B İ 14 Sayfa Gâvur Wehmedin Yeni Maceraları Zaptiye müşirinin gözleri; bir kaç GiBALİ ZİINDANLARI Son Posta'nın zabıta romanı: 101 — Paşa hazretleri!.. Kadının nerede saniye, bir noktaya daldı. Hafif hafif| olduğunu, yalnız Gâvur Mehmet bili- sakalını kaşıdı. Çehresinde bir mem - nuniyet parladı... Sonra başını kaldırdı. Hüsnü beyin gözleri - nin içine baktı. — Bu işin raporu hazır mı?.. yor. Her'halde çok emin bir yerde ol- birdenbire |duğuna, kanaat getirebilirsiniz... Fa- kat, mademki irâde buyuruluyor. İra- denizi derhal Gâvur Mehmede tebliğ e- derim, Müsaade buyurunuz da, çarçâ- — İşte efendimiz. Zaten, takdim e-|buk gideyim. Haber getireyim. decektim. — Pekâlâ. Ver onu bana... Ben şimdi saraya, gider, meseleyi, böylece şevketmeab — efendimize — arzederim. Ben gelinceye kadar, bir yere kaybol- “ama, Bekle, Dedikten sonra, yanındaki ipek kor- dona asıldı... Dışardaki sofada, made- ni bir ses çıngırdadı. İçeri, bir yaver girdi. Zaptiye müşi- ri, telâşlı bir sesle: — Çabuk.. araba hazırlansın. Emrini verdi. * Zaptiye müşiri, derhal saraya gitti. Hüsnü bey, müşirin avdetini, saat- Dedi... Ve, bu mesele etrafında lâ- kırdıyı uzatmamak için derhal odayı terketti. * Gâvur Mehmedin yarası, ©o kadar ağır değildi. Onun saatlerce baygın kalmasına sebeb; yarasının ıstırabı de- Bil; kaç gündenberi devam eden yor- gunluğunun üstüne, bir de Defci İbo- nun feti ifşaatı inzimam ederek, sinir- leri üzerinde husule gelen buhrandan ibaretti. Buna binaen; çelik gibi bir bünyeye malik olan Gâvur Mehmet, hastanede bir kaç saat iyi bir istirahat, ve yapılan kuvvetli tedavi sayesinde çarçabuk ken lerce büyük bir sabırsızlıkla bekledi. | dine gelmişti... Ve şimdi, Hüsnü Beyle Halbuki Mehmet paşa ancak ikindiye beraber zaptiye müşirinin yaveri kar- doğru gelebildi. Ve gelir gelmez; hu-| ştsına dikilir dikilmez; gülerek ellerini zuruna çıkan Hüsnü beyle, aralarında onlara uzattrken: şöyle bit muhavere geçti: — Bu ne hal, yahut!!.. Beni, sünnet — Vukuâtı.. başından, sonuna ka - çocuğu gibi buraya yatırdılar, dar.. min evvel, ilâ âhir.. efendimize arzettim. Kadının sâlimen tahlis edil - diğine çok memnun oldular. elçi beye müjdeciler yolladılar. Yalnız, Diye bağırarak, kalkmak istedi. Fakat; Hüsnü Bey onun kalkmasına Hemen |Mani olarak: — O kadar acele etme, Mehmet... tebaadan olanların katledilmesinden | Hele şimdilik şöyle sırtüstü yat da, öy- memnun kalmadılar. -«Maiyetinizde- ki memurlara sıkıca tenbih verin; görüşelim. bâ-| Diye cevap verdi. Ve, zaptiye mü- demâ zinhar ecnebilere bed muamele- şirinin söylediklerini birer birer tek - de bulunmasınlar, Hoş, onlar yapacak- ları işi bilirler ya?.. buyurdular.» Hüznü bey, zaptiye müşirinin tebliğ ettiği bir iradei seniyeye karşı, başını önüne eğdi. Hafifce gülümsedi: — Hünkârın ne demek istediği an- dan sonra yapılacak işlere intikal ettir- İ Gâvur Mehmet, Hüsnü beyi dik - katle dinledi. Ve sonra mütaleasını İaşıklı.. Her halde, bizim paşadan çöle |töYlece söyledi. fazla anlayışlı. İşi, bizim üzerimize bı- raktıktan sonra, Allah, kerim... Diye, kendi kendine söylendi. Zaptiye müşiri, devam etti: — Sonraaa.. efendimiz; Hırvat Pa- paviç'in tevkifine kat'iyyen rıza gös- termediler... «Bu tarafta, üç maktül Hirvat var, ne de olsa, sefarethane ile — Vaziyeti, müşir paşaya karşı çok iyi idare etmişsiniz. Tanzim edilen ra- por da, çok mükemmel. Defci İbonun âkıbeti, çok feci olmuş. Fakat bu ce- za, ona, az bile... Yalnız, Kaptanı Mi- haloviç, çok ucuz kurtulmuş... Böyle, üç kurşunla ölüm.. hiç bir şey değil.. ise.. bunda da bir hikmet vardır... Pa- aramızda bir dedikodu olacak. Şimdi paviç işinin: » belini b benlaki, bir de bu harifin tevkifi, evinin ve ma- ile büyür. Bu meseleyi âhar bir şekilde halletmeyi de memurlarınızın dirayeti- ne birakıyorum! buyurdular. Hüsnü bey, bu iradei seniyeden do- layı da büyük bir memnuniyet hisset- ti: — Başüstüne, paşa hazretleri, Siz, Hiç merak buyurmayınız. Diye cevab verdi, — Daha sonra.. Gâvur Mehmede, iyi bakılmasını.. parası yoksa, para ve- rilmesini ferman buyurdular... Oğ - lancağız ,ne halde?.. — Efendimiz!.. Biraz evvel arka - daşlardan biri hastaneden geldi... Cer- rahlar; hiç bir tehlike olmadığını ve hattâ, omuzundaki yaranın birkaç gün zarfında iyileşeceğini bu arkadaşa te- min etmişler . — Oh, oh, oh!.. Hemen yanına bi- zim yaverlerden birini al. Doğruca hastaneye git. Bizden selâm söyle. İ- radei seniyeleri de tebliğ et. Bir ayak evvel iyi olmıya baksın. — Baştistüne, paşa hazretleri. Hüsnü bey, yerle beraber temenna etti. Geri geri çekildi. Fakat Müşir pa- şa onu tevkif etti: — Dur!. Gitme.. daha bitmedi... O kadın nerede?.. Efendimiz, bu kadının gâğâyet emniyetli bir yere yerleştiri - Terek kendisine arzı malüimat etmesini fermen buyurdular. Çabuk, kadını is- terim, Bu emir, Hüsnü beyin işine gelme- di... Prenses Şimanın nerede olduğu - nu, Gâvur Mehmet ona söylemişti. Fakat. Gâvur Mehmedin plânını boz- mak korkusuna binâcn: — Prenses Şimaya gelince.. nazır paşaya, teminat verin, «Efendim, kendisini ta- mamen emniyetli bir yere yerleştirdik. Bütün istirahati esbabını da temin et- tik»; deyin. — Başka?.. — Başka mı?.. Gâvur Mehmedin dudakları kımıl - dadı... Bir şey söyliyecekti. Bir kaç saniye etrafına göz gezdirdi. Sonra.. vazgeçti. * 'Tam beş gün, büyük bir sükünetle geçti. Altıncı günün sabahı, (Patron, Pa- paviç) koşa koşa (Kapriçi karakolu)- na geldi. Saçını başını yolarak: — Bu gece, Mumhane iskelesinde, Acem hanındaki mağazamın koca ka- sası kırılmış. İçindeki para ve İkindi | Yatsı s_,n 5. |D. |S. |D. g7 ea5|i2|—lı İs1 —- 06 17!89 | yatos ——— G elmasla -| boyan, A SA O ea Ger e ğğ v F İttihatçılar Devrinde ; 4 MUHALEFET < & Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı, Nasıl öldü? Son Fosta'nın siyasi tefrikası t ; — 85 — Yazanı Ziya Muhaliflerin ağır başlı kısmı, muhalefet cephesinde haris ve menfaatperest ların bulunmasından, ileride büyük zararlar husule geleceğini tahmin ediyo Bu arada (cemiyet) e intisab et - mek istemişse de, kabul edilmemişti. İşte bu adam o günden itibaren, cemi- yete yaman bir muhalif kesilmişti. Şimdi muhalefet ateşi tekrar parlar parlamaz bu adam da (İkdam) gaze- tesinde Ali Kemal beyin yaptığı şid « detli neşriyatın arkasına takılarak, ce- miyetin aleyhinde, muhitine zehir sa- çan bir yılan haline gelmişti. İlk hücumlarını, cemiyetin en baş meb'us namzedi olan (Ahmet Rıza bey) ile, « o sırada herkesin gözüne batmıya başlıyan - doktor Nâzım beye çevirmişti. Mevlânzadenin bu neşriyatı, tama- mile Murad beyin neşriyatını andırı - yordu. Hattâ bir çok yazılarında; Mu- rad beyin Avrupadaki neşriyatından ilham aldığı göze çarpıyordu. Halkım cahil ve basit kısmı, Serbes- *i gazetesini kapışıyordu. Çünkü, hak kın bu zümresi, âdeta dedikodunun müptelâsı olmuştu. Halbuki muhaliflerin ağır başlı kıs- mı, bundan müteessir oluyorlardı. Ve bunlar, muhalefet cephesinde, bu de- rece süfli, haris ve menfaatperest a - damların bulunmasından, ileride bü - yük zararlar husule geleceğini tahmin ediyorlardı. * Cemiyetin, kendi namzedlerini or -| mal beyi kıskanıyor.. rar ettikten sonra; sözü, dün gece Ce-İtaya atacağı gün, muhalifler en büyük | beyin hatırı için, böyle reyan eden © kanlı hâdiselerle, bun- faaliyete geçmişlerdi. Gazetelerinde, |adamını, lâhna yaprağı gibi ayak al - avamın ruhunu cemiyetten tenfir ede- İtında çiğnemek doğru mu, yaaaa?.. cek şekilde neşriyatta bulunmakla ik- Diye, velveleli bir dedikodu yüksel- tifa etmiyerek başka teşebbüslere de|mişti. girişmişlerdi. Cami ve medrese kapılarına, cadde ve sokak başlarına, cemiyetin namzed-|rafını sarmıştı. Diğeç kısmı da, leri ile müntehibisâniler aleyhinde bir|bir tereddüt içinde takım yaftalar yapıştırmışlardı. Cemi- yet merkezine de, bir takım tehdid mektubları gönder « meye başlamışlardı. Cemiyetin İstanbul —merkezi, fena mişti. halde hiddetlenmişti. Bu imzasız mek- tub sahiblerine hitaben: (İsminden utanan adamlar) Başlığı altında bir beyanname neş-|N© büyük bir beceriksizlik göstermiş- retmiş, bunun sonunda da, L... bunların, erbabı namusa teca- vüzleri; köpeklerin aya karşı uluması- na benzetilse, haklarında hürmetsizlik edilmiş olmaz. Fakat bu, ( isminden utanan ) emin olsunlar ki, kendilerinin kimlerden; maksatlarının meden ibaret olduğu, cemiyetimizçe meçhul değildir. O cihetle, birbirinden dent olan nam ve meramları, yakında gazetelerle teşhir edilecektir.) Demişti. İki gün sonra, cemiyet, bu parlak yaadını mükemmelen ifa eylemişti... (Şürayı Ümmet) gazetesinde, bir (va- raka) intişar etmişti.. Bu varaka; o sırada meb'usluk için namzetliğini (Ali Kemal Bey) hakkında idi. Ali Kemal Bey, (İsminden utanan- lar) silsilesine ithal ediliyor.. ve feci bir şekilde, hayatının tasvirine gi- rişiliyordu. Ali Kemal beye, isnad edilmedik hiç bir şey bırakılmıyordu. Hırsızlık, do - Tandarıcılık, şantaj, ihanet, haliyelik, #âire... ve sâire,.. Ve.. iki buçuk sütuna yakın olan bu varakanın sonunda aynen: (Ç.Biz; bu zilletten sonra, Ali Kemal beyin intihar edeceğini zanne- derdik. Hayır.. Ali Kemal bey, türlü İMSAK (|türkü desayisle bina ettiği kürsül hita- dızlı, o buram buzam makalâtile iğfal- den geri kalmadı. Şimdi de, hayâ etmeden, meb'us ol- mak istiyor. Bugün için değil; ancak altı yüz se- İnc evvelki Bizans mezarlarından çıka-İsadörden naklen varyete müsiği, isimsiz ve imzasız |ceza rılacak müntehibisânilere göre, tam |ti. meb'us!...) Deniliyordu. ce bu varakanın, (şahsına hürmet ve HNân, şu şekilde idi: * Çlttihad ve Terakki Cemiyt Bu varakayı, kim yazıyordu?.. Ga- | İstanbul meb'usluğuna lâyık zete, bunu ortaya koymuyordu. Sade- | zevât: ş Ahmet Rıza bey itimad) olunan (bir zât) tarafından | Manyasizâde Refik bey gönderildiğini söylemekle iktifa edi - yordu. Âsım efendi Nasuh efendi zâde Hoca Ali Kemal bey, bu tokatı hak etmiş| Hüs&yin Cahid bey mi idi, etmemiş mi idi?.. Bu, ayrı bir bahis... Biz, bunun üzerinde duracak Türk Ahmet Nesimi bey| isimleri, burada - bil değiliz. Ancak şu var ki; cemiyet, Ali |Sonra, bunların altında şu sat! Kemal beye, çok çirkin bir siâhla hü -İze çarpıyordu: cum etmişti. Nitekim bunu, halkın (Bu zevâta, Ermeni vatanda€ mühim bir|mızın arzuyu umumisine tevi zümresi de böyle telâkki ederek mühim |den iki zâtın ismile, bir Muşevi * bir dedikodu başgöstermişti. Eğer Ali Kemal bey hakkında ya - pılan bu neşriyat intihab zamanına te-|Halacıyan efendi sadüf etmeseydi, cemiyetin attığı ok,| Dava vekillerinden Zührab ef tamamile _he&efe isabet edeuk. Ali| — Roji nezareti dava vekillerind Kemal beyıq tam can evini delerek |her Faraci efendi.) hıra - ve şöhret uğruna bizzat kendi| p Rumlar?.. Cemiyetin namzö arasına Rumlar girmiyecekler mi ? başını yiyen bu zâtı, daha o zaman sırtüstü devirecekti. Fakat; Ali Kemal beyin, namzedli- ğini koymasını müteâkib (Şürâyi Üme met) gibi bir gazetede, öyle bir (vara- ka) nın dercedilmesi, bilâkis Ali Ke- mal beyin lehine tefsir edilmiş: — E, anlaşıldı... Cemiyet, Ali Ke- * Hüseyin Cahid bir ilim ve edeb Gençlik kitlesi, derhal ikiye ayrıl - kalmıştı. Bunun dedikodusu, daşımızın ismi de ilâve olunur: Düyünu umumiye hukuk m iki gün si bir hayli merakı celbetmişti. Ve f yet bu namzed listesine, iki isim ilâve edilmişti: 1 — Kostantin Kostantinidi & (avukat) 2 — Pandel vukat) . Rum mahafilinde, derhal yükselmi lâki Kozmidi efendi bir f işti.: demek?.. Ceıı'ıyat_. İst daki nüfus adedini nazarı di rak Rumlardan üç namzed göst! mıştı. Bir kusmı, Ali Kemal beyin et »| lâzım gelirdi... Hadi bumu, yapf tan mahrum bırakmak istedi, diye garib İşi gürültüye getirerek bizi bir m€ Bu mesele etrafında dedikodular ve |fakat, namzed gösterilen bu mahkemelerinde, uzun uzadıya|kim?.. Bunları bizden sormak, * muhakemeler devam ededursun, ce -|cemaatinin tercih ettiği adamlar ©, sından ayırmak lâzım gelmez mi * Diye bir itiraz başgöstermişti. arasında da az Ç9 Türk ve Müslüman halka şirin görün- | dedikodu zuhur etmiş ise de, çary? mek gibi bir arzuya kapıldığı için, ge-| vaziyet sükün kesbetmişti. miyet, nihayet namzedlerini ilân et - Fakat cemiyet, bu ilân — sırasında, Ermeniler (| Rapvo (ei Bugünkü Program 16. 1 inciteşrin 1936 İSTANBUL Öğle Neşriyatı: 12,30: Plükla Türk musikisi, 12,50: Ha- wadis, 13,05: Plâkla hafif müzik, 13,25: Muh- telif plâk neşriyatı. Akşam Neşriyatı: 18.30: Çay saati, dans musikisi, 19.30: Bpor musahabeleri, Eşret Şefik tarafından. 20: Badi ve arkadaşları tarafından Türk musiki- sl ve halk şarkıları. 20,30: Bayan Belma ve arkadaşları tarafından Türk musiksi ve halk garkıları. 21: Plâkla sololar. 21:30: Orkestra. 22.30: Ajans haberleri. BUDAPEŞTE 16: Rümen müsikisi. 17: Yerli haborler, 18. || 10: Musahabe. 18.30: Rumen öperası. 2145: Fransa, Almanya ve Romanya haberleri. BUKREŞ 1615: Halk musikisi. 17.30: Spor. 1745: Çigan orkestrası. 18.50: Musahabe, 19.20: Mu- sahabe. 1930: Opera, 22.30: Salon orkestra, 23: Fransızca musahabe. M5: Haberler. PRAG 18.10: Almanyadan nakil. 1846: Haberler. 19: Habetler. 19.20: Plâk neşciyatı. 19.30: O- pera, 22.10: Haberler. 2225: Plâk neğriyatı. 2245: Busya haberleri. Yarınki Proğram Akşam neşriyatı: 18.30: Çay saati, dans musikisi, 19; Amıba- Ci 20 . Frangı 1 Dolar 1 İsterlin 20 Liret 1884 senesi 1003 » mu & | Kredi Fonsiye ©,TBT.B. 1 7355 9ç TAT. BN 2160 99 15'T. B. IT100,0) Ktf. 117,00) 1475 619,00) 130,00 00,00'| Gayri » wum(ıııı YTAN| aüecidiye Riza ve arkadaşları tarafından İstanbul Gelir ve Para BORSASİ 15-10 .1936 Türk Devlet Borçları Lira (Arkası vüf 6 Hazine B. #” n*ııııı.ııııı İıl 1 .Mark 20 Drahmi 20 Leva 20 Ley Mübadil Bot öyi , Törk # Kİsl ve balk şazkıları. 20:90: Türk mutlk ğ yeti tarafından klâsik eserler. 2İ: 20: Vodia İlolar. 21.30: Orkestra. 22.30: Ajans "