31 Ekim 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

31 Ekim 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 Sayfa “Scn Posta ,, nın tefriKası: 16 “ Bu mucizeyi yaratan çiftlikde misafir olan esir Türk zabiti imişl,, Söz buraya gelince herkes hayretle birbirinin yüzüne bakıyor herkes süküt ediyordu Kazak neferi, tepiniyor.. ellerini diz- lerine çarpa çarpa dövünüyardu: — Gittil mahvoldular.. şimdi parçalanacal Dne feryad ediyordu. k neferinin hakkı vardı. Beş on sonra, uçurumdan yuvarlana - ; ve muhakkak parçalanacak - ('—nıl birdenbire kendini topar - ladı, Bütün kuvvetini sarfederek yuka» ri doğru koşmıya başladı. Araba ile yolun dirsek teşkil ettiği uçurumun a- yadı. Orada duran büyük taş- lardan birini kavradı. Bu taşı, başının üzerine kaldırarak hazırlandı. Araba, tam önüne gelir gelmez, bütün kuvve- tile hayvanın başına fırlattı. Hayvan, can acısile, taşın aksi istikametine çev- rildi. Bu sür'atli çevrilişten, araba yo- lun kenarındaki hendeğe devrildi. Bir an, ses sada kesildi. Ve sonra; birbiri- ne karışan, iki kadın iniltisi işitildi. Cemil, arabaya atıldı. Mütemadiyen çilte savuran hayvanı, arabaya bağlı- yan çeki kayışlarını çıkardı. Koşa koşa yanına gelen Kazak neferine: — Sen, hayvanı zaptet. Ben, kadın- ları çıkarayım. Diye bağırdı. * Aradan yarım saat geçmeden, bu korkunç kaza, her tarafta duyulmuş- tu. Çiftlikte, köyde, yollar üzerinde, köy evlerinin kapılarında grup grup toplanan halk arasında, telâşlı telâşlı şöyle muhavereler cereyan ediyordu: — Dün, Moskovadan gelen pren - seslerden haberiniz var mı?. rTasına & — Yocook.. ne olmuş?.. — Daha ne olacak?.. Müthiş bir ka- eçirmişler, — İki kardeş; koca bir katana ko - şulu, küçük bir arabaya binmişler.. herm, bir sabah gezintisi yapmak; hem de Kajoka köyüne kadar giderek dü - ğün hazırlıklarını gözden geçirmek is temişler. — Evet. — Fakat, şatonun yokuşunu iner- ken, yolun kenarındaki çalılar arasın- dan, birdenbire bir mavi tilki sıçra - mış. Arabanın atı fena halde ürkerek şahlanmış. O sırada Prenses Olga da bop bulunarük dizgirlere sahib: ola * mamiş. Hayvan, alabildiğine yokuş a- şağı koşmiya b dini toparlıyarak dizginlere bütün kuv- vetile asılmış, ve hayvanın başını kas- mış amma, artık gemi azıya alan ka - tanayı zapta muvaffak olamamış. Müthiş bir sür'atle yokuştan inen a - raba, artık tamamile uçuruma yaklaş- mış... Eğer o sırada 'bir mücize zuhur etmese imiş, mühakkak araba uçutum- dan yuvarlanacak; Prensesler de parça parça olacaklarmış. — Yok canım?.. — Gözlerile görenler var. — Bu mücizeyi bir Kazak neferi ya- ratmış. Bu nefer, tesadüfen — oradan geçiyormuş... — Hayır, nefer değil.. bir zabiti. — Yok canım.. görenler sö; lar, Çiftlik memurlarından biri imiş. — Ne ©.. ne de, öteki... Bu müci zeyi yaralan, çiftlikte misafir olan esir 'Türk zabiti imiş. Söz buraya gelince birdenhire de - rin bir süküta dayanıyor. Herkes, hay- retle birbirinin yüzüne bakıyordu. Bu süküt bir kaç dakika devam ettikten sonra, hararetli sual ve cevablar, tek - gar başlıyordu: Kazak üyor - mış. Prenses ken -| — E, sonra?... — Saonrası, fena... Prensesleri, dev- rilen arabanın altında küçük bir sal ile çıkarmışlar. Baygın bir halde şatoya nakletmiye muvaffak olmuşlar. Fakat ikisi de, ağır surette yaralanmışlar.. Kontes Olga. yeğenlerini o halde gö - rür görmez; düşmüş, bayılmış. Hemen Moskovaya telgraf çekilmiş. Doktorlar istenilmiş. Galiba, prenses Emma'nın hayatı tehlikede imiş. Her taraf bu havadislerle çalkanır - ken, çiftliğe avdet eden Cemilin etra - finı da çiftlik memurları almıslar; bin bir sual ile isticvaba başlamışlardı. Vak'a esnasında, muhafız sıfatile Cemilin yanında bulunan Kazak ne - feri, koşa koşa alay karargâhına git - miş. Meseleyi, olduğu gibi kumanda - na nekletmişti. Alay kumandamı “Marki Corçakof, atına binerek çiftliğe gelmiş. Vak'ayı Cemilden tahkike girişmişti. Cemil; tıpkı çiftlik müdürü Caspo- din Makarof'a verdiği cevab gibi, ana da sükünetle hâdiseyi nakletmişti : — ©O kadar ehemmiyet verecek, te- lâş edecek bir şey yok. Mesele, bir atiri ürkmesinden, ve bir arabanın devril- mesinden ibaret. Asıl memnuniyete şâyân bir şey varsa, o sırada oradan bir ot arabasının geçmesidir... Kim ol - duklarını bilmediğim o genç kızlar bi eee Y KANei e a ğlsaeri dı. Ne ise, kendilerini kolayca ayılta- bildik. Öt arabasına bindirdik. Şatoya gönderdik... Kızlardan biri, sol baca - ğgının fazlaca acıdığından bahsediyor - du. Öteki de, başının arka tarafı ile ka- Burga kemiklerinin ağrıdığını söylü - yordu... Üzerinde, fazla durmıya değ- miyen bir mesele. Diye, sözün çekilmişti. Hizmetci Anna da, büyük bir he - yecan içinde idi. Çiftlik müdürünün odasından, küçük daireye kadar Ce - mili tâkib etmişti. Cemil; dairesinin kapısından girer imü kısa kesmiş; dairesine |girmez, Anna genç binbaşının üstüne atılmış, boynuna sarılmış: — Yaşa, Her kumandan!.. sen, hakikaten bir kahramanmışsın. Düğün günü, bunu herkese anlataca- ğım. Diye bağırmıştı. * Cemilden tahkikat icra ettikten son- ra şataya koşan çiftlik kâhyası Gospo- din Makarof ile alay kumandanı Marki Gorçakof, ancak öğle sonu beraberce avdet edebilmişler.. ve avdet eder et- mez de doğruca Cemilin dairesine ge- lerek ona (Nerimanof) armasını taşı- yan bir zarf vermişlerdi. (Arkası var) veveeerenar e nese senenceene eraccesemaeRe AA AA erme e renenn TAKVIM 1 ci TEŞRİN Rumi sene 31 1802 1 ci Teşrin | Resml sene, ddd 18 Hızır 1T79 Meğer | SON POSTA #4 Boıı Posta ,, nın zabıta romanı: Yazan : Hugh Austin Kent adama bakıyor, ve müdahale - sinin bütün bildiklerini söyliyebilmek *Viçin sual sorulmasını davet edecek dü- şünülmüş bir manevra olduğunu gö - rüyordu. Bununla beraber bu manev- gulunç bulduğunu ve kendisinden bık- | gibi raya kapılmaktan kendini menetme « — Ne demek istiyorsunuz? - diye||: sordu. Arnold kızardı. — Evet, dedi. Hepsi de hasud, ab- dal, miskin, pis insanlar da. Kent bu coşan hiddeti bir mecraya sokmak istiyordu. — Mister Lang- az evvel Madam Merrit ile iyi münasebette olmadığını iddia etmişti. Kadehini dudaklarına götürmek ü- zere olan Arnold durdu: — Lang mt? diye sordu. Niçin şime di bunu hatırladmız? Polis âmiri israr etti: — İsterseniz onun üzerinde düşü - nelim. — Fakat o, benim şüphelenebilece- ğim adamların en sonuncusudur. — Neden? — Çünkü bu cinayeti işlemesi için hiç bir sebeb yoktu. — Evet, olabilir. Fakat siz (hep - si) nden bahsetmiştiniz? Adam sabırsızlık gösterdi: — Onu hatırıma getirmemiştim. — Peki.. onu da düşünseniz.. — Manasız bir şey olur. Ben davct- İllerimi pek iyi tamiyörünü Hepsisin kafasında beslenilen sebebleri tahmin edemez miyim sanırsınız? Kent adamın sözünü kesti: — Ben de önün için sizi isticvab & diyorum ya.. Arnold gözlerini yere dikti, somurt-| gan bir çocuk haf ile kadehine baki -| yordu. * İki adam birdenbire geri döndüler. Polis âmirinim az evvel konuştuğu me- mur havuza atlamıştı. Başı sudan çık- tı. Saçları almına yapışmış, gülümsü - yordu. Sonra yüzü ciddileşti, ağzı açık dı. Tekrar kapandı ve başı gene suya daldı. Derken bütün vücudü suya gö - bir aralık tekrar belirdi, tekrar suya battı. Arnold endişe ile onu gözden ayır- mül / |İmıyordu. Alçak sesle: — Ne yapıyor? diye sordu. — Madam Merrit'i öldüren çiçek makasını arıyor! — Burada mı? Arnold kekeliyen bir sesle konuşu- yordu. Tekrar sordu: — Havuzun dibinde çiçek makası- İ . mın işi ne? L Kameriyiden ' getisimiy skbi - lir. — Ne vakit?> — Cinayetten sonra! — Fakat o buraya gelmedi ki.. ma- kas havuzun içinde olamaz. Kent mırıldandı: — Hiç bir şey ihmal etmemek mec- buriyetindeyim. Arnold kadehini dudaklarına götür- dü. Sonra ağır bir sesle aöyledi: — Patton'u henüz tevkif etmediniz Arnold kadehini içki sandığımın ü- izetine köyde. Ve pobi ünirini gök < den ayırmamakla beraber güya kendi kendisine hitab ediyormuş gibi: — Demek ki kadın en nihayet hikâ- yeyi adama anlatmıştır. Kent derhal sordu: İngilizceden çeviren : Hasnun Uşaklıgil Koyu sıyah gözlüklü genç kız Polis amiri genç kızın gözlerinden bir korku dalgası geçtiğini gördü ve soğukkanlılıkla devam etti — Hangi hikâyeyi ? Arnold'un gözleri parladı ve kuru bir sesle söyledi: — Hangi hikâyeyi olacak? Adamı tığını.. — Mister Arnold, bunu söylemiş o- lacağına neden hükmediyorsunuz ? — Çünkü kadına bu abdala bir ders vermesini ben tavsiye etmiştim. Kent başi ile bir tasvib işareti yap- Hı. — Kızı hâdiseyi biliyor mu idi? Arnold hiddetli bir sesle cevab ver- di: — Jan bu kadını ötedenberi sev * mezdi. Fakat babasının da gülünç ol - duğunu anlamıştı. — Peki Patton yaptığı şeyleri gizle- | mez mi idi? — Ne gezer? Daha bugün Madam Merrit'in hareketinden sonra arkasın - dan gitmek için yarım düzine bahane icad etti. Eğer mâni olmasaydım beş dakika sonra arkasından knçaca.kn — Her ne olursa olsu mobillerinin siren seslerini |den ancak an beş dakika evvel bura - dan ayrılmıştır. Arnold başı ile tasvib işareti yaptı; Kent de bardağını masanın koyarak: — Eve dönelim, dedi. Arnold sordu: — Adamı tevkif mi edeceksiniz? Ve ilâve etti: — Ümid ederim ki elektzikli san - dalyenin üzerinde can verir. Geniş adımlarla yola koyulan polis âmiri: — Belli olmaz, diye mukabele etti. üzerine üzerinden 30 dakikadan fazla zaman. geçmişti .Bununla beraber bana ver - diğiniz malümat da ehemmiyeuiı de- gildir.. | Ve içinden de ilâve etti: | — Haş, bana söylemediğin kısımlar da var ya, meselâ Helen Mernit'i se « nin de sevdiğin bikâyesi başta olarak.. ike GENÇ KIZ £ Sant 5, dakika 17 - anak $, dakika 21 ) Jan Patton yerinden fırladı. Bahçı- van Huskin. çayır budıyan makineyi tekrar harekete geçirmişti ve motörün ginir bozan töf-töf'ü tekrar başlamış- Genç kız başımı çimenliğe çevirdi: Bahçıvan makinesini sükünetle idare ediyordu, arkasında da çok asabi gö- rünen bir polis memyru vazdı. Genç kız. Madam Mari ÂArnold'un layağa kalktığını gördü. Bahçıvandan bu makineyi susturmasını istiyecektir, sandı. Fakat kadın tekrar koltuğa gö- müldü ve bir iç çekmekle iktifa etti. Bu aman vermeyen töktöf bütün sinirlerini tahrik ediyordu. — Jan tenis gsahasında Lang ile aynarken onu iki saat müddetle dinlemişti, ki nihayet işitmez olmuştu. Genç kız başını çevirdi. Polis âmi- ri ile Jahm Arnold nihayet gelecekler mi idi? Genç kız polis âmiri ile John Arnold'un çimenlikten geçmekte ol - duklarını gördü ve derhal babasına baktı. Patton'un: gözleri kızına mütevec - - ga © derecede | cihti. Gülümsedi, emniyet — verici bit hali vardı. Bütün bu polisler niçin ayakta du * tuyorlardı, neden onları tarassut edet bir vaziyet almışlardı; kim bilir belki de onları konuşmaktan menet * mek, yahtıd da ne konuştuklarını işit mek için böyle yapıyorlardı. Genç kız çimenliğe döndü. Polis & miri geniş adımlarla çok çabuk yürü « yar, Arnold da onu güçlükle nefes ne fese tâkib ediyordu. Düğmelerini ilik- lemeyi, üstünü başını düzeltmeyi u * nutmuştu. İki adım yaklaştıkca Jan « nun sik sık nefes aldığını işitiyordu. (Arkası var) Bir Doktorun Günlük Notlarından Uyku Pek küçükler yani yeni doğanların he- men bütün zamanları uyku ile geçer. Emzirme zamanı uyanık Gdururlar. Üç dört aylıktan İtibaren uyku müddeti a- zalmağa başlar, Bu azalma gilgide de - vam derek ihtiyarlıkta bemen bir kaç saate kodar Mmer, Uyku müddeti vasatt olarak gençlerde ve orta yaşlılarda sekiz saat olmaldır. Çocuklarda yaşlarına göre on iki sast, on saat vasati olarak kifayet eder. Kü- çüklerin uyku zamanı sekiz buçuk, ni - hayet dokuzda başlar, İlkmekteb çocuk- ları dokuz buçuktan sonraya kalmama - Ldır. Uyku karanlıkta olmalıdır. Klek - trik ziyası ve yahud gündüsz ziyası için- de uyumak mhhat için iyi değildir. Uy- Ku deliksiz tâbir edilem şekilde olmalı ve rüyah olmamalıdır. Çok rüya görmek ta- Dit bir şey değildir. Uyku gençlerde ve büyüklerde yemekten iğakâl iki buçuk, üç saat sanra başlamalıdır. Ekseriyetle yemeği müteâkib bir çok yorgun erkek- lerde büyük bir uyku ihtiyacı görülür. Buna mâni olmağa çalışmalı ve yemek, ten bonra geçecek bir kaç saati mütalea ve yahud âsâbı yormuyacak bilükis din- tendirecek bir oyunla ve yahud en iyisi musiki iİle geçirmefe çalışmaldır. Uyku cümlei asahiyenin gıdasıdır. Dimağın ve bütün vücudün tam bir surette dinlen - mesini temin edon uykudur. Uykuyu sır üştü yatarak uyumalıdır. Baş tastıkları ne kadar alçak elursa o kadar iyidir. Uy- kuda eller karın ve göğüs üzerinde dur- mamalıdır. Yatak odaları sokaktan ve gürültüden uzak olâarak Intihab edilme- lidir. Rüzgâra müâruz olmiyan pencere - leri açık birakarak ve iyice örtünmek sı- retile uyumağa alışmaldır. BSabnhleyin gözlerinizi açar açmaz der- || bal yataktan firlamaldır. Yatakta uya- || nik olarak aaatlorce yalmak iyi değil - dir, Midesinde yemektem sonra ekşilik hisse- denler çok görülüyor. Bu midenin ye . meklerini hazmedecök usaresinin ekşi kısmının çok İfraz olmasından ilerl ga - lir, Bu gibi ârâz hissedenler kahve, çay, alkol almamalıdırlar. — Turşu ve baha - ratlı yemekler yememelidirler. Sirkeli ve yabud Hmonlu salatalar yemeleri câtz değildir. Tavada kızsarmış yemekler, sur cuk pastırma, gibi şeyler ekşiliği arttı — pr. Haşlama yemekler, hamurlu şeyleta sebzeler, komposiglar, süt ve maballeti gibi şeyler şemeleri muvafıktır. Midesinde ekgilik hissedenler dikkat et- melidirler: Çok ve devamlı ekşilik mide- de Ülser denilen çibanı yapar Ri bır çok mühim ve tehlikeli bir hastalıktır. Cüumartesi €) (*) Bu motları kesip saklayınız, ya - hat bir alk” —a yapıştırıp — kolleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor gibi imdadınıza yetiyebilir. e Haai bi l BÖ ü İzetikdklkü Ldrödi

Bu sayıdan diğer sayfalar: