talihsizliğe uğradığı bir diyarda yaşayorum,, diye hoşnutsuzluğunu aniatırken “Tiyatromuz berbat. Müzisyen ve muganniye yok... EKammer -oda ve kilise eserleri yazarak vaktimi öldürmekteyim,, demektedir. Vatan ona sıkıcı gelmeğe baş- ladığı için yine seyahat etmek arzusuna kapıldı. Wolfgang bu arzusunu reddeden baş peskoposa veda ziyaretini yapti. Babası şa- şırmıştı. Kendisinin aşinası oldu- gu cemiyet ve diploması kaidelerin- deu haberi bile olmayan bu tec- rübesiz, kapalı ruhlu sebatsiz oğlu Wolfgangın ilk defa onsuz olarak seyahat etmesi ionbediyordu. De- likânlının hiç olmazsa yanında bulunarak kendisi ile meşgul ol- ması lâzım gelen annesinin de bu seyahate hazırlanması icabediyor- du. 1777 senesi 23 eylülünda sc- yahat arabasına bindiler, Babası bu ayrılışı kalbi muazzep olarak karşıladı, Ayrılığın verdiği acı en- dişeden hasta ve muztaripti. Ga- riptirki, Wolfgangın eli babasının. kinden ayrıldığı andan itibaren hayatı karmakarışık oldu. Muvaf- fakiyetsizlikle neticelenen teşeb- büsleri, güttüğü plânları, doğduk- lar yerde tahakkuk edemeden kaldı. Mali vaziyeti kendisini git- tikçe tazyik ediyordu. Buna rağ- men yükselmekte ve parlamakta olan musikisindeki neşe aynı nig- bette derinleşmekteydi. # “g 1771 de Salzburgtan ayrılmış olan Wolfgang, müstebit Collore- dodan yakasını kurtardığı için pek memnundu. İstikbali ümitlerle do- lu idi. Seyahetinin ilk hedefini Münih pereneliği teşkil ediyordu. Kendisini hizmetine almasını rica ettiği prens: “Peki sevgili yavru- cuğum, ama burada hiç bir münhal yok., diye itizar etti. İlk ümit bu suretıe kırıldı. Annesi Leopolda yazdığı bir mektupta: “Seyahat için eski püskü eşyaları toplarken sarfettiğim gay- ret ve zahmetten, yüzümden &u gibi terler akıyordu. Ayaklarımın yorgunluğundan duyduğum acıyı bağırmamak için, ağzımı tıkaya- cağım geldi. Wolfgang 11 İlkteş- rinde annesi ile seyahatine devam etti. Seyahatini veya sevgili Bâsl aşk münsasebetini Marianne Theiak, ile sebatlı bir başladığı Aus- 58 — Servetifünun — 2417 burg üzerinden geçerçk, preneliğin merkezi olan Mannnheime uzattı. Wolfgangin fevkalâde dehasına hayran olan ' prene, gayrı meşru çocuklarına piyano dersi vermesini teklif etti. İyi bir yere yerleşmek ümidi burada da boşa çıktı. Ba- basının, seyahate devam etmesini israr edişi karşısında Wolfgang, onbeş yaşındaki Aloisa Webere aşık olduğu için tereddüt ediyordu. Sesinin güzelliğine hayran olarak bestelediği (Non &o d'onde vienne) adındaki harikulâde şarkısını Alo- ıma Weber musiki san'atkârlarını sürükleyen bir nefaselte okudu, Wolfgang hayatını yalnız bu kızın yanıuda geçirmeği düşünüyordu. Fakat babasının bir yıldınm te- siri yapan hiddetli mektubdnda : “Hemen Parise hareket et ve ki- barları bir yana bırek.,, demekte idi. Wolfgang kalbinin ıztırabına rağmen annesi ile yola çıktı. Aloisa Webere ait bir şey bilmek istemeyen babasına âdeta kin bes- liyordu. Pariste hayatını yoluna koymak pek güç oldu. Wolfgangın ilk defa annesi ile birlikte kalmağa mecbur olduğu oda, fena ve karanlık, mer- divenler de piyano çıkarılamıya- cak kadar dardı. Wolfgang vakti- nin çoğunu dışarıda geçirmekte idi. Ders verdi, ısmarlanan bazı besteler hazırladı, Annesi yalnız- lığın tesirinden oldukça ağır has- .talandı. 1778 senesi 3 temmuzunda ihtiyar Mozarta yazdığı bir mek- tupta Wolfgang: Fena ve üzücü haberler yüzünden 1i tarihli mek- tubunuzu cevapsız bırakmak 70- runda kaldım. Sevgili anneciğim çok hasta,,, “diyordu. 1778 de Wolfgandan Salzburga, bir mektnp daha gitti. Rahip Bullinger namına gelen bu mektupta şunlar yazılı idi. “En aziz dostuma, yalnız size ajttir, Benim &iz de iştirak ediniz. Benimle siz de matem tutünuz dostum. Gecenin saat ikisinde bu satırları karalarken, hayatımın en kederli gününü yaşamaktayım. Annemin, sevgili anneciğimin ve- fat ettiğini artık size haber ver- meliyim. Dostlağunuza &iğınırak sizden yegâne rica edeceğim şey, zavallı babamı bu acı habere ya- vag, yavaş alıştırmanızdır. Postays babamın nâmına verdiğim mek- tupta sadece annemin çok hasta olduğunu yazdım.,, rai Mutlu Bir Yıldönümü — 55 den devsm — ; İyi memur olmakla, âmme hiz. meti görmekle, yurdun kalkınma probleminde en üstün tesiri yapa- cağımıza inanıyoruz. Bütün mev- cudiyetiyle; kendinini bu toprağa, bu toprağın iussnına, bu rejime veren, hiç bir maddi karşılık bek- lemeden veren insan; bu yurdu idare edecek, aydınlatacak idealiat memurdur. Mülkiyenin amaci işte budur: bu memur, bu adam küt- lesini yetiştirmektir. Hattâ, Mül- kiyenin - tâbir caizse - târifi de budnr: Büyük Türkiyeyi kuracak ve idare edecek insan orduşunu yetiştirecek müesses6... Mülkiyenin hususiyeti de işte buradadır. Büyük İnonü; 1940 da, Mülki- yelilere, bu müessese kürsüsünden şöyle hitab etmişti: «Sizi, bu memleketin istikba- line salâbiyetle, yüksek insani ve vatanperver vasıflarile hazanmış birinci derecede ümit verici unsur- lar olarak kargılıyoruz. Sizin mu- vafiakiyetiniz, memlekete geniş ölçüde hizmettir. Sizden, çok hiz- met bekliyoruz.» EKulaklarımızı yine onun ölmez gözlerine çevirelim : «Milletlerin çok mücadeleci ve gok yırtıcı oldukları bir zamanda, yeni Türkiyenin; yüksek, parlak Türkiyenin istikbaline hükmetmek üzere yetişecek arkadaşlardan, bü- yük ve çok yüksek vasıflar bek- lediğimizi tekrar ederim. Bu vea- mflar, sizde vhrdır kanınızda var- dır. Zira, bizim milletimiz; millet- lerin en büyüğü, en çereflisidir.» Şinasi ÖZDEN Bu sıralarda baş peskoposla anlaşmış olan Leopold Mozart, Wolfgangı bu sefer 500 Güldeni bulan bir maaşla eski vazifesine tayinini temin etti, Yine Salzburg- da kalmak mecburiyetini gözünün önüne getiren Wolfgang dehşet içinde kalıyordu. Parista muvaffa- kiyetsizlik iğinde geçirdiği fakir hayatı onu yorduğundan, nefret ettiği baş peskoposa boyun eğmek zorunda kalıyordu. Zâten Paristen dönmesine sebep ta bu idi, — Devamı gelecek sayıda —