î ' %. l 14 Sayfa < “Son Posta » Nin (efrhsı 60 — IKİNCİ Maşa büyük bir tabaktan küçük tabağa yerleştirirken, önüne bakarak mahçup bir sesle Cemile mukabele etti: “Sanki şimdi o kadır yaşh mısınız ? ,, epeyce|di günler, hey... 'Tabaktaki eczayi| larını bir türlü unutamıyor. Henüz ıslak olan kigıdı. müşkülât ile yaktı. tekrar kolanya şişesine boşalttı. Taba- ğı, epeyce yıkadıktan — sonra, yerine kaldırdı. Ondan sonra, pencereye yak- Jaştı. Ortalık kararıyordu... Maşa, daha hâlâ o çam ağacının artık tamamile koyulaşan gölgesi altında oturuyor, e- Tindeki kitabın yapraklarını çeviriyor- du. Cemil, pencereyi açtı: — Maşal.. Vakit geç oldu. Belki ü- şürsün. Artık gelsen, iyi edersin. Diye bağırdı. * — Maşal.. Otur şu sandâlyeye, Bu akşam yemeğini karşı karşıya yiyece- ğiz. — Ooo.. nasıl olur?.. — Çok iyi olur... Hattâ, yalnız bu akşam değil.. ben burada kaldıkça, dai- ma böyle yapacağız. — Fakat... Fakati, makati yok, Maşa... ni üzme. Sonra, doktorluk hıkkımı helâl etmem. Emrediyorum. Otur ba- kayım. Hah şöyle... Al şu şatap şi - şesini. Doldur benim hırdsğımı... Tas mam. Hadi, kendi bardağına da koy. Koy.. koy.. koy.. hah, o da tamam... E, şimdi bu şarapları niye içeceğiz?.. Ben, senin sılhatine içiyorum. * Sakın bir daha hasta olma. — Teşekkür ederim. Ben de sizin.. — Evet... — Şey.. size., teşekkür etmiye, Cemil, gülümsedi. — Maşal!.. Lâkırdıyı geveledik. Söz, pek yakışıklı olmadı amma.. hadi; Al- lah kabul eyliye... Ben, çorba içmiye - ceğim, İstersen sen iç. — Ben de içmek fikrinde değilim. O halde, size bu elten vereyim. — Ne eti bu?;. 1 — Geyik eti. Dün, ormanda vur - muşlar. Çiftliğe getirmişler. Bir kıs - maını da ayırıp size göndermişler. — Hay Allah razı olsun. Ben, bu mahlükun etini bir defa da gençliğim- de (Cumaibâlâ) da yemiştim. Am « ma böyle salçalı filân değildi. Zavallı- bilmedikleri lar nasıl pişiteceklerini için külbastısını yapmışlardı... Hey gi- Bir Doktorun ; | Günlük Pazartesi | Notlarından — ( Basur Memeleri Makaddan kan gelmek yüzde doksan beş barurdan İleri gelir. Basurun tezalıdrü makadın etrafında bir yahud birkaç tane meme haşıl olmasile başlar. Zaman rza - man $şişer ve patlıyarak bir mükdar kan gelir. Bu kan gelme ekseriyetle inkıbar netl - cesi olur. Esaşen basur olanlar dalma mütekahbizdirlear, Basur olmamak için birinei şari kabız olmamaktır. Bazan ge- belerde kabız olmadan da basur memeleri teşekkül eder. Hec gün bal ve mebzul o « larak defi tabliye gidenler basurun 12 - tırab verlei ?rafımdan korkmamalıdırlar, Çok şiğman kanlı, ve tansiyonu yüksek olanlarda vakit vakit basur memelerin - den kan gelmek hastalar için iyidir. Bu vaziyetlerde Adeta emniyet süpabı vazi- fesini görür. Kanın başka yerlere Dücu . müuha müâni olur. Basurun tedavisi ame- Uyattır. Ameltyatı müteükib on gün zar- fında tamamen ve-kati olarak şifa elde edilebilir. () Bu motları kesip saklayınız, ya « hut bir albüme yapıştırıp — kolleksiyon yapımız. Sıkınlı nınınıındı bı motlar KISIM — - A.R. aldığı parça ile garnileri İnsan gençlik hatıra- Maşa, büyük tabaktan aldığı parça ile garnileri küçük tabağa yerleştirir. ken, önüne bakarak mahçup bir sesle mukabele etti: — Sanki.. şimdi o kadar yaşlı mısı- nız?.. — Canım, korkma.. hattâ, nezaket gösterip de yaşlı diyeceğine, ihtiyar deyiver vesselâm.. — A., ne mümkün?.. Size, yaşlı bi- le denmez. — Demek ki, sen de o fikirdesin?.. Eh, pekâlâ.. kimsenin akidesini boz - mak istemem... Kuzum, bu tabaktaki nedir?.. — Bu, kazakların çok sevdiği bir ,pastadır. Turna ve sazan balıklarının <iğerlerini ezerler.. taze havyarla ka - yıştırırlar. Bu pastayı yaparlar. — Ver bakalım ondan da, biraz... Kâfi... Hadi bakalım.. birer şarap da - lııı içelim. — Biraz yeseniz de, sonra içseniz. — Vallahi, Mışı bu akşam yemekten ziyade içmiye ihtiyacım — var... Bil mem, farkında mısın? Ben; vakit va- kit, büyük heyecanlar hissederim. — İşte o zaman, yemekten ziyade, içmek isterim. — Sen, böyle heyecanlar duymaz mısın, Maşa?.. — Niçin cevap vermiyorsun?:. — Size; hayatımın mühim kısımla- rını anlattım... Bu hayat içinde, ıztı« raptan başka, ne hissedilir. — Hakkın var, yavrum... Hadi, iç şarabını... Fakat; ne de olsa, insanla - rın bir kalbi vardır. En müşkül ve en| muztarip zamanlarında bile, bazı hu-| ausf bislere kapılabilir: Mesolâ, aşk gi bi... Dikkat et. En katı, en inatçı aşk- ları, ekseriya, zarüret içinde yaşıyan insanlar arasında bulursun... Fakirler; yiyasız hissederler. Fevkalide olarak bazı müstesnalardan maada... Ben, bir kadeh daha içeceğim. Ardk, seni zor- Tamak istemiyorum, nasil istersen, öy- le yap. | — Yarım kadeh te ben içerim. |recede sebeb ve i aşkı, zenginlerden daha saf ve daha "” SON POSTA “ Son Posta,, nın zabıta roman: 55 Yazan : l'lqlAııHn J Katile DORTıl.e YEDİ ARASINDA İngilizceden çeviren : Hasnun Uşaklıgil benzeyen masum Polis teğmeni sözüne bir saniye için fasıla vererek başını arkaya çevirdi, bahçeye baktı. : Burnu, sonuncu darbeyi yemesinden evvel kesilmiş, katil âleti olarak kulla- nılan makas yaradan derhal çekilmiş » ti. Gerek makası, gerek kadını yerin- de tutmak için kullanılan kumaş par- çasını bulamamıştık, Cinayet tam saat üç ile üç buçuk arasında yapılmıştı. Böyle değil mi? Hendriks bir kaç saniye düşündük - ten sonra: — Evet öyle, dedi. — Tamam, Ev sahibleri ile davetli- leri hakkında ne öğrenmiştik, şimdi de bunları batırliyabilir misin? İki erkek, Arnold ile Patton kadının öldürüldüğü sırada havuz başından ayrılmamışlar. dı, mütekabilen yekdiğerinin mâsumi- yetini isbat ediyorlardı. Madam Arnold ile Mösyö Merrit de onların sözlerini teyid edecek birer ifade veriyorlardı. Şu halde bu cinayeti yapmakta men - faatleri olsa bile onları gene hudut ha- rici çıkarmak mocburiyetinde bulu - Üa nuyorduk, * Polis teğmeni aözüne bir saniye için fasıla vererek başını arkaya çevirdi. Evin babçesine baktı. Bahçivan Hus - kins güya zincirle bağlı imiş gibi göz- lesi yerde çayır biçme makinesini tâkib edip duruyordu. — Geriye kalanlar arasında Madma- zel Patton'dan şüphe etmek ciddi su- rette mümkün değildi. Çünkü Madam Merrit'in havuz başından ayrılıp ka - meriyeye gittiğini bilemezdi, Çavuş tasvib etti: — Doğru, bu noktayı birlikte tesbit etmiştik. — Evet, aynı zamanda Lang'ın da ka- til olamıyacağını görmüştük. Çünkü cinayeti yapması için hiç bir sebeb yoktu ,Geriye iki kişi kalıyordu ki, har ikisinin de suçu yapmalart için aynı de« kân vardı. Bunların birincisi Mösyö Merrit'tir. Kameriyede karısını görmeye gitmiş - ti. Orada kavga ettiklerini bizzat ken- disi söylüyordu. Kıskanç bir katil rolü ona pek iyi yakışacaktı: Karısı kame - betmek maksadile gitmişti, - sonra da kocasının çirkinliğile alay etmeği âdet — Âlâ... Hadi