Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
- A AA SÖON POSTA im. Simpson Kandan Londraya tel çektirmiş Sayfa Bn'_ı_ncıteşnn 14 Bayram arifesinde çarşıda bir gezinti * x Saatçi Salamon eski zaman ile bugünleri şöyle mukayese etti: «Es kiden kıymetli bir taş muayene edip te sakın sahte olmasın diye şüphelenenler, bugün sakın hakiki olmasın! diye endişeye düşü yorlar» Son günlerde hususi bir tayyare ile üç kişinin Kana gelişi ve hiç kimseye görünmeden köşke girişleri hayli dedikodu uyandırdı - Madam Simpson sokağa çıkmıyor, divanın üzerinde kitap okumakla vakit geçiriyor - hâdiseler kendisini çok sarsmış Madam Simpsonun villâsı, Sim pson, Madam — Simpso- nun Londradan Ka- | na geldiğinden beri, | mecburi misafirlik- le oturduğu Lon Vi | ci villâsı, portakal, zeytin — ağaçlarının | süslediği geniş, bah | çe içerisindedir. Dı- | varları ÂAkdeniz şe- hirlerine hâs pembe badanalı, üç katlı bir binadır. Yeşil pancurlu sayısız pen cereleri ve mütead- dit mermer balkon- larile göz alıcı, şirin bir yuva arzeden vil lâ Akdenize hâkim bir tepededir. * " Son günlerde, hu susi bir tayyare ile üç kişinin Kan'a ge lişi- ve hiç kimseye görünmeden köşke gidişleri, — muhitte dehşetli -bir merak Ve alâka uyandır- mış bulunuyordu. Sayfiyeye gelen pilotlardan gazeteciler, bir şey Öğ- renemiyeceklerini anlayınca, — villâ- nın etrafında Çark çevirmişler, or- ta hizmetine bakan kızlardan, Bahçı- vanlardan, işini gtücünü bırakıp ta, ge- ce gündüz, Madam Simpsonu görmek için nöbet bekliyen mütecessislerden, bu esrarensiz yolcuları öğrenmek iste- mişlerdi. Nihayet gazeteciler bugün e- mellerine nail oldular. * M adam Simpsonun avukatı Mister Goddard gazetecilere beyanatta bulunarak şöyle demiştir: «Seyahatimizde hiç bir gizlilik yok- tur. Benimle birlikte Kan'a gelenler, hususi doktorum Dr. Kirkwoodla kâti- bimdir. Dr. Kirkwood, benim yalnız hu süsi doktorum defil, ayni zamanda çok eski bir arkadasımdır. Bazı sebepler- den dolayı tayyareye binmeme asla mü saade etmiyen doöktor, bu sabah, iş ica- bı ve malüm şerait ve vaziyetler yüzün den ömrümde ilk defa olarak tayyare- ye binmem icap edince, kendisi de ba- na refakatredeceğini söyledi. Bittabi ben reddedemedim. Buraya, yani Ka- na sırf benim tayyare işim için gelmiş bir maçı seyrederken Madam Simpsonun en son resmi Htir. Yoksa sanıldığı gibi, Madam Simp- .sonu muayene etmek için değil. Hem Madam Simpson hastalanmak şöyle dursun, ufak bir kırgınlık bile geçir- memiştir. Tabiatile, uzun otomobil yol guluğu kendisini biraz sarsmıştır. Son günlerde içinde yaşadığı fevkalâde va- ziyetler kendisini biraz üzmüştür. İşte o kadar. Şimdi ise Madam tamamile normal vaziyettedir. Madam Simpsonun avukatı olduğu- mu biliyorsunuz. Son boşanma dava- larını da ben takip etmiştim. Şimdi de bazı diğer meseleler hakkında kendisi- Je görüşmek lâzımgeldi. Ve kendisile icap eden müzakerelerde bulunduk. El bette ki bu meseleler nedir diye sora- caksınız. Bunları ifşa etmekte «mazu- rum.,.» Filhakika, Mister Goddard, «diğer bazı meseleleri» görüşmek üzere, villâ- ya gelmiş ve Madam Simpsonla tam iki buçuk saat konuşmuştur. Bu arada kâtibi, otelde telefan başında bekle- miş Ve aldığı emirleri açık olan ayrı bir hattan