31 Ekim 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

31 Ekim 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

* Son Posta ,, nın siyasi tefrikası ; 16 İTTİHAD. e TARAKKİDEON Yazan: Eski 'Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen SON POSTA : ** SENE -- bir Nuh teknesi içinde buldu İti şaşırmışlardı, Talât Bey bir gün Babanzadeye yaptığı işten daha i işman olmuş bir adam tavrile dedi ki: — Bu kapağı kaldırıp bu K ad'm::riı;jn hş:,:î::g meydan vermemek galiba hâyırlı imiş. Modern bir milli duygunun henüz ihkişaf etmemiş olduğu bu yerlerde bir takım feodaller, derebeyleri hâkim- di. Bu derebeyleri, yalnız bulunduk - lacı yerlerde diledikleri gibi hâkim ol- Mak istediklerinden kendilerini ihata tden siyasi hâkimiyet veya hâkimiyet- in kuvvet ve zaaf derecelerine göre Mütemadiyen muhtelif oyunlar oym- Yan — şiyaset cambazlarından ibaretti. Mesclâ, Arnavudların içinde Siırbis - tana, Avusturya - Macaristana, İtal » Yaya meyledenler, bazan da bunların her ikisi ile birden oynıyanlar bulu - Hurdu. Kâh Osmanlı sarayile, kâh A- Vusturya - Macaristan — hülülcilerile, Sırbistanla, kâh İtalya ile oynıya- Tak birinden aldıkları kuvveti ötekine Batan, bu suretle kendi malikânelerin- r hükümdar hayatı yaşıyan bu adam- di T i ınhk duy- | Cadeleler, K yem luı:ılgîlâ:;:'h ly:ı:::'ğmunu <:uy- etrafındaki nazari il_)hlı_flm: lıAuİısn. ,tanlar ve yahud, daha ziyade, sır£ ken- | bezeyan haline gelmiş bir siyasi kay- di aralarındaki istirkablar yüzünden İt-|naşma... Bu manzara karşısında şa - tihat ve Terakkiye dayanmayı tercih | #irmamak da hbd _de.ğıldı. z edenler bulunurdu. Arablara gelince,| — Bu derece îe_"dıf bir “’_'”"ıd”f * ) nların arasında da Fransız ve İngiliz | gisiv cihınuî I_uç ğn de_ı_mvde, hiç by:l Oyunları vardı. Suriyede çok küvvetli | köşesinde görülmüş değildi. Ve tarih ir Fransız nüfuzu yerleşmiş, Pules -|te hiç bir d.evlel:n, 'lııç _bır hukumüı-t n tine İngilizler girmişlerdi. Bununla be- damının, böyle derin Eıııkarışı!ılışa ni- Taber Arabların içinde İttihat ve Te -|7Zam vermiş olduğu görülmemişti. İtti- rakkiye hakikaten dost olan Müslü - bat ve Terakki ne tarafı tuttuysa avu- Manci, Hilâfetci bir fikir de vardı. Fa- | cunda çürümüş bir câmianın kopan bir kat, zayıf idi. Kürdler arasında da İn- | Parçasını buldu giliz ve Rus oyunları vardı . Talât beyin dediği gibi, kapak kal—l İşte, bütün bu derebeyleri ve yahud |dırılmış, keriz taşmıştı. Tekrar kapat bunların adamları, Osmanlı meb'usân İmıya imkân yoktu. Bunun için İ(tihall Meclisi içinde Osmanlılık ve meşruli-| ve Terakki bir taraftan orduya, öte ta- Yet fikirlerinin mümessilleri olarakraftan komiteciliğe giretek icabında Mevki alınışlardı. İlk meclis açıldığı terrör ve askert kuvvetle işleri tutmak Zaman Rum grupundan maada her - |istedi. kes ittihatcı olarak görünüyordu. İt -| — Fakat, daha ilk bamlede İttihat ve| tihat ve Terakki, sarayın ihtiyar poli- | Terakki şunu anlamış oldu ki Osman- Baban zade İsmuil Hakkı yahud hayatı anlayış tarzı tika cambazlarından birinin, yani Kâ-|lı İmparatorluğunu tutacak yegâne | kuvvet, Türkün kuvveti olabilirdi. O-| Mil paşanın elile açtığı ilk mecliste lisini böyle bir Bâbil kulesinin, bir Nüh teknesinin içinde buldu. Bunun içinden nasıl çıkacaktı? O devirde ben İttihat ve Terakki başlarını pek yakından tanımaz, yal - nun bunu tutabilmesi ne kadar kabil? Tutmak için sarfedeceği emek tutmıya değer mi? Bunlar ayrı meselelerdi. Fa- | kat, doğarken tam bir Osmanlı olarak doğmuş olan bu komite, dünyaya ge- Hiz bunların Tanin'e gelip gidenlerini Rörür, kendilerile pek nâdir konuşur, ekseriya hocamla olan konuşmalarını dinlerdim. İttihat ve Terakki meşruti- Yetinin ilk meclisi açılıp da Bâbil ku - ânin birbirinin dillerinden anlamıyan Ve her biri bir telden saz çalan bu meb'- üs kalabalığı söylemeğe başladığı za- Man İttihat ve Terakkinin neler dü - tündüğünü bilmiyordum. Fakat, bek- edikleri bu manzara karşısında, iyi Rören ittihatcıların şaşırmış oldukları Muhakkaktır. Talât bey bir gün Baban Zâdeye, yaptığı işden daha ilk adımda Pişman olmuş bir adam tavrile, göğüs Beçirerek diyordu ki: — Bu lıpıiııkı.ldmp bu kerizin ina meydan vermemek galiba ha hayırlı imiş, vesselâm.. Kapak Abdülhamid rejimi, keriz de1 lip de gözlerini bu karmakarışık âleme ilk defa olarak açtığı zaman, kendisini Türk hissetmiştir. Mevcud hududları tutmak ve bu hududlar arasında yedi asırlık bir devletin hâkimiyetini öyle- ce idame etmek için İttihat ve Terakki istinadgâh olmak üzere etrafında baş- ka hiç bir kuvvet göremiyordu. Os - manlı câmiasının çimentosunu ancak Türk varlığı temin edebilirdi. İşte, bugünkü Türkiyenin bugünkü | milli ruhla doğmasını temin edecek o-| lan milli hareket, Osmanlı İmparator- luğunun meb'usân meclislerinde ilk içtimadan itibaren göze çarpan bu pe- rişanlığın eseridir. İttihat ve Terakki, mecliste, dönüp | dolaşıp Türke dayandı; Türk de, et « rafında gördüğü hareketlerin manası- nı, derin de olsa, Aanlamaktan — hâli oıhnnnlı İmparatorluğu içinde mevcud kalmadığı için, her şeye rağmen İtti - Siyasi cereyanlar hezeyanı idi. Fakat, hat ve Terakkiyi tuttu, benimsedi. he çare ki işe başlanmış, adım ,ulmış,:Oımanh İmparatorluğunu yıkmak is- * geri gitmek kabil değildi. Bu man- teven kuvvetlerin Türkü Anadoluda | '_ı'l karşısında şaşırmış da olsalar, it- 'nasıl bir hapishaneye koyup onıdn] tihatcılar için geri dönmek yoktu. Bir boğmak istediklerini, sonradan «Sevr» | taraftan türlü türlü milliyet iddiaları, mauahedesile gördük. X TMahalli hâkimiyet davaları, her istika-| — Sanki, Türk, daha ©o zaman Metten gelen ecnebi nüfuzları, şark? | meşrutiyetin ilk adımında, etrafında ümelinin Bulgaristana, Bosna-Her - kendisine bir «Sevr» komplosu hazır- 'K'_ğ"" Avusturyaya kat'i ilhakları, (lanmakta olduğunu hissetmişti. Bu -| ürdlük-Ermenilik mücadeleleri ve'nun için İttihat ve Terakkiyi, onun| nların arasında Türklerin çeklikleri, bütün kusurlarına, kabahatlerine rağ- te taraftan da bizzat 'Türkler arasin-men o tultu. — > mahalli miskin ihtiraslar, şahsi rnü-l Onu buna sevkeden kuvvetlerin b: şında meşrutiyet meclislerinin bu bün- yesi bulunduğunu ben o zaman, önce gazeteci bir müşâhid, sonra da bu mec- ara Yazan: Gaston Derys Chouky (Şuki) evden taşınmak is tediğini söyleyince Maurilte (Maris) e |tepesinden vurulmuşa döndü. İttihat ve Terakki ilk mecliste kendisini — Bu da nereden çıktı? dedi. Çıldır- din mı? Buranın eşyasını daha yeni al- dım! Ben buraya elli bin frank sarfet- tim... Sen burası için yaptırdığın barı başka yere götürebileceğini mi sanı - yorsun? Eşyanın hepsi de sırf bu eve göre yapılmışlır, başka hiç bir yere uymaz.,. Hele salondaki tabta kapla - Malarım hiç bir Tüzumu kalmıyacak!| Onları da yakılacak odun diye mi sa - tacağız? — Satmayız, kendimiz yakarız... Ben odun ateşine bayılırım... — Gayet güzel bir mahallede oturu- lisin hayatını kendi nefsinde yaşıyan yorsun: Junot (Jüno) caddesi ressam- bir meb'us sıfatile çok güzel görür ve hissederdim. Bu meclis o imparator - luğun canlı bir nümunesi idi. O impa- ralorluğun ortasında Türk, asırlarca, nasıl her taraftan kendisine tekme atan | bir takım karmakarışık ve gayri Türk varlıkların tazyikı altında — yaşamışsa bu mecliste de aynı hâli görüyor ve İt- tihat ve Terakkiye yapılan hücumla - rın dönüp dolaşıp kendisine teveccüh ettiğini hissediyordu. Bunun için mec- Hste tedricen İttihat ve Terakki Türke, Türk de İttihat ve Terakkiye doğru git- tiler. ü (Arkası var) » Tiyatro konuşmaları ,, Belâmi İzzetin tiyatroyu dair yazdığı — müsahabeler güzel — zarif — bir cilt — halinde — neşrodildi. Bu yent e- Becinde Selâmi İszyet ortaya yeni bir tez a- tiyor, yeni bir İnceleme yapıyar. Bu tez, az- tik tiyatronun bir oyun değil, sosyal biz Mi | olduğudur. Tetkiki de, sosyoloji bakımından tiyatrodur. halarında busfardan baş- ka enteresan sohbetlerle, 1938 - 1936 yılmı- da, İstanbul Şehir Tiyatrosunda — oynanan, eserlerin tenkitleri vardır. M. 'T, A. — Maden Tetkik ve Arama Eng- Ütüsü tarafından iki ayda bir çıkarılan bu mecmuapm (D) incileşrin (6) inca sayısı in- tişar etmiştir. Bu sayıda bilhassa madenle - rimize ve Van gölüne düir yamı, resim ve gra- fikler şâyânı dikkattir. Bundan başka mec- muüda müadene ve madenciliğe ald bir çok yazılar vardır. Tiyatro Konu Hasan Tıraş Bıçağı Çeliğin en serti olduğundan çok kolaylıkla ve tatlilıkla bir dakika- da tıraş eder. Dünyanın en kuvvetli ve hassas mikroskop âletile müker- rer surette tetkik olunduktan sonra piyasaya çıkarılmıştır. Ne fransız . lar, ne İngilizler, ne de Amerikalı- lar, ne de bütün dünya aynını yapa- maz. Alâmeti farikası ile ihtira be- ratı vardır. Paslanmaz Hasan tıraş bıçağı ra - kiplerini şaşırtmış ve her tıraş bıça- ği fabrikası paslanmaz yapmak iste. miştir. Fakat bu iş kolay olmadığın- dan hiçbir fabrika muvaffak olama- mıştır. Yalnıa Almanyada Fazan ve Türkiyede yalnız Hasan tiraş bıça- ğı muvaffak olabilmiştir. Mutlaka Hasan markasını arayınız; İsrar e- diniz. Hasan deposu: Ankara;, İstan- bul, Beyoğlu: ların, muhatrirlerin en çok dolaştıkla- y yer.. — Ama Monmartre'de... Ben de asıl Monmartre'den kaçmak isliyorum ya! — Neler de söylüyorsun... Evelden sen buralara bayılırdın! Varsa yoksa Monmartre derdin.,. Auteil (Otüy) çok daha rabat bir mahalledir, daha hoş - tur; orada sana güzel bir apartıman, hattâ belki küçük bir konak bulabi - Jirdim, benim eve de daha yakın olur- dun... Seni bir türlü razı edemedim; halbuki ne kadar daha iyi olurdu... — Senin otomobilin var, artık uzak- hk, yakınlık kalır mı? — Otomobilim var ama ondan karı - mın indiği yok ki... — Sana Kizim olduğunu söyle, el - bette bırakır... No de tuhaf insansm... Onun da canı var, 6 da keyfini yapmak ister, yoksa beni rahat bırakmaz... Sen ne demeğe taşınmak istiyorsun? — Yeni öğrendim, meğer Monmar- tre eski bir yanar - dağ üzerindeymiş, günür birinde yanar - dağın tekrar pat- laması kabilmiş... Maurice'in gözleri faltaşı gibi açıl- dı; inler gibi: — Buğünlerde gene bir hareketi arz oldu... Tabak çanak zıngır zıngır tit - re tablolar iplerinden koptu, saatler di — Cansam, Öyle bir şey olha gazete - ler yazardı! — Güketeler' yazar mıydı? İnsanın güleceği gelliyor! Gazeteciler istedik - lerini yazıyor, istemediklerin! yazmı - yor ...Zaten Monmantre yanardağının tekrar patlamak üzere olduğunu yazıl- masmı dahiliye nazarı menetlmiş... Duyuyor musuün? menetmiş!, Zaten son Yarınki nushamızda : zamanlarda Pa - rise seyyah gel - — Yahu! Monmartre tepesi eski bir yanardağı olsaydı elbette biz de bilir- dik... Mektepte iken öğretirlerdi... Hiç olmazsa Larousse'ta, coğrafya kitapla- rında okurduk ... — Bu işi Fransa kralları, Paris'in şöh reti bozulmasın diye gizlerlermiş... Hattâ hükümetin sıkı sıkı gizlediği bir hakikati ifşaya kalkıştılar diye birkaç müneccimi diri diri yaktırmışlar... — Ya sen nereden öğrendin? Chouky mağrurane bir eda ile: — Bir maden mühendisi söyledi , dedi. Anna ve İda kız kavdeşler terziha - nesinde «manneguin» lik eden Chouky şirin, kıvrak, uzun boylu, yüzü en ki- bar İngiliz hanamlarınınkine benzer bir kızdı. Fakat bü sarışın ve aldatıcı çehrenin altında, akıllara sığmaz de - recede bir aplallık vardı. Chouky'nin bönlüğü, her söze kanıvermesi, güzel bir kızda bile çekilmiyecek bir radde- yi bulmuştu. O gayet tath, berrak, ba - zan içlerine altın pul serpilmiş gibi par- hyan mavi gözlerin arkasında ancak boşluk, budalalhık ve bayağılık vardı. Chouky sade giyim, küuşam hususunda bir zekâ gösterindi: bu, onda fitri bir kabiliyetli. İşlerini de bir köylü kur - nazlığı ile idare ederdi: kurnazlıkla bu- dalalık pekâlâ bir arada bulunabilir. Maurice de, metreslerinin budala ol- masmiı Allah'ın ayrıca bir lütfü diye kargılıyan hâkim Msanlardandı, — Bir | doştu olan gayet kibar Çeviren: Nurullah Ataç sürü fabrikası vardı ve buni Bin yığın para kazanıyordu; sız, fikirsiz bir kızla bir kaç & başa geçirmek Maurice için bi istirahatti; ona cevap ye.işlirme diüşünmeğe mecbur olıcuyor, çe Tâkırdılarını, tıpki bir çeşmenin tısın; ler gibi, sözlerin man; dirmadan dinliyordu. Chauky mesint biliyordu, panlaktı, bi memnun edebilirdi; bunlar yetmez mi? Maurice'in istediği bir tek şey daha vardı: kendisine pek açıkça İhanett e - dilmemesi... O akşamdan sonra Maurice işin az- hnı öğrenmeğe karar verdi ve bir hu« susi polis hafiyesine müracaat etti. A- rası çok geçmeden cevabımı aldı: me- ğer Chouky, aylıklı metreslerin ayağı altına hiç beklenilmedik bir zamanda sokuluveren porlakal kabuğuna bası - Tembel, kendiri gü ce bir elekirik olduğu ha'de kendine işsiz kalmış maden mühendisi süsü veren bir deli- kanhya... Bu bay, Nicolo sokağında 0- turuyormuüş ve metresini görmek için tâ Monitre'a gitmek işine gelmiyormuş. Hom rahatsızlık, hem de ötomobil mas- rafı: yanardağ hikâyesini işte bunım için uydurmuş. Bışık altından gülmesini bilen ve eğ- tenceden hoşlanan Mawrice bu masala kanımış gibi gözüktü. Cbouky'ye, biri Avteuil'de Poussin (Pusen) sokağzında, öteki de Montmoreney (Monmo 3) caddesinde İki apartıman teklif etti. Choukş bunlarım ikisinin de pek u- zak olduğunu iddia etti. Passy taraf - ların: tercih edermiş! Maurice, Ray * nouard (Rent i Delessert c Si tâ yakınında yeni bir evde bir daire "tutmağa karar verildi. » Eski eşyanın da bir kıs- mı yerleştirilip bir kısmı yenilendi. Her şey hazır olduktan sonra dairenin kü- şat vesmi de kararlaş! amn - birinin ir mühendisi de avdet edeceğini söyledi: — Hani bana Monmartre'in tehi hir yer olduğunu söyliyen mühenm Maurice: — Elbette çağırmalısın, dedi; sana doğrusu çok büyük iyilik etti de haber verdi Ziyafet akşamı davetlilerin hepsi gelmiş, yalnız Maurice gözükmemişti. Saat dokuz « da telefon bir - arkadaşları diği pek yok, bir denbire ıçntdıı de — Monmartre . Chouky — hemen yanardağı: l(adıfe esvap koştu ve telefon- nın patlamasın - ğ da — halecandan |dan korkarlarsa Yazan: Muazzez Tahsin | - titriyen bir sesin büsbütün ayak - kendisine şunla- ları kesilir diye rr söylediğini düşünmüşler... duydu: “houky'ciğim, beni hiç bekleme! Gelemem! Beni o evde hiç göremiye - ceksin! Meğer orası çok tehlikeli bir yermiş! Benden dostça bir nasihat is « tersen sen de orada bir saniye bile dur. ma! Sahte müherndis de telefonun başın- dâ idi :ahizelerden biri Chouky'nin, bi- ri de onun elinde idi. Sahte mühendis kendini tutamadı: — Niçin? diye sordu. — Sizin bulunduğunuz ev, eski Passy suları paviyonu üzerine kurulmuş; bi liyorsunuz ya, meşhur Passy maden su- ları... Tronchin (Trünşen) sinirden q.i- kâyet eden kadınlara hep o suyu tavsi- ye edarmiş, hani şu on sekizinci asrın meşhur doktoru Tronchin... O sudan Franklin, — Jean-Jeaegues — Rousseun, Madame de Tencin, Madame de Lam - balle, abb& Prevost hepsi içmişler... A- ma şimdi tarih dersinin sırası değil... O suların menbai kadar emniyetli bir membadan haber aldım, sizin evin h!ı- Tunduğu toprak gayet çürük bir yermiş; pek yakında çökeceği muhak hattâ belki bu. akşam çöker di Ne müthiş şey! Maruz olduğunuz tehe like aklıma geldikçe bayılacak gibi o - buyorum... Maurice telefonu kapamadan - önce Takibinin; — Bizi alt etlildediğini duydu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: