h Birinciteşrin üeü Futbol fikstüründ Yeni milli lik figstürü v« yerti milli İk meselesi bir çok klüplerimiz tara - Ş Fsdan memnuniyetsizlikle karşılan - , figstür kur'ası sırasında bir çok 'azlar yükselmiş, hattâ kur'aya citi- z hakkını mahfuz tutuyoruz» kay - Şsie iştirak edenler olduğu gibi hiç 1 h"'l çekmiyenler de bulunmuştu. |, Sayısı, söylendiğine göre (15) klü- | ğ bulan bu gayri memnunların bir | Hüp binasında içtima ederek vaziyet- ini müzakere ettiklerin: ve sahifesi $ rını ve bu lâyihanın tashihi için Ütne ayni klüp binasında toplana - |klarını haber aldım. |.. Ve bu haberi alınca şöyle bir mü - İlhazaya giriştim: (15) spor — klübü temek diğer branşlarını bir tarafa bı- Takırsak hiç olmazsa en aşağı hesapla (A) takımı, (B) takımı üçüncü ve Zenç takımladla (4) futbol — takımı hliı'o-ıu demektir. On bir sporcudan x"k dört faal sporcu eder. Bunu da (15) le zarbedelim. Yekün — (660) TÇ sporcu tutuyor. ek Türk spor kurumuna res - Eeu bağlı 660 futbolcu - ki bir çok- TI mütecaddit defalar beynelmilel ol Tuşlardır - Milli likten memnun de - İler ve bu hareketi tenkit etmek için macaklar. -Bu yaman mülâhazayla akşam üze- 'f)'elyepenek © klüp merkezine git - " İçtima saati pek yakın olduğu hal- a ortada o klübün reisinden başka Sinsecikler yok. Karşı karşıya otur - k, Ezeli klüp dertlerini açtık. Sa » lı'.lzlık. binasızlık, yardımsızlık... Dö- '_.ü)*or. dolaştıyoruz, gene sahasızlık, l"'îııızlık. yardımsızlık. Demek mesele zannettiğim kadar Huğlâk değil, Saha bulunsa, bina bu- â"'i. biraz da yardım edilse bu için- bulunduğum klübün derdi kalmı - Yacak, Biraz sonra bir başka klübün mu - L'_ 8 da geldi. Arkasından iki klü- *A murahhası daha yetiştiler, Bende- Z:' Saymazsanız tamam on beş klü - %hukıhil (4) klüp. Yani en aşağı T futbolcuya karşı 160 kişi hazır. Ât dörtte biri ortada. çen hafta hazaırlanmış proje ve Esçen haftanın çok ateşli hatipleri Beydanda değil Onuşüyoruz. Teşkilâtın büyük kavgalardan son- 'Ulduğu son çareye - millt lik ilâ « M 8 - muanız olanlardan bir kısmı ko- Vtuyor, . K Watüddel bülabdiğsenz Ki ',J Teisi tıpkı ferdi bir işten bahse - Bibi idarci kelâm eyliyor. azla ileri gitmek doğru değilmiş, Murahhasları birtü İ ———& * X Saaü ea Te | |Bir sürü genci» hukukunu müdafaa ettiklerini söy- liyen on beş klübün murahhaslarından ancak dördü içtima günü sözünde durarak ran en şikâyetçi klüp rlü toplanamadılar devuya gelmişti sebep: İnsanın başına belâ gelirmiş, şöyle mütevazi bir şey koparılırsa ne mutlu imiş. Ben şaşırdım. Bir mem - leketin spor hayatını şu veya bu zavi- yeden, şu veya bu şekilda yükseltme- ği düşünmekten başka suçu olmadığı muhakkak bulunan ve bilhassa bir memleket sporu kadrosu içinde bir müstakil teşekkül namına söz söyli - yen bu zatın neden, niçin korktuğu, (Millt bit lik çaresi şu ve şu bakımlar- dan benim reisi bulunduğum spor te- | m) ye yakın bir lâyiha da hazırla -|sekkülünün aleyhindedir) - demekten hangi fikirle çekindiğini bir türlü kes-| tiremedim. O yavaş yavaş geriledik - çe, karşısındaki klüp reisi de tabii ola- rak coşkunlaşıyor göründü. Ve ayni safta bulunduklarını ve ayni hedefi te- min için çalıştıklarını zannettiğim iki İzat arasında bir anda uçurumlar açıl- rağa başladı. Öyle bir uçurum ki birinin medeni ve sosyal cesaretini, diğerinin yumu - şaklığı kabartıyor. Ve öyle bir an geldi ki muayyen bir hâdiseye, muay- yen bir spor teşekkülü namına itiraz ettiğini unutarak klüp reisi başladı şah- Si cesaretini şahitlerle isbata çalışma - ğa. Halbuki mesele o kadar basit değil- di. Yeni mukarrerat dolayısile klüp - lerin genç takımları bu yıl maç yapa- miyorlar ve ikinci kümenin genç ta - kımlarını geçtik, hattâ (B) takımları bile ayni vaziyette bulunuyorlardı. Bu, İstanbuldaki amatör futbolcu - lardan aşağı yukarı (800-1000) tane- sinin bütün bir mevsimi uyuşuk maçsız geçirmesi demekti. Ben bir kaç akşam raya — haksızlığa nedenlerin — her kendi namlarına ve her me- deni insan gibi içinde bulunduğu teşekkül namına haklı delillerle - ya « pacakları keskin itirazları dinlemeğe ve bunu efkârı umumiye karsısına sa- dakatle çıkarmağa gitmiştim. Halbuki evhamlı ve ürkek maslahatçılıkla karşılaştım. Ferdt, cemiyet karşısında tamamen kabahatli bulmuyorum. Aldığı terbi - ye, içinde yaşadığı hayat şartı bir ta - kım şahsi menfaatleri onun böyle ha- reket etmesini belki mazur gösterir. Fakat ben, yılda yüz binlerce lira tah- sisatı olan spor teşekkülümüze men « sup genç Türk sporcularının böyle ga- rip görüşlü adamların idaresinde hâlâ nasıl bırakıldıklarına şaşıyorum. Spor artık dünyanın ber tarafında ve evvel o- uğradıklarını zan- vatandaş — gibi idarei »|İbir memleket meselesi olmuştur. Bu - nun bizde de böyle kabul edildi canan yüz binlerce lira ile sabittir. Şu halde apandisitli hastayı aspirin- ŞAİA Ğ KST l sait fırsatlarda öğrenmiş olanlar artık SON POSTA müsait şekilde çalışmağa başladı * * &* “ Atletizm olmıyan yerde spor yoktur, atlet olmıyan yerde sporcu olamaz , diyen General Ali Hik- met Ayerdem, bu memlekette evvelâ atletizmin temelini atacak ve o temel üzerinde Türkiyede sporu kökleştirmiş olacaktır Yazan : Ömer Besim On birinci Berlin olimpiyadından beş ay evvel ismini ve şeklini değişti- ren «Türkiye İdman Cemiyetleri itti- fakın Türk Spor Kurumu adile yepye- ni bir şekil aldıktan sonra, dahildeki spor işlerinin tanzimine başlamadan evvel karşısına koca bir olimpiyad se- yahati çıktı. Onu takip eden Rusya teması ve nihayet yedinci Balkan o- yunları, hatırı sayılır büyük işlerden olduğu için Türk Spor Kurumu öğre- lTürk Spor Kurumu yük tecrübelere lüzum gösteren bir iyi hadisatın — hazırladığı iyi bir tesadüfle ögrtTeniverdi. Senelerin mahsulü olan bir işi mü- bir sır addedilen seyahat işlerinin içini, dışını, anlamış oldular. Çok kısa bir zamanda atletleri de, futbolcuları da, güreşçi ve eskrimcile- ri ve nihayet basketbolcuları da biri- biri arkasına yola çıkarmış - olanlar, bu sporcuların seyahatlerdeki tavır ve hareketlerile üzerlerine aldıkları işleri nasıl başarmağa cehd ve gayret ettik- lerini de pekâlâ anlamış oldular. Şimdi dört başı mamur bir halde ler, memleket sporu için hangi yolu ve işin hengi cephesini ele almak lâzım- olduğunu elbette düşünmüş olacak- lardır. Her geçen gün artık bizim için bü- yük ve esaslı günlerin bir işareti ola- caktır. Ankarada tam kadrosile toplanmış olan Türk Spor Kurumu hey'eti umu- miyesi en yakın bir günde bize bütün memlekete şâmil bir mesâi programı bildirecektir. ıTürk Spor Kurumunun başına geçen- Bir kaç gün sonra memlekette top- lanacak olan İngiliz antrenörleri her tarafta birden işe başlamak — suretile harekete geçeceklerdir. -Onların bu mesâisi bize her şeyden evvel işe fut. bolün islâhile başlanmış olacağını an- latmış oluyor. Atletizmi, kronometre ve çelik öl. çüye vuran ve nihayet en ma'kul bir spor olması itibarile de mantıkla ölçen Ceneral Ali Hikmet Ayerdem en bü- yük vaadini atletizm için yaptı. «Atletizm olmıyan yerde spor yok- tur, atlet olmıyan sporcu olamazı, di- yen başkan başarmağa mecbur oldu. ğu işlere nereden başlarsa başlasın bu memlekette evvelâ atletizmin temeli- ni atacak ve o temel üzerinde Türkiye- de sporu kökleştirmiş olacaktır, Spor Kurumunun mesâi programı kim ne derse desin herkesten fazla be- ni alâkadar ediyor, kendi sporum bu defa hakikt mevkini bulacağı için her- kesten fazla bana heyecan veriyor! Ömer Besim söeaseneenarneLanenASEAAEETEAEANAENEAR eeeeRssaesenenenn le tedavi etmekten vaz geçerek, mem- leketteki aporcu “gençliğin — inkişafı için en esaslı, en kökten inkılâbi artık yapmalı diyorum. O akşam şunu anladım ki, ne milli lik, ne de ona yapılan itiraz esas de - gildir. İşin sanırsam, tamamı, ve teme- li vücude getiren cüz'ütamları bozuk. X. Tahir nilmesi senelere muhtaç olan ve bü-| S-ıf.ı_ı Büyük sinema anketimiz Doktor ve Sinema * * X Doktor Fahrettin Kerim Gökay «sinemanin bilhassa genç kızlar ü- zerindeki tesiri şayanı dikkattir diyor. Romantizmi kamçılayan filmler genç kızların sinirlerini yıpratıyor. Sinemanın genç kız ve kadınlar üze- rindeki mühim bir tesiri de sahnelerde gördükleri lüks hayat ve ihti- şamı — hayalinde yaratan ve onları bulamıyanların duydukları Akıl Hastalıkları Mütehar ! |Profesör Fahrettin Kerim Gökuy suallerime şu cevapları verdi: — Sinemanın bugünkü içtimai ha - yatımız üzerindeki tesirlerini nasıl gö- rüyorsunuz?.. İçtimat — hayatta rolü — muhtelif tetkik —edilir. İndanların tema şa ve eğlence ihtiyaçlarını tat min etmek gibi esaslı rolünden baş- ka geniş halk kitlelerine hitap edebil- İ mesi ve hâdiseleri canlandırması nole tasından kolektif terbiye itibarile e hemmiyeti çok büyüktür. Büyük tari- hi ve siyasi hâdiselerin kitleler üze - rindeki tesiri ölmez eserlerin sahnede canlandırılması içtimal hayatta sine - manın ehemmiyetini isbat eder. — Umumi ahlâk üzerinde sinema - nın müsbet veya menfi tesirleri nedir? — Umumi ahlâk üzerindeki tesiri pek çoktur. Bilhassa sinemada yaşatılan muhtelif hayat tarzları ile kendi ha - | yatını mukayese elmenin tesiri çok |ehemmiyetlidir. Bilhassa çocuklar ve gençler üzerinde tesiri pek fazladır. |Şakavet, kaçakçılk, cinayet, hırsızlık filimlerile, aşk hayatı, lüks hayat gençler üzerinde bilhassa telkin nokta- sınldan ehemmiyetlidir. Telkin kuvve- tinin insanlar üzerindeki tesiri düşü- nülecek olursa bu hususta çok dikkat edilmek Tüzım geldiğini anlarız. Bil - hassa çocuklar ve bulüğ yaşındaki ço- cuklar üzerinde bu gibi tesirler pek şiddellidir. — Bilhassa genç kızlar ve kadınla - yımız üzerinde sinemanın tesirleri ne- dir?., — Bilhassa yenç kırlar üzerindeki te- siri şayanı dikkattir. Hayal ve his kud- reti fazla olan genç kızlardaki sinema- nın tesiri şayanı dikkattir. Reomantizmi kamçılıyan filimler genç kızların si - nirlerini atıyor, onların sinirleri - ni arttirıyor. Genç kızlar ve kadınlar üzerindeki mühim bir tesiri de sahnelende gördü- ğü Tüks hayat ve ihtişamı yapmıyan ve onu hayalinde canlandırarak mu - vaffak olmadığı için ruhi buhranlar içerisinde kıvranan aile huzur ve isti- rahatini bozarak talâka kadar uzanan aile felâketleri vardır. — Sinemanın gözler ve dimağ üze- rinde muzır tesirleri var mıdır?.. — Gözler ve dimağ üzerindeki tesiri- ne gelince gözlerin rülyet derecesini düşünmeden ve iktisadi sebeplerle ön sıralarda yer alan çocukların gözleri zamanla bozulmaktadır. Lüzumundan fazla sık sık sinemaya giden çocukla- rın uykuları bozulüyor bu yüzden di- maği sükünet ve huzurları kaybolu - yor. — Bazı flimlerin genç dimağlarda hırsızlık, canilik gibi menft hislerin in- kişafına yardımı var midır?.. — Yukarıda da söyledifim üzere genç kafalarda cinaf filimlerin rolü pek mü- himdir. Sinemalarda gördüğünü evin- de ve mahallesinde taklit eden genç Bu karga sürüleri İmha edilemez mi? Bir okuyucumuz diyor ki: sinemâa « nın «Ben bu yazı Suadiyede geçir - dim, ve karga sürülerinin Sadi Bey korularındaki ağaçlarda birer köle- ni vücuda getirmiş olduklarını gör- düm. Bu kolonilerden ihtimal, ihtimal eğil muhakkak Edirnekapı, E Kar net gibi bol ağaçlı yerler- ardır. miz istediği gibi uğraş - kün değil, bu zararlı hay- dan kurtulamaz. Mübarek - ler de o kadar çok, o kadar çok ki Öyle birer, ikişer öldürülmekle im - noktalardan V) Doktor Fehrettin Kerim çocukları gördüm. Sert ve haşin filim- ler çocukların üzerinde fena tesirler! yapıyor. ve onların mermahet ve şef- kat hislerini öldürüyor. — Memlekette sırf çocuklara mah - sus sinemalar , bunların prog- ramı, bu hususta hükümete düşen va- zifeler hakkında fikirleriniz?.. — Çacuklara mahsus - filimlerin çoğalması bilhassa onlarda aile, vata- na muhabbet duygusunu besliyecek güzellik ve şefkat zevkini okşıyacak fi limler getirilmesi muvafık olur. Ço - cukların sinemaya gündüz gitmeleri muvalıktır. Çocuk uykusu hiç bir suretle ihlâl edilmemelidir. Çocukta intizam, me « tod, güzele, iyiye meclübiyet hisleri u- yandırılmalıdır. — Sinemaya gece mi gitmeli, gün - düz mü?.. — Sinema için en münasip zaman ak-: şam saatidir. Gece sinemaları iş a - damlarının işine gelmez. Maamafih saat || buçukta sinemaların kapanma- sile bu mesele halledildiği için hafta- da bir defa bir ailenin gece sinemaya gitmesi çok uygun olur. — Sıhhate zarar vermemek üzere, filmler ne kadar sürmeli ? — Bunlar her memlekette kabul edil- miştir. Seansların zamanları ve filim- lerin metreleri buna göre yapılır. İki filmin birden gösterilmesine güç ta - hammül edilir. Memlekette milli sine - macılığın inkişafı bizâm için en sami- mi dilektir. Son zamanlarda tedris ve terbiye sahasında dahi filim çok esaslı Yol oynuyar. Bilhassa halk terbiyesi noktasından bütün Halkevlerinde sinemalar kurul- ması ve riyazi, tabil filimler gösteril: melidir. * Diğer sorgularınıza cevap veremi - yeceğim. Yalnız gu kadar söyliyeyim ki boş zaman bulabikliğim vakitlerde sinema zevk duyduğum eğlencelerden- dir. Opera ve buna mümasil san'at te » şekküllerinin memleketimizde bir an evvel inkişafını dilerim, O vakte ka - dar sinema memleketimizin bu çok mü- him ihtiyacına - bilhassa sesli filimden sonra - mümkün olduğu kadar yardım — .edebilir. ha edilebileceklerini düşünmek, de- nizi boşaltmak tasavvurunda bulun- mak kadar saçma bir fikirdir. Aklıma bir şey geldi; garbın fen adamları insanları topyekün öldür- mek için türlü türlü zehirli gaz ya - pıyorlarmış. Ne olur bizim kimya -. gerlerimiz de şu menhus sürüleri imha için bir gaz yap lar.. Beledi- ye memurları da bu £ İarın tünedikleri muhi tulmanın da ma... Ben kı kildim ki, bi yazmakta tereddi tmedim.»