bakalım... — Getir| kadehini, seninle bir de toka edelim.. Çın.. çın... — Ne diyordüm?.. Açşk... aşk... Ammaaaa.. benim fikrimce; aşk, yalnız insanlara karşı beslenmez.. edinmişti. Teğmen sözünün bu noktasında başını sallıyarak, küçük bir aaniye sus- Evet, | tu. Sonra: — Ben katile bu kadar benziyen bir mâsumu — meslek hayatımın - hiç bir tabiate, musikiye, paraya, hayvanla -|devresinde görmemiştim, dedi. Sahne riyeye iki ptestişkârından — birini cel-| ra karşı kalblerinde büyük aşklar hiş-| âdeta gözümün önündeydi: Merrit ka- sedenler çoktur. Hattâ, bilmem — aslı| rısını tâkib ediyor, onunla kavgaya tu- var, bilmem aslı yok. Herifin biri, bir|tuşuyor, kadın koltuktadır, adam a - kurbağanın gözlerine âşık olmuş. Tam| yakta dolaşmakla meşgul. Arada sıra- kırk yıl, bir havuzun kenarını bekle -|da aksırıyor, aynı zamanda da karısın- miş; derler. dan geri dönmesini istiyor, yalvartyor. Maşa, kendini tutamadı. Cemilin ya-| Fakat kadın orada değil, bilâkis gene İnında, ilk defa ölarak kısa bir kahka-| Fecasile alay etmiye başlıyor, ve o za- ha bastı. Fakat, derhal kendini topladı. | ban adam hınçla kadına saldırıyor, son Yanaklarında, birdenbire al hâreler| kelimelerinin intkiamını almak - için dalgalandı. Yüzünün o sedef gibi be- burnunu kesiyor, makası karnına batı- yazlığını, tatlı bir pembelik kapladı. |Yot — Fakat.. bence.. bunlardan daha| — Evet, bir aralık böyle düşündüm, fa- ciddi bir aşk vardır. Memleket ve mil-| Kat Allaha şükür Madam Arnold da let aşkı. İsuçlu olabilirdi. Havuz başından ay - İçinden bir şey taşıyormuş gibi, bir- mılmnıştı. Mıdu:ıı Merrit'in kameriyede denbire Cemilin göğsü kabardı. Derin | Mösyö Arnold'u beklemekte olduğunu ve geniş bir nefes aldı. düşünüyordu. Bu ikinci kıskançlık sah- — Bu.. öyle bir âşktır ki; hiç bir| Nesini göz önüne .ıı_ılfrmel da ımı". - İsevgilinin aşkına benzemez... —Vâkâ, | dır. Kadınlardan birisi kendisine emin, lekseriya, hoindir. Bu aşka giriftar o -| ittihfafkâr, öteki ise hiddetinden çıl » İlanların çoğu :ya, darağaçlarında.. ya, | dirmiş gibi ve yakıp yıkmıya karar ver- danlatdez ılh.nhı- miş vaziyette, genç rakibesinin yüzünü AA RREa e| İzmatlaka tahirib etmek azminde.. ve öl- Polis — müfettişi tütünde bir acılık| — Madem ki ikisinden hiç biri, bulmuş gibi sigarasını attı. Cebinden | ni iki maznundan hiç biri. Aynı bir başkasını çıkararak onu yaktı. da kadını va erkeği öldürmüş olamt Hendriks ise pürdikkat, sönük yap-|dı. Ohalıkhuıhqnıyumnyıl rak sigarasını dişlerinin arasında çiğ - dam tarafından yapılmamış demek nemekle meşguldü. ti. Biriaci cinayeti bir başkası Kent devam etti: tı, ikinci cinayeti de gene başkası — Demek ki ilk cinayet için iki şüp- | mıştı. Ve bunların arasında suç © heli vardı, birincisi Mösyö Merrit ikin-|Jığı da mevcud olamazdı. O hıldı) tisi ise Madam Arnold'du. Fakat içle-| — Suale verilebilecek bir tek cevab W | rinden hangisi katildi? Kur'a çekmek -| dır. O cevab şudur: ğ ten başka çare yoktu. Yazı mı tura mı? | — İki katil yekdiğerinden ayri '. Çavuş: larak hareket etmişlerdir. j — Garib şey, diye söylendi. Düdük| Hendriks yüzünü buruşturdu: sesini işittiğimiz zaman siz bana bu| — Şu musibet burun meselesi o cümleyi söylüyordunuz. saydı ben de böyle düşünecektim, — Evet. Fakat düdük sesine koştu -| di. ğumuz zaman da Mösyö Arnold'u da-| — — Fakat