23 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

23 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Telâş ve endişeye Lüzum yok ntakya ve İskenderun meselesi- Awn halli uzadıkça Mmemlekette bir asabiyet hali göze Çarpıyar. Halbu- ki, bence ne asabiyete, ne telâşa, ne de beyecana sebep yoktur. Türk hükümeti bu işe.el kaymuştur. Türklerin haklı olarak inandıkları ve güvendikleri bü- yük insan, Atatürk daha geçen gün Bü- yük Millet Meclisi karşısında söylediği Nutukta bu bahsin üzerinde lâyik ol- duğu ehemmiyet ve kendisine mahsus olan ciddiyetle durmuştur. Atatürke inanıyor muyuz? Onun halletmediği 'Türk meselesi, halletmiyeceği Türâ da vası olabileceğini kabul etmemekle doğ ru bir kanaat ve iman taşıyor muyuz? Şu halde hiç bir telâşa, hiç bir endişe ve heyecana sebep yoktur. Hududumu zun yanıbaşında bizim gibi Türk, bi- zim kadar Türkçü, bizim kadar mili olari kiilenin bizim gibi milli bir hayat yaşamalarını temin edecek şartlar mu- hakkak surette temin edilecektir. Ben buna çoktan inanmış bulunuyorum. Bunun için kendimi müslerih addedi- yorum. 'Yazan: Muhittin Birgen — Denebilir ki, son günlerde oradaki kardeşlerimiz fazla tazyiklere, fazla tehditlere, eza ve cefalara maruzdur- lar; biz buna karşi lâkayıt mı kalalım? Lâkayıt kalabilir miyiz? Hayır, ne lâ- kayıt kalalım, ne de kalabiliriz. Bil sa şunun için lâkayıt kalamayız ki on- lar da bizimle beraber milli davanın müdafassına iştirak ettiler, yıllarca kan döklüler. Nihayet, bir tarih-ânının za- ruretleri karşısında ana hududün di- şında kalmak zaruretine - katlandılar. Bunun için onların bir dertleri bizim İki derdimizdir, iki katlı bir derdimiz! Onların derdi benim de derdimdir, hepimziin müşterek ve milli derdimiz- dir, Bununla beraber, ben işin bu uza- yışından hattâ memnunum: Bu mem- leketin otuz senelik umumi! ve mülli hayatını gün gün yaşamış, bu hayatın her köşesini gürmüş ve her köşesinde başka bir tarzda çalışmış ve çabalamış bir Türk sıfatile söylüyorum ki Türkün varlık duygusu ve vatan aşkı böyle dertli mücadeleler ve çetin boğuşmalar arasında yükselmiştir. Türk o mahlük- tur ki dertten korkmaz, felâketlerden yılmaz, elem ve ıstıraptan kuvvet ve şevk alır. Ben bunu şu son otuz nin her günü bir”başka mücadele için- de geçen hayatında adım adım gör - düm, vak'a vak'a tecrübe ettim. Kolay bir muvaffakıyet, muvaffakıyet de - gildir; bizatihi büyük bir muzafferiyet bile olsa bence Türkün yetişmesi, Türk vicdanının inkişafı ve Türk karakteri- nin sertleşmesi bakımından © kadar se- vinçle karşılanacak birşey değildir. Mil letimin münevi hıfzıssıhhası, hayat tec tübesi ve milli varlık idealinin yüksel- mesi itiparile ben ona arada sırada böy le müşkül ve çetin mücadele günleri- nin gelip çatmasını çok candan dilerim, İşte, ben bunun için endişe etmiyo- rum. Hattâ müsterih ve memnün bu- luhuyorum. * İyi kararları almakta daima geç kal- Sporda, bir sporcu yaralanabilir, fakat kendisini istemiyerek yaralı - yana karşı kin tutmaz, bilir menliğin ilk şartı civanmertliktir. Mükellef ağır kürkünü boynuna dolamış Bir bayan gibi... Bu resmi, mükellef ve ağır kürnü - nü nermin vücuduna dolamış, başını da kürkünün içine saklamış bir Ba - “|yan sanacaksınız değil mi?... Fakat aldanmayınız, bu, Londrada Kristal sarayında teşhir edilen güver- cinlerden biridir. O kadar güzelliğine mağrur ki, bakınız nasıl kabarmış?... Musolininin - oğlu sinemacılığa merak sardı Musolininin büyük oğlu, yakında hava muharebelerine dair çevrilecek o- lan bir filmin direktör muavinliğini yapmak üzere babasından izin istemiş. Musolini de bu izni vermiştir, 929 yaşında bulunan Vittorio Muso- liniye, ilerde İtalyan film imalâtı mü- essesesinde bir vazife verilmesi ihti - mali vardır. Vittorio'nun sinemacılığa ve tay - makla meşhur olan Avrupanın bir da- IYileclılge kırıı büyük merakı vardır. ha görmesi lâzımdır ki Şarkın, bu, asır- | lar ve asırlarca hâkim rolü oynamış e- fendi milleti, sakin, tahammüllü ve fa- kat, hakkı mevzuu bahsolduğu zaman çetin bir millettir. Şu ufak meselede bunun bir kere daha görülmesi, yarın ortaya gaha büyük meseleler çıktığı zaman bizim için çok faydalı olur. Bu- nun için temenni etmeliyiz ki Fransa ile bizim aramızda - bizimle Suriye ara- sında değil ! - imzalanmış olan bir mu- ahedenin tamamen tatbikı meselesin - den dolayı notalar gidip gelsin, iş bir az daha uzasın ve ayni zamanda San- sakta balk biraz daha tazyik görsün. Bu, oradaki kardeşlerimiz - için biraz daha müz'iç ve bizim için de biraz da- ha dertli olur ama Türkün bir kere da- ha kavrulması, Avrüpanın da Türkte- ki bu çetin ruhu bir kere daha tanıma- si bakımından bize hesapsiz iyilikler verir, İşte ben bu mülâhazalardan dolayı- dır ki telâşa, endişeye ve heyecana se- bep olmadıjı fikrindeyim. Hükümeti- mizin bu işle kâfi derecede alâka ile Kösterelim ve nihayet Fransanın da milli hakları inkâr etmemek ve mua- hedelere riayet etmek lüzumunu tak- dir eden bir devlet olduğunu unutmı- yalım, Bizimle onlar arasında olsa ol- bu da ortadan kalkacaktır. Muhittin Birgen Kalem ve dil münakaşası da bir çeşit fikir sporudur ve bu spora gi - renlerin tâbi oldukları kaide beden sporuna — girenlerinkinin tamamen ay r. &$ HEREUN BİR FIKRA | Kalemile geçinmiş! Kendi iddiasına göre Avrupuda tahsil etmiş, ve gene kendi rivayet ettiğine nazaran frenkçeyi sütbesüt bir frenk kadar bilen, cahil, küs - tah bir genç, Müze müdürü mer - hum Hamdi Beyin de bulunduğu bir mecliste kendi kendini ıııethe , diyordu. — Ben, diyordu, Pariste iken, u- zun müddet kalemimle geçindim!. Hazırundan birisi sordu: — Gazetelere makale mi veri « yordumuz? ıNlıııııli. Bey öteden derhal atıla - ral — Hayır! dedi; beyefendi oğlu - muz gazetelere değil, her ay pede . rine yazdığı mektuplara karşılık ge- len paralarla ıeçııülır' #————”: — * Son madaç Kadın tipi; Ayvrupada za « şıflık modası son gunlmnı yaşıyor. Şişmanlardan da haşlanmıyan mo- da düşkünleri, bi- zim balık eti de (i diğimiz — tipleri BB arıyorlar.. İşte şu gördü ğgünüz kadın, mo da yaratıcılarının bülüp. çıkardıklır rı yeni bir kadır güzelliği nümu - nesidir. Kalem ve dil münakaşası fayda - hdır, hem zekâyı biler, hem hakika- tin meydana çıkmasına yarar. Bu spöra giriniz, fakat mağlüp olunca kı'ı tutmamayı biliniz, SÖZ ARASINDA Geceleri koynuna Fareler alan Londralı kız Pu el y sakinlerinden Mis Londra Blowers hayvan meraklısıdır. İnsan - lardan ziyade dört ayaklılara karşı de- rin bir alâka besliyen genç kız, bu -|rede otururlardı? nun için de evlenmemektedir. Çiftliğinde, renk, renk, çeşid, çeşid 40.000 den ziyade fare besliyen, üre- ten genç mis, 400 fare derisinden bir kürk yaptırmıştır. Londralı kız bunu en pahalı kürklere bile değişmiyeceği- ni söylemekte imiş. Farelerle gayet ahbap olan Blowers, eksar günler, bunlardan bir kaçını boy- nuna yerleştirmekte, hattâ bazı gece - Otellerde müşterilere terlik |ler de koynuna almaktadır. hediye ediliyor Bazı Amerikan otellerinde tatbik & dilerek müşterilerin rağbetini kazanan bir yenilik bugünlerde bütün dünya o- tellerine sirayet etmek üzeredir. yenilik otellere gelen her yeni müşte- riye bir çift terlik vermekten ibaret - tir. Terliklerin yüzü Japon kâğıdından, altı da Japon kartonundan yapılmış - tr. Müşteriye otelden giderken terli- Bu|yan İzmaritle kız istemek usulü Tütünleri ile meşhur Yeni Gine'de dünyanın hiç bir yerinde mevcud olmı- tuhaf bir evlenme âdeti varmış. | fınd Buranın ahalisinden evlenmek iste - yenler en iyi tütün — yapraklarından yaptığı bir püro içine mârifetli bir şe- kilde saçlarından bir kaç tel koyarmış. Sonra bu püroyu yarısına kadar kendi- #i içtikten sonra söndürmeden annesile meşgul olduğuna emniyet ve itimat|. Şini de bereber alp götürmek bakkı evlenmek istediği kıza gönderirmiş. verilmiştir. Müşteri götürmezse terlik| Damad olacak gencin anası bu pü- bir defa giyilmiş olsa bile başka müş -/'royu gelin