TÇ aF Bir, Tüsemdin — TERE İ E O / e e LA A r Y Ğd yerm y T 14 Sayfa SON POSTA E '30ıı Posta ,, nın tefrikası : 39 ÇARLIK ÜLKESİNDE / BiR TÜRK ZARİTİ A, R. Tobolsk valisi rahip Gregorinin sırltına temız bir cübbe geçirerek Moskovaya göndermiş eline de Çara hitaben bir mektup vermişti : “Haşmetmeâp, size tam manasile bir ( Allah adamı ) gönderiyorum,, — Bu, acaba irsi bir hastalığın tesi- ri mi idi?.. — Belki... Fakat buna; ruh ve ya- radılıştaki zâfı, envâı hurâfat ile tere- ddiye uğramış dimağ ve âsâbı da ilâ- ve ediniz. — Sonra, Emma?, . — Söonra, Cemil bey... Bir taraftan Çarin bu gizli derdlerini, diğer taraf - tan da yahib Gregorinin? mücizelerini haber alan Tobolsk valisi, büyük bir iş- güzarlık etmiş; bu köy rahibinin sır-' tına, temiz bir cübbe, ayaklarına da bir çift parlak çizme uydurarak doğruca Moskavaya göndermişi. Ve gönderir- ken de eline şöyle bir mektüup vermiş- tız , (Haşmetmeâb!.. Size, tam manasile bir (Allah ada - mı) gönderiyorum. Üna inanan ve İ- man edenler, her türlü maddi ve mane- vi dertlerden ve ıztıraplardan halâs bu-! luyorlar. Binlerce mücize, bunun şa- Rehib Gregori; daha ilk bakışta, (Çar) 1 büyülemişti. O; mukavemet imkânı olmıyan gözlerini, Çarın zayıf ve iradeden mahrum olan gözlerine di- kerek: aHaşmetpenah... Bundan son- ra, hiç bir hayal görmiyeceksiniz. Hiç| bir mevhum kuvetten, korku ve endişe hissetmiyeceksiniz.» demişti. Ve.. Çar Nikola © dakikadan itibaren silkin - mişti. Sanki, omuzlarını çökerten ©. göze görünmez yükü, bir tarafa atıver- mişti. Artık Çar da herkese benzemiş- ti. Birdenbire mariz ve mağmum çeh- resine bir neş'e gelmişti. ışte o gün, Çarın en mes'ud günü idi. — Oiur,.şe)'ı değil... — Evet,. Çar, saadete kavuşmustu. Fakat Çariçenin bütün günleri, büyük bir endişe ve ümidsizliğin göz yaşlarile geçiyordu. — Sebeb?.. — Çünkü; mini mini veliahtın müp-, telâ olduğu bir barsak hastalığı günden | güne artıyor.. kanlı bâsura benziyen bu hastalık, hiç bir doktor tarafından teşhis edilemiyor; — verilen ilâçlar da Te gı Bir Doktorun Günlük Pazartesi Wotlarından A Pi -| İsınma vasıtaları Kış tamamile girmek ümuur Kışın ı—* turduğumuz meskenlerin mdğılinası * gımdır. Bu dereceti hararet oturulan ve | çalışılan yerlerde on sekiz üereceden ı—L şağı olursa İnsan üşür, hasta olür Bu sebeple evlerimizi ve müesseseleri tabil ısıdacak vasıtalark müracaât — edefiz. , Bunların en iyisi ve sıhhisi şüphesiz i. | çinden sıcak su geçen kaliroferlerdir. Fa- kat bunun tesis ve idamesi masrafli ol- duğundan sobalara ve mangallara mü - , racaat mecburiyetinde kalıyoruz, r Bunlardan mangal artık ortadan kalk- ması lâzım gelen bir isitma vasıtası - dır. Mangal bulunduğu odanm havasını zap- teder ve yerine az çok zehirli bir gaz çı- karan ve derecei hararetin gitgide sür'- ı tale azalması gibi yüngin ve sair kKkaza- lara sebebiyet verir. Bu sebehle herkese acuz demirden birer soba tedarik etme - lerini tavsiye ederiz. Sobalar iyi bir tes- İ hin vasıtası olduğu gihi boruları vasıta- sile de daima havayı tecdid eder. Şimdi maden kömürleri ve kok kömürleri ucuz- lamıştır. Pek iptidal olan mangallar ye- rine sıhhi ve medeni bir teshin vasıtası o0- jan sobaları her yerde ikame etmeliyiz. eli (*) Bu notları kesip s&kljyımz; ya - hut bir albüme yapıştırıp — kolleksiyon | yanmız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar kâr etmiyordu... Küçücük veliaht, bir kilise mumu gibi her gün biraz daha e- riyor, hergün biraz daha küçülüyordu. Bu hal biraz daha devam ederse, bu mini minicik körpe vücud, sönüp gidi- verecekti. Ve işte o zaman, (müstak- bel Çarın valide imparatoriçelik şere- fi) de sönüp gidiverecekti. — Desenize.. evlâd muhabbetinden ziyade, ihtiras düşüncesi... — E, buna ne şüphe aziz dostum... Damarlarında bir damla saltanat kanı olanların, ihtirastan kurtulmalarına imkân var mıdır?.. — Sonra?.. — BSonra, efendim... (Romanof - lar) in tacımı başkalarına kaptırmak endişesi, hem Çarı ve hem de Çariçeyi, müthiş bir ıztırab ile sarsıyordu... Çar Nikola, velinhtın hayatını tehdid eden büu büyük felâkettin hissettiği elem ve endişe ile bazan deliye dönüyor.. bar - dak bardak votka içtikten sonra, yarı mecnun bir halde veliahtı omuzlarına bindiriyor. Saatlerce sarayın koridor - larında gezdiriyor; bazan da, sarayın her türlü teşrifat usullerini unutarak; cılız bacakları, omuzlarından — sarkan bu sararmış çehreli çocukla bahçeye fır- hkyordu... Bir gün, saray halkı birbiri- ne girmişti. — Niçin?.. — Çünkü; hem Çar, ve hem de ve- liaht; birdenbire ortadan kayboluver- mişti. Her taraf aranmış, taranmış.. ne, Çara; ve ne de veliahta tesadüf edile - memişti. — Sonra2.. — Nihayet; sarayın kapılarında bek- liyen nöbetcilerin biri, tıpkı Çara ben- ziyen bir hâssa neferinin, omuzların - da bir çocukla kapıdan çıkıp gittiğini hatırlamıştı... Bütün yaverler ve mâ- beyinciler, bu nöbetci neferinin göster- diği istikamete koşmuşlardı. Ve bir hayli aradıktan sonra; kim bilir nere- den ele geçirdiği bir hâssa topcu nefe- ri elbisesini giymiş, ve veliahtı da o - muzlarına bindirmiş olan Çar Nikola- yı, mecnun gibi sokaklarda dolaşırken yakalamışlardı. — İşte, Çari ve Çariçeyi saran bu buhranlar içinde Çariçeye bir şey tav- siye etmişlerdi: «Veliaht hazretlerini, |bir kere de şu (Allahın Adamı) na| gösterseniz.. belki manevi bir tedavi müessir olur.» demişlerdi... — Çariçe, bu favysiyeyi derhal kabul etmiş; (AL İahm Adami) Gregori Rasputini he - men o anda hususi dairesine getirtmiş- * Raspütin; hiç bir şey söyleme - 'den. doğruca yat_ağın başına geçmiş..' ıztırabından inim - inim- inleyen veliah- İtına göğsüne, parmağile bir haç işareti resmetmiş;. ondan sonra da, o sihirli gözlerini Çariçenin melül ve mahzun gözlerine dikerek : «Haşmetpenah!.. Şu andan itibaren, weliaht hazretleri ifakat bulmuş.. (Romanof tacı) nım muzlim olan istikbali kurtulmuştur.» demişti. — Hayret!... Hakikaten veliaht kur- tuldu mu2?.. — O günden itibaren veliahtın vazi-i İyeti değişmişti. Çocuktan gelen kan,! iderhal kesilmişti. Bir hafta sonra veli-| aht, âdeta yeniden dünyaya gelmişti. — Olur şey değil, Prenses Emma... Hiç şüphesiz ki, bana bir hakikatten. bahsediyorsunuz, değil mi?.. — Hiç şüphe etmeyiniz ki; size ga- 'yet müsbet olan bir hakikatten bahse- diyorum, — Sonra?... — Artık, bundân sonrasını uzat - ,mıyı lıııııı ıbrıııyomıı dostum... Arkadğe i P A Y Ş Rİ v mi bir daktor gibi imdadımza yetişebilir. İı[ “ Son Posta,, nın zabıta roman ! 37 Yazan : Hugh Austin Bu kadını YE bir deli ABAJSINDA, İngilizceden çeviren : Hııınıın Uşaklığil — öldürebilir! Dİ Fakat Lang denilen bugenç deli değildir. Ama, delı olmasaydı öldürmezdi, kadının burnunu da kesmezd — Babacığım, bütün bunların haki- kat olabileceğine inanamıyorum, diye inledi. — Hakkın var yavrum. Genç kız başını kaldırdı, bir nefes içinde sordu: — Acaba kim? — Hayır, Jan bu suali sorma. Ceva- bını bulamadığın için Allaha şükret. Genç kız bir isim söyliyecekti, fa - kat Patton meydan vermiyerek: — Şimdi