Londraya bildirmiştir. Şurası muhakkaktır ki, Kanla Lon- dra arasında cereyan eden bu garip o- yunda telefon en mühim rolü oynamış- tır. Sekizinci Edvardın samimi dostla rından Lord Seftan'la Londrada f Madam Simpson, bugün de birçok defalar Londra ile uzun telefon mükâ- lemeleri yapmıştır. Hattın iki defa ke- gsilişi yüzünden, Paristen iki mütehas- sıs celbedilerek köşkteki telefon hat- ları muayene ettirilmiş, Londra ile doğ rudan doğruya konuşan yeni bir hat * vukatının teminatı hilâfına Ma- dam Simpson gayet asabidir. Ve yorgun bir haldedir. Bütün varlığında ve gözlerinde derin fütur alâmetlerini kolayca sezmek ve seçmek mümkün- dür. Madam Simpson bütün gününü sa- londa bir divanın üzerinde yarı uzan- yaş bir halde geçirmiş, gazeteleri oku- ymuş, ve yanıbaşında duran telefonla Konuşmuştur. Ancak öğleye doğru, ye- gmek salonuna inmiş ve yalnız omletten bir parça yemiştir. Sonra bahçeye çık- mış, çok sevdiği güllerden bir demet toplamıştır. Öğleden sonra da Kanda bulunduğu dört günden beri ilk defa olarak siyah Madam Simpsonun avukat Goddard ve kapalı bir otomobil ile iki saat süren ,bir gezinti yapmıştır. Ortalıkta dönen şayialara inanılacak ölursa, birkaç gü- 'ne kadar Kral Edvard buraya gelerek, Madam Simpsona mülâki olacaktır. | kânin altını üstüne getirirler. Her ne kadar Madamın yanında bulun | Bayramdan bayrama ortaya Bayram... Hem de Şeker Bayramı... Yani şekerli, adı üstünde tatlı bir bay- Tam... Tuhafiyeciler - faaliyetteler. Kundu- racılar faaliyetteler... Şapkacılar, çan- tacılar, kürkçüler, gömlekçiler, hattâ mücevherciler faaliyetteler. Hele şe- kerciler arasında, paket sarmaktan, ve gelip gidenlere meram anlatmaktan kollarına, çenelerine felç gelenler var- mış! Hülâsa bayram münasebetile bir alış veriştir gidiyor ki sormayın, Neden? Bütün millete piyango mu vurdu? Herkes, çalıştığı daireden, zam mı, ikramiye mi aldı? Ortalıkta, bir daha bulunmaz bir ucuzluk mu var? Hayır, Bunlardan birisi yok. Sadece bayram- var: Ve öyle âdet ölmuş ki, bu bayram gelince, herkes, gene bir ka- zanır, fakat beş harcar. İtibarı müsa- itse, biraz daha: borç alır. Bir aylık na- fakasını bir günde tüketir, kenarda kö- şede, ölümlük dirimlik biraz dünyalığı varsa, onun da altından girip üstün- den çıkar, Yatağını satar, fakat çocuğunu es - vapsız bırakmaz. Ev kirasını, bakkalın borcunu, kapıcının aylığını vermez, fa kat öğlunun harçlığını, kızının hediye- sini yetiştirir. Yemek masasının- bom- boş kalmasını. göze alır, fakat konuya, komşuya, yarı ağyara tutulacak şeker tepsisinin mükellef olmamasına daya namaz. Bayram bu. Hem de şeker bayramı. Yani şekerli, adı üstünde tatlı bir bay Tram! Cümleye, cümlemize mübarek olsun. İşte gene geldi. Ben: — Ağaba, dedim, bu sefer alış veriş ne âlemde? Ve bu sorgunun cevabını almak niyetile, muhtelif dükkânlara, birer birer girip çıkmaya koyuldum. Bu -kararı verdiğim sırada, Sultanha mamındaydım. Ve rastgele ilk ittiğim kapı, manifatüra tüccarı Nesim Nao- nun mağazasıydı. Mağaza sahibi : — Fehna değil, dedi... Bu seneki aliş veriş geçen senekinden çok iyidir. Eşyanın pahalı olmasına rağ- men, bayram, satışları gene art- tırdı. Alıcıların yüzde — doksanını kadınlar teşkil ediyor! Fakat biz, bun- dan