8 Sayfa Ebülhüda Ef. Abdülhamidin İltifatına Nasıl Mazhar Olmuştu ? Osman Beyin Delâletile Huzura Çıkmıştı ! Muharriri X4 Her Hakkı Mahfuzdur —165— Ebülküda, saraya ve hattâ bizzat Hünkâra mensup olduğu halde, Yıldızda hususl bir mevkii olmuyan zümredendi... (10 Tem- muz 324 ) inkılâbında ismi en çok söylenmiş ve kendisine fal- cılık, büyücülük, müneccimlik ve üfürükçülük gibi birçok sıfatlar isnat olunmakla beraber saraya intisabı da şu şekilde tasvir edil- mişti. Ozamanki rivayete nazaran ( Ebülhüda ), aslen nereli olduğu belli olmıyan bir arap kıptisi imiş... Başında güneşten rengi solmuş yeşil bir sarık.. omuzun- da, parça parça solgun ve nefti renkte bir bayrak.. Lime lime bir elbise,. * Topal bir merkebe biner.. köy köy gezer.. Def ça- larak ve ilâhi okuyarak dilenir.. Topladığı erzak ve hububat ile geçinir, ( Mehmet ) isminde bir cilenci... Bu dilenci zeki bir adam olduğu için, bu zillet ve sefaletten kurtulmak istemiş. Bir rüya tasni etmiş. Abdülhamide bir telgraf çekmiş. (lstîkğıli şa- baneniz hakkında mühim bir rüya gördüm, Bu rüyada, hayat ve sal- tanatınız hakkında bana malümat veren — Hazreti Peygamber; elile yüzümü örttü. Ve bu rüyayı biz- Zat zatı şahanenize arzetmeden eçmamamı emretti. Huzurunuza celbediniz, — rüyamı — söyliyeyim. Yoksa, ilelebet böyle gezeceğim.) demiş... — Abdülhamit te- bunu morak etmiş. Ebülhüdayı İstan- bula getirtmiş. Rüyayı dinlemiş. Elile Ebülhüdanın yüzünü açmış ve ©o gündenberi maiyetine Mü- neccimbaşı olarak almış... Ebülhüdanın mazisi hakkında verilen bu malümat, yalandı. Hattâ, son zamanlarda Yıldıza ve Abdülhamide - ait hatıratını yazan bir zatın kitabındaki (aslen Halepli olan bu zat, günün birin- de rüya hikâyesile ve Başma- beyinci Osman Bey delâletile İs- tanbula gelmiş, saraya çatmış...) diye yazılı olan satırlar da yan- hştır. Ebülhüda İstanbula ilk defa olarak (Sultan Aziz) zamanında gelmiştir. Ve gelişi de, iş zım- vundadır. Bü adam, (Rufal) tari- kinin piri olan (Ahmedi Rufai) nin kızmın oğlu (Seyyit Ahmet Say- yat) n ahfadındandır. Bu aile Halep, Hama ve hattâ bütün Su- riyede birçok vakıflara malik ol- duğu için daima mürcifeh yaşa- mışlardır. Ebülhüda, çocuk yaşındanberi iyi tahsil görmüş, bilhassa ulümu diniyede çok ilerlemiş.. Henüz on beş, on altı yaşlarında iken babasının vefatı üzerine bu va- kıfların tevliyeti onun uhdesine « Fakat, bunun çocuklu- an istilade elmek istiyen | İ Finlâ;aiyâ—dâ_K_(ıfkunçl bazı kimseler, bu vakıflara tecar vüz etmiş. İş mahkemelere düş- müş. Davaları sürüncemede kak- mış. O da bu halden Evkaf Nezaretine şikâyet etmek için Sultan Aziz zamanında İstanbula gelmiş. İşlerini gördükten sonra da tekrar Halebe dönmüş... E!de bulunan vesikalara naza- ran Ebülhüdanın Halepte dilenci olduğu şu tarafa dursun, bilâ- kis ( Halep vilâyeti nakibü- leşref kaymakami imiş. Hattâ henüz yirmi iki yaşımda bir genç — olduğu halde, ( reisül'- ülema — ve nakibüleşref, — İzzet Efendi ) tarafından (Halep meclisi idare azalığı)na bile inha edilmiş.. Abdülhamide intisabı da şu suretle olmuştur. O zaman ikinci mabeyinci olan (Osman Bey) ev- velce Halep valiliğinde bulunu- yormuş, Orada bulunduğu za- man da Ebülhüda ile çok iyi gö- rüşüyormuş... Abdülhamidin cü- lüsunun ilk senelerinde Ebülhü- da yine İstanbula gelmiş. (Naki- büleşref, İzzet Efendijnin evine | misafir olmuş. Osman Bey bunu duymuş.Eski bir ahbabını ziyaret et- mek için İzzet Ef.nin evine gitmiş; görüşmüş. Lâkırdıya dalarak ora- da epeyce bir zaman geçirmiş. Bu esnada Osman Bey Abdük- hamide lâzım olmuş. İki defa arattığı halde: — Henüz saraya gelmedi. Cevabını almış. — Konağına adam koşturulmuş. Orada da bulunamamış.. — Başmabeyincinin bu gaybubeti, Abdülhamidin na- zarı dikkatini celbettiğinden sa- raya gelir gelmez doğruca huzura çıkmasını emretmiş. ( Arkam var) Bir Tarikat Bulundu Bu TarikatînrMensu—plan. Ölülerin Âza- larile Tılsım Ve Büyü Yapıyorlarmış p Ş | Gizli tarikat mensuplarının âyin yaptıkları kulübelerden biri Helsingfors, (Hususi) — Fim- lândiya zabıtası, bütün efkârı umumiyeyi heyecana düşüren bir hâdise ile karşılaşmıştır. Halkı, bu derece müteessir eden vak'a- nn sebebi, şehir civarındaki bos- tan kuyularından birinde bir ta- kım insan elleri, başlar, ayak ve kollar bulunmuş - olmasıdır. Bu azaya —ait — vücutlerden — eser yoktur. Zabıta, bu feci vaziyet kar- şısında müthiş bir cani çetesinin izi üzerinde bulunduğunu zannet- miş vo şiddetli takibata başla- mıştır. Fakat az müddet sonra tutulan yolun yanlış olduğu anla- şılmıştır. Çünkü kuyuda bulunan uzuvların fakirlere ait mezarlığa yeni gömülmüş ölülerden kesildi- ği tahakkuk etmiştir. Yine zabıtanın elde ettiği ne- ticelere göre yeni gömülmüş ölü- leri mezarla ndan çıkararak muh- telif azalarını kesip alanlar, gizli bir tarikatin mensubudurlar. Bun- ların adı “Kara sihirbazlar,, dır. Mezarlık bekçilerinin de bu tarikate dahil bulunması, gömü- len ölülerin üzerinde yapılan feci ameliyenin şimdiye kadar mey- dana çıkmamasını temin etmiştir. Bu bekçilerden birinin odasında bir de tılsım ve sihir kitabı bu- lunmuştur. Kitap İngilizcedir ve çok eski zamanda yazılmıştır. Bu tarikatin mensupları, ölü- lerden kestikleri bu uzuvları muh- telif kimselere tılsım yapmak ve bazı hastalıkları iyi etmek. için büyü yapmakta kullanmişlardır. Bulunan kesilmiş uzuvlardan baş- ka ayni mezarlıkta topraktan çı- karılarak gizli bir yerde saklan- | mış ölülere ait bir hayli kesilmiş el ve ayak bulunmuştur. | Bu gizli tarikatin mensupları arasında bir miktar da kadın vardır. Bu hâdise meydana çıktığı zaman Finlândiya faşistleri Fin- lândiya franmasonlarının da bu gizli tarikatle alâkadar oldukla- rımı iddia ederek haklarında ta- kibat yapılmasını istemişlerse de zabıtanın tahkikatı böyle bir alâ- kanın mevcut olmadığını göster- miştir. ee —a ' Çok Eski Devirlerde İstanbul — On İki Bin Bekçi, Sayısız Sarıklı Ve 57 Bin Çiftçi (Baş tarafı 1 inci sayfada ) takımı takip ediyor. Hepisinin başıni da (Afitabe) denilen bir nevi şapka var. Bunların arkasından da muha- rebede askerlerin mektuplarını taşıyan postacılar güruhu geliyor. Hepisinin ellerinde ziller var. Sarıklılar Kafilesi Çit resminin en şayanı dik- kat kafilesini sarıklılar, yani za- mane hocaları teşkil ediyordu. Bunların adedi sayılmakla tüke- necek gibi değildir. En başta, ellerinde değnek bulunan mahke- me muhzırları, sonra kazıaskerler, 400 tane vezir ve âyan imamı, 400 hatip, 500 kadı,300 şeyh. 40 vaiz, 400 tefsirci, G0 hadisçi, 700 müezzin, 300 sofu, 8000 müte- velli, 800 kapıcı, 500 arzuhalci, 300 kitapçı, 2000 mahkeme kâtibi, 3000 cami muarrifi, 4000 tekke tefçisi, ve 6000 bafız.. Bu hafızların yarısı kadınlardan mürekkepti. Kadın hafızlar birer ata binmişler, Ku- ran okuyarak geçiyorlardı. Geçit resmine 800 kadar da şair iştirak etmişti. Hepsi de kasideler, şiirler ve gazeller oku- yup yürüyorlardı. Meddahlar, mizahçılar Meddah ve mizahçıların teşkil ettiği kafilenin manzarası cidden görülecek bir şeydi. Bunların adedi diğerlerine nazaran azdı. Hepsi 80 kişi kadardı. Fakat bunlar ellerinde Ççevken, belle- rinde mecmualar olduğu halde garip ve gülünç vaziyetler ala- rak ve bazan da zıplıyarak ge- çiyorlar, gülünçlü fıkralar anl. tıyor ve kahkahalar atıyorlardı. Bunların arkasından yürüyen 300 kadar hanende de,“ Allahüm- me ya Hâdi, İhsan eyle yolu- muz ,, ilâhisini okuyorlardı. 57 bin çiftçi Bundan sonra — geçit resmi alayını, ulun en kalabalık esnaf teşekkülü — olan çiftçiler takip ediyordu. Ogün geçit res- mine iştirak eden çiftçilerin mik- tarı 57 binden fazla idi. Bunla- | rın ayaklarında çarıklar, omuz- larinda aba, kaba, tola ve çeşit çeşit hırkalar, başlarında Üzer- leri — telli külâhlar vardı. Yüzlerce — sığır. ve mandanın boynozlarını yaldızlamışlar, belle- rine ipek kolan, sırtlarına atlas çullar bağlamışlardı. Bütün çiftçi- lerin ellerinde nadaul, üvendire bi çift Aaletleri bulunuyordu. ayanı dikkattir ki bu muazzam kafileyi teşkil eden 57 bin çiftçi- nin hepsi de çift sürer gibi bir vaziyet ılmıı:ludı. lHodı: bir ağır- dan şöyle bağrıyorlardı: '—wEknek benden, bereket senden ver Allahım ver...,, 43 bin bağcı Çiftçi kafilesinin arkasından , Bi ğ .- 23 Ağus.tus Salı letanbul — (1200 metro ) 18 gra- mofon, 10,5 birinci kısım alaturka kon: ser, Müşerref Hanımın iştirakile 20,5 gramefon, S1 İkinci kısım alaturka konser, Kemal Ni Bey ile arka- daşları tarafından 22 orkeştra. Bükreş — (394 metre )90 radyo or-| kestramı, 20,39 konferans, 20,45 şark, | 21,15 orkestra: Belgrat — (499 motra ) 21 mes kon- | geri, Samson oprasından parçalar, 320 Çigan orkestramı. Roma —(441 motre) 21,45 Lodoletta operası . Prağ — (488 motre) 20 askert ban- do, 22 J. konseri . Vij — (6İT metre ) 21 seki yeni Viyana operetleri, 23,15 dans havaları. Peşte — ( 6ö0 metre ) 20,16 Macar halk şarkıları, 21,50 operanın orkestrası. Varşova —(L411 motre) S1 kalk kon- sörl. Berlin — ( 1685 motre ) 91 orkestra, 23,10 Stüngartlan naklen Aloka oporeti bağcı, bahçeci ve bostancı kafi- lesi yürüyordu. Bunların adedi | (4.950) rakamını buluyordu. Yani kafile pek muazzam birşey- di. Hepsinin belleri ve arkaları silâhlarla donanmıştı. Ellerinde kazma, çapa, yaba, bel, destere gibi aletler vardı. Bunlar cadde- den geçerken halka durmadan çiçek yağdırıyorlardı. Birçokları- nın önünde süslü ve yaldız- h Ööküzler gidiyordu. Sık sık şöyle feryat ediyorlardı: | * — Uha, dihaaa babam. A lah rahmet ver, ya mevlâ bereket ver, ya mevlâ kuvvet ver...,, Geçit resmi sabah erkenden başlamıştı. Fakat öğle olduğu halde alayın ancak yarısı geçe- bilmişti. Geçit resminin son ve en cazip hısmını yine bu sütun- larda yarın seyredeceğiz. — Xhaf Katil Cevdet Yakalandı Cevdet tutulduktan sonra Geçenlerde büyük postahane karşısında bir — cinayet — oldu. Cevdet isminde bir sabıkalı Kâmi! Efendi isminde birisini öldürdü ve kaçtı. Bu adam hâdiseyi müteakıp Haydarpaşaya geçerek trene bin- miş ve Adapazarına gitmiş, ora- | dan otomobille Çerkeş kasabası- na geçmiştir. Fakat Cevdeti Çer- keşte tanımışlar ve yakalamışlar- dır. Cevdet dün şehrimize geti- rilmiştir. Şimdi tevkifhanededir. - - — rreee —— —— * » sasaasesesssseAAAAAAAA GAS0 RARALARAA .. RADYO ş erar eee ee sa AAA MA BAA AA AAA SAA AAA AAASAAEALAE * 24 Ağustos çarşamhı’ İstanbul — ( 1200 metre ) 18 Orar mofon, 19,5 birinci kıgım alaturka kon- ser, 20,3 gramofon, S1 Münlir Nurettin Boy ilo arkdaşları tarafından konsor, 22 arkestra . Bükreş — (991 metro) 19,40 Boham operası. Re'grat — ( 429 motre ) 91 Kuvar- tot, 21,10 Madam Butterflay opuramı. Roma — ( 441 metre) 21 gramafan plâkları, 21415 doktorün — tavsiyeleri, 21,45 Abrahamın masalı. Prağ — ( 488 metre ) 21 Kuvartet, 23,20 konder. Viyana — (517 metra isminde bir komedi, 2 vaları. Peşte — ( 550 metre ) 20,50 salon orkestrası, 22 Çigun. Varşova — (1411 metra ) 21,50 Solist konsori, 28 dans havaları. Berlin —( 1695 mötce ) 21 klâsik aperetler gecesi. 50 Pransas 8,10 dans har