Yunan muhtelit mubadele ko- misyonu başkanı Norveçli Hans Hols- tad, eski Celebes valisi Holandalı J. 'Caron ve Piyade albayı İsviçreli Karl Wattewyl'dir. Komisyon 1 ikincikânundan evvel İskenderuna varmış olacaktır. Pariste Konuşmalar Paris 21 (A.A.) — Dün gece Pa- rise gelen Türkiye Hariciye Vekili vazifelerinden (Baştarafı 1 inci sayfada) ri Hataydaki Türklerin bir ekalliyet- ten ibaret olduğu ve buradaki Türk- lerin Torosların şimaline mübadele su retile yerleştirilmelerini teklif etmek- tedirler. Hatay Türkleri, Türk mınta- kasında 40 asırdan beri yaşayan ve bu- rada nüfus ekseriyeti de bulunan bir millettir. Tarihi ile, an'anesile, coğrafi isimlerile ve bütün kültürü ile bir Türk mıntakası olan Hatayın sahibi biz Türkler, belli olan bir maksada ma tuf bu talepleri şiddetle red ve protesto ederiz. Biz kendi öz Topraklarımızda kalarak istiklâlimizi kendi kuvvetimiz le korumak istediğimizi cihana bir ke- re daha bildiririz.» Ermeni ve Alevilere silâh dağıtılıyor Hama, 21 (Hususi) — Sancakta muh telif unsurların arasını açmak ve bun ları biribirine düşürmek siyaseti de- vam etmektedir. Alınan yeni haberler bunu teyit edecek mahiyettedir. Dü- ver köyündeki Alevilere yeniden 'bE Harbiye Alevilerine 20 silâh verilmiş- | tir. Sancakta otoriter idarenin himaye | gerdesi olan eşkiya çetesi reisi Koço ve adamlarına da silâh tevziatı devam e- diyor. İ Türk polis ve jandarmalar vazifelerin- den uzaklaştırıldı Lâzikiye, 21 (Hususi) — Antakya po lis teşkilâtında en son Türk polislerini teşkil eden dört kişi çıkarılarak yerle- |vyine Alevi polisler ikame edilmiştir. Ha len Anta—kyâda bir tek Türk polis kal- mamıştır. Kaldırılan Türk polislerinin isimleri şunlardır: Şevket, Rauf, Osman, Sadık. Diğer taraftan Türk jandarmaları da kaldırı larak yerlerine Alevi ve Ermeni jan- darmalar gönderilmektedir. Hapishanelerde inleyen vatandaşları - mızın isimleri Lâzikiye, 21 (Hususi) — Antakyada son hâdiseler münasebetile tevkif edi- len ve hapishanelerde yatmakta olan 'Türklerin adları şunlardır: Abdülgani Fahri, Sabit Fazıl, Abdüul lah, Mustafa, Uçman zade Halil, Uç - man zade Seyfi, Kasap Mustafa, Mustafa, Ahmet Halef, hamal Hâ- mit, Recep Şamil, Kâzım Nihat, Emin Mürteza, Ali Silici, Kasap Ahmet, Ce- lâl Boşnak, Hüsnü Abdurrahman, İb- rahim Hamali, Sabit Hüsnü, Süley - man Fehmi, Hafit, Nuh zade Rifat, şo- för Salâhattin, Kartal Mehmet, Meh - met Kebapçı, Süleyman Dirik, ma- 'rangoz Mehmet, Rüştü Bey zade Ta- hir. yapılıyor Ankara, 2! (Hususi) — Buraya ge- Sayfa 11 Milletler -Cemiyetinin kararı işlerine gelmedi iRüştü Aras bu sabah saat 11,45 de yanında Türkiyenin Paris büyük elçi« si Suad Davas olduğu halde Dış Ba- kanlığına giderek Hariciye Bakanı Del- bos ile görüşmüştür. Bu konuşmada Vienot da hazır bulunmuştur. Millete ler Cemiyeti konseyinin son müzake« relerine esas olan İskenderun hakkın- daki Türk - Fransız — müzake releri büğgün tekrar başlamıştır. Bu noktai nazar taatilerinde hazır bulun« mak üzere Fransanın Türkiye büyük elçisi Ponsot da bu sabah Parise geh miştir. Paris 21 (A.A.) — Türkiye * Diğ İşleri Bakanının valdesi — vefat etmiş olduğundan, Bakanın buradaki ikas meti esnasında yapılacak olan resmij kabuller asgari hadde indirilmiştir. Delbos yarın Dış İşleri Bakanlığıns da Rüştü Aras şerefine hususi bir öğe le ziyafeti verecektir. Sancaktaki son Türk polisleri de uzaklaştırıldı len malümata gör- * Kânunuevvel hâ disesinde Hatayda ölen ilk iki gencim gençlerin namına, Hatayda âbide ya pılması kararlaşmıştır. bide için lâzım gelen parayı aralarında tolamaktadırlar. İzdivaca mani olan rüya Bavyeranın Leszak kasabasında ge« çen salı günü Miller namında birisinlij nikâhı kıyılacakmış. Gelin ile bütün davetliler kiliseye geldikleri halde gü « vey görünmemiş. Aradan bir saat ka « dar bir vakit geçtikten sonra hâlâ gü« rünmiyen Miller'i aramağa çıkmışlar. Arayıcılardan gelinin kardeşi doğ « ruca damadın evine gitmişler, Miller"! uykuda bulmuşlar ve uyandırarak he- men kalkıp kiliseye gelmesini söylemiş. ler. Fakat Miller çok fena bir rüya gör düğünü ileriye sürerek kiliseye gitmek- ten imtina ettiği gibi yatağından gece- lik elbisesile fırlayıp koşmağa başla « mıştır. Bu sırada kilisede yangın çık- mış, gelin ile davetliler de kaçmağa mecbur kalmışlardır. BULMAC , Teş .: LN w v v Kit heti n £ Soldan sağa: 1 — Kahve içtiğimiz kap, lâf. 2 — Bü « yük, baş. 3 — Hafif yürüyen at. 4 — Bir ye- rimiz vurulduğu zaman çıkardığımız seş, yemekle beraber yediğimiz lüzumlu şey. 5 — Fransız sayfiye şehirlerinden biridir, dair, 6 — Diş çıkmak. 7 — Âletler, nota, vasi ma- nasına kullandığımız iki harfli bir kelime, 8 — Suü katılmamış, nota. 9 — Çevik, A « nadolunun iptidai arabası, 10 — Davül sesi, sız manasına gelir. Yukarıdan aşağıya: , 1 — Ekmek pişirilen yer, birler. 2 — Alla- geçen peygamber, Sövyet Rusyanın dikta - törü. & — Rabıt edatı, eski. 5 — Ağa, nida, 6 — Kokulu şeker, kırmızı, rabıt edatı. 7 — Vapurların odası. 8 — Bir Ç ilâvesile başı - mızda olur, eski arap harflerinden biri, A- dalar denizinin yeni Ismi. 9 — Üzerinde uğ- raşmak tabirinin fransızcası. 10 — Aşıla - mak ,gerek. 3 Vef a Du 5l e l ee e T ll aei İi üi M A İstiklâl şehitleri olarak anılması ve btr Hataylılar, şimdiden yapılacak bu G« ha ait, cübbenin kısası. 3 — Tufanda İsmi

Bu sayıdan diğer sayfalar: