SUU * Wes S 25 fdayıs - Mezarlıklar — Arasında £6 Hai , | | Tarihkt Fıkra Mahkemelerde Bir Hovardalık Taşlar Yıkıım Yapayım, Demiş. Mahkemeye Düşmüşler Kahveci Mehmet, Hasandan gdavacı olorak mahkemeye gelmiş- tir. Mehmet davasını göyle ar- latmaktadır: — Kahvemde — müşterilerime çay ve kahve pişiriyordum. Bu arkadaş geldi; yanıma yaklaştı: — * Bugün müşterilerin hiç birisine çay, kahve pişirme. Ne zarar edersen ben vereceğimi ,, dedi. Bir kişinin hatırı için müş- terllerimi kaçıracak değilim yal. 'Teklifini kabul — edemiyeceğimi bildirdim. Bunun Üzerine lazdı. Ağra alımmaz küfürlere başladı. Halbukl öbürlü inkâr ediyor ver — Ben küfür etmedim, makul teklif yaplım. Zahmetsizce para kazanacaktı. İyilikten anlamadı, diyor. 15 Kuruşun Davası Asım ve Rifat Rizeli iki hem- şeri gençtir. Asım bir mağazada çalışmakta, Rifat ta Karaköyde Cenyo — birahanesinde garsonluk etmektedir. Evvelce ikdal bir ara- da çalışırlarken aralarında bir gömlek alış verişi olmuş ve bu alış veriş kendilerini mahkemeye kadar sürüklemiştir. Iddiaya göre hâdisenin İçyüzü şudur : Rifat Asıma 30 kuruşa bir gömlek satar ve Asımdan onbeş kuruşunu alarak — gömleği; geri kalan onbeş kuruşu ne raman verirse o zaman teslim edeceğini bildirir. Fakat © gün Rifat işinden çıkarılır ayrılırken Asım yakasına yapışarak: “Ya gömleği, ya parayı ?,, der. Asım parası olmadığı için aldığı önbeş kuruşu veremiyeciğini, fakat Rifatın onbeş kuruş daha verdiği takdirde gömleği bırakabileceğini töyler. Ve anlaşamamazlık işte bu önbeş kuruş yüzünden çıkar. Asım yine mabkemede : — Ya gömleği, yahut paramı versin, demektedir. Aydın Demiryolu Izmir ( Husust ) — Hazlranın ilk gününden itibaren Aydın de- miryolları sosyetesine wit 652 kilemetrelik hat, Devlet Demir- yolları hesabına gşimdiki idarece ip etilecektir. Yapılan anlaşmanın kopyeleri iki tarafın selâhiyetli delgeleri tarafından imra edi- dikten sonra hattın tesellüm mu- amelesine başlanacaktır. İzmirde Yapılacak Son Okul İzmir (Hususi) — Izmir şarının son — okulu Beştepelerde — inşa edilecektir. Bu okul yapıldıktan sonra İzmirde başkaca ilk okul yaptırılmıyacaktır. OSMANLI BANKASI TÜRK ANONİM ŞİRKETI 'TESİS TARİHİ: 1868 (Sermayesi: 10.000,000 İngiliz liram Türkiyenin buşlıca - şehirlerile Paris, Mersilya, Nis,Londra ve Mançester'de, Misır, Kıbrma, İrak, İran, Filistn ve Yunanistan'da Şabeleri, Yügoslavya, Romanya, Suriye ve Yunanistan'da Filyalleri vardır. Her tüzlü banka muamelalari yapar Muhakkak Ki Ölülerimiz Küskün! Mezarları Kaplıyan Otlar, Çalılar Ve Dikenler Arasında Keçi Sürüleri Cirit Oynuyor öncesiz © “ezeli,, derd- lerl — arasında bir de şu derd- den — bakımasız kalan merarlık işi vardır, ki halâ iki ya- kası bir araya getirilememiştir. Bütün soysal durumumuzun yanın- da mezarlarımız, güzel bir ağızın çürük dişleri gibi heman sırıtıver- yor. İnsan ölmekten belki de bunun için korkar. Sevdiklerimizin top- rakta kayboluşlarına nasıl yan- bulun * mayız. Biz ki, ölülerine fazla bağlı bir uluzuz. Bir çoklarımız yıllarca Tanrı evine göçenleri uslarından çıkarmazlar. Böyle iken neden Iyi, düzenli, bakımlı mezarlıklar yok? * Geçenlerde Edirnekapıdan ge çiyordum., Maltepeye giden yol Üzerinde sağa saptım ve mezar- lar arrsına girdim. Insan burada Tanrı evine ruhlarını uçurmuş cesetlerin yatırıldığı yere değil, füsunlu, harap, yıkık, alt Üst bir yangın yerine — giriyor samyor. Mezar taşları tipkı bir savaş sonu meydana yıkılan Aaskerler gibi, biribiri üstüne yatmış, omuzbaş- ları biribirine dayanmış, kafaka- faya gelmişler.. Bazıları, tıpkı sevgidsinin dizine yatan âşık'ar gibi uzanmış.. Sert topraktan irili ufaklı otlar, — dikenler, çalılar fışkırmış.. Hey tanrım, bu mezar- hk bana neler düşündürüyor! Sa- niyorum ki, korku meleği şu du- varların üstünden buraya doğru töyle bir: — Höğöööğtt! diye bağırıvermiş, ve mezarını bırakan ölü, tabana kuvvet kaçmış olacakl.. Yahutta “yevmü kıyamet,, gelmiş, bütün yatanla kalkmışlar, haşır, neşir yerindeki toplantıya gitmişler ve burasını böyle bamboş bırakmış- larl.. Olur al. Mezarlar arasında gezerken, sağımdan İnce gevrek bir ses geldi: — Beceesel.. ğ Bir ihtiyar uzaktan sesleniyor- u: — De, donuzun gızıl. Buyana varlı Yeşil otlar, ısırganlar ve çalı- hıklar arasında küçük keçiler ge- ziniyor, tâ ileride, mezar taşları toprak içinde kaybolan mezarlıkta Yukarda ve soldaki Üç perişan resim Edirnekapı mesarlıklarını, altta sağda Me- oidiye köyündeki Rum mezarlığı, kolayca bir mukayese yapabilirsiniz. çocuklar top oynuyorlardı. Bir mezar taşına oturdum ve karşımda yerde yatan kavuklu bir taşım yazısını hecelemeğe başladım: Kabri Ahmet Huddam ola pürnur sene 941 Vah zavalh Ahmet Efendil.. Demek dört yöz on senedenberi burada — böyle boynun bükük yatıyorsun ha!.. lleride keçilerini o!latan ağar- miş sakallı ihtiyar yanıma geldi. Bir sigara istedi, yaktı ve o da taşlardan birine oturdu! — Buralara bakan eden yok mu baba?, dedim. Yüzüme: — “ Sen abdal mısın allaseni..,, der gibi baktı. — Ne diyon — gozüml. dedi. Bakıp ta nidecekler!. Gabak ye- tiştirecek degüllerel.. Kahak, salata'ık — için değil babal. Mezarları bekliyen, bekçi g.bi birşey yok mu? — Haa, onumu — diyonl. Yohl. — iştel. Ben memlekte gettüm, geldüm de, burası böyle galdi!. Barnağunla dohunan yoh.. İkiye bölünen bir mezar taşını galiba ocak yapmışlar, aralarında ateş yakmışlar. Ya şişkebabı piş rmişler, yahut ta çorba imit- mışlar.. — İleride küçük — demir parmaklıkları aökülmüş, altı köşe, türbe gibi bir mezarlık gözüme ilişti, yaklaştım. Mezar taşı, b.hikmetihüda - dimdik — kalmış. Taşın üzerinde nakışlı yazılar var: Bin zârügirye birleşip eyleyince ltarih Dedik ki irtihal etti Abdüseelâmi Elendi Mezarlıktan aşağı indikçe ser- viler sıklaşıp, mezar taşları top- | rağa daha çok girmeye başl- yor. Hele kocamış bir selvi bir mezarın bağrından öyle serpilip fırlamış ki, yer yer - taşlar sıkim- tıdan çatlamış. kavuklu taş kir- bp ileriye fırlamış, toprak karma- karışık olmuş. Dedim ya, bu mezarlık sanki korku meleğinin korkusundan ölüleri kaçmış bom- boş karmakarışık, harap bir yan- gin yerine benzeyor. Burada yaşayan yalnız bir şey var: Ser- viler. .. Bir de onların —mezarlarını gezmek isledim. Şu İstanbul için- de ekalliyette kalanların mezarını., Mecidiye köyü yolunun solundaki büyük Rum mezarlığına girdim. Nedense bana burası ürperti ver» di. Bittün o0 mermer, süslü, çiçekli tarblı mezarlar arasında İnsan değil de bambaşka birer mahlük yattığını vehmediyordum. Fakat bilir misiniz?. Yürürken ayaklarım dikenlere takılmayor, önüme çu- kur, tümsek - gelmiyor, sallaume- yordum. Mezarların Üstlerinde kurumuş solmuş, porsumuş, taze, henüz konmuş çiçekler dolu., Bunların içinde belki 6 ayhk çiçekler bile var. Etrafı kalın, yüksek duvarlarla çevrili ölüler diyarının bütün yol- ları, mantazam goseler, caddeler gibi ayrılıyor. Taşlar beyazlıktan parlıyor, mermerler, pudralanmış, henüz yıkanmış gibi beyaz.. Ta ileride bir işçi çalışıyor. Sulu bir memer — parçasile — mezarlardan birinin — taşlarımı yıkıyor. Belki burada uhrevi koku, öteki dünya havası doha az. — Yahut bana öyle geldi. Fakat bu düzen, bu bakımlılık üzenilir şey değil midir? Mezarlığın baş bekçisi bana bütün bu düzenin az bir para ile yapıldığını söyliyor ve herkes ayda, üç ayda elli kuruşle sevdigi kimsesin kabir taşlarını parlata- cağını, toprağını temizleyip yeşer- teceğini anlatıyor. Bekçi bunları anlatırken hatırıma yine belediye geldi: Asri merzarlık İçin Avrupadan mezarlık mütehassısı get.rmeği düşünüyormuş! Ne hacet akuzum! Bu ihtiyar bekçi bütün ihtiyaca yeterde artar bile! Işin felesefesine gelince; me- zarlık ve cenaze merasimi dini bir bid'at olmaktan ziyade İçtimai bir lüzumdur. Ölüyü unutmamak, onun merzarını temiz — tutmak, hayatta olanları bayata bağlamak onların kafalarını takviye etmek | içindir. — * ış,î(abirler Perişan, Ve Çocuk Bahçesi Eski şairlerden Sünbül oğlu Vehbi, yetmişi aşmış olduğu bir tırada halayıklarından birine gör nül —verir, ardında — dolaşmıya koyulur. Kadın genç mi gonç. güzel mi güzel. Ö vaziyette Veh- binin aşkından —zafer umması saçma. Fakat tutuşan — gönlü, mantıktan ne anlar? İhliyar şair de şuurunu kaybetmişti, nkıntıya kürek çoekip duruyordu. Bir müddet Efendisinin sırna" | gıklıklarına tahammül eden hala- yık sonunda kızar, hanımına gidip işi haber verir. Kocasının birçok münasebetsizliklerini bilen hanım bu haber Uzerine bir plân kurar, kızla konuşup anlaştıktan sonra bir gece ayvazı içeriye alır, genç halayıkın odasına yatırır, kocasın! da halayıka davet ettirir. Hicviyeci Sürurinin kalemile edebiyat tarihine de geçen gülünç sahneyi tasvir etmeğe hacet yok. Zavallı Ihtiyar âşık, genç sevgili- sile başbaşa kalacağını umarken karşısına Ayvaz çıkıyor. Kapıda da, ellerinde birer şamdan tutan, hanımla balayık — beliriyor — ve rezalet ayyüka yükseliyor. Bizim Modada bir çocuk bah- çesi var. Adından da anlaşılacağı Üzere mini minilerin toplanıp hava almalari için yapılar çiçekli, salıncaklı ve havuzlu bir bahçe.« Ben ne vakit Ününden geç sem — salıncakta — otüur, — otüz beş yaşında —adamların — sak landığını, — havuz — kenarında koskoca delikanlıların sıralandığığ görüyorum —ve bilmem neden, hep bu Vahbi fıkrasını hatır'ıyo* VĞ rum, Çocuk bahçesinde yaşlı başlı erkeklerin dolaşması, genç halayık odasına pos bıyık — ayvazlarıt saklanmasından farksızdır. Beler diye memurları, kendilerini çocuk yerine koyup ta çocukların zevkinl bozan bu kendini bilmezleri ora* dan koğmakta tereddüt etmeme" lidirler. Ancak bu suretle o bahr çelerin kuruluşundaki ince mak” sat, yerine getirilmiş olur. M. T. Tan Kızılcahamamda Yaz Hazırlığı Kızılcahamam (Hususi) — Bü yıl hamamlara giden yol düzeltik miş, otomobil ve otobüslerin ko* layca 've sarsılmadan gldip gel meleri temin edilmiştir. Hamam” lar civarında gayet güzel bir büfe açılınıştır. Kızılcahamam-Ankara arasıl” da da muntazam otobüs servislefİ tertip edilmiştir. Çanakkale Belediyesini Teflif Çanakkale (Hususi) — Mülkt ye müfettişi tarafından Bolediy" dalresinde teftiş yapılmaktadır. Tokatta Aşını Ve Kısırlışllfi Tokat ( Hususi ) — Vilây' hudutları içinde şimdiye kl:; hüküme ait cins ıyiırlerllw aşım yapılmış, damızlığa elve ” olmıyan 1171 aygır kısırlaştı” mıştır, Tirebolu 'Sorgu Egemeni ; Tirebolu, (Hususi) — Alıtf sorgu egemeni Salâhaddin "d olan kazamız sorgu egım:nnf". getirilmiş, gelmiş, ödevine baf lamıştır. .