hiç te memnun değiliz. Çünkü, ka- dın pazarlığının müthiş birşey olduğu nu anlayabilmeniz için, bu tezgâh ba- şında iki saat çalışmanız kâfidir. İnsan, çelik ciğerli olsa, iki saatte verem olur. Onlara mal beğendirmek bir muci- ze, Yarım metro basma almak için, dük Ondan sonra da, asıl mesele, yani fiyat beğen- dirme meselesi gelir. Buraya, tam akıl- h bir adam getirin. Bir kadın müşteriy- le yarım saat pazarlığa girişsin. Böer kafasında bir dirhem mantik kalırsa, makta olan Kralın hususi mabeyincisi, Kralın böyle bir niyeti olmadığını söy- lemişse de, polis lâzımgelen tedbirleri almış, Kan ve Marsilya tayyare mey- danlarında hazırlık yapılmıştır. * ilinen bir şey varsa, o da Madam B “Simpsonun — Noel yortusunu Kanda geçireceğidir. çıkan seyyar şekerciler ben sermayemi kediye yükletmeye r& zıyım? ; : * Gene Sultanhamamında;, Porsemay adlı saatçi mağazasına giriyorum. M& ğaza sahibi Salomon D. Levi: — Nerede? diyor, nerede o eski-hü? vardalar? Eskiden, hovardanırni birisîı_ yanında kadınla beraber içeri girefi Bayanına: — Beğen beğendiğini! diye sorard! Biz, Bayanın beğendiği malı, iiya!II“ bile sormadan sardırtan - hovardala!* alışa alışa' pazarlık etmesini unuttuk- Halbuki o zâmanlar, kiymetli bir taî muayene edip te : — Aman, sakın sahte olmasın! diy? şüphelenenler, şimdi ellerine birşef verilince : : — Aman;'sâkin hakiki olmasın! diy* | endişeleniyorlar! w Bu vaziyetdahilinde iş olur mu?-E“ | kidet işler“böldü da, saat bile satılı * yordu! * Ki Sultanhamamında kunduracı GaliP' — Bereket; diyor, tramvay kazalaf!” na! Kazalar çoğalınca,“ahali tramvay? binmeğe korkuyor. Ve bu korku say? sinde, yaya yürüyenler arttıkça, kU?: duralar eskiyor da, biz de müşteri yü zü görebiliyoruz! * Sultanhamamında, Halil Ali kardef ler ticarethanesi sahibi : — Şimdi, diyor, kâr perakendeciler de. Zaten her sene' böyledir bu. BâY ramdan evvel bizden mal alırlar, şituıö satarlar! n pet Eminönünde Nimet gişesi sahi Bayan Nimet : — Şimdi, diyor, bayram y'ıı:ı.ruı'll'w“o bilet satışları da arttı. Herkes eşine dof tuna bayram hediyesi olarak pivaf'g bileti veriyor galiba. Düşünün ki, Y başı biletleri daha şimdiden bitti. ge diyelik bilet alanlar, hallerinden bew oluyorlar. Aldıkları biletleri, numâf” larına bakmadan zarfa koyduru_vofl’f Galiba, kendi ellerile seçip hediye * tikleri biletlere büyük bir i:kramiyeg ması ihtimalini düşünüyorlar ve o t dirde, üzülmekten kurtulmak için, hı;; diye ettikleri biletlerin numaralaf bilmemek istiyorlar! y Kapalıçarşıda, oyuncakçı ve ıtri” çı Sadrettin Kotay Aykotoğlu: — Şeker bayramlarında, en faz!9 | yapabilenler bizlerizdir. Fakat maal sef, çocuk oyuncakları çok pahali- » | Çünkü memlekette yerli bir te$ , yuncak fabrikası yok. Herşey Avrug,, dan geliyor. Bize kalsa da, Avrupa*, öteberi getirtmesek, çocuklara Eydp Sultan oyuncakları satacağız. Kufsfg düdükten, dümbelekten, kaynana ? tısından başka satacak oyuncak bul” gi yacağız. Halbuki, zamane çocuklafın böyle oyuncaklara baktıkları bile Y y Şimdi hepsinin gözü, topta, tüfek'e: lıçta, tabancada. ge Kız çocukları bile, kız gibi bebeîdf' re, teneke tankları, topları tercilh yorlar. Güldüm: — Desene artık çocuklar bile t? tüfekle oynuyorlar! çik Selim Tev *K —