gUT SON POSTA a A"':' K —— İstanbul - Atina - Selânik —— T I_lg ÜRLE HMK* , Selânikten, Büyük Yangından Evvel Timur, Allahın Emrile, Sizi Almak İstiyor Hızır Hoca, oturmakta müte- reddit idi, bocalayıp duruyordu. Misafir, manalı bir ciddiyetle, onları oturmıya davet etti: — Buyurun Bey Hazretleri, oturun. Müsaade ederseniz Ha- nım da otursun. — Tevekkül Hanım, babasına ait olmak lâzımgelen kambur tarafından yapıldığını ve babasının dilile değilse de gözile oturmamak için itin beklediğini apaçık görüyordu ve dikkatini büsbütün — seferber — yapıyordr Babası, yine kamburun ısrarı ile süklüm püklüm bir köşeye otu- runca, kendisi de yanma ilişti. Tacir ayakta duruyordu, - ellerini göğsüne kavuşturarak tatlı tatlı tabasbuslar yapıyordu: — Küçük hanımı rahatsiz et- tik, buraya kadar getirdik, ku- sura bakmasınlar, maslahat mü- himdir. Hızır. Hoca - başını sallıyarak ellerini ovuşturarak ve hiç müna- sebeti olmadığı halde yılışık yıl> şık gülümsiyerek onu tasdik edi- yordu. Tevekkül Hanım, iki erke- ğgin bütün hareketlerini süzüyordu. Kamburun elmastan, kumaştan değil, mühim bir — maslahattan bahsetmesi üzerine zarif kaşlarını hafifçe çattı: — Acaip, dedi, alış veriş, büyük - bir iş midir? Ben sizin bu kadar ezilip büzülmenizi ma- nasız buluyorum. Babası, yerinden sıçrıyacak ve bir şeyler homurdanacak oldu. Fakat kamburun gizli bir gör işaretile sakin ve sakit kaldı. Kıza cevabı da sahte tacir verdi: — Bizim alış veriş başka bir alış veriş. Kolay kolay içinden çıkamıyacağız. — Fiatte mi uyuşamıyacağız? — İşin aslhı ince ! — Çok tuhaf — konuşuyorsu- nuz, adeta bulmaca söylüyorsu- nuz. Ben evinizde bir gerdanlık, bir top ta kumaş görüp beğendim. Fiatini söylersiniz. Babamın işine gelirse alırız, gelmezse vazgeçe- riz. Bu küçük işi niçin büyütü- yorsunuz ? — Elmasta, kumaş ta emrinizi bekliyor. Fakat öbür alış veriş? — Ne alış verişi ? — Sizin evlenmeniz ? SON POSTA H Yevmi, $i ve Halk » İstanbul ekl Zaptiyo İdare: Çalalçoşme sokafı 28-1 Telefon: İstanbul : 20203 Posta kutusu İstanbul - 741 Telgraf İstanbul SONPOSTA ABONE FİATİ TÜRKİYE ECNEBİ | 1400 Kr. 1 Sene 2700Kr. | |— 780 . GAy — 1400 , | 400 » 3 » 800 » | 080 # w 300 , — Gelen evrak göeri verlilmez Hânl mes'uliyet alhnınaz lara (6) kuruşluk dul si lâzımdır, | Adres değişlirilmesi (20) kuruştur. | Gazetemizde çıkön rezim ve yatıların bülün hakları mahluz ve gazetemlze aittir. cevap vazifenin | Kız, bu bahsin açılacağını zaten kuvvetle tahmin ettiği için küçük bir hayret göstermedi, bilâkis istihzaya girişti : — Ya, dedi, siz böyle işlerle- de mi uğraşırsınız ? — Hayır. Kız evlendirmek, erlere eş bulmak san'atim değil- dir. Yalnız sizi evlendirmek isti- yorum. Tevekkül Hanım, Hızır Hoca- | ya dönerek acı bir tebessümle sordu: — Baba, bu adamla apaçık |'konuşabilir miyim ? — Hayhay kızım, konuşabi- lirsin ve konuşmalısın ! — Senin yanında ayıp olmaz mı ? — Hayır! Bu müsaade üzerine kız, yü- zünü Timurlenge çevirdi: — Evlenecek oğlunuz mu var? — Bir değil, birkaç oğlum var. Fakat hepsi evli. — Kardeşiniz ? — Yoktur ! — O halde beni kimin için isti yorsunuz 7? — Sahipkıran Timur Hân için! — Hızır Hoca, mutat olan hürmeti yösterdi, ayağa kalkıp ulcaştı. — Tevekkül de ayni şeyi yapmakla beraber bilâihtiyar ayak- ta kalan babasını taklit etmedi, yerine oturarak muhavereye de- vam etti: — Sabahleyin beni- babamın Hân Hazretlerine vermek - istedi- gini söylemiştiniz. Şimdi onun beni — istediğini — söylüyorsunuz. Hangisi doğru ? g:cı Ali, ha Alı Ho- — Ha ca, ikisi de birdir. Siz, teklifin oradan — buraya mı, buradan oraya mı — yapıldığmıı bir tarafa bırakınız. Sözüme kulak veriniz: Sahipkıran Timur Hân, Allahın emrile, peygamberin kavlile sizi almak istiyor. Razı mısınz, de- ğil misiniz ? — Babamın beni ona - teklif etmesile onun kendiliğinden beni istemesi arasında fark vardır, Evyelâ Bunu döyleyin: — Farzedin ki Hân, kendili- ğinden istiyor. Siz kim oluyorsunuz vene sıfatla araya giriyorsunuz? — Ben Hân hazretlerinin me- muruyum, buraya sizi istemek için geldim. — Ya?? Tevekkül Hanım, bu tek he- ceyi talâffuz edip susmuştu. Bah- sin ilerisine gitmek istemiyor gibi görünüyordu. Timur, iki saniyelik bir. bek- leyişten sonra sordu: — Ey, cevap yok mu? Kız, bâlâ ayakta dnran ba- basına baktı. Adamcağızın göz- lerinde korkan ve korkutan renk renk pırıltılar, nöbetler yer tutup sönüyordu. Onun bu muhavere- ye yüksek bir ehemmiyet ver- diği belli idi. Bakışlarile bir taraftan tehdit, bir taraftan da rica eder gibiydi. Tevekkül Hanım, bu müşahe» de üzerine zeki davranmıya ka- rar verdi. Babasın: yese düşürüp nilevi tatsızlık tahaddüs etmesine meydan — vermek — istemiyordu. Evlenme hususumdaki zati düşün- cesini de ayaklar altına atmak- tan çekiniyordu. Binaenaleyh va- ziyeti idare etmek - yolunu tuttu. (Arkamı var) | Büyük Karabu- Çıkanlar Şimdi Gidince Şaşırıp Kalırlar Diyebiliriz Ki: Salânik Bambaşka Bir Şehir Olmuştur Selânik (Hu- susi) — Andros S vapuru Selâniğe gitmek üzere Pireden ayrıldık- tan sonra yine birçok adaların arasından geçti, Selâniğe yaklaş- tığımız. zaman rün önlerinde Harbiı Umuminin bir yadigârı du- ruyor, batan büyük bir harp ge- misinin direkleri görünüyordu. Büyük Karaburunun Adalar Denizi - sahilinde — olduğu gibi körfez dahilinde de köyler tesis edildiği - görünüyordu. Selânik şebri küçük ve büyük karabu- runlara ilerilemişti. Vapur yaklaşırken büyük yan- gindan evvel — Selânikten çık- mış - olanlar şunları seçebiliyor- lardı; — Yalılar, eski Yalılar; Alâtini köşkü ve değirmeni, kışla, idadi mektebi, Hamidiye — hastanesi, Hortaç camii, Beyazkule, şehrin etrafındaki ve bükümet konağı. Rihtim; — üzerinde ve arka- sında biç ağaç olmadığı için uzaktan bir taş yığım halinde görünüyor, surlar Şehre girdikten sonra nekadar değiştiğini anladık. Yeni yeni caddeler açılmış, nüfus — fazlalaş- mış, bu suüretle etrafındaki köy- lere yaklaşmıştır. — Şehrin her tarafında inşaat vardı. Sokaklara kaldırım döşeniyor, bazılarının — tesviyesi yapılıyor, bir kısmı olduğu gibi ankaz ha- linde duruyordu. Toz, toprak için- de rüzgârlı havada Selânik taham- mülü güç bir şehir olmuştu... Selânik bugünkü halile iki zıddı birleştiren bir memlekettir. Bir tarafta büyük cadde ve bina- lar, diğer tarafta küçük kulübe- ler ve fakir bir balk tabakası yanyana »yaşıyor. Diyebiliriz ki bugün — Yunan şehirleri içinde Selânik kadar perişan ve aç bir sınıf halkı sine- sinde barındıran memleket yok- tur. Rıhtim — üzerinden hükümet konağına doğru geniş ve munta- zam iki üç cadde uzanmış, kal- dırımları parasızlıktan gayet ya- vaş yıpılmıklıdır. Yumnanlılar yangın enkarile rıhtımı biraz da- ha yükseltmişlerdir. Bu tesviye yukarıya kadar de- vam etisiş, #Wamzabey camü, Yı- lanmermeri adeta toprağa gömül- müş gibi idi. Meşhur Sabripaşa, Belediye caddeleri yerine iki ge- niş cadde açılmıştır. Tahtakale caddesi Vardar kapısına kadar genişlemiş, yenileşmiş. Hamza- bey camii sinema olmuş, etrafın- daki dükkânlar berber ve kah- vecilere kiralanmış, Beşçınar ba- kımsızlıktan müstekreh bir hal almıştı. Fakat ekseriyetini Musevi ka- dınları teşkil eden bir kalabalık akıntısız, ve pis olan bu bahçe- nin sahillerinde hâlâ deniz banyosu yapmakta devam ediyorlardı. Mez- Eski Ayasofya camli bahaya giden taraflar karmaka- rışık olmuştu. Yugoslavyanın So:â- nik limanındaki serbest mıntakası burada bulunuyordu. Hükümet ci- varı tanınmıyacak vaziyette idi. Ne Efendi Mehmedin kahvesi, ne süvari kışlası ve ne de avı- kat dükkânları kalmamıştı. Yal- nız hükümet konağının yukarı taraftaki sokakları eski mam- zarasını muhafaza etmekte — idi Saatlı camiin — minaresi, Sa- âtkulesi, azametli çınarları yıkıl- miş, camiin avlusu ve içi fakir ve sefil bir halk tabakasının ku- lübelerile dolmuştu. Su taksimlerinin izi bile yoök- tu. Horhorun suyu çekilmişti . Şeyh Marufun tekkesi olduğu gi- bi durmakta idi. İçinde birçok fakir aileler meskündu. Yenikapı, Mevlâne kapısına kadar eski ha- linde idi. Yusufpaşa camü, İs- kenderpaşa konağının nerelerde olduğunu anlamak mümkün de- gildi. Mevlâne tekkesi Yeşilmelek ve Müslüman me- zarlıkları üzerin- de yeni evler ya- pılmakta ve ma- halleler — teşkil edilmekte idi. Bu civarda birarsada mezar taşları satılığa çi- karılmıştı. Yeni evlerin taş ihti- yaçlarını - temin ediyordu. Bunla- rin kitabeleri bile | bozulmamıştı. Mezarlıkların tah- ribini — Yunanlılar, — Yabudilere Yahudiler” Yunanlılara atfetmek- te idi. Hükümet taşları müzaye- deye koymuş, Yunanlılar bu işe girmemişlerde Yahudiler girmiş ve bunun aksi. Ne olursa olsun mezarların tahribi o kadar kat'l olmuştu ki kafa tası, kol ve bacak gemikleri bu yeni evlerin toprakları arasından çıkmakta ve ötede beride sürüklenmekte idi. Bu tarafta evler Hisarın ar- kasından Bademliğe doğru yü- rümüştü. — Yenidelik — Eskidelik cüz'i tadilâta — uğramıştı. Hü- kümetin üst tarafındaki Mus- tafapaşa camii minaresi yıkılmış, içine hıristiyan dinine ait levhalar asılmış havlusunda barakalar ya- pılmişti. — Bu caddede — eskiden kalma yalnız. Yadikârı Tarakki mektebi vardı. Mektebin üst katı kâmilen boştu, — altında aile oturmakta idi. Kasimiye, Ayasofya camileri tamir ve tadil edilerek — kilise haline sokulmakta idi. — Hortaç camli; alemi — yıkılmış ve fakat şerefesile beraber minaresi baki kalmıştı. — Selânikte ayakta du- ran yegâne cami Hortaç camii idi. Bunun bu şekilde kalması minz- reyi yıkacak adam bulunamama- sındandı. Yıkmak için ayrı ayrı üç adam çıkmış ve üçü de düşüp ölmüştü. Bunun için kimse yeni- den çıkıp yıkmağa cesaret ede- memel idi. Kemeraltı ve civarı, Hamidiye çeşmesi ve caddesi, Yalılara giden cadde, Paminonda, olduğu gibi durmakta idi. Beyaz kulenin etra- fındaki sur yıkılmış - karşısındaki kahveler — kaldırılmıştı, tramvay ikinci rıhtıma geçirilmiş ve ayrıca Paminondaya kadar uzatılmıştı. Elhasıl — Selânik, Selâniklikten çıkmıştı. —— Halil Latti birkaç Romanyalı Türk Talebeler Şehrimizde Romanya Darülfünunu Türk Talebe Birliği azasından on yedi genç, ziyaret ve tetebbu maksadile şehrimize gelmişler, burada hararetle karşilanmışlardır. Bu gençler muhtelif f.ı!:ül(eler_e devam etmektedirler. Gençler bu arada matbaaımnızı da ziyaretetmişler, dün de Taksim #bidesine bir çelenk koymuşlardır. Buradaki tetkik erini biti kten sonra ayın 28 inde Romanyaya döneceklerdir.. Resim. gençlerin matbaamızı ziyaretleri esnasında alınınışlır.