John, ikinci cinayetin / jiresinde öldürülmüş bulmuştuk , lini sarih surette gösteren o mı Çavuş ilâve etti: burun meselesi idi. — Cinayeti yapmakta kullanılmış o- lan silâhı da ele geçirmiştik. Çavuş inadcı: (rkası varili :L-ı'u-i Kent tekrar anlatmasına döndü: — İki maznunu tekrar ele alalım. Madam Arnold ikinci cinayet yapıl - dığı sırada nerede bulunduğunu isbat ediyordu. Mösyö Merrit'e gelince a - damlarımızdan biri onun salanda mü- temadiyen akaırmakla meşgul olduğu- nu işitmişti. Şu halde elimizde madde-| ten katil olabilecek adam kalmıyor, demekti. Çavuş mırıldandı: — Ben de öyle söyledim ya.. Kent gülümsiyordu: Taksimde- Maksim (NU DF[R[T' ıııııluııııni Şehir 'Wu akrosu Bayranı Temsilleri 'Tepebaşı dram kısminda bayramın ci günü matine yoktur. Goce saat 2000 Çarşamba günü gündüz 16,30, gece ? Tiyatrosunda Perşembe günü gündüz ve gece ayni Halk Opereti Y EESE İ SN d Fransıs Tiyatrosu öperet kısımında Bu akşam man birinci günü matine 15,30 da, geot ZOZO DALMAS tur. Çarşamba ve Perşambe günü ve TOMAKOSLA 15,30 da, gece 20,30 da Leytâ ve Mocmun ” | ENAYİLER L SlecektlE Yarın matine 16 ve 21 de MALIME Çarşamba — 16 ve 21 de PIPIÇA T AK vı" Perşembe — 16 ve 21 de ENAYILER! 1 inci — aa T 1 Rumt sene Arabt se0f 1852 i4 1366 488 — | 1 €i Kanan | Resint sene| —— Kasım | İ 1988 81 .l Bugünkü Program İ— ——— ——— | M Birincikânun 1956 PAZARTESİ İ İSTANBUL İNSAK, Ü Öğle neşriyatı : amazan —<— i 12.30: Plâkla Türk musikisi. 1280: Rava- | &* R &. | dis, 13.05: Plükin hafif müzik. 1345: Muhte- 29 g İ lit plâk neşriyatı. 5 | Akşam neşriyatı : İkindi İkindi |İFTARİ Yatsı - 1830: Plâkla dans musikisi, 19: Konfe - l W |a |D. $|D— rans: Tasarruf ve yerli malı haftası müna-|VE. | 7 | 27 41u—ıll sebetile, tlcaret odası kâtibi umumlal Bay||z | 12 | 08 29|16 41 | 18 | 20474 GCevdet Özanlı tarafından, 19,30: Çocuklara | zz nnn A | W masal: İ. Galip tarafından,20: Rifat ve ar- kadaşları tarafından TTürk musikisi ve bak | Nöbefci şarkıları, 20,30; Safiye ve arkadaşları tara - fından Türk musikisi ve hulk garkıları, xı:t Eczane,er "J (Seat üyarı): Şehir tiyatrosu dram kısmı ta- (| Pu vece nöbetci elan eczaneler Tafmdan bir temsil.29: Ajans ve borsa ha -|| G9: asMelakz berleri, 2230: Plâkin sololar. darlf " Aksarayda : (Ziya Nuri). Alemi Yarınki prorram B 15 Birincikânın 936 (A Riza). Bakırköyünde : CEHiâl). İSTANBUL yazıdda : (Haydar). Eminönünde : a Öğle meşciyatı: met Kâzım). Fenerde : (Aril). 12,30: Plâkla Türk musikisi, 1250: Hava, || Tütle * (Arif. Küçükpasarda : dia, 13,05: Plâkla hafif müzik. 1326: Muh- || Cemil. Samatyada : (Teofilos). İ" telif plâk neşriyatı. mininde : (Nâzim). Akşam neşriyatı: (Ünirersite). 1830: Plâkla dans musikisi. 1930: Kon -|| Beyoğlu cihetindekiler: gfi L ferans :Tasarruf ve yerli malı haftası mü -|| Tolatada : (Yiçopulo). Hasköyde :. Ü4; ı nasebetile, Doktor Mazhar Osman tarafından, | bLD. Kasımpayada : (Vasıt. Merkti j 20: Vedia Riza ve arkadaşları tarafından || hiyede : tMatkoriç, Vingopulo). P:,_ ı Türk musikisi ve halk şarkıları. 20.80: Cemal |) (Pertevi. TTaksimde : (Kemal Rel İ Kâmil ve arkadaşları tarafından Türk musi- WW-N'W—MM kisi ve halk şarkıları. 21: (Saat âyarı), Şehir|| Büyükadada: Clerkea). Heybolid . sut). Kadıköy Pmryulundı e 0 Tiyatrosu öperet kasmu tarafından bir tem- HL 22; Ajans ve borsa haberleri. 22.30: Plâtie