Konset — 50 den devam — Bu dava bütün bir cemiyeti ma- kul ve zafuri olan ileri bir zevkin tahassullerile yoğurmaktır. Aksi tak- dirde şarkkârilikten sadece alafı- ranğa kâriliğe saplanılmış olunur ki buda netice itibarile müsbet hiç birşey yapılmasına ve yeni olarak hiç bir eser yaratılmasına meydan vermez. Bunula birşey elde edilmiş ol- maz. Musiki zevkini muayyen ve mahdud bir zümrenin anlayışından ileri götürmek bundan halkı fai- delendirmek lâzımdır. Bu itibarla Halkevlerinin bu gibi konserleri mk sık tekrar ederek halka musiki zevkini aşılamaları. Garp musikisini tanımaları gok şayanı temenni olan bir şeydir bu gibi musiki hereket- leri çok faideli neticeler dogurs- bilir, İlerde tahakkuk edecek olan kılâsik musikimızın temellerini at- makla umuma ve halka aşılanacak olan zevk ve tahassnslerin tekâ- mülünden bekleyebiliriz. Yüksek musiki eserlerinin doğması ancak içtimai muhit ve kültür şeviye- sinin ve terbiyesinin umnmi ve ko- lektif olarak yapılmasile ve böyle muhitin yaratılmasile (mümkün olabilecektir. Tasarruf Haftası — 54 den devam — Bunlardan başka ölülerimize dirilerimize çelenk götürme adet- lerimiz ve bazı ailelerde müzmin bir iptila halini halan poker, briç düşkünfüğü gibi içtimai hastalık- larda memleket servetinin büyük bir kısmı “eski insanların çömlek içine, toprak; altında saklanan, milli istihsale yardımı olmıyan paraları: gibi,, ziyan eden bir israf çıgırı açıyor. Çiçek tabistin en sevilen bir güzelliğidir. Fakaö dünyanın kan ve ateş içinde kıvrandığı bir za- manda ölülerimizin ruhlarını bür- metle anmak için bu çelenklere dökülen büyük paraları, memle- kette karagün dostu olan Kızılaya, çocuk esirgeme kurumu, yardım sevenler ve #üire gibi hayır teşek- küllerine mekteplerde t&hail çağın- daki binlerce yoksul yavrunun giyimine ve bir sıcak çorba içme- sine sarf etsek daha yerinde bir hayır yapmış olmazmıyız” Düğünlere, nişanlara, yıldönüm- lerine edilen çelenkler yerine hediye sgâötürülen ve götüren» şa- hısların içtimai mevkiine göre halı, çini, porselen, gümüş, ku- maş vesaire gibi neler götürüle- mez. Hem memleket istihsalinde, hem de bir sile yuvasında ebedi bir hâtırası ve manevi kıymeti olan bu hediyeler, birkaç saat için- de solup ziyan olan çelenklerden daha güzel değil midir. Kumar haatalığına tutğimnş kadıu ve eikeklerimiz cemiyet bünyemiz için zararlı müstehlik- lerdir. Çocuklarını yetiştirmek, on- lara yaşamak hakkını ve yüksel- mek yolunu göstermek vazifeleri- ni unutan, yavruları için çok mu- zir bir örnek olan: bu ans babs- ların evlâtlarından memlekete ne tayda bekliyebiliriz. Geçenlerde Halkevlerinin ç8- lışma faaliyetlerini tetkik için An- kara Halkevindeki toplantıya şe- ref vereu muhterem genel sekre- terimiz Memduh Şevket Esendal ın kıymetli beyanatındaki işaret- leri gibi: hulya ve sefahat âlem- lerine namzet gençlere degil; yük: sek idenle, milli ahlak ve fazilete sehip, realist, inkilâpçı bir gençliğe muhtacız. Yarının büyükleri ancak onlar olabileceklerdir. Bu memleket dertlerimizi, ulu- sal ekonomi ve tutum kurumunun neşriyat ve propaganda kolunda çalışan en eski ve emektar bir âzası sıfatiyle her tasarruf hafta- sında yazdığım ve konferanslarım- da söylediğim gibi bugün yine tekrarlamayı yüreğimden taşan bir vatan vazifesi sayıyorum. Çünkü israf her zaman için bir cürümdür. Fakat bugün, onu bir ihanet telâkki etmeliyiz. XYort sevgisinde, milli birlik, milli istiklâl, milli iktişat dâvasın- da birleşen miiletimizin, Cumhu- riyetin yüce emanetini korumak bugünkü feragâtlerimizle çok ay- dınlık bir İstikbale kavuşmak igin hiç bir fedakârlıktan çekinmiye- ceğine, büyük imanımı, Milli Şe- timiz İnönünün eşsiz kudretinden, A ini İş si - ii ve onun etrafında toplanan milli bütünlüğümüze güvenimizden &lı- vorum. Bu iki knvvete dayanarak her güçlüğü yenecek, bu iktisadi savaşdan da zaferle çıkacağız. Mediha Muzaffer BAYSAL o Emin Bülend'e dair — 51 den devam — yaşamak arzusile beraber bir ta- rafa gömmüş, yirmi yıldır susu- yorpu. Fakat hiç mi yazmayor du? Buna. ihtimal vermem. Her halde yazdıklarımı yırtmamıştır ve bir köşede saklamıştır, Bunla- rı ortaya çıkarmazını silesinden Türk edebiyatı namına rlca etme miz pek yerinde bir arzuyu izhar etmek olur. Çünkü Emin Bülen- din çok eski bir şiiri şöyle bitl- yordu: Mensi kalın yazılmamış wivi neşideler / Kimbilir o zamandanberi ne 'kadar şiirlerini de kendisi, kendi arzusile mensi bırakmak istemiş- tir. İşte merhumun bu manevi mirasını güneşe çıkarmak, ihti- mal onun ebediyattaki ruahuna da ödenecek bir borcumuzdur. Şüp- hesiz o büyük ruh, ölümünden sonra da bizi bu mukaddes mirs- sındân mahrum birakmak isteye- mez. Değil mi ki, artık ne göh- retten, ne de ikbalden kaçınmak arzusu besliyebileceği sonsuz bir sükün diyarına göçmüştür. «Gn- rur» unda; Dehd deni irf kervan | Diyordu. Muhakkak ki, o ker- vandan, Türk edebiyatı yolunda da büyük sesler kalmıştır ve o sesler içinde Emin Bülendin bir kısım mısraları da, nesil nesil, aziz bir hatıra gibi, hiç sönme- den devam edip gidecektir. Halid Fahri OZANSOY” 59 — Servetlfünun — 2417 a hi dü