yapmak istediği kıza bıra- 100 milyon metre uzunluğunda filmk teriye verilmeyip atılmaktadır. Kâğıt terliklerin kâşifi Çim Bronson |imiş. Eğer kız püroyu içip külünü geri| Sa bir yanlış anlaşma olabilir ve elbet |isminde bir adamdır ve bu keşfi saye-|verirse evlenmeği kabul ettiğini, içme-necek kadar uzun film seyreden ope' İkır ve ertesi gün erkenden gidip ister İh'nciıqmtğ;ı ÇN Sözün Kısası Kim mutazarrır olacak? ismet Hulüs pey zamandır dvam eden çÇir to ihtikârının hâlâ önü alınamMif dı. Bu işi tetkik için toplanan komi” yonlar da hiç birşey yapamadan dılar. Ama siz diyeceksiniz ki: — Çimento ihtikârından — bana nt ne tamir edilecek evim, ne de ya| apartımanım var... Biraz derin düşünecek olursanız! — — Bana ne? Diyemezsiniz. Çünkü bu ihtikâr ni evini tamir ettireni mutazarrır © ne de apartıman yaptıranı. Çimento ihtikârından zarar gdre& olanlar evsiz, barksızlardır. Evini tamir eden çimentoyu pahalif ği için evinin | bir kısmını kirâl en kirayi çmentonun fiyat fâf kını da hesaba katarak isleyecekli partıman sahibi derseniz o da öyle; — Pahalı ! Sözüne verilecek cevabı akan sulafi bile durdurur:; — Neresi pahalı bayım, siz g.ne' lını kaça aldığımızı biliy p karşısında: lmiyordum, sözl mü geri alıyorum! Demekten başka çare yoktur. ceksiniz ki: — Ben ne evini yeni tamir v renil evine giderim, ne de yeni apa-lım yaptıranın.. Çimento ucuzken tamir ©€ dilmiş evler, yapılmış apartımanlı at nasıl üzüm | baka da apartımana baka baka pa Gig| yededilirler? Bunu da güzönüne getirmek lâzım. Başla söylediğim gibi çimento ihtl kârından da ek olanlar, €f aparlıman sahiple , evsiz barksili lardır, el l ni l Biliyor musunuz ? y em ae ea 1 — Museviler başka hangi isimlerli 2— Yumnin şehri nerededir? 4 3 — Hunyad ailesi kimlerdir ve n& (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları | —Laplasse Fransız riy rinden ve astronomlarından en meş hurudur. Askeri mektep riyaziyecile * rinden birinin oğludur. Kendi is: nılanı bir çok nazariyeleri yaşında ölmüştür. 2 — İstaribul içinde ilk memba suyf eyazıtta Ü nin Bakircilâr Kat pısında Bizanslılar zamanında çıkmı$" tır. Bu membadan Kanuni buleym.ın' kadar istifade edilmiştir. 3 — Klebâr meşhur Fransız inkilâbi generallerinden biridir. Strazburgdâ doğmuştur, bir masonun oğludur, Mi* sırda 1800 yılında bir Memlük tarâ' fından öldürü L ea erinetil 100 milyon metre filim seyreden adam Holivudda Paramunt film kum” panyasının prova filmlerini gösterefi operatörün şerefine bir müsamere ve* rilmiştir. Operatör dünyada en fazlâ film seyreden bir adamdır. Söylendiğine göre bugüne kadaf göstermiştir. Hattı üstüvayı iki buçuk kere dör sinde az zamanda büyük paralar ka -İden iade ederse reddettiğini bildirmiş 'ratör mesleğinden memnundur. zanmıştır, biliriz: rağbetten düşmektedir, İSTE ——— — — İSTER İNAN İSTER İNANMA! İki havadis ver ki bunları kışlık ve yazlık diye ayıra- | Yazlık bavadis şu: «Boğaz gün geçtikçe bir kat daha Böyle giderse az zaman sonra Boğazda oturan bir tek fert kalmıyacaktır. Bu mesele halledilmeli, Boğaza rağbet arttırılmalıdır.» tir. Bu yükseiişin R Kışlık havadis te şu: «Havaların soğuması üzerine odun fiyatları yükselmiş- dir. Muhtekirlerle mücadele lüzumludur.» Bu iki bavadisin yazlığını her yaz, kışlığını da her kış gazetelerde okuruz. Ve bu gidişle de daha çok yaz, daha çok kış ayni havadisleri okuyacağımıza: İNAN İSTER İNANMA! olurmuş. sebebi ihtikârdan başka birşey değli- Fare meraklısı kadın Madam Blouers isminde bir İngilit kadını çiftliğinde otuz bin fare besle* mekte imiş. Madam bu kemirici hay” vanları hususf yuvalarında yetiştir” mekte ve küçük, büyük, siyah, bevaZı koyu renkli her cinse sahip bulunmak? tadır. Madam Blouers dünyanın en R"d farelerinin sahibi - olmakla iftihar et mektedir. Şimdiye — kadar İngilterede yapılan bütün fare sergilerinde bu mâ* damın teşhir ettiği fareler mükâfat k& zanmışlardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: