ı tesbiti, bir hareketin izahı, “SON POSTA Hergün * İttıhat ve Terakkıye dair - | Neler yazacağım ? on Postanın bugünkü sayısından ğ s itibaren başlayan tefrikayı oku- | yücularına takdim etmek için Son Pos- — ta birkaç gündenberi bazı neşriyat yap- — ti. Bununla beraber bizim yaşadığımız | gok mühim bir tarih devrinin aydınla- — tilması maksadile yazılan bu yazıları | bir kere de ben takdim etmek isterim. Yazan: Muhittin Birgen * — Bu yazılarla ben İttihat ve Terakki- —— hnin bir tarihini yapacak değilim. Böyle — bir tarih için hattâ nasıl bir plân yapıl- ” ması icap edeceğini muhtelif zamanlar- da çok düşünmüş olduğum halde ben |. * gene bir fikir edinemedim. Çün- Okü İttihat ve Terakkinin ken - — di tarihi, Osmanlı tarihinin son — yirmi senesi içinde, karanlıkların ara- — sından çıkan müphem ' bir hareketin İ mütemadiyen yayılıp gitmesinden baş- ka birşey değil. Binaenaleyh, bir bakım — son senelerinin tarihidir. Belki İttihat — ve Terakkinin dahili tarihini ayrıca - yazmak kabildir. Ancak, ben bunu ya- — zabilecek bir mevkide değilim ve, ma- alesef, bunu yazabilecek olanların bir - çoğu ölmüştür. Hattâ, böyle bir tarihi — bir kişinin yazması da mümkün değil- — dir. İttihat ve Terakkinin resmi Os - — manlı tarihine karışmış olan umumi — kısmını yazmak için de bu işin başına — bir tarihçi olarak oturmak ve tarihçi usullerile çalışarak, uzun uzun tetkik- lerden sonra bir eser vücude getirmek icap eder. Ben böyle bir tarihçi de de- gilim, Herhangi bir yanlış anlaşılmaya — Mahal vermeksizin bunu söylemeğe e- 'hemmiyet verişimin sebebi, Son Pos- — tanın kendilerine müracaat eden mu- — harririle Mithat Şükrü, Cahit ve Yu - nus Nadi arasında vâki olan ko - İ' —hi sözünün geçmiş olmasıdır. Bu mü - g “ nasebetle beni çok seven bu muhterem -. Vveccühe de teşekükr etmeği bir vazife K biliri * “ne çalıştım. Önce Tanin'in mutfağında aşçı başılık, sonra salonunda evsahipli- — ği yaptım. Daha sonra Osmanlı mebus- ları arasına karıştim; pek çok şey gordum, pek çok insanlarla ta - - NRıştim, görüştüm, küçük bir mu- — harrirlikten yavaş yavaş yukarıya doğ- | _ ru giderek birtakım tarih, hâdiselerine | yakımdan şahitlik ettim. Bunların için- okuyucularına bunların hikâyesini ya- _, /| pacağım. Kat't olarak şunu söylemek -— İsterim ki hâdiseleri gördüğüm, anladı- lım ve bildiğim gibi, bunların izahla.rı- - tumıibıtımhrhulusikyazacagım. — Çünkü maksadım bir tarih yazmak de- — ğil, bir gün gelip bu işi yapacak olan- | © İarabir malzeme vermek, bir tarih dev- — Bu yardımı yaparken de mahkeme huzurunda şahitlik yapan temiz vic - —- de ehemmiyet vereceğim. E.. . yanlış Bi bıldıgım, eksik gördüğüm ve dogıu an- - JTamadığım noktalar bulunursa bunlar "_ münhasıran benim kafamın kusurları 0- : lacaktır. Bu takdirde dahi bu işleri ben-. deni iyi bilenlere yanlışların düzeltilme | si vesilesini vermiş ve bu noktadan da farihe yardım etmiş olurum, * Tarihçiler iyi bilirler ki bir tarihin birtakım - vesikalardan ziyade o devre ait fikir ve înnanle daha güzel yapılır. İşte ben ttihat ve Terakkinin böyle bir hikâye- âm yapacağım. Hattâ, okuyucuları ym-mamak için bu hikâyenin de şimdi- - Mas edeceğim bahislerin içinde İ başm ayrı bir tetkik mevzuu teşkh?î —— decek derecede mühimleri vardır. Fa - | kat, ben şimdilik bu nevi bahisleri de < lüzumundan fazla Gderinleştirmiyerek — yalnız bunların umuümi manzaralarını |- göstermekle iktifa edeceğim. Diyebili* dan, bizzat Osmanlı İmparatorluğunun | — nuşmalarda İttihat ve Terakkinin tari-| insanların hakkımda gösterdikleri te-| Ben İttihat ve Terakki içinde on se-| de ne gördüm, ne anladım? İşte Türk | — danlı bir adam olmaya birinci derece- || likyılnnhırtırıfımyamgmre-' ——— Birinciteşrin 151 Resimli Makale “ B Çaresi bulunmayan dertler... B Hastalık başımın her zaman gelebilir, vücudü - müzde bir gayritabillik gö rünce doktora koşarız, tav siyelerini yaparız, bir müd det ıztırap çeker, nihayet ıwleşmz kıntıya dir.., Parasızlık, herkesin her zaman karşılaşabileceği bir ihtimaldir. Bir müddet sı- çalıştığımız zaman nihayet refaha, erebildiğimiz tabii - düşebiliriz. Fakat Mülâkat, hayat .yolunda her canlının ayağına takıla- bilecek olan taşlardır, yürü- mesini bilince bu taşların üzerinden atlar, gayemize doğr'u yürüyüp gideriz. Hastalık, parasızlık, müş külât daima yenilebilecek dertlerdendir. Fakat gayri dürüst ve namussuz tanın- mak öyel bir yaradır ki, bir defa başladı mı önüne ge- çilemez. Dikkat edelim. —_— Sirhlerde görülmiyen |* Bir numara: Rakseden develer Develerin güreş yaptıklarını renlerimiz çoktur. mahlükların dans ettiklerini ne gördük ne de duyduk. Bir Fransız gazetesi muhabiri gazetesine develerin dansla- rını seyrettiğini yaziyor, Bir Arabın terbiye ettiği iki deve gö- Fakat bu sevimli görmüş, bu develer Arabın çaldığı çalgının âhengine uyarak mükemmel rakslar yapıyorlarmış, : Bu suretle sirklerde bulunmıyan bu numarayı çölde bulmak imkânı var- mış, Kahirede sabıkalı maymun- lar karakolun altını üstüne|* getirdiler Kahire zabıtası büyük bir hırsızlık- ta medhaldar oldukları için iki may- munu tevkif etmiştir! Bu maymunlar oyunlarile çok zengin bir Mısırlı ka- dını aldatarak beş yüz İngiliz lirası kıymetinde bir gerdanlık ile bir iğne- sinin çalınmasına ' sebep olmuşlardır. Hırsızlığı yapan TMmaymunların sa- hibi bir kızdır. Polis bu kız ile birlikte iki maymunu da yakalayıp karakola getirince maymunlar fena halde hid- detlenip polislere hücum ederek kara- kolun altını üstüne getirmişler ve po- lisleri bir çok yerlerinden ısırmışlardır. Karakol âmiri maymunları sokağa çıkarmak için hayvanat bahçesinden yardım istemişse de kimse cesaret e- dip gelmemiştir. Nihayet sahiplerinin hısımlarından birisi karakola getiril-|lar miş, bunu gören maymunlar sükünet| bulmuslar ve ancak onunla birlikte ka- rakoldan çıkmışlardır. üzerinde, benim gözümle, zamanında ve mahallinde alınmış bir filmi, bazı nok- talarım kısaltarak, Türk okuyucuları - na arzetmek istiyorum. İttihat ve Terakki artık tarihin bir mumyası olmuştur. Ne onda, ne de o- nun etrafında yaşamış olan muhitte en küçük bir ihtiras duygusundan eser İkalmadı. Bundan başka her fikir ada-| mı da, milli tarihin aydınlatılması işini kendisine milli hayatın tevdi etmiş ol- duğu en büyük ve kudsi bir vazife bil- mekle mükelleftir. İnsan, bu vazifeyi temiz hbir vicdan ve halis bir niyetle ne , dereceye kadar muvaffakrıyetle ifa e- ___—_—— ÖZ ARASINDA HERGÖN BİR FIKRA Nedim ihtifalinde Şair Nedim için bir ihtifal yapılı- yordu. Büyük bir kalabalık Nedi - min Üsküdardaki mezarı etrafına toplanmıştı. Ön safta Süleyman Na- zifle, Sami Paşa zade Sezai duruyor. Nedimi seven, Nedim hakkında bir hayli eser neşretmiş olan bır şairin hitabesini dinliyorlardı. Hatip Nedimin şiirlerini o kadar bozuk bir tarzda okuyordu ki Sü - leyman Nazife sıkıntı basmağa baş- ladı. ' Fakat buna mukabil Sami Paşa zade ağır duyuyordu. İkide birde e- Hiyle kulağını kabartıyor, bir türlü hatibin okuduğu şiirleri anlayamı - yordu. Bir aralık yavaşça Süleyman Nazife doğru eğildi : — Bir türlü duyamıyorum Na - zif, dedi. Süleyman Nazif hatibe doğru şöüy le ters ters baktı, sonra o da Sami Paşa zade Sezainin kulağına eğildi: — Duyamadığın için Allahma bin şükret!. Ben maalesef duyuyorum!, dedi. Bir buçuk dolar Çaldığı için idama Mahküm edilen adam Hâkimleri en ziyade sinirlendiren suçlular hırsızlardır. Hele bunların a- * karşısına geldikçe ifrit olurlar . Ahiren Amerikada Alaboman hü- kümeti, hırsızlığın önüne geçmek için ceza kanununda hâkimlerin — srarile tadilât yapmış ve meskün olan evlere gece girenleri ölüm cezasına çarpmağa karar vermiş ve ilk kararını da Ceymis Tormas isminde bir adama tatbik et- | miştir. Tomas bir artistin evine gece gire- rek eline geçirdiği bir buçuk doları çalmışmış. İdama mahküm olunca: — Yahu, hâkimler adam öldürüyor- demişler! İnsan kurşuna şerbetli olur mu? Kanadada hayvan tüccarlarından Şat'a karısı kızıyor, tabancayı kaptığı gibi adamın beynine üç el ateş ediyor. Kurşunlardan biri adamcağızın beyni- ni delip geçiyor, diğerleri de içerde ka- hıyorlar. Şat hemen hastaneye kaldırı- lıyor. Yapılan muvaffakiyetli ameli- yattan sonra iyi oluyor. Ve hiç bir şe- yi kalmıyor. Şimdi herkes onun için «kurşuna şerbetlidir» diyorlarmış. debilirse kendisini o kadar bahtiyar sa- yar, Ben de vazifeden hisseme düşen kısmını yapmaya çalışacağım. Müuhittin Birgen kıllanıp uslanmıyanları daima onların *| İngilterede koyunlara Bundan sonra Ayakkabı giydirilecek İngilterenin büyük bir kauçuk şir- keti koyunlara kauçuktan kundura yapmak ihtira beratını almıştır. Şimali İngilterenin açık göz bir koyun 'tücca- |İrı İngilterede hayvımlnnn ayaklarına kışın ârız olan öldürücü bir hastalığın önüne geçmek için koyunlam kauçuk- tan ayakkabılar giydirerek, bir tecrü- ||bede bulunmuş ve tecrübesi muvaffa- kiyetle neticelenmiştir. Bu hastalıktan telef olan koyunların kıymeti senede yarım milyon İngiliz lirasını geçmek- teymiş. — Çentor isminde olan bu tüccar he- men hükümete müracaat ederek icadı için bir de berat almıştır. Şimdi büyük bir kauçuk fabrikası çok ehemmiyetli bir para mukabilinde bu beratı satın a- larak İngiltere koyunlarına ayakkabi yapmaktaymış. Gangsterlerin el sürmedikleri adam Amerikanın çok sevilen ve tanı - lan bir hâkimi vardır. İsmi Franz Lan- ger'dir. Bu adam hâkimliği bihakkın kavrıyan bir adam olduğu gibi müc- rimlerin suçlarını tekrar etmemeleri için de lâzım olan esbabi hazırlar, hapse giren mahkümun karısına iş bu- lur, çocuklarını mektebe koyarmış. Bir ğgün bir tiyatroda Franz Lan - ger'in paltosunu aşarmışlar. Bütün ga- zeteler bu vak'ayı ele alarak merha - metli hâkim ile alay etmeğe başla - mışlar. Mücrimlere iyilik eden ada - İmın paltosu aşırıldı, diye üzüun uzun yazmışlar. Aradan bir hafta geçtik - ten sonra hâkim bir paket ile bir mek- tub almış. Pakette palto varmış, mek- tupta da hırsız şu ibareleri yazıyor - muş: n «Muhterem hâkim, Senin paltonu bilmiyerek çaldım. Gazetelerde bu pal- tonun sana aid okduğunu anlayınca derhal iade ediyorum.. affedersin...» Kraliçe Öjeninin arabası satılık Bir zamanlar, güzelliği ile meşhur olan, ve İstanbula gelip Abdülâzizi bi- le büyüleyen, Kraliçe Öjeni'nin araba- sı satılığa çıkarılmıştır. Şimdiki sahibi 10,000 Hira Fiyat istemektedir. İSTER İNAN İSTER Dün Şirketi Hayriye iskelelerinden birinde bir işçi bekleme salanunu süpürüyordu, bekliyen yolcular toz ıı;.i.nde kalınca dışarıya çıktılar. Salonda işini bitirince | işci de arkadan sökün etti, bu defa da rıhtımı süpürmeye koyuldu. O zaman yolculardan biri süpürmeden evvel İSTER İNAN İSTER İNANMAİ toz kalkmaması için biraz su dökülmesi lâzım geleceğini söyleyince işti şu cevabı verdi: den mi öğreneceğim? İNANMA! | Sözün Kısıası | —---— Değişen iskele ismet Hulüsi : eşı:itîyette doğdu.. 31 Mati * kasına şahit oldu, Balkan hat zamanında yaşadı... Daha ne bileyi Meşrutiyetten bu âne kadar geçen © devirde o vardı... Ve her devrin he kâtını, harekâtın içine karışmadan ( - çi etti. Bir zaman, feslilerin çarşaflılara & kırptığını gördü. Bir zaman itilâf Z0 bitlerinin yabancı sokak kadınlarile ' luşmalarını seyretti. Ve bir zaman * evsiz kimselere sığınacak yerler tefiği etti. Li Ancak yirmi sekiz yaşında idi. Fa& genç yaşta çok yıpranmıştı. Her fırtiiğği da sarsılyorı, her dalgada çöküyordi Baktılar, baktırdılar.. Ve anladii ki : Artık ümit yok!.. Onu işten çık$ğ mak yerine bir yenisini almak lâzıll Bir hamlede değiştirmediler. Çok G şündüler... İşten çıkarılacak olan kel halinde idi, kimseye bir zartarı dakll muyordu ama gene ufak tefek bazı & surları vardı. A — Yenisinde bu ufak tefek kusürl da olmasın! Dediler.. Ve nihayet dedikleri BiP oldu: Az kusurlu eskinin yerine hiç Bt sursuz bir yeni getirildi. | Köprünün Kadıköy iskelesini ON değiştirdiler. Yirmi sekiz senelik € iskeleyi bir daha kullanmamak' üz€ bir kenara attılar. Onun yerine de B liçte yapılan modern iskeleyi koydü lar. İ Ağam gitti, yerine paşam geldi. Uf len paşam, giden ağamı arattırmi& ! Biliyor musunuz ? | — Dölakrua kimdir? 2 — Horaslar kimdir? Horas kil İ eseridir?. 3 — Meşhur Fransız tiyatro mue Piyer Korney öldüğü zaman ne d '— mişti?. 4 (Cevapları Yarır * 2 Dünkü Suallerin Cevapları: j I — Ayvrupada 16 ncı asırda biZi evliya ismini verdiğimiz aziz ve âfl | çe zeler beş, altı yere gömülürlerdi. BERE faları Romada, kolları Saksonyada B mülü olanlar çoktur. Hattâ bazı & veya azizeler 4 vücutlu, beş kafalı * fani vücutları parçalanarak muhtl& yerlere g#ömülürlerdi. M 2 — Brezilya (1500) yılında Pa '- | £izli denizci Pedro Alvarez Cabral * rafından keşfedilmiştir. 3 — Gladston meşhur İngiliz pcıl*t cılarından biridir. 1809 da doğmll 1898 de ölmüştür. Liberal partisiniü € zun seneler reisliğini yapıııştır ' # Pariste kırtasıyecılık kurbanı bir Amerıkalz Güzel bir Amerikalı seyyah kat Pariste Fontenblö'deki havuzda mMf” cut ve asırdide balıkları - seyredi! muş. O balıkları tutmak yasaktıf havuzun içine iğne, çengel atmak memnudür. Z çantasını havuza düşürmüş. De w radaki bekçiye muraı:aat ederek. . havuza çengel atmanın yasak oldüü nu hatırlatmış ve «müzeler müd ğüne resmen müracaat ediniz.» d€7 A Kadın ertesi gün Paristen decekmiş, işim acele demiş fakaf . ram anlatamamış. Nihayet müdüriyete müracaat etmiş, müdü” tidayı başkâtibe o şube müdürün' rası polıse havale etmiş ve taft 4 yapılıp ta çanta çıkıncaya kadal' :ıın geçmiş, kadın çantadan va7&' | ğini bir çok kereler — söylediği kendisini kimse dinlememiş. O Üf zarfında Pariste 600 frank mas'” miş, treni ve vapuru kaçırmış. larda bir — hafta beklemiş, P çantada altmış frank kadar par miş, şimdi, teehhürden dolayı Y1 g masrafların bedelini l'uıkümıettegl üy K SO M GAt Y N DİRE g A g ıv-hv PET S ” V Şt v el ..-J:r? Ü KDN ıh-&i& İ y AŞ odıyormuı ;