Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ee F İzmirden Röportajlar: 9 İzmirin geceleri x * * İzmirde Babilin asma bahçeleri - boşanan fil ve kaçışan halk - korkunç lokanta - yüz seksen bin nüfuslu şehirde geceleri kaç kişi eğleniyor? Yazan: Kadircan Kaflı İzmirden bir manzaraâ Saat gece sekize geliyor. Karanlık iyice çökmüş. Şehrin sokakları şimdi- den boşalmış gibi... Körfez çoktan uy- kuya dalmış ve Yalıboyundaki ışık - lar, sularda âkisler yapıyor. Sanki şeh- rin bu kısmı nurdan sütunlar üzerine oturtulmuş olan Babilin asma bahçe- leridir. Yalnız şu farkla ki o bahçenin direkleri dimdik dururtdu, fakat bu nurdan sütunlar başlarından tavana a- sılmış olan altın yılanlar kibi kıvra - nıyorlar; çünkü deniz titriyor. Belli ki her gün öğleden sonra Körfezin ağzım- dan eserek İzmirde yaşamak imkânını veren serin (İnbat) rüzgârı henüz büs- bütün kesilmemiş. Kordönboyu yarı karanlık denecek bir halde... Tasarruf olsun diye koca- man direklerin ucuna yirmi beş mum- luk ampul takılan sokaklar varmış. Hele bir çok yerlerde havagazı yanı - | yor. Önümüzde ve arkamızda tek tük a-! damlar görülüyor. Hele kadın hemen hemen hiç yok. Halbuki burası en ka- labalık olması lâzım gelen yendir ve medeni şehirlerde caddelerin kalaba - hğı, insanların yaşama zamanları bu saatlerdir. Gümrüğü geçmiştik. Birdenbire bi- zim önümüzde gidenlerden biri: — Geliyor.. Geliyor, kâçım!.. Diye bağırdı. Kim geliyordu? Aym çığlık daha ileriden de duyul- du. Sol tarafı deniz olan caddede ne kadar insan varsa darmadağın oluyor, sağdaki sokaklara, açık duran kapıla- ra, otel ve lokantalara dalıyorlardı. Biz de onlar gibi yapmak için ha - zırdık. Hattâ içimizden biri çoktan bir bakkal dükkânına kaçmıştı. Otuz, kırk adım kadar ilerimizde iki metre en ve üç metre boyunda koca - man bir karaltı göründü. Sanki büyük bir kaya parçası bir dağdan kopmuş, canlanmış, bütün hızile üstümüze yu - varlanıyordu. Hem de bu kayanın ön tarafımda ateş gibi iki küçük göz de par- hyordu. — Zincirlerini koparmış... Kaçın!.. — Arkadaşlardan biri kolumdan çekti ve kenara fırladı: — Fil... Baksana fillerden biri boşan- mış!.. Vaktile Anibal, Timürlenk, Ekber Şah gibi hükümdarların büyük ordu - Jarının en önünde filler bulunur - ve düşman saflarını çiğniyerek darmada- ğın ederlermiş. Bazı suçlular — fillere çiğnettirilmek suretile öldürülürler - miş. Yirminci asırda cılız bir parmağın çektiği bir tetik bunlara fındık içi bü- yüklüğünde bir bakır veya nikel par- çası atarak yere seriyor. Fakat bizde bunlar yok. Öyle ise hemen kaçaca - Biz... " Şimdi koca Kordonda hiç kimse kal- mamiştı. Yalnız pek ileride ve sirk a- rabalarının bulundukları yerde epey- ce büyük bir kalabalığın bu heyecanlı sahneyi seyrettikleri görülüyordu. Küçük yapılı zayıf bir kaç adam fi- in arkasından koşuyorlardı. Dünyanın en kuüvvetli mahlüku olan bu hayvan biraz sonra bu cılız adamların ortasın- da ve ayaklarına yeniden zincir vuru- müş olduğu halde dönüyordu. Bir ka- dın filin bir gazete kadar büyük olan küulağına uzanarak oradaki bir deliğe ince bir zinciri geçirmeğe çalışıyordu. ,Herkes saklandığı yerden çıkıyordu. İlerlediğimiz zaman orada biri yav- ru olmak üzere iki fil daha gördük. As- lanlar, kaplanlar, ayılar ve diğer vahşi hayvanların bulundukları kafesler va- pura yüklenmiş. Fakat filler vapura yanaştırılmış olan şatlara çıkmıyorlar. Vapur bu yüzden hareket saati çoktan geçtiği halde bir türlü yola -çıkamıyor. Kaçan file sarışın ve kemikli bir ka- din ekmek veriyordu. Bir kilo ekmeği olduğu gibi bir lokma yapıyor ve he - men ikinci ekmeği arıyan homurtile kadıncağızm ellerine, yüzüneuzanı - | yordu. ' Gözümün önünde ve iki dakika için- de dört kilo ekmek yedi. Arkamızdan birisi yanındakine şöy- le diyordu: İ », — Belediye reisimiz iyi ki Mosko - vaya gidip te bize (Kültürpark) 1 ge- tirdi. Eğer Londraya gidip te hayva - inat bahçesini getirseydi halimiz nice olurdu? Allah bilir ya ikinci gün İz - mirde kıtlık başlardı!.. Bir lokantanın önündeydik. İçimiz- den biri: — Haydi, şuraya girelim. Gördük ar- tık göreceğimizi... Dedi. Başka biri cevap verdi: — Ben oraya giremem. — Niçin? Çok iyi bir yer... Servisi güzel, her şeyi güzel... — Biliyorum, fakat giremem. Çünkü evde dayak yerim. — Neden? İzin almadın mı? — Aldım amma buraya değil... Kulağımıza eğildi: — Bü Jokantanın üst salonundaki garsonlar kadınmış. Karım bunu duy- müuş. Tembih etti. Nereden de duyar - lar? Benim bile haberim yoktu. Ondan öğrendim, ; Altı arkadaşın da hiç biri bunu o za-| mana kadar bilmiyorlarmış. -— Allah razı olsun senin bayandan.. Haydi inadına biz de buraya girelim. — Kılıbık arkadaş yalvarıp yakardı. Biz de onun haline acıdık. Biraz ö - tedeki başka bir lokantaya girdik. Aşağı yukarı bütün masalar dolu... Hepsi de kerli ferli adamlar... İzmirde kazanç olmadığını söy - liyenlere inanacağım gelmiyor. Bak - sana şu hale!.. — Zaten kaç lokanta var ki... En çok işliyen burasıdır. Saysan ancak kırk ki şi vardır. Diğerlerinde masaların yarı- dan çoğu boştur. Hele bir çokları si - nek avlar. Yüz seksen bin nüfuslu bir şehirden ancak yüz seksen kişi ak - şamdan sonra biraz eğlenebiliyorsa bundan ne anlarsın?.. — İzmirin bir iş ve ticaret şehri ol- duğunu, buradaki insanların temiz ve muntazam bir hayat sürdüklerini, zevklerini yalnız kendi yuvalarında a- radıklarını anlarım. Bir arkadaş: — Hay Allah razı olsun, ne de gü - zel söyledin. dedi. Doğrusu İzmirden hiç bir şikâyetim yok. Kesin şu bahsi de başka şeyler konuşun artık Kadircan Kaflı . — Affedersiniz. Marlen Ditrihin burada olduğunu söylemişlerdi. — Marlen Ditrihin ben olmadı - Ks, — K aa GÜZEL Yalvarırım sana bak; Beni aldatma güzel.. Düşünmeden hoppadak Başından atma güzel.. Seviyor sanıyorum, Aşkına kanıyorum; Yanmışım yanıyorum ; Artık uzatma güzel.. Yaptıkların az diye, İşe yaramaz diye; Defol utanmaz d'ye, Darılmaâ, çatma güzel.. * * ğımı neremden anladıniz? — Her gün camları siliyor, mak- sadı bize kendini göstermek.. — Bize mi? zannetmem, daha zi- yade komşunun oğluna.. Gıdıklanmak tabiati olan kadının hülyasına dokunmuştu. Kolaylık Kadın perdeyi çekti. kopardı; ko cası gördü: — Perdeyi ne yapacaksın? — Babahlığım eskidi, yeni bir sa - bahlık dikeceğim! x Güçlükle Ucuz yemek veren lokantada, İo - kanta sahibi müşteriye sordu: — Bifteği nasıl buldunuz? — Güçlükle, bir patates' - diliminin altma girmişti; bir türlü göremiyo - rum. i — Diyojen de kibarlaşmış, bak - sana apartımanına bir de banyo MX" — Yangından kaçarken çok so - ğukkanlı davrandık değil mi? #i — Biz memurlarımızdan zeki o - lanlara yüz lira maaş veririz, Zeki olmiyanlara da elli lira? , — Bana ne kadar vereçeksiniz? — Yirmi beş lira! müuştuk. Ev sahibimiz şimdi üç günde bir bize mektup gönderiyor. | vermediğimiz kiradan bahsediyor — » Karakolda polis sordu: — Yaşınız? — Beksen altı.. — Evli misiniz? — Hehüz hayır! x Zannetmem — Yazın Suadiyede bir evde otur 4 — Kibar adammış.. — 'Zannetmem, Mektuplarında hep Güzel Fıkralar Sigorta bahsi Yeni hizmetçi sordu: — Bu ev yangına karşı sigortah mı- dır? — Evet. J — Eşyalar? — Onlar da sigortalıdır. Sen bun - ları n_jye soruyorsun? ; — İş görürken ona göre hareket e€ - deceğim de... VI Geri gelince — Karın seni bırakıp kaçtı ha?.. — Evet. - t — Bunun için mi müteessirsin? dairesi ilâve etmiş. — Hayır, geri geldiği için. H “ xş) 4 — Çağırdığım zaman elinde ne iş varsa bırak ta gel demiyor muyum? — Ben de öyle yaptım bayan! SA ir ZISIZ HİKÂYE — ) İtfaiyenin merdiveni kalbi yanan- ların da işlerine yaramıştı. j 'binin dört yaşındaki çocuğu içeri gir - Ç'oıklıı gen " Misafirler öturuyorlardı. Ev sahi - di.. Ev sahibi bayan çocuğa döndü: — Misafirlere, safa geldiniz.. Dese- ne oğlum; Çocuk misafirlere baktı: — Jum. ğ Bv sahibi bayan misafirlerinden ö- zür diledi: —— Affedersiniz biraz de, safa geldiniz diyemedi. çekingendir _ M Bilmiyorlar Genç erkeks, genç kıza söyledi: —- Kalbimin sesine dudaklarım ter- cüman olamıyorlar.. Genç kız güldü: — Demek dudaklarınız san bilmiyorlar. beş on li - — Havalar gene bozuk gidiyor.. — Evet, hiç yağımur yağdığı yok- —|