giyinmeliyiz, bizi tekrar isticvab edecekler, dedi. Vaktile berrak ve net olan sesi şim- di yorgun ve biraz boğuk çıkıyordu: — Baba odanın kapısını kapadın mı? — Fakat Jan, bu kadar mâkül değildir. Genç kız tekrar etti: — Odanın kapısını kapadın mı? — Fakat Jan, bu mâkül değildir, dedim. Patton bir saniye kızına baktıktan sonra odasına döndü. Kız onu tâkib et- ti. Banyo dairesinde kalmak istemi - yordu, fakat duş perdesinin yarı yarıya gözden sakladığı banyoya bir göz at - tı, içinde bir cesed bulmaktan korku - yor gibi idi. Patton bir sandalyeyi çekerek üst kısmını kapı kilidinin alt kısmı arası- na sıkıştırdı. Bu sırada geneç kız yüzü üstü yere yatmış, karyolanın altına ba- kıyordu. Patton onu bu vaziyette —görünce güldü: — Şimdi müsterih misin? Genç kız, hafiflemişti; — Evet, dedi. Patton kızını banyo dairesine kadar tâkib etti: — Bir banyoya ihtiyacın var mı? Yoksa bir duş yapacağım., — Oh baba.. bu banyo.. — Haydi kıziım, haydi.. bitaz sükü- na müuhtacız.. — Evet, doğru ama çabuk yap. — Pekâlâ, bir dakikalık bir duş ya- pacağım. ) Genç kız kapıyı kapıyarak odasına döndü ve tuvalet masasının önüne o- turdu. Yekdiğerini müteâkıb bütün şişe - lere birer el attı. Fakat hiç biri tutmu- yor, eline alır almaz yerine birakıyor - dü. Sonra sandalyesinin arkasına yas- lanârak gözlerini kapadı. Çayır biçme makinesinin sesini işidiyordu , Duştan akan suyun şakırtısı gözleri- ni pçmasına sebep oldu. İleriye doğru eğilerek bir krem aldı, biraz eline sür- dü. Sonra ayağa kalkarak pencereye yaklaştı. Aşağıdan konuşma sesleri ge- liyordu. 'Tekrar tuvalet masasına döndü. Şi- şeleri sıralarına koydu, sonra banyo ©- dasının kapısına gitti, kapıyı tıkırdat- tı: — Baba işini bitirdin mi? Cevab gelmedi. F korkaklık —i DÖRDÜNCÜ BUUD '(Sıdâ,fd&j-ıııti,dıühn) Merritin ayrılmasından sonra Kent ayağa kalkarak balkona açılan geniş kapıya gitti. Eşiğinde durdu. Hendriks elile Milano'ya dışarıya çıkmasını işa- ret etti, kendisi de âmirinden epeyce açılarak uzakta durdu. Çıvış ağır bir uyuşukhıı ıluçmu!- 'tü, bundan kurtulup harekete geçmek lüzumunu hissediyordu. Zira şefi o - nun kendisini Yehavete kaptırdığını |hissederse muhakkak coşacak, köpü - recekti. Binaenaleyh çavuş bir derlenip top- landıktan sonra, durmüuş bir saate bir yumruk indiren ve arkasından saatin işleyip işlemiyeceğini bekliyen bir a- dam vaziyetinde hareketsiz kaldı. Fa- kat netice kendisine memnuüuniyet ver- miş görünmedi. O zaman polis direk- törlüğünün bütün nizam ve kaidelerini bertaraf ederek içki masasına yaklaş- tı ve yarım bardak viski doldurdu. Bu müddet zarfında polis şefi arka- sına dönmüştü: — Viski sana iyi gelirse söyle, mü- tebakisini ben bitireyim, diye homur - dandı. Çavuş kadehi bir yudumda ağzına diktikten sonra bir öksürdü, sonra her- kese meydan okuyormuşcasına: — Bu kadını sebebsiz yere ancak bir deli öldürmüş olabilir, diye söylen- di. Kent homurdanan sesile : — Evet, dedi. Eğer hâdiseleri ince- lediğimiz sırada gözümüze çarpmıyan bir dördüncü buud mevcud değilse, suçlu yalnız odur. Omuz silkti ve kapıya döndü. Ça - vuş da kadehine tekrar bir mikdar vis- ki doldurup bir yudumda diktikten son- ra sür atle masadan uzaklaştı: — Evet, diyordu. Şimdi mesele o suçluyu bulmakta, Kent mırıltıyı işitmişti: — Gayet az tanışıyorlardı. Adamın kadını öldürmesi için hiç bir sebeb yok- tu, diye söylendi. * Çavuş verdiği karara, ve üstüste dik- tiği iki viskiye rağmen mâneviyatının tekrar sarsıldığını hissetti: — Fakat bu Lang denilen genç deli | değildir, diye söylendi. Beri tarafta eğer deli olmasaydı, öldürmezdi, cese- din burnunu da kesmezdi. Peki amma.. deli olmadığı meydanda, şu halde bu RADYO), Bugünkü Program 23 İkinciteşrin 1936 _ İSTANBUL Öğle neşriyafı: 12,30: Plâkla Türk musikisi, ç12,50: Hava, dis, 13,05: Plâkla hafif müzik, 13.25; Muh- telif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.30: Plâkla dans& muüsikisi. 19.30: Çoöcuk- lara masal, İ. Galib tarafından, 20: Rıfat ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve hâik şarkıları. 20.30: Müzeyyen ve arkadaşları ta- rafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 21::Orkestra. 22: Plâkla sololar. 22,30: Ajans ve borsa haberleri. _ Yarınki progrâam 24 İkinciteşrin 1936 İSTANBUL Öğte neşriyatı : 12.80: Plâkla Türk musikisi. 12.50: Hava- dis, 13.05: Plâkla hafif müzik. 13.25: Muhte- Hf plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı : 18.30: Plâkla dans musikisi. 19.30: Konfe- rans: Dr. İbrahim Zati tarafından. 20: Ve- dia Rıza ve arkadaşları tarafından Türk mu- sikisi ve halk şarkıları. 2030: Türk musiki heyeti. 21: Şehir Tiyatrosu — artistlerinden Bedia, Vasfi Rıza ve Hazım tarafından Stüd- yo Örkestrası refakatile (Dli Dolu) opere - tinden bir sahne, 21.30: Orkestra. 22: Plâkia Lıuıoıı: 22:30: Ajans ve borsa haberleri. işi o yapmamıştır. Teğmen: — Görüyorsun ya, dedi. Eğer | itham-edecek kadar budala - olsay#'| tıpkı avukatının söyliyeceği — şek” muhakeme ediyorsun. -. $ Çavuş sustu, kendisini karanlı bir duvarın önünde durmuş gibi bif| diyordu. Geri dönmesi lâzımdı: — Bununla beraber bir tarafta '| risini itham edecek bir delilik buld ması lâzım, diye söylendi. ; Teğmen birdenbire arkasına d“ dü : — Amma hangi tarafta? Haydl luyu tâkip edelim, ister misin? — Salonun içinde dolaşmıya — başlı Bir taraftan da sözüne devam ediy? du: — Acaba nerede bir iz bırakmı$ | labilir? Arıyalım bir defa: Kendif” ilk önce kameriyede görüyoruz. P*| dının oturduğu koltuğun arka tar yi dadır. İkinci hareketi kadını eşarP boğmak, üçüncü hareketi de ma üzerinden aldığı çiçek makası ıle : nını deşmek olmuştur. (Arkası vaf) Nöbetci Eczaneler | Bu gece nöhetci olan eczaneler şunlaf * dır : İstanbul cihetindekiler : || Aksarayda * (Etem Pertev). Alemdardâ ' (Eşref Neşet). Bakirköyünde :— (Hİ" | Beyazıdda : (Belkıs). Eminönünde * (87 lih Necati). Fenerde : (Emilyadi), Kaff” gümrükte : (Suad). Küçükpazarda : IÜ san Hulüsi)., Samatyada : (Teoüll' Şehremininde : (A. Hamdi). Şebud#' şında : (Asah, | Beyoğlu cihetindekiler : | . Galatada : (Yiçopulo). Hasköyde : (Nİ* sim Aseo). Kasımpaşada : (Müeyi ğ Merke znahiyede : (Matkoviç, 10). Şişlide : (Pertev). Taksimde : mal Rebul). TÜrküdar — Kadıköy ve Adalardakiler * Büyükadada : (Merkez). Heybelide: || suf), Kadıköy Pazaryolunda : (l'ı#’ Muhtar). Modâda : (Alâeddin). Üskü * dar Çarşıboyunda : (İttihad). (Kt * Son Posta Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk ;ıa.a#ı' 'Yerebatan, Çatalçeşme sokak, 25 İSTANBUL Gazetemizde çıkan yazl*'; * resimlerin bütün haklâ” mahfuz ve gazetemize âi ABONE FİATLARIİ , 16 3 ;j Sene ÂAy | Ây K _ Kri kr Pi TERE TÜRKİYE 1400 | 7501 400 Ş 'YUNANİSTAN |23240 | 1220| 710 20 HÖNEBİ 2700 | 1040 | 800 | —ZC0 n Abone bedeli peşindir. Adres$ değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmez. İlânlardan mes'üliyet almın“’ Cevap için mektuplara 10 lıcum-il“k Pul ılavesı lâzımdır. - Posta kutusu: 741 İstanbul Telgrai : Son Posta Telefon : 20203