16 Ekim 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tarihten Sayfalar : Tarihin en cömert hükümdarı: Oktay lerini vermiş ve bir ziyafette İran inciye mukabil oda ortaya bir sandık inci çıkararak İran elçisinin gözleri önünde bunları herkesin şarap kadehlerine atıvermişti ) « K * Oktay kendisine ikramda bulunan fakir köylülere karısının küpe- hükümdarının gönderdiği iki vazo Oktay han ava gitmeyi de severdi ve bu gidiş çok zaman bir harbe gidiş gi- bi olur, bütün karılarını, yahut onla - rın içlerinden birini yanına alırdı. Bir gün böyle bir avda karısı Moka ile birlikte alaydan uzak düştü. Dinlen- mek için bir dere kenarına oturdular. ÖO civardaki bir köylü onu tanıdı. Tarlasındaki kavunlardan üç tanesini seçti ve götürdü. Oktay bu hediyeyi karşılıksız bıra - kamazdı. Fakat yanında para da yok - tu. Karısına döndü: ; — Kulağındaki küpeleri bu adama ver. Dedi. Bunlar, iri elmas küpelerdi. » — Bu adam elmastan ne anlar? Ya- rın saraya gelsin de ona elbise ve para veririz. Oktay han hayatında çok sıkıntı çe- ken, yokluk içinde bi cevap verdi: Tn Aç b_îş' adamın yarına kadar bekli- yemiyeceğini anlamıyor musun? Kü - peler nşsıl olsa bana dönecektir. Ertesi gün bir kuyumcu saraya gel- di ve küpeleri hana hediye etti. O da karısına verdi, € * * Âcem şahının kardeşi Karakurum'a E_elnqış._ hakana bir çok hediyeler ge- tll'mıştı. Bunların arasında iki vazo do- lusu inci de bulunuyordu. Ve elçi bun- lârın hakanı hayrete düşüreceğini san- Oktay bunu anladı. Hazinesinden bir sandık inci getirdi. Elçiye gösterdi. Elçi hayretle bakıyordu. Oktay onları davetlilerin şarap ka - dehleri içine attırdı. Âcem elçisi az daha küçük dilini yu- tacaktı. İr Mogollarda bahar ve yaz mevsim - lerinde akar suya ellerini sokmak, yı- kanmak;, altın ve gümüş taslarla su al- mak yasaktı. Bunlar yapılırsa gök gür- lemesine sebep olur sanırlardı. Gök gürlemesinden de korkarlardı. Oktay bir gün kardeşi Çağatayla av- dan dönüyordu. Müslümanlardan biri- â“î" tîkaiım abdest aldığını gördü. agatay Mogol âd 5 dı: * SN pekellağimz — Bunu hemen öldürmeli, — Hayır, yarına kadar bekle, Sor - g_uya çeker ve ondan sonra hüküm ve- tt()kbay suya gizlice bir gümüş para attı. Adam da: — Bir tek gümüş param vardı. Onu sSuya düşürdüm. Arıyorum. Demesi için haber yolladı. lşdamcağız bu sözleri tekrarladı. Çağatay dereye adamlar gönderdi. Pa- ra bulundu. Oktay bir miktar daha para vererek: — Bu defalık bağışladım, Fakat bun- dan sonra vyasa h! ç ya uymalı! «Dedi. K Ce yetişen bir adam gi- | Okt Mogollarda hayvanları kesmezlerdi. Karnını yararlar ve yüreğini koparır- lardı. Halbuki müslümanlar her halde boğazlanmış hayvan yerler. : Bir gün bir müslüman çarşıdan - bir koyun aldı. Evine götürdü. Mogollar - dan birisi ona düşmandı. Arkasından gitti. Evin damına çıktı. Gözetledi ve tam koyunu keserken avluya atlayıp yakaladı, hakana götürdü. Oktay davayı dinledi. Müslümanı göstererek: — Bu adamı bırakınız! Dedi. Sonra Mogol için de: — Başkasının evine ev sahibinden izinsiz girmek yasaktır ve cezası Ö - Diyerek öldürttü. * Hıristiyan Türklerden birisi bir gün ay hana geldi: — Rüyamda Cengiz hanı gördüm. Bana dedi ki: «Git, oğlum Oktaya söy - le. Bütün müslümanları öldürsün. Çünkü onlar fena insanlardır.» Oktay han biraz düşündü. Sordu: — Cengiz han sana tercümanla mi bunları söyledi? — Hayır... — Mogolca bilir misin? — Yalnız türkçe biliyorum. Oktay han karşısındaki adamı baş- tan ayağa kadar süzdü: — ©O halde yalan söylüyorsun, Çün- bilmezdi. Dedi. Sonra adamlarına emir verdi: — Bu yalancı herifin başını kesiniz!.. * Oktay han pehlivan güreşlerini de pek severdi. Sarayda her zaman için Mogol, Çinli veya Kapçak pehlivanları bulundurur, güreştirirdi. E_'ir gün Acem pehlivanlarının şöh - retini duydu. İrandaki valisine bir kaç pehlivan göndermesini bildirdi. Otuz kadar pehlivan geldi. Bunların arasın- da Pile adında birisi vardı ki pek ya - kışıklı ve güzeldi. Oktay han onun vü- cudunun tenasübüne hayran oldu. Hanın yanında olan İlçiday: — Bizde daha iyileri var. Bunlar bir şey mi? Dedi. — Senin pehlivanları getir. Acem - lerle güreşsinler. Eğer Acemler ye - nerse bana beş yüz at vereceksin. Ye- nilirlerse ben sana beş yüz kese allın vereceğim, — Başüstüne,,. Pehlivanlar geldiler. Bunların biri - sile Pile güreşe başladılar. İlçidayın a- damı Acem pehlivanını yere attı. Fa - kat Acem pehlivanı ona: — Sıkı tutun! Diye bağırarak yerinden fırladı. Bir kavrayışta rakibini havaya kaldırıp ye- re çarptı. Adamcağızın kemikleri çatır Lçıtır kırıldı. kü Cengiz han mogolcadan başka dil Turizm ve Devlet aman zaman gazetelerde turizme dair şikâyetler görülür. Bazan bir porsiyon yemeğin hariku- lâde pahalılığından bahsedilir, bir ta- bak yemeğin bir küfe sebzeden, bir ağıl hayvandan, bir kümes tavuktan daha ucuz olmadığı söylenir. Bazan bir otelin pisliği insanları ür- kütür. h Bazan bir seferde serap arkasında koşar gibi yatacak yer arayan seyyah- tan bahsedilir. Şöyle bir eleseniz kula- ğınızda kalan nice şikâyetleri hatırlar- sınız, Turizm işini sadece turistle otelci, turistle lokantacı arasında halledilecek bir iş sayanlar bu şikâyetleri her za - man kulaklarının ücüunda asılı bir çın- girak gibi bulacaklardır. Turisti uzak iklimlerden yakalıyarak memlekete sürüklemek artik dünyanın en modern sanatlarından biri halini al- miştir, * Turist herşeyden önce rahatlık ister. Turist eğlenmek ister. Turist meraklarını tatmin etmek is- ter. Turist hüsnü niyetle karşılaşacağına inanmak ister. Turist kendisince harikulâdelikler a- rayan adamdır. Harikulâdeliği bulmak için masraflar da eder. Fakat turist yolunacak bir kanat de- gildir. Turisti memlekete getiren insanlar, memlekete yabancı parası sokmak is - terler, ve bunun arkasında derecesine, seviyesine göre, boylu boyunca propa- ganda yatar. Bunun için turizm işi bir kalemde fert işi olmaktan çıkar. Memleketin sos yal bünyesine göre ya şirketlerin, ce - miyetlerin himayesine girer, yahut dev letin organı olarak yürür. Almanyada turizm işi, Alman Pro- paganda Nezaretinin bir şubesi olan «Alman turizm komitesinin» emrinde - dir, Belçikada resmi mahiyeti haiz bir milli teşekkül tarafından idare edilir. Avusturyada hükmi şahsiyeti olan bir teşekkülün elindedir. - Sovyet Rusyada turizm işleri (İntu- rist) adını taşıyan devlet müessesesi - nin emrindedir. İtalyada turizm gene devlet müessesesi olmuştur. Bu misal- ler çoğaltılabilir. Turizmin ardında propagandanın yattığına en güzel misali de 1932 sene- sinde Avyrupanın muhtelif devletleri - nin turizm masrafları vermektedir. Almanya 256 milyon frank İtaıya 19 » » Fransa 72 » » Polonya 26 » » Macaristan 23 , '> Çekoslovakya 187 > » Türkiyede Turizm işini sadece para çekmek mânasına alamayız. Bunun ay- ni zamanda bir propaganda vasıtası ol- duğunu da gözönünde tutmak gerektir. |Bu sebepten turizme dair bütün şikâ- yetleri kökünden kesecek bir tahsisa - tın ve salâhiyetin mes'ul ve iş anlar bir büroya mal edilmesi icap eder, Turizm işi münferit hâdise halinde kaldıkça işiteceğimiz sadece şikâyet olacaktır. Sadri Ertem — Atları getir bakalım... Dedi. * Oktay han Acem pehlivanına bir çok hediyeler ve beş yüz altın verdi. He - İdiyeler arasında çok güzel bir kız da vardı. | Bir gün genç kızı çağırttı: — Pehlivanı nasıl buldun? Dedi. Sik — Biz karı koca değil, kardeş gibi - yiz, n Oktay han pehlivanı da çağırttı: — Nedir bu hal? Niçin? — Böyle olması gerek... Başka türlü olursa başpehlivanlığı kaybederim, Bü- tün kuvvetimi güreşmek için saklama- liyim. Oktay han ayağa kalktı. Pehlivanın sırtını okşadı: — Senin soyunu görmek isterim. Ar- -— Turan Can felâketini gördükten yalvarmış, fakat sözünü dinletememişti sonra, uçmamak için TU — Hâdise, hayalt değildir. Bilâkis bü- yük bir kitle önünde cereyan etmiş ve herkesi hayrette birakmıştır. Hikâyenin küçük bir tarihini çize - lim. Amanullahın' emrile, öldürülen eski Efgan Emiri, Habibullahın ölümünden bir kaç gün sonra Kâbili bombardıman ederken dağlara çarparak düşen iki tayyareci mucize kabilinden ölümden kurtulmuşlardı Bu maceradan sonra tayyarecilikten gekilen bir tanesi, Fransada yerleşmiş Bir müddet sonra hangi işe girdiyse muvaffak olamıyacağını anlayınca tek- rar işine dönmek istemiş, Fransada A- vustralyalı tayyarecilerin bulunduğu kampın yanı başında, diğer bir kamp- ta çalışmıya başlamıştır. İşte bu tay - yarecinin şahit olduğu vak'ayı kendi ağ- zından dinliyelim: «Avustralyalı tayyarecilerle anlaş - makta gecikmedim. İş zamanında cid- den çalışkan, cesur, gözleri pek, en güç uçuşlara hayatlarını feda edercesine iş- tirak eden Avustralyalı arkadaşlarım, vazifeleri bitti mi, tam bir serseri olu- yorlar ve aklın almıyacağı kadar sefih bir hayat sürüyorlardı. Sabahlara ka- dar kumar oynuyor, içki içiyor ve zev- kin her nevini deniyorlardı. Kendileri- ni biraz olsun ikaz edenlere: «Ne ya - palım. Yiyelim, içelim ve eğlenelim, zira yarın öleceğiz..» diye cevap veri- yorlardı. Bir akşam, ertesi gün uçuşları olan ayni ekipe mensup dört arkadaş, bir poker partisine oturmuşlardı. Hazır pa raları olmadığı için, daha ziyade vere- siye oynıyan bu arkadaşlardan en zi- yade kaybedeni en gençleriydi. Bu genç pilot, gece yarısından iki üç saat sonra poker masasından kalkarak: Ortaya bir dolar koymuş: Fazla param yok. Âm - ma yarın öderim deyip ayrılınca, oyun da bitmiş, dört arkadaş ta, ertesi sabah tayyare meydanında tekrar buluşmak üzere birbirlerinden ayrılmışlardı. Ertesi sabah, hava güzel ve uçmıya elverişliydi. İlk uçan tayyareci henüz üç yüz kadem yükselmişti ki, tayyare- İnin birdenbire havada kapaklandığı gö- rüldü. Seyredenleri, bir şaşkınlık al - mıştı. Gözlerine inanamıyan “Şerdeki tayyareciler, tayyarenin tekrar yük - selmesini beklerken müthiş bir gürül- tü ile yere düştüğünü gördüler, Tay - yareci parçalanan tayyare ankazının ortasında, yanıyordu. Bu borcunu ©o gün ödiyecek olan genç tayyareci idi. Sıra, bir akşam evvelki poker par - tisinin ikinci şahsına gelmişti. Bu tay- yareci de, iki direksiyonlu, ve rasit ye- ri bulunan bir tayyare ile uçacaktı. Rasıt yerinde de kimse bulunmuyordu. Bu tayyarecinin de 500 kıdem irtifa çıkmasile yere düşüp ölmesi bir oldu. Poker partisinin üçüncü şahsı da ay- ni yüksekliğe çıkınca, ayni kazaya uğ- rıyarak düştü ve hemen oracıkta öldü. Meydanda bekleşen tayyareciler a - rasında bir korku, bir panik baş gös - termişti. Önlerinde pek kanlı bir bilân- ço vardı: Gözlerinin önünde havaya kalkan üç da kalan dördüncü poker Oyuncus! ; u, kumandanına çıkarak, bugünlük, bu u- vazifenin vazife olduğunu . söyliyerek tayyareci havalandı. O da beş yüz ka- gönderebildi.» Bu hâdiseyi anlatan gazete, okuyu - cularına şu suali soruyor: «Şimdi siz ne dersiniz?.. Bütün bun- lar birer tesadüf mü?..» Ortaköyde Orhaniğe Yolu büsbütün Harap olacak.. nazarı dikkatini celbederim. ** $ SA ai d Ekrem imzasile bir okuyucumuz yazıyor: Kardeşimi görmek üzere Ortaköyde Orhaniyeye gitmiştim. Ne vakittenberi görmemiş olduğum bu | yolu harap olmak üzere buldum. Kış mevsiminin gelmesinden evvel belki az bir masrafla tamir edilebilir. Ka- lırsa masraf açacaktır. Belediyenin Çabuk çıkınız, demiye lüzum var mı? Eminönünde herkes için yakın ve kolay bir yerde güzel bir postahane binası yapıldı. Bir okuyucumuz, Bay (A. R. İ.) herkes gibi bu binayı be- ğenmiş, fakat tuvalet kısmının ol - mamasını mühim bir noksan olarak bulmuş. Eshabı müracaattan birinin, hattâ bir memurun ellerini yıkamı- ya ihtiyacı mı oldu, işini bırakarak tâ karşıdaki belediye helâsına ka - dar gidecektir. Belediye helâsı güzel, yerinde yapılmış, fakat her kapının üzerinde bir tane levha var: Çabuk çıkınız, diyor. İşi ve ihtiyacı olmı- — | — v yan burada oturur mu ki... İşte size *& & $- Şehir ortasında bir taşocağı yucularımızdan —ÂAykut soruyor: elli metrelik kayadan urganla adam sarkıtmak ve bir mahallenin yolunu çakılı da bir duvara yüklemek ru mudur? ş Biz uzaktan meselenin ne oldu - — alleri yazmakla iktifa ediyoruz. * & * Okuyucularımıza cevaplarımız Mustafa Sicimoğlu: 4 "T Ki şekilde araştırmamış — olacaksınız. — Mektep hali faaliyette bulunmakta - — dır. Fakat kayıtlar — kapanmıştır. Haydarpaşa küçük sıhhiye zabit Te D İ lam a v ü aa n he ğ Fi ee ai |7 T4 el CERA ,:& bu ricasını is'af etmedi. Onun üzerine, — * RAP - — Küçük sıhhat mektebi Sirke - ö cide Demirkapıdadır. Siz esaslı bir tayyareci kadaş ' ayni günde Oldüler * * » — —— Biçareler bir akşam evvel beraberce poker oyna- | mışlardı, ertesi günkü uçuşlarda dördü de düştüler. Son uçuşu yapacak olan genç arkadaşlarının ı a K | çuştan affedilmesini istedi. Kumandan —— V| demeye yaklaşınca, bilinmiyen bir se- — bepten dolayı kapaklandı ve biraz son- — ra ankazı arasından çıkarılan zavallı — genç ancak kız kardeşine bir selâm — b gözüme çarpan iki nokta! -£ Aşağıdaki sualleri Ankaralı oku - * ' kapatmak, yüzlerce ton siklıeünd_ı_,"’ | doğ—... EsRa ğunu pek kavrıyamadığımız için su- — Ktti - Pi mektebi de geçen yıl Ankaraya nak- — ledilmiştir. Müşkülünüzün ilk anın- — da bize baş vurmuş olsaydınız, size —— r arkadaşları ölmüştü. Bu hislerin altın- Bi

Bu sayıdan diğer